Makale

SADAKA TAŞLARI

Dr. Ekrem Keleş
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

SADAKA TAŞLARI

En makbul yardım, gizliden gizliye yapılan yardımdır. Eskiler bu iş için ’sadaka taşı’nı icad etmişlerdir. Çoğumuz pek bilmeyiz ama, bu sadaka taşlarından bazıları, memleketimizin çeşitli bölgelerinde hâlâ ayaktadır. Geçmişin nice hatıralarıyla dolu bu yorgun taşlardan bir kısmı, bir kenarda unutulmuş ve kaderine terkedilmiş, bir kısmı da, çarpık şehirleşmenin getirdiği yıkımlarla vefasızca yok edilmişlerdir. Değişen şartlarda artık kullanılmaz hâle getirilen ve yalnızca bazı yaşlı kişilerin zar zor hatırladıkları ’sadaka taşları’na, tarihimizin ve kültürümüzün hatıralar ve inceliklerle dolu birer hatırası olarak sahip çıkmamız gerekmez miydi? Sanırım, bu hususta belediyelerimize ve kültür müdürlüklerimize önemli görevler düşmektedir.
Bilemediğimiz nice hayırlı fazilet kandillerimiz gibi, sadaka taşları da unutulan, geçmişin muazzam levhalarıdır. Bu nurlu levhalar, İstanbul’dan Üsküdar’a, Gaziantep’ten Konya’ya ve Sivas’a kadar Anadolu’nun bağrına yayılmıştır.
Dinimiz hâli-vakti yerinde olanların, fakirlere yardım yapmalarını emreder. Yardımın en makbulü ise belirttiğimiz gibi gizlice yapılanıdır. Yani sağ elin verdiğinden sol elin haberi olmayacaktır. Yardımların gizlice verilmesi, yardım alanların rencide edilmemesi açısından son derece önemlidir. İşte eskiden en göze batmayan yardım şekillerinden biri "sadaka taşları" kullanılarak yapılan yardımlarmış.
Sadaka taşları, bir buçuk-iki metre yüksekliğinde mermerden olurdu. Üst kısımlarının ortasına çanağa benzer bir oyuk açılır, gizlice sadaka vermek isteyenler parayı buraya bırakırlardı. Taşların yanında, tepelerine rahatça ulaşılabilmesi için birkaç basamak konurdu.
Hâli-vakti yerinde olan insanlar, semtin fakir insanları için gönüllerinden koptuğu kadarıyla bu taşların üzerine para bırakırlar, semtin fakirleri de ihtiyaçları kadar parayı, burada birikenden alırlar, geri kalanı diğer ihtiyacı olan fakirler için bırakırlırdı. ihtiyacı olmasına rağmen dilenmekten çekinen veya derdini kimselere aça- mayan fakirler açısından sadaka taşları, hayatî ihtiyaçlarını karşıladıkları bir bereket kaynağıydı. O dönemdeki fakirlerde de İslami terbiyenin verdiği öyle bir bilinç oluşmuştu ki, kendileri gibi ihtiyacı olan başka insanları da düşünerek bırakılan paraların tamamını değil, yalnızca acil ihtiyaçları kadarını alırlardı.
Sadaka taşlarına gelenlerden kimin bu taşlara para koymak, kimin para almak için geldiğini Allah’tan başka kimse bilmezdi. Vermek isteyen sessizce sadakasını oraya koyarken, ihtiyaç sahibi de başkalarının hakkına tecavüz etmeden ihtiyacı kadar parayı gizlice alıp uzaklaşırdı. Böylece sadaka vereni kimse tanımadığı için riya da söz konusu olmazdı. Çoğunlukla kimse farkında olmadığından fakirin de onuru zedelenmez ve incinmezdi.
Buralardan acil ihtiyaçlarını karşılamak için para alan fakirler, bu taşlara sadaka bırakan meçhul hayırseverlere dua etmeyi ihmal etmezlerdi. Böylece buralara gizlice para bırakarak hayır işleyenler, hiç tanımadıkları bilmedikleri fakirlerin duasını alırlardı.
Her birisi Türk Milleti’nin birer fazilet âbidesi, ihlâs ve samimiyet anıtı olan bu taşlar, aynı zamanda kültür ve medeniyet tarihindeki kilometre taşlarıdır. Her türlü takdir ve tebriğe şayan özelliklerinden dolayı mahallelerimizde bize kadar gelebilmiş "Sadaka Taşları’mızın korunması ve yeni nesillere tanıtılması millî bir görevdir.
Bu yazı, aşağıdaki tarihçi ve araştırmacıların, konuya ilişkin olarak çeşitli dergi ve gazetelerde ve online olarak yayınlarda yazdıklarından yararlanılarak oluşturulmuştur: (Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver, Hayat Tarih Mecmuası, yıl: 1967, sayı: 11; Yard. Doç. Dr. Haşan ÖZÖNDER, Türk Mahâllelerinde "Sadaka Taşları"nın Yeri Ve Önemi, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı, (www.akmb.gov.tr Web yayın); Tarihçi Murat Bardakçı İşte Son Sadaka Taşı, Hürriyet Gazetesi, 27 Kasım 2000; Necmettin Şahiner, Buhara’da Başlayıp, İstanbul’da Biten Bir Merhamet Geleneği Ihtiyaçgâhlardan, Sadaka Taşlarına; Doç Dr. Ali SEYYAR’ın editörlüğünde online yayın yapan www.sosyalsiyaset.com internet sitesi; Aydın TA- LAY Beyan, Aylık İlim Kültür Düşünce ve Tarih Dergisi, Nisan 2005; A. Abdulkadiroğlu,Taşların Dili-Sadaka Taşı, Diyanet Gazetesi, S.169, 15.7.1977, s.8-9.; aynı yazı daha sonra, Güncel Yazılar, Ankara: A. Abdulkadiroğlu, 1997, s. 421-427., Resim: Kaan Haksan, mavilink.com internet sitesi)