Makale

Bizden...

Bizden...

Fert ve toplum hayatı güven temeli üzerine kuruludur. Güven duygusu, fertlerin ve toplumların hem ruh sağlığının hem de devamlılığının garantisidir. Sosyal bir varlık olan insanın, aile, iş, eğitim, sağlık, eğlence ve trafik gibi paylaşım esasına dayalı toplumsal ilişkileri, karşılıklı güven duygusuyla gelişip güçlenir. Hayatın daha yaşanılabilir olması, yarınlara daha bir umutla bakılabilmesi için hem fertlerin hem de toplumsal ilişkiler yumağını sistematik hâle getirmek için oluşturulan sosyal kurumların güvenilir olması bir esastır.
Güvenin temeli özgüvendir. Özgüvenin kazanılmasında, sahip olunan donanım ile o donanımı kullanma kabiliyeti kadar, çalışma azmi ve başarıya olan inanç da önemlidir. Kurtuluş Savaşının kazanılması, Meclisin açılması ve Cumhuriyetin kurulması gibi pek çok tarihi zaferin temelinde, milletçe sahip olduğumuz özgüvenin önemi büyüktür.
Güvenilir olmak kadar güven telkin etmek de önemlidir. Bunun için gerek kişiler gerekse kurumlar, telkin ettikleri güvene lâyık (güvenilir) olmaya azami özen göstermelidir. Yaşamın her alanında güvenin yaygınlaşması, toplumsal huzurun en önemli sigortalarındandır. Toplumumuzda huzur ve güvenin pekiştirilmesine katkıda bulunması amacıyla, bu ay güven konusunu gündeme taşıdık. Zaten İslâm ve iman; barış, huzur ve güven demek değil midir? Muhammed el-Emin olan Hz. Peygamber de mü’mini, elinden ve dilinden emin olunan kişi olarak tanımlamamış mıdır? Ticarî hayatta sözüne ve işine güvenilen firmaların kazandıkları bu değer, onların sahip oldukları sermaye kadar önemli ve değerlidir. Nitekim, "âyinesi iştir kişinin lâfa bakılmaz." atasözü de güvenilirliklerin test edilmesinde önemli bir kriterdir.
Dinî bilginin üretilmesi ve topluma ulaştırılması görevini de yürütmekte olan Başkanlığımızın, bu noktada sahip olduğu güvenilirliği takdire şayandır. Aynı şekilde din hizmeti sunan her seviyedeki personelin hem meslekî özgüvenine hem de mesleği ve kişiliğiyle mütenasip bir güvenilirliğe sahip olması, son derece önemli ve gereklidir. Bu noktada Diyanet ailesi olarak bizlerin iki önemli sorumluluğu ön plâna çıkıyor. Bunlardan birincisi, bilgi ve tecrübeye dayalı donanımlarımızı güçlendirmek suretiyle meslekî özgüvenimizi pekiştirme; İkincisi de, fertler ve kurumlar olarak toplumsal yaşam içerisinde özgüven ve güvenilirlik duygularının güçlendirilmesine katkıda bulunma sorumluluğudur. Bunun gerçekleştirilebildiği ölçüde, toplumda huzur, dayanışma ve mutluluk katsayılarının artacağını ümit ediyoruz.
Bu bilinç ve heyecanla yeni bir sayıda tekrar buluşmak dileğiyle.

Ahmet Onay