Makale

Allah’ı Unutanlar Kendilerini Unuturlar

Allah’ı Unutanlar Kendilerini Unuturlar

Doç. Dr. İsmail Karagöz
Diyanet İşleri Başkanlığı İç Denetçisi

Unutmak; bilgilerin ve anıların zihinden tümüyle ya da herhangi bir etki sonucu belli bir süre silinmesi veya gerektiği anda hatırlanamamasıdır.

Unutma; iyi veya kötü olabildiği gibi iradeye bağlı veya irade dışı da olabilir. İnsana yararı dokunan ve gerekli olan bilgilerin ve yapılması gereken görevlerin unutulması kötü; acı olayların ve insana yapılan kötülüklerin unutulması ise iyidir. İrade dışı unutma kınamayı ve sorumluluğu gerektirmez, buna mukabil bilerek veya ihmal ve kusura dayalı unutma kınama sorumluluğu gerektirir. Kınamayı gerektiren unutmalardan biri hiç şüphesiz insanın yüce yaratıcı Allah’ı unutmasıdır. Allah’ı unutan kendini unutur. Allah’ı unutan fasık olur. Bu husus Kur’an’da şöyle ifade edilmektedir:
“Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da kendilerine kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. İşte onlar fasık kimselerin ta kendileridir.” (Haşr, 19)
Ayette Allah’ı unutanlar gibi olunmaması aksi takdirde Allah’ın da bu kimseleri kendilerine kendilerini unutturmakla cezalandıracağı, Allah’ı ve kendilerini unutanların fasık olduğu bildirilmektedir.

Allah’ı unutmak; insanın Allah’la olmazsa olmaz ilişkisini yok farz etmesi, görmezden gelmesidir. O’na iman ve ibadet etmeyi, emir ve yasaklarına riayeti, nimetlerine şükrü ve O’nu zikri terk etmesidir. Yaratılışını, nefes alıp verişini, üreyip çoğalışını, hayatının sona erişini unutmak, Allah’ı zihnin geri plânlarına itmek, gündeminde bulundurmamaktır; kendi kendime doğuyorum, kendi kendime nefes alıyorum, neslimi kendi kendime devam ettiriyorum ve bütün bunların sonucu olarak kendi kuralımı kendim koyuyorum inancına sahip olmaktır. İnsan Allah’ı unutunca, dünyada, Allah’ın ölçüleri dışında bir yapılanmaya gidebiliyor.

Allah’ı unutmanın cezası, Allah’ın da onları unutması (Tevbe, 67) ve onlara kendilerini unutturmasıdır. Kendilerini unutanlar, kâinattaki Allah’ın varlığına işaret eden yüzlerce delili göremez, O’na iman ve ibadet edilmesi gerektiğini anlayamaz, gerçekleri idrak edemez, şeytanın hilelilerinden ve nefsinin süflî arzularından kurtulamaz, hayatını isyanla geçirir, haktan yana olamaz, dünya ve ahiret yararını düşünemez, bencillikten kurtulamaz, iyi insan olamaz. İyi insan olamayan kendini bilemez, kendini bilemeyen Rabbini de bilemez. Allah’ın kendilerini unutturduğu kimseler; sarhoş gibi ne yaptıklarını bilmeyen, kendilerini kurtaracak hayır ve hasenatı düşünmeyen, ahiret için hazırlanmayan, varlık şuuru silinmiş kimselerdir. Allah’ı ve kendini unutanlar fasık niteliğini kazanmış olurlar. Fasık; Allah’a itaati terk eden demektir. Müşrik; kâfir ve münafıklar fasık olduğu gibi namaz, oruç ve zekât gibi farz görevleri terk eden (bk. Tevbe, 62–63), içki, kumar, zina, hırsızlık, yalan ve gıybet gibi haramları işleyen kişilerde günahlar olmakla birlikte mümindirler.
İnsanın unutması üç kısma ayrılır:
a) İnsanın iradesi dışında cereyan eden, ihmal ve kusura dayanmayan unutma.
Bu anlamda unutkanlık, insanın zayıf yönlerinden biridir. Çünkü “hafıza-i beşer nisyan ile maluldür.”

İnsana öğrenme ve öğrendiklerini koruma yeteneğini, akıl ve zekâyı veren Allah’tır. Bu yetenek ve zekâ, insanlarda farklılık arz eder. İnsanları zekâ seviyesi, öğrenme ve öğrendiklerini koruma veya unutma açısından altı gruba ayırabiliriz: 1. Çabuk öğrenip geç unutanlar, 2. Çabuk öğrenip çabuk unutanlar, 3. Normal düzeyde öğrenip geç unutanlar, 4. Normal düzeyde öğrenip çabuk unutanlar, 5. Zor öğrenip geç unutanlar, 6. Zor öğrenip çabuk unutanlar. Birinci gruba dahil insanlar en zeki, altıncı gruba dahil insanlar ise zekâsı en düşük olanlardır.

Unutma, elde edinilen bilgiler için olduğu kadar insanın dinî ve dünyevî görevleri ve cereyan eden olaylar için de söz konusudur. Çünkü unutmak insanın yaratılışından gelir.

Unutma, genelde kötü olmakla birlikte bazen insanlar için iyi de olabilir. Meselâ insanın başından geçen acı olayları unutması bir nimettir. Çünkü bu olayların sürekli akılda tutulması insanı huzursuz eder. Ama insanın öğrendiklerini ve maddî-manevî görevlerini iradesinin dışında unutması iyi olmamakla birlikte ihmal ve kusur olmadığı için sorumluluğu gerektirmez. Bu tür unutmadan dolayı insan yerilmez. Çünkü bu insanın gücü altında değildir. (Hazin, III, 410–411) Allah, insanı ancak gücünün yettiği şeylerden sorumlu tutar. (Bakara, 286)

İhmal ve kusura dayanmayan, insan iradesinin dışında vuku bulan bu tür unutmadan dolayı insana sorumluluk ve muaheze yoktur. Bu konuda Peygamberimiz (s.a.s.); "Allah, ümmetimden hata, unutma ve zorla yaptırıldığı fiillerinden dolayı sorumluluğu kaldırmıştır." (İbn Mâce, Talak, 15, I, 658) buyurmuştur.

Uygulamada bunun örnekleri çoktur. Meselâ Peygamberimiz (s.a.s.), oruç ile ilgili olarak; “(Bir Müslüman oruçlu iken) unutarak yer ve içerse orucunu (bozmayıp) tamamlasın çünkü ona Allah yedirip içirmiştir." (Buhârî, Savm, 26, II, 334) Namazla ilgili olarak; “Kim bir namazı unutursa hatırlayınca hemen kılsın. Unutarak kılınmayan namazın keffâreti ancak budur." (Buhârî, Mevâkîtu’s-Salât, 37, I, 148) Yemek ile ilgili olarak; "Biriniz yemek yediği zaman Allah’ın ismini ansın (besmele çeksin) Eğer yemeyin başlangıcında Allah’ın adını anmayı unutursa, "bismillâhi evvelühû ve ahırihû" (önünde ve sonunda Allah’ın adıyla) desin" (Ebu Dâvud, Et’ıme, 16, I, 140) buyurmuştur.

Her insan unutabilir. Peygamberimiz (s.a.s.), öğle namazının rekâtlarında yanılmış (farzı iki rekât olarak kıldırmış, (Buhârî, Ezan, 69, I, 175) bu durumun kendisine hatırlatılması üzerine; “Ben de sizin gibi bir insanım, sizin unuttuğunuz gibi ben de unutabilirim. Unuttuğum zaman bana hatırlatın" buyurmuştur. (Buhârî, Salât, 31, I, 105) Bu tür unutmada isyan yoktur, sahibi günahkâr olmaz.

b) İnsanın iradesine bağlı olmayan ancak ihmal ve kusura dayanan unutma.
Bu tür unutmada kasıt yoktur ancak ihmal bulunduğu için insan sorumludur ve bu yüzden muaheze edilir. Meselâ bir kimse elbisesine kan, irin vb. bir necaset bulaştığını görür, bunu hemen temizlemez, sonra da unutur ve bu necasetli elbise ile namaz kılarsa bu yüzden kusurlu olur. Çünkü "unutabilirim" diyerek necaseti hemen temizlemesi gerekirdi. Hemen temizlemediğinden dolayı "görevi ihmal" bulunduğundan bu kimse "mazur" sayılmaz ama necaseti görmeseydi o zaman "mazur” sayılabilirdi.

Bir Müslümanın "Allah’a muhalefet kastı olmaksızın ve ihmal de söz konusu olmadan yapılması gereken bir emri sehven terk etmesi veya bir yasağı unutarak işlemesi bu tür bir unutmadır. (Taberî, III, 3/155)

"Şu ağaca yaklaşmayın yoksa zalimlerden olursunuz." (Bakara, 35) emri ile ilgili olarak yüce Allah, Âdem (a.s.) hakkında; "Andolsun biz önceden Âdem’e (o ağaca yaklaşmamasını) tavsiye etmiş idik, (fakat o bizim tavsiyemizi) unuttu. Biz onda bir azim bulmadık." demiştir. (Taha, 1l5) Âdem (a.s.)’in "unutması", Allah’ın “ağaca yaklaşmama" emrini terk etmesidir. (Taberî, IX, 15/220) Burada kasıtlı olarak Allah’ın emrine muhalefet söz konusu olmadığı gibi, irade dışında da unutma söz konusu değildir. Azim ve sebatsızlık, şeytanın vesvesesine aldanma vardır. Kasıtsız da olsa ihmal ile yasağı ihlâl ettiği için Âdem (a.s.) âsi (Taha, 121) ve zalim olmuş, eşi ile birlikte; "Rabbimiz! Bizi nefsimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan gerçekten biz hüsrana uğrayanlardan oluruz" diye yalvarmış (bk. Kehf, 73) bu davranışına tövbe etmiş, Allah da tövbesini kabul etmiştir. (bk. Bakara, 37; Taha, 122)

Bu tür kusurlara karşı yüce Allah, kullarına şöyle dua etmelerini bildirmiştir; "Rabbimiz! Eğer unutur veya hata edersek bizi muaheze etme." (Bakara, 286; bk. Kehf, 73)
c) İnsanın bilinçli olarak ve kasten unutması.
Bu anlamda "unutma"; kasten bir görevi terk etmek, ilâhi emir ve yasaklara riayet etmemek demektir. Bu tür unutma, kınamayı ve cezayı gerektirir. (Hazin, II, 407) Bu anlamda unutmayı şöyle özetleyebiliriz:

1. Ahiret gününe kavuşmayı ve hesap gününü unutmak
Ahiret gününü unutmak; o gün için iman ve ibadetler ile hazırlanmayı terk etmektir. Ahiret gününe, orada hesap verileceğine, cennet ve cehennemin varlığına iman etmemek, o gün için hazırlanmamak ahireti unutmaktır. (Taberî, V, 8/202, 204)

Kur’an’da ahireti unutanlara şiddetli bir azap olduğu (Sâd, 26), kâfirlere; "Bu gününüzle karşılaşmayı unutmanızın cezasını çekin/tadın" (Secde, 4) denileceği ve ateş içinde unutulacağı (A’râf, 51), kâfirlerin; "Doğrusu Rabbimizin elçileri gerçeği getirmiş, şimdi bizim şefaatçilerimiz var mı ki bize şefaat etsinler yahut tekrar geri (dünyaya) döndürülmemiz mümkün mü ki (artık orada önceki) yaptıklarımızdan başkasını yapalım" (A’râf, 53) diye yalvaracakları bildirilmektedir. Ahireti unutanlar, kendilerini ziyana sokanlardır. (A’râf, 53)

2. Ayetleri unutmak
Ayetleri unutmak; Kur’an’a inanmamak, Kur’an’ın emir ve yasaklarını; fert, aile ve toplum hayatı ile ilgili kurallarını uygulamamak ve uygulatmamak, Kur’an’ın tamamından veya bir kısım ayetlerinden yüz çevirmek, Kur’an’ı terk etmek ve hükümlerini uygulamadan kaldırmaktır. (Taberî, IX, 16/220)

Yüce Allah, Kur’an’dan yüz çeviren kimseyi ahirette kör olarak diriltecektir. (Taha, 124) Bu kimse, "Rabbim! Niçin beni kör olarak dirilttin? Oysa ben (dünyada iken) görüyordum” diyecektir. (Taha, 124) Bunun üzerine yüce Allah; “İşte böyle. Ayetlerimiz sana geldi. Sen onları unuttun” cevabını verecektir. (Taha, 125) Allah’ın ayetlerinden yüz çevirenler, en zalim insanlardır. (Kehf, 157)

2. Allah’ı anmayı unutmak
Allah’ı anmayı unutmak; Allah’ı anmaktan gafil olmak, Allah’ın nimetlerine şükretmeyi, Kur’an’a iman etmeyi ve Kur’an’ı hükümleriyle amel etmeyi terk etmektir. (Kurtubî, XIII, 11)

3. Uyarıları ve öğütleri unutmak
Yahudi ve Hristiyanlarla ilgili olarak Kur’an’da, “Uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular” (Mâide, 13–14) denilmiştir. Bunda maksat; ehl-i kitabın Peygamberimiz (s.a.s.)’e imanı ve dinî görevleri terk etmeleridir.
4. Günahları unutmak
Günah; insanın Allah ve peygamberin emir ve yasaklarını terk etmesi; şirk, küfür nifak ve isyan olan inanç, söz, fiil ve davranışlarda bulunması; Allah’ın, nefsinin ve diğer canlıların haklarını ihlâl etmesidir. İnsanın işlediği günahlarını unutması; günahlarına pişmanlık duyup tövbe etmemesidir. Yüce Allah işlediği günahlarını unutanları “en zalim kimseler” arasında zikretmiştir. (bk. Kehf, 57)

5. İnsanın nefsini unutması
İnsanın üzerinde Allah’ın ve diğer canlıların hakları olduğu gibi nefsinin de hakları vardır: İnsanın, nefsinin haklarını ihlâl etmesi de günahtır. Yüce Allah şöyle buyurmuştur: "Siz kitabı okuduğunuz halde, insanlara "İyi amelleri emredip nefsinizi unutuyor musunuz? Aklınızı kullanmıyor musunuz?" (Bakara, 44)

6. İnsanın dünyadan nasibini unutması
Allah, yeryüzünde insanlar için sayasız nimetler vermiştir. (İbrahim, 34) İnsanların çalışarak bu nimetleri elde etmesi, dünya ve ahiretini unutmaması görevidir. Çok zengin olan Karun’a kavmi; "Allah’ın sana verdiği (bu servet) içinde ahiret yurdunu da ara, dünyadan da nasibini unutma" demiştir. (Kasas, 77)

Dünyadan nasibi unutmamak; dünya ve ahiret nimetleri için çalışmayı terk etmemek demektir. İnsan hem Allah’ın dünyadaki nimetlerinden nasibini almalı hem de iman edip salih ameller işleyerek ahiret nimetlerini kazanmalıdır. Dünyada ömrünü boşa geçirmemelidir.

7. İnsanın Allah’a yalvarışını unutması
Din duygusu insanda doğuştan vardır. (Rum, 30) Daha dünyaya gelmeden önce insan, Allah’ın "Rabb" oluşunu ikrar etmiştir. (A’râf, 172) Allah her nefse kötü ve iyiyi, yanlış ve doğruyu batıl ve hakkı zulüm ve adaleti, isyan ve itaati (Şems, 8) ilham etmiştir. Bu itibarla mümin ve kâfir, itaatkâr ve âsi her insan sıkıntıya düştüğünde Allah’a yönelir ve O’na yalvarır. Sıkıntıdan kurtulunca kâfir, Allah’a yalvarışını unutur, şirk, küfür ve isyan haline döner. Bu gerçeği yüce Allah, şöyle beyan etmektedir: “İnsana bir zarar dokundu mu hemen içtenlikle Rabb’ine yönelerek O’na dua eder. Sonra (Allah), onu (zararını), kendisinden bir nimetle değiştirdi mi önceden O’na yalvarışını unutur.” (Zümer, 8)

Sıkıntıdan kurtulunca Allah’a yaptığı duayı unutmak; insanın nimet ve rahat zamanlarında, Allah’a ibadet ve itaati, O’na dua etmeyi unutmasıdır. Bu, insanın nankör oluşunu ifade eder. (İsrâ, 167; Rum, 33) Bu tür bir davranışı Allah kınamaktadır. Kula yakışan nimet ve musibet bütün zamanlarında Allah’a yönelmesi ve kulluk yapmasıdır.

8. İnsanın yaratılışı unutması
Âdem’i topraktan (Al-i İmran, 59), neslini de nutfeden yaratmaya devam eden Allah (Müminûn, 14) insanı öldükten sonra yeniden diriltmeye kadirdir. (Kıyâme, 4) Öldükten sonra toprak ve kemik haline döndükten sonra yeniden dirilmeyi inkâr eden (Sâffât, 16) kâfirleri Allah ilk yaratılışlarını unutmakla suçlamaktadır: “Kendi yaratılışını unutarak bize bir misal verdi. ‘Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek?’ Dedi, De ki: ‘Onları ilk defa yaratan diriltecek. O, her yaratmayı bilir.” (Yasin, 78–79)

Kur’an’da üç unutmadan söz edilmiştir. 1) İnsan’ın Allah’ı unutması, 2) Allah’ın insanı unutması, 3) Allah’ın insana kendi kendini unutturması. İkinci ve üçüncü unutma birinci unutmanın sonucudur. Allah’ın unutması kendini unutanları cezalandırması, onları manevî ve uhrevî nimetlerden mahrum etmesidir. Rabbini unutan kendini unutur, şeytan ve nefsin esiri olur. Allah’ı unutmak isyankârlık ve fasıklıktır, yoldan çıkmışlık ve haktan sapmışlıktır. Gerçekte insan unutur ama Allah unutmaz, insanın her söz, eylem, iş, amel ve davranışını tespit eder. (Mücadele, 6) Allah’ı unutan ahirette unutulur, nimetlerden mahrum bırakılır.