Makale

Musikimizin Camiden Yükselen Güçlü Sedâsı Hafız Saadettin KAYNAK

Musikimizin
camiden yükselen
güçlü sedâsı
Hafız
Saadettin Kaynak
(1895-1961)

Kâmil Büyüker

Türk musikisinin, yakın dönemde yaptığı besteleriyle, renkli kişiliği ile en çok konuşulan ismi hiç şüphesiz Saadettin Kaynak olmuştur. Yaptığı yüzlerce beste, okuduğu onlarca taş plâk kaydı, film müzikleri ve ömrünün sonuna kadar devam ettiği imamlık görevinde, hep zirvede kalmayı başarmış ender simalarımızdan birisidir.

Hayatı
Bestekâr, Hoca, Hafız Saadettin Kaynak, Rizeli bir ailenin ferdi olarak 1895’te İstanbul Taşkasap’ta Lütfipaşa mahallesinde doğdu. 12 Ekim 1950 tarihli Resimli Radyo Dünyası dergisindeki söyleşide ise Saadettin Kaynak doğum tarihini; "Çapa’da Lütfüpaşa’da 311 tarihinde (1893) dünyaya gelmişim" diye açıklar. Aynı söyleşide anne ve babasının Karadeniz kökenli olduklarını da belirtir. Babası Fatih Camii müderrislerinden ve Huzûr-i Hümayun hocası Ali Alâüddin Efendi, annesi Havva Hanım’dır. Küçük yaşlarda sesinin güzelliği keşfedilen Saadettin Kaynak, Hafız Melek Efendi’den ilâhi meşk ederek musiki derslerine başladı. Sonraları Darüşşafaka’da musiki öğretmeni olan Kazım Uz’dan yararlandı. Sonra Kasımpaşa Küçük Piyale Camii Hatibi Şeyh Cemal Efendi’ye devam ederek durak, ilâhi ve dört beş fasıl meşk etti. Kendi ifadesine göre bu hocasından geçtiği ilk eser Tab’i Mustafa Efendi’nin Bayati makamındaki Ağır Semaisiymiş. Kaynak, hattat ve neyzen Emin Efendi’den de yararlanmıştır. Başlangıçta nota bilmeyen, bestelerini başkalarının notaya aldığı Kaynak, sonraları açılır kapanır kontraplak bir masanın başında gece herkes yattıktan sonra, sabahlara kadar mum ışığında çalışarak kendi kendine nota öğrenmiştir. Sonraları eserlerini bizzat kendisi notaya almaya başladı. Bütün bunlardan da anlaşılacağı gibi, düzenli bir musikî eğitimi görmemesine rağmen mevcut kabiliyetini kullanarak bu sanatta ilerlemeyi başardı.

İlâhiyat eğitimi ve cami hizmeti
Bulunduğu semtte ilk ve orta öğrenimini tamamladıktan sonra Darülfünûn İlâhiyat şubesine devam etti ve buradan mezun oldu. Balkan Savaşı çıktığı yıllarda (1912) “İlâhiyat zabiti” olarak askerlik görevini yapmak üzere Diyarbakır’a gönderildi. Bu vesile ile doğu illerimizde özellikle Elâzığ (Harput), Malatya, Mardin gibi illerimizi dolaşarak, bu illerin folklorunu, müziğini inceledi. Bu geziler vesilesiyle, daha sonraki yıllarda halk müziği formlarını da içinde barındıran besteler yaptı. İstanbul Müftülüğü’nün emriyle, 1928 yılında ikinci imamlığını yaptığı Sultan Selim Camii baş imamlığına 1500 kuruş aylıkla atanır. Bu yıllar; Hafız Sadettin’in peş peşe plâklar yaptığı konserler verdiği yıllardır. Musiki çalışmalarının yoğunluğu ve giderek artan ünü sayesinde Hafız Saadettin resmi görevinden istifa ederek musiki çalışmalarını yoğunlaştırmıştır. Yirmi yıl sonra Sultan Ahmet Camii imamlığına gönüllü olarak talip olmuş, imamlık görevini, İstanbul’un en güzel camilerinden birinde noktalamıştır.

Kendi kaleminden tercüme-i hâli
Kaynak, İbnülemin Mahmut Kemal’e “Hoş Sadâ” kitabı dolayısıyla gönderdiği mektupta tercüme-i hâlini şöyle anlatmaktadır: “Hafız Melek Efendi beni tatmin etmiyordu. Kasımpaşa’da Küçükpiyale Camii imamı olan Hafız Cemal Efendi’ ye devama başladım. Bu zattan da müteaddit duraklar, ilâhiler ve dört beş fasıl meşk ettim. İlk geçtiği eser Tab’i Mustafa Efendi’nin Beyati Semaisi, "Çıkmaz deruni dilden efendim mehabbetin" dir. Bu zat da beni tatmin etmemeye başladı. Zekâi Dede’nin çıraklarından Darüşşafaka’lı Kazım Bey’e intisap ettim; bu zattan çok nadide eserler meşk ettim. İlk meşk ettiğim eser, “sâbâ kâr-ı natık”ıdır. O esnada Sultanselim başimamlığına tayin olundum. Artık hocalara devamın güç olacağına kanaat getirerek kendi kendime notayı öğrenmeye başladım. Evvelâ bildiğim eserlerin üzerinden notasını okumaya çalıştım, müteakiben bilmediğim eserlerin notasını çözmeğe, daha sonraları bestelediğim eserlerin notasını yazmaya başladım. 1926 tarihinde Berlin’e gittim. Yolda avukat Ali Şevket namında bir zata rastladım. Bana kendisine ait olan, "Hicran-ı elem sine-i pürhunumu dağlar" mısraiyle başlayan güfteyi verdi. Bunu aynı yolculuk sırasında Hüzzam makamında besteledim. Pathe, Columbia, Odeon firmalarına plak doldurdum. Balkan Muharebesi sıralarında Darülfünun Ulûm-i Şer’iyye şubesine bilimtihan (sınavla) girdim. Mektebi ikmal etmeden askere gittim. Diyarbakır’a ihtiyat zâbiti olarak gönderildim. Mardin’de, Diyarbakır’da, Mamuretülaziz "Elazığ"da ve Harput’da bulundum. Buralarda halk musikisini esas kaynaklarından tetkik ettim. Müteaddit vesilelerle Milano’ya, Viyana’ya ve Paris’e seyahatler ettim. Buralarda da Garp (Batı) musikisiyle yakından temas ettim. Paris’te konser verdim (1930).

İstanbul’a döndükten sonra film musikisi bestelemeye heves ettim. Mısır’dan getirilen 85 adet filmi musikilendirdim. Her filmde 10 ilâ 20 tane eser mevcut idi. 5 sene müddetle İpekçi Kardeşler film şirketine bağlı kaldım. Bu esnada yerli filmler için eserler de besteledim. Yerli filmlerden “Allah’ın Cenneti’nde”, Arap filmlerinden “Leylâ ile Mecnun” da film sahasında ilk bestelerimi verdim. Bu esnada rahmetli Atatürk beni çağırttı. Bir Kur’an-ı Kerim verdi. İmzasını koydu. Kur’an-ı Kerim’de muharebeye müteallik ayetlerin tercümelerini tespit ederek, ordu kumandanlarına bir nutuk vermemi emretti. Hazırlandım. Atatürk’ün karşısında, ordu kumandanlarının hazır bulunduğu bir mecliste bu emri yerine getirdim. Atatürk, "Yahu, Kur’an’da neler varmış da bizim haberimiz yok" dedi. Müteaddit defalar birçok vesilelerle Atatürk’ün huzuruna kabul olundum. Feridun Fazıl Tülbentçi’nin yaptığı “Yavuz Sultan Selim Ağlıyor” filminin bestesi esnasında, nezf-i dimağiye duçar olarak (beyin kanaması geçirip) felç oldum. 2 sene evvel 1953 tarihinde Sultanahmet Camiine ikinci imam tayin olunmuştum.”

Hafız Sami onun için: “Kur’an okuma işinde birincilerden sayılır. O; tatlı, o yumuşak ve zengin sesi, her şeyden ziyade Kur’an okumak için yaratılmıştır. O ibrişim sada, o güzel eda ne Kur’an’ı sıkar, ne kulakları tıkar, ne de ruhları boğar.” diye yazar. Hafız Saadettin Darüttalim-i musiki heyetiyle Berlin’de konser verir. Pathe firmasının düzenlediği konser için Kemani Sadi Bey, Kemençeci Aleko ve Udi Yorgo Bacanos’ la 1930 Ocak ayında Paris’dedir. Sultaniyegâh, hüzzam, kürdilihicazkâr fasıllarını, "Salle des Fetes du Petit Journal" salonunda söyler. Aynı yıllarda Atatürk’ün isteğiyle, üst düzey askerî yöneticilere ilâhiyat konferansları vermektedir.

O günlerde olduğu gibi bugün de çok önemli bir isim olan Kaynak, tek başına ve Hafız Kemal Efendi ile plâk doldurmuştur. Orhan Tahsin, Saadettin Kaynak’ın ölümünden sonra yayınlanan yazısında şunları yazmıştır: 1926’da Hafız Kemal ile birlikte okudukları, "Akşam Oldu Yine de Bastı Kareler" şarkısının plâğı, satış rekoru kırdı. O plâktan kazandığı para ile Fatih’te bir apartman satın aldı. 12551 katalog sıra numaralı bu plak Columbia’nın Hafız Saadettin ve Kemal’e okuttuğu ilk plâktır. Eserlerinin çoğu plâklara okunmuş; Bilinen eserlerinin 5 ilâhi, 3 gazel plâğı, 2 beste, 1 marş bestesi ile şarkı, türkü, fantezi ve film müziği eserleri olarak yüz seksen eserden meydana geldiği söylenir.

Vefatı ve vasiyeti
Saadettin Kaynak’ın vefatından 12 gün sonra yayınlanan 16 Şubat 1961 tarihli Hayat Mecmuası’nda Orhan Tahsin, Kaynak’ın vasiyetini açıklar. 16 Aralık 1958 günü hazırlanan vasiyetin son bölümünde şunlar yazılıdır: "Peygamber 63 sene yaşadı. Ben de 63 yaşındayım. Allah’tan diliyorum ki bu sene öleyim. Tam altı yıl oldu felç geleli. Bu senenin sonunda altı sene dolacak." Saadettin Kaynak bu belgenin hazırlanışından 3 yıl sonra ölmüştür. Kendi beyanındaki iki yıllık 311 (1893) fark, büyük bir olasılıkla, hicrî takvimin milâdî takvime hatalı çevrilmesinden doğmaktadır. Hafız Saadettin Kaynak, uzun süren hastalığı sonunda 3 Şubat 1961 günü vefat etti. Vasiyeti üzerine Merkez Efendi mezarlığına gömüldü. Vasiyetinin son bölümü şöyledir: “Bu evde benim bir pardesüm, iki kat elbisem, bir bavulum, bir radyom, bir buzdolabım var. Bunları Gülfiye’ye (eşi) bırakıyorum. Benim evimde birikmiş param yoktur. Emri hak vaki olduğu zaman Sıraserviler’deki apartmanımın 1, 3, 9 numaralı dairelerinden kiralar alınıp, cenazemin teçhiz ve tekfinine sarf edilsin. Cenaze namazım Nuruosmaniye Camii Şerifi’nde kılınsın. Merkezefendi’de kabrim hazırdır. Kabir taşımı Gülfiye yaptırır. Yazılacak şey şudur:
“Sultanselim Camii Şerifi Başimamı ve Sultanahmet Camii Şerifi İkinci İmamı ve Hatibi, meşhur bestekâr Hacı Hafız Saadettin Kaynak’ın ruhuna Fatiha.”