Makale

Barışın anahtarı: selamlaşma

Barışın anahtarı: Selamlaşma*

Prof. Dr. İ. Hakkı Ünal
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

Ebu Hüreyre’den nakledildiğine göre Peygamber Efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: “Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de (tam) iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız zaman birbirinizi sevmenizi sağlayacak bir şey önereyim mi? Aranızda selamı yayınız.” (Müslim, İman, 93.)

A rapçada barış, esenlik ve selamet gibi anlamlara gelen “selam” kelimesi, Kur’an’ın nazil olduğu dönemde Arap toplumunun birbirleriyle selamlaşmada kullandıkları temel bir kavramdı. Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde değişik anlamlarının yanı sıra, insanların birbirine selamı (Nisa, 4/94; Enam, 6/54.), meleklerin insanlara selamı (Ra’d, 13/24; Nahl, 16/32; Zariyat, 51/25.), cennetliklerin birbirlerine selamı (Yunus, 10/10; A’raf, 7/46.) gibi kullanımları da yer alır. Allah’ın güzel isimlerinden biri “es-Selam” (Haşr, 59/23.), cennetin bir adı “Daru’s-selam” (esenlik yurdu)’dır. (En’am, 6/127; Yunus, 10/25.) Bir rivayete göre Allah, Hz. Âdem’i yarattığı zaman, meleklere selam vermesini ve onların vereceği karşılığı dinlemesini emretmiş, akabinde de, “İşte bu senin ve soyundan geleceklerin selamıdır.” demişti. Hz. Âdem’in “es-selamü aleyküm”üne karşılık melekler “aleyke’s-selam ve rahmetullah” şeklinde karşılık vermişlerdi. (Buhari, İsti’zan, 1.)
Selamlaşmak, insanlar arası iletişimin anahtarıdır. Bu yolla birbirlerine iyi dileklerini sunan insanlar, iletişimde ilk olumlu sinyali vermiş ve diyalog kapısını açmış olurlar. Selamlaşabilen kimseler zımnen, aralarında bir dargınlık, kavga ve anlaşmazlık bulunmadığını, yani barış içinde olduklarını ifade etmiş olurlar. Bunun önemini çok iyi bilen Peygamber Efendimiz’in, Medine’ye hicretinde insanlara yaptığı ilk tavsiyelerden birisi “selamı yayınız” talimatı olmuştur. (Tirmizi, Sıfatü’l-Kıyame, 42.) O, bununla, farklı unsurlardan oluşan Medineliler arasında barış ve güven ortamının oluşmasını ve “selam” kelimesinin temel anlamı olan barışın toplum içinde kökleşmesini amaçlamıştır. Cenab-ı Hak da, “size bir selam verildiğinde, ondan daha güzeliyle selamlayın veya aynısıyla karşılık verin…” (Nisa, 4/86.) buyurarak, sevgi ve saygının sembolü olan bu iyi dilek teâtîsinin önemine işaret etmiştir.
Allah’ın rahmet, bereket ve esenliğinin karşımızdaki insan üzerine olmasını dilemek ve ondan da aynı dilekleri almak birbirimize pozitif enerji yüklemektir. Bu enerji ile başlayan iletişim, daha sonra iyi ilişkilere ve kalıcı dostluklara kolaylıkla dönüşebilir. Onun için Sevgili Peygamberimiz, tanıdığa da tanıdık olmayana da selam vermeyi İslam’ın güzel bir hasleti olarak nitelemiş (Buhari, İman, 6.), selama karşılık vermeyi Müslümanın görevleri arasında saymıştır. (İbn Mace, Cenaiz, 1.) Bu yüzden, başta ailesi olmak üzere, hem uygulayarak hem de teşvik ederek bu güzel hasletin toplum içinde yerleşmesini sağlamış, kadın-erkek, büyük-küçük ayrımı yapmadan herkese selam vermiştir. Onun, kızı Hz. Fatıma’ya, "merhaba kızım" diye hitap ettiğini, amcası Ebu Talib’in kızı Ümmü Hâni yanına geldiğinde onu ’merhaba Ümmü Hâni’ diye selamladığını biliyoruz. (Buhari, Edeb, 98.) Enes b. Malik’in bildirdiğine göre Hz. Peygamber, oyun oynayan çocukların yanından geçerken onlara selam vermiş (Ebu Davud, Edeb, 147.), Esma binti Yezid’in haberine göre de, kendisinin de içinde bulunduğu kadınlar topluluğuna uğradığında onları selamlamıştır. (İbn Mace, 14.) Yaşayanların yanı sıra, kabir ziyaretlerinde, ölülere de selam vererek Allah’ın rahmet ve esenliğinin onlar üzerine olmasını dilemiştir. (Ebu Davud, Cenaiz, 83.)
Bireysel hayat tarzının egemen olduğu günümüzde, çok katlı apartmanlarda, aynı mekânda yüzlerce evi barındıran devasa sitelerde birbirimizi tanımadan, tanışmadan, selamlaşmadan, birbirimizin yüzüne bile bakmadan yıllarca yaşayıp gidiyoruz. Sanki dağ başında tek başına yaşayan bir insan gibi, komşularımız olduğu hâlde komşuluğun ne olduğunu bilmeden, kapı komşumuzun hastasından, ölüsünden haberdar olmadan üstelik bundan da rahatsızlık duymadan günlerimiz gelip geçiyor. Tanışıp bilişmediğimiz için birbirimizden korkar hâle geldiğimiz ve bu yüzden yüksek duvarlarla ileri teknoloji ürünü güvenlik sistemleri ve özel korumalarla güvenliğimizin sağlandığı modern sitelerde, kendi ellerimizle ördüğümüz görünmez duvarların da yardımıyla bütün insani ilişkileri asgariye indirmiş durumdayız. İşte selam, bu duvarları yıkmak, insanı insan olduğu için kucaklayan, mensuplarını bir bedenin uzuvları gibi gören (Buhari, Edeb, 27.) bir dinin, huzurlu toplum idealini gerçekleştirmek için önerdiği tılsımlı bir şifredir.
Amaç bir iletişim ve sıcaklık sağlamak olduğuna göre selamlaşmada kullanılan lafızlara takılmak yerine, ondan elde edilecek sonucu dikkate almak daha önemlidir. Şüphesiz, İslam kültüründe sembol hâline gelmiş ve Allah’ın selam, rahmet ve bereketini dilemeyi ifade eden geleneksel selamımız son derece güzel ve anlamlıdır. Ancak günümüzde farklı kültür ve alışkanlıklara sahip insanların bir arada yaşadıkları dikkate alınırsa, toplumda sıkça görülen değişik selamlama biçimlerini kullanmak da selamlaşmanın amacına hizmet edecektir. Dolayısıyla, yerine göre, “merhaba”, “günaydın”, “hayırlı sabahlar”, “iyi günler”, “iyi akşamlar”, “hayırlı geceler” gibi selamlama kalıplarının kullanılması ve selam verenin tercih ettiği kalıba göre karşılık verilmesi, iletişimin sağlıklı olması bakımından önemlidir. Avrupa ülkelerinde bulunan yurttaşlarımız, aynı ortamı paylaştıkları yabancılarla karşılaştıklarında çoğu zaman onların güler yüzle selam verdiklerine şahit olmuşlardır. Belki de ilk defa karşılaştıkları bu insanların, din, dil ve ırk farkına bakmadan sergiledikleri bu sevecen tutumun, muhatabları üzerinde olumlu bir intiba bıraktığı inkâr edilemez. İşte Sevgili Peygamberimiz de, muhatap üzerinde doğurduğu bu olumlu etkiden dolayı selamlaşmayı teşvik etmiş, selamı önce verenin faziletine işaret ederek, (Ebu Davud, Edeb, 144.) insanlara karşı güler yüz göstermeyi sadaka olarak değerlendirmiştir. (Tirmizi, Birr, 36.)
İnsanların birbirlerini sevmeleri ancak birbirlerini tanımalarıyla mümkündür. “Kişi bilmediğinin düşmanıdır.” sözü bunun için söylenmiştir. Tanımak için iletişim kurmak gerekir. İletişimin kapısı da selamla açılır. Allah elçisinin ifadesiyle insanların birbirlerini sevebilmelerinin yolu buradan geçer ve kişilerin Allah için birbirlerini sevmeleri de imanlarının bir göstergesidir. Karşılıklı sevgi ve saygı ise anlaşmazlıkların ve düşmanlıkların panzehiridir. O hâlde selamlaşma barışın anahtarıdır.
* Bu yazı, Diyanet Aylık Dergi’nin Haziran 2007, 198. sayısında yayınlanmıştır