Makale

Aile Yaşamında Farklılıklarda Uzlaşmak ve Ortak Noktalarda Buluşmak

Aile Yaşamında Farklılıklarda Uzlaşmak ve Ortak Noktalarda Buluşmak

Yard. Doç. Dr. Mustafa Koç
Balıkesir Üniv. İlahiyat Fak.

“Eğer karı-kocanın arasının açılmasından endişe ederseniz, erkeğin ailesinden bir hakem, kadının ailesinden bir hakem gönderin. İki taraf (arayı) düzeltmek isterlerse, Allah da onları uzlaştırır. Şüphesiz, Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdardır.” (Nisa, 4/35.)
“Evlenmek, insanın haklarının yarıya düşmesi ve görevlerinin iki katına çıkmasıdır.” (A. Schopenhauer)
*******
Modern hayat, bireylerin tüm yaşam alanlarını az veya çok etkilemektedir. Etkilenen yaşam alanlarının başında ise aile gelmektedir. Bugün sosyal çevrelerinde uyumlu gibi görünen birçok evli çift, aslında ev içerisindeki mahrem olan özel yaşamlarında birbirlerini yıpratan kişiler olarak ortaya çıkabilmektedir. Dolayısıyla bugün dışarıdan mükemmel bir evlilikmiş gibi görünen birçok evliliklerin aslında çok da sağlam temellere dayanmadığı görülebilmektedir. Söz konusu bu durumun bir sonucu olarak, ne yazık ki her geçen gün boşanmalarda ciddi bir artış ortaya çıkmaktadır. İşte böylesi karmaşık bir ortama sahip aile yaşamında, eşlerin birbirleriyle aralarında oluşabilecek problem alanlarına karşı farklılıklarda uzlaşmaları ve ortak noktalarda buluşmaları özel bir öneme sahip olmaktadır.
Öte yandan bu türden olumsuz tabloların yanında, evliliklerinin üstünden yıllar geçtikçe birbirlerine daha çok bağlanabilen eşler görmek de mümkündür. Elbetteki böyle olumlu bir tabloyu gösterebilmek için iki tarafın da, uzun soluklu çaba göstermeleri gerekmektedir. Peki, öyleyse böylesine güzel ve uzun soluklu bir karı-koca ilişkisini sağlıklı sürdürebilmenin olmazsa olmaz kuralları neler olabilir? Söz konusu bu kuralların başında; (a) Mutlu ve uyumlu bir evlilik için karşılıklı konuşma ve birbirine vakit ayırma gelmektedir. İyi bir evliliği yürütebilmek için sağlıklı bir aile içi iletişim gereklidir. Öte yandan diğer önemli bir nokta da (b) Çiftlerin birbirlerinin beklenti düzeylerini iyi bilip kendilerini ona göre iyi ayarlamaları gerekmektedir. Bugün yapılan evliliklere bakıldığında özellikle genç çiftlerin evlilik ilişkilerinden çok büyük beklentilerinin olduğu görülmektedir. Hâlbuki bu türden gerçekleşmesi zor olan büyük beklentilerin, aile içi ilişkileri olumsuz yönde etkilediğinin bilinmesi gerekir. Bu nedenle karşılıklı konuşarak beklentileri karşı tarafa iletmek ve karşılıklı beklentileri öğrenerek buna uygun davranış modelleri üretmek oldukça önemlidir.
Evliliklerde kültürel farklılıkların önemi
Geleneksel aile yapılarında farklı kültürlerden bireylerin, birbirleriyle evlilik yaptıkları çok görülen bir durum değildi. Özellikle bu son yıllarda, modern yaşamın doğal bir sonucu olarak iletişim olanaklarının artması, farklı kültürlerden bireylerin aynı ortamlarda buluşabilmelerine de imkân sağlamıştır. Bu bağlamda farklı kültürlerden yapılan evliliklerde göz önünde bulundurulması gereken en önemli nokta, kültürlerin birbirinden ne kadar farklı oldukları değil; eşlerin bu kültürel farklılıklar karşısındaki değişime ne kadar açık olup olmadıklarıdır. Örneğin; eşlerden biri: ’ben böyleyim, ne yapalım değişemem, beni böyle kabul edeceksin’ gibi bir ifade kullanırsa diğer eş zor durumda kalabilir. Evliliklerde ‘ortak paydalarda buluşabilme’ bağlamında “altın merkez nokta” denilen bir kural vardır. Eşlerden her iki taraf da, evlilik öncesi sahip oldukları alışkanlıklarından ödün vererek birer adım ileriye atıp bazı ortak paydalarda/noktalarda buluşabilirlerse yapılan bu evlilik, kültürel farklılıklardan çok fazla etkilenmeyebilir. Dolayısıyla birbirinden farklı kültürlere sahip eşler, şayet ortak yaşam alanlarındaki düzeni sağlama adına esnek bir biçimde değişime açık olabilirlerse, ortaya çok güzel ve uyumlu evlilikler çıkabilir.
Öte yandan eşlerin temel bazı konularda birbirilerine denk olması; farklılıkları azaltarak ortak noktalarda buluşma adına evlilik için ideal bir durumdur. Dolayısıyla olaylara, durumlara ve insanlara aynı pencereden bakabilmek, sağlıklı bir aile içi ilişki için gereklidir. Çünkü bireylerin düşünce kalıplarının önemli bir kısmı çocukluk döneminde içinde yetiştiği kültürün etkisiyle şekillenerek davranışlarına yansır. Farklı kültürlerden bireylerin birbirleriyle evlenmesi aslında bir bakıma bu kişilerin zora talip olmaları anlamını taşır. Zira kültürel farklılıklar, aile içerisinde eşlerin ortak paylaşım alanlarını da azaltmaktadır. Farklı kültürlerin verdiği kişilik ve davranış kalıpları, olaylar, durumlar ve ilişkiler karşısında farklı tutum ve algılamaları da ister istemez beraberinde getirir. Örneğin; farklı kültürlerdeki eşlerden birinin güldüğüne diğeri tepki bile vermeyebilir. Aynı şekilde, yaşama tamamıyla maddeci düşünceyle bakan bir eşle maneviyatçı gözle bakan bir eşin sohbet edebilecek ortak alanlar bulması oldukça zorlaşabilir.
Bireyin kültür durumunu belirleyerek yanlış algılanması sonucunda aile içerisindeki farklılıklarda uzlaşıp ortak noktalarda buluşmayı engelleyen önemli faktörlerden biri ise ‘eğitim düzeyi’ durumudur. Dolayısıyla eşler arasında eğitim farkı varsa, bu durum kültürel farklılıkları belirginleştirerek zamanla evlilik içerisinde yeni problem alanları oluşturabilir. Bu nedenle eşlerin, eğitim seviyesini aralarında bir savaş nedeni hâline getirmemeye özen göstermeleri gerekmektedir. Eşlerden özellikle eğitim düzeyi açısından daha ileride olan taraf, aradaki farkı psikolojik olarak hissettirmemelidir. Evlenmeden önce eşlerin, eğitim düzeyindeki farklılıklarını açık açık konuşmalarında yarar vardır. Ayrıca tartışma anında veya bir gerginlik durumunda eşler, eğitim düzeylerini ön plana çıkarmama konusunda dikkat etmelidirler. Çünkü insanın psikolojik olgunluğunu, aldığı diploma belirlemez. Modern yaşamın aile kurumuna yaptığı zararlardan birisi de, eşlerin evlenirken birbirilerinden hoşlanmalarına ve kişilik yapılarının uyuşmalarına rağmen ‘diploma krizi’ nedeniyle evliliklerin yapılamamasıdır. Hâlbuki diploma bir ambalajdır. O nedenle ambalaja bakıp da öze önem vermeyen insanlarla yapılan evliliklerin yürümesi de temelde oldukça zor bir durumdur.
Aile yaşamında her zaman fedakâr olabilmek…
Aile içerisindeki mutluluğu arttıran faktörlerden birisi de fedakârlık temeline dayanan karşılıklı saygı, anlayış ve şefkattir. Eşler ve ailenin diğer üyeleri olan çocuklar, aile içerisinde birbirlerine ne kadar saygılı olurlarsa, birbirlerinin kişilik farklılıklarını azaltacak tutum ve davranış sergileyip birbirlerine ne kadar anlayış gösterirlerse o derecede birbirleriyle kaynaşarak huzurlu olabilirler. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de “Ey inananlar! Onlarla (kadınlarınızla) güzel geçinin. Eğer onlardan hoşlanmadınızsa olabilir ki hoşlanmadığınız bir şeyde Allah birçok hayırlar takdir etmiş olur.” (Nisa, 4/19.) buyurulmaktadır. Görüldüğü gibi eşlerden birbirlerine hoşgörülü ve iyimser olanlar, hem kendilerini hem de çevresindekilerini mutlu edebilirler. Buna karşın hayata, bardağın boş tarafından bakarak her şeyin kötü yanını görenler ve karamsar olanlar ise, sıkıntıdan kurtulamazlar ve yanlarındakileri de sıkarlar. Böyle oldukları sürece de mutsuz olurlar.
Bir yönüyle birarada yaşama tecrübesi anlamına gelen aile hayatında, eşlerin farklılıklarda uzlaşarak ortak noktalarda buluşup uyumlu bir şekilde mutlu olabilmeleri için mutlaka karşılıklı fedakârlık yapmaları gerekmektedir. İslam peygamberi Hz. Muhammed (s.a.s.) de: “Sizin en hayırlınız, ailesine en hayırlı ve yararlı olanınızdır.” (İbn Mace, Nikâh, 50.), buyurarak eşlerin gerektiği zaman kendi kişisel haklarından bile fedakârlık etmesini bilmeleri gerektiğinin altını çizmiştir. İşte böyle bir yaşam tarzı benimsenebilirse, o zaman geçim kolaylaşır ve aile yaşamından tat alınır. Eşler birbirlerinden beklediklerini bulamadıkları zaman hemen kızmamalıdırlar. Yine eşler, birbirlerinin eksik yanlarını aramamalıdırlar. Kırıcı bir davranış olsa bile hoş görebilmelidirler. Her şeyi iyiye yorumlar ve birbirlerinin iyi yönlerini görerek davranışlarını hoş karşılayabilirlerse evlilikleri sıkıcı olmaz.