Makale

Editörden

Editörden

Camiler hiçbir ayrım gözetmeden insanları buluşturan, kaynaştıran, birlik ve beraberliğimizi perçinleyen, gönül dünyamızı arındıran manevi merkezlerdir. Temsil ettiği unsurlar ile kültürü, medeniyeti, tarihsel mirası koruyan ve bizi biz yapan değerleri yaşatan birer ihya merkezleridir camiler. Oraya samimiyetle gelenler ihya olup giderler. Biz camileri imar ederiz, onlar da bizi imar ederler. Oralarda okunan ezanlar, Müslüman varlığının en önemli göstergesi ve millet olarak daima var olacağımızın en güçlü teminatıdır. Camiler bizatihi varlığıyla bizi dirilten en güçlü sembollerdir. Okunan ezanlar, insanları fecirden başlayıp gece yarısına kadar irşat eden, ikaz eden ve uyaran en güçlü haykırışlardır. İslam medeniyetinde camiler bir ibadet mahalli olmanın yanı sıra, bilgi, hikmet merkezi ve pek çok devlet işlerinin görüldüğü mekânlar olmuştur. Hz. Peygamber (s.a.s.)’den alınan ilhamla sonraki dönemlerde camiler âdeta bir kültür-sanat, düşünce okuluna dönüşmüştür.
Kuşkusuz caminin süsü cemaatidir, özellikle de gençlerdir. Gençler, dinamizmleri ve öğrenmeye olan yatkınlıkları ile milletlerin göz bebeği, değerlerin gelecek nesillere taşınmasında köprü vazifesi gören en kıymetli millet varlığıdır. Hz. Peygamber’in Medine’de inşa ettirdiği Mescid-i Nebevi’nin hemen yanında ashab-ı suffeyi oluşturması, İslam’ın ilk üniversitesi kabul edilen bu okulda genç sahabîlerin bizzat Hz. Peygamber’den eğitim öğretim görmeleri ve onun da bu konudaki hassasiyeti bizlere gençlerin yetiştirilmesi ve geleceğe hazırlanması konusunda önemli ipuçları vermektedir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), mescitlere gidip gelmeyi mümin olmanın bir işareti sayarken, (Tirmizi, İman 8.) “Rabbine kulluk ederek temiz bir hayat içinde serpilip büyüyen kalbi mescitlere bağlı gençleri kıyamet günü arşın gölgesinde gölgelenecek insanlar arasında zikretmiştir. (Buhari, Ezan 36.)
Günümüzde camiler, gençlerin ışıltılı gözlerinden ve kararlı adımlarından neden yoksundur? Popüler kültürün de etkisiyle haz ve hız tutkunu hâline gelen ve sosyal medyanın neredeyse esir aldığı gençleri camilerle buluşturmak nasıl mümkün olabilir? Bu soruları hepimizin kendisine sormaya ihtiyacı var. Bugün İslam toplumlarının, gençleri cami ile İslam’ın doğru bilgisi ve rahmet iklimiyle tanıştırmaya, gençlerin algı dünyalarına uygun bir dil ve söylem geliştirmeye ihtiyacı var. Onların ruh ve düşünce dünyası ile iletişim kurmaya, camiyi gençlerin her yönüyle rahat etttikleri, neşe ile isteyerek ve arzu ederek geldikleri birer mekânlar hâline getirme zarureti var. Onlara, tıpkı genç sahabi Abdullah b. Ömer (r.a.)’in, camileri kendi evi telakki etmesi (Ebu Davud, Taharet, 137.) gibi, kendilerini huzurlu hissettikleri ortamlar hâline getirmek durumundayız.
Her yıl farklı bir tema ile kutladığımız Camiler ve Din Görevlileri Haftası’nın bu yılki konusu “Cami ve Gençlik”. Bizler de bu çerçevede bir dosya hazırladık. Prof. Dr. Mehmet Emin Ay, “İslam’ın Gençlik Tasavvuru” yazısında, ilahî kitabımızdaki gençlik tasavvurunu ortaya koydu. Prof. Dr. Mustafa Tekin, “Genç Dindarlığı ve Algılar” başlığıyla bugün arzu edilen gençlik tasavvurunu bizimle paylaştı. Prof. Dr. Yusuf Ziya Keskin “Kalpleri Mescitlere Bağlı Olan Gençler”i ele aldı. Dr. Ömer Faruk Söylev, “Gençlerle Sağlıklı İletişim Dili: Konuşmakmı? Dinlemek mi?” başlıklı yazısında, gençlere hitap ederken nasıl bir dil kullanılması gerektiği üzerinde durdu. Günümüz gençlerinin içinde bulundukları problemleri ve çözüm önerilerini “Modern Zamanlarda Tüketilen Gençlik” yazısıyla Doç. Dr. İhsan Çapçıoğlu ele aldı. Yrd. Doç. Dr. Cafer Acar, “Hz. Peygamber ve Genç Sahabiler”i bizimle paylaştı. Gündem konuları yanında İbrahim Arpacı’nın cami ve gençlik üzerine çeşitli akademisyen, yazar ve gençlerle gerçekleştirdiği soruşturma dosyasını da ilgiyle okuyacağınızı düşünüyorum.
Gençlik ve cami üzerine yeni bir tasavvur, kuşatıcı bir farkındalık ve hafta boyunca gerçekleştirilecek bütün etkinliklerin verimli ve başarılı olması temennilerimizle dergimizi ilginize sunuyoruz.