Makale

DİNİ SORULAR ve CEVAPLAR

DİNİ SORULAR ve CEVAPLAR

Hazırlayan: Dinî Soruları Cevaplandırma Komisyonu

Gayrimeşru kazanç ne yapılmalıdır?
İslâm dini kişilerin meşrû işlerle uğraşmalarını ve geçimlerini helâl yollardan elde etmelerini ister. Buna rağmen gayr-i meşru yolla bir kazanç elde edilmiş ve bu kazancın sahibi belli ise bunun sahibine iade edilmesi; belli değil ise karşılığında sevap beklenmeksizin yoksullara veya hayır kurumlarına verilerek elden çıkarılması gerekir.
Bulunan para veya eşya konusunda nasıl hareket edilmelidir?
Para veya eşya bulan kişi, bunu gördüğü yerde bırakıtığı takdirde zayi olmayacaksa ve sahibinin de bulma ihtimali varsa, bulduğu eşyayı almamalıdır. Aksi takdirde bu eşyayı alıp, ilân ederek, sahibine iade etmeli veya yetkili mercilere teslim etmelidir. Nitekim Hz. Peygamber, "Bir şey bulan kişi, bulduğunu gizlemesin ve sahibini bulunca hemen ona versin. Sahibini bulamazsa (bilsin ki) bu mal Allah’ındır; onu dilediğine verir." buyurmuşlardır. (Ebu Davud, Luka- ta, 1)
Buluntu malı alan kişi, malın durumuna göre uygun bir şekilde ve uygun bir süre ilân eder. Sahibinin ortaya çıkması ihtimali kalmayınca, fakirlere onun adına sadaka olarak verir. Günümüzde, kayıp eşya için bürolar kurulmuş olup, buralarda mallar daha güvenli bir şekilde muhafaza edildiğinden, kayıp bir malı bulan kişinin bunu alıp devlet yetkililerine vermesi daha uygun olur.
Enflasyon ortamında borcun tahsili nasıl olmalıdır?
Kur’an’da Allah rızasını kazanmak amacıyla, ihtiyaç sahiplerine ödünç vermek teşvik edilmiştir (Bakara, 245; Maide, 12; Hadîd, 11, 18; Müzzemmil, 20). Hz. Peygamber de, borç vermenin, sadaka vermekten daha faziletli ve güzel olduğunu bildirmiştir, (ibn Mace, Sadakât, 19) Ödünç verme, Allah rızası için yapılmalı, bir şeye karşılık olmamalı, bir menfaat şart koşulmamalıdır. Borç karşılığında sağlanan menfaat faiz olup; helâl değildir.
Borç ilişkilerinde tarafların hak ve borçlarını açık ve ayrıntılı bir şekilde belirleyerek sözleşme yapmaları, sözleşme şartlarına uymaları, hiçbir şekilde diğer tarafa akit dışı, makul olmayan bir zarar vermemeleri, İslam’ın öngördüğü temel ilkelerdendir. Halbuki enflasyonun yüksek olduğu yerlerde para önemli ölçüde değer kaybettiğinden, vadeli para borcunda bu kaybın telafi edilmeyip aynen ödenmesi halinde, alacaklıya hak etmediği bir zarar yüklenmiş olmaktadır. Bu da Islâm’ın tavsiye ettiği borç verme ve yardımlaşma gibi ahlâkî meziyetlerin zayıflamasına, faiz ve haksız kazanç gibi temel yasakların ihlâlinin yaygınlaşmasına sebep olmaktadır.
Günümüz para sisteminde, paranın üzerinde yazılı rakam değil, her birinin temsil ettiği değer esas alınmaktadır. Başka bir ifadeyle para, ancak satın alma gücü oranında değere sahiptir. Satın alma güçleri düştükçe değerleri de düşmüş olmaktadır. Buna göre, borçların ödenmesinde, alınan değer ile verilen değer arasında denklik sağlanması gerekir. Bu amaçla paranın enflasyon sebebiyle kaybettiği değer farkının ödenmesi faiz değildir. Aksine, paranın satın alma gücü düştüğü hâlde, borcun eski değeri üzerinden ödenmesi, alacaklıya zarar vermektir. Halbuki, zarar vermek de, zarara karşılık zarar vermek de dinimizde yasaklanmıştır, (ibni Mace, Kitabu’l-Ahkam, 17, No: 2340, 2341; Ahmed, Müsned, V/326, No: 22830)
Resim yapmak, ressamlıktan elde edilen kazanç helâl midir?
Islâm dini müzik, tiyatro, resim, edebiyat gibi sanatlar konusunda ayrıntılı ve özel hüküm koymak yerine genel ilke ve amaçlan belirlemiştir. Dinimizin temel inanç, amel ve ahlâk ilkelerine aykırı olmaması, haramların işlenmesine götürmemesi, başkalarının haklarını ihlâl etmemesi gibi şartlar dikkate alınmak kaydıyla, sanatsal faaliyetlerde bulunmakta sakınca yoktur.
Bu itibarla, genel ahlâka aykırı ve tapınma veya tazim amacına yönelik olmayan resimlerin yapılmasında ve bu sanatla elde edilen gelirlerin kullanılmasında sakınca bulunmamaktadır.
Deniz ürünlerinin yenilmesinin hükmü nedir?
Kur’an-ı Kerim’de denizden elde edilen yiyeceklerin helâl olduğu bildirilmektedir. (Maide, 96; Fatır, 12) Hz. Peygamber de: "Onun suyu temiz, ölüsü he- lâldir" (Ebu Davud, Taharat, 41) buyurmuştur. Buna göre: Balık türleri bütün mezheplere göre; midye, kalamar, yengeç, karides gibi balık dışındaki deniz ürünleri ise Hanefî Mezhebi dışındaki diğer üç mezhebe göre helâldir.
Tüylerini temizlemek için sıcak suya daldırılan tavuğun eti yenir mi?
Eti yenen hayvanların etlerinin helâl olması için, usulüne uygun olarak kesilmesi gerekir. Usulüne uygun olarak kesim; hayvanın yemek ve nefes boruları ile iki şah damarının veya iki şah damarından birinin kesilmesi şeklinde yapılır. Hayvanı kesecek kimsenin, akıl ve temyiz gücüne sahip, Müslüman veya Ehl-i Kitap olması gerekir.
Usulüne göre kesilmiş olan tavuklar, tüylerinin kolaylıkla yolunabilmesi için, kısa bir süre sıcak suya batırılıp, suyun ısısı iç organlara ulaşarak içlerindeki necâset vücutlarına sirayet etmeden sıcak sudan çıkarıldıktan takdirde, etlerinin yenilmesinde dinen bir sakınca yoktur. Suyun ısısının iç organlara ulaşarak, içlerindeki pislik vücutlarına sirayet edecek kadar kaynatılmaları halinde etlerinin yenilmesi caiz değildir.
Kan ve organ satışı caiz midir?
İnsan mükerrem bir varlıktır. Yüce Allah, yarattıkları içerisinde ona ayrı bir önem ve değer vermiştir. Bu itibarla, ölü veya diri kimselerden alınan parça ve organların alınıp satılması, insanın hürmet ve kerametine aykırı olduğundan caiz değildir. Ancak organ veya doku karşılığında herhangi bir ücret alınmaksızın, tedavi amacıyla organ veya doku naklinde sakınca yoktur.
Kefirin Hükmü Nedir?
İslâm dininde, sarhoşluk verecek derecede mayalanmış içeceklerin içilmesi haramdır.
Kısa süre mayalanan "kefir"in, alkolsüz olup sarhoş etmediği, besleyici olduğu ve birçok hastalığın tedavisinde kullanıldığı açıklandığından, içilmesinde bir sakınca yoktur. Ancak çok içildiğinde sarhoş edecek derecede mayalanmış kefirin içilmesi caiz değildir. Nitekim Sevgili Peygamberimiz, "Çoğu sarhoşluk verenin, azı da haramdır." buyurmuştur. (İbn Mâce, Eşribe, 10).
Ücretle Kur’an okumak caiz midir?
Kur’an okumak ve dinlemek ibadettir. İbadet ise sadece Allah’a karşı ve yalnızca O’nun rızası için yapılır. Dünyevî bir menfaat veya ücret karşılığı ibadet caiz değildir. Hz. Peygamber, "Allah, yapılan hayırlı işlerin ihlasla yapılanından ve sadece kendisi için yapılanından başkasını kabul etmez." buyurmuştur (Buhari, Cihad, 15; Nesei, Cihad, 25) Ayrıca "Kim Kur’an okursa, ecrini Allah’tan istesin. Zira öyle topluluklar gelecek ki, Kur’an okuyacaklar ve ücretini de insanlardan isteyeceklerdir." (Tirmizi, Fedailü’l-
Kur’an, 20) buyurarak, ücret mukabili Kur’an okuma- yt uygun görmemiştir.
Bu nedenle Kur’an-ı Kerim’in para karşılığında okunması ve okutulması caiz değildir. Böyle bir okumadan dolayı sevab da yoktur. Ancak pazarlık yapılmadan ve paradan söz edilmeden, Allah rızası için Kur’an okumuş veya hatim indirmiş olan bir kimseye hediye olarak münasip bir teberruda bulunmakta dinen sakınca yoktur. Fakat bir kimsenin geçmişlerinin ruhuna bağışlamak üzere başka kimselere Kur’an-ı Kerim okutulması ve hatim yaptırılması yerine, bildiği kısa sureleri tekrar etmek suretiyle de olsa, bizzat kendisinin okuması daha faziletli ve daha sevaptır.
Dinen haram kılınan maddelerle tedavi olunabilir mi?
Dinimiz insan hayatına ve sağlığına büyük önem vermiş ve tedavi olmayı tavsiye etmiştir. Hz. Peygamber, "Allah (c.c.) verdiği derdin şifasını da verir." (Tecrid-i Sarih, XII, 75, Hadis no: 1920), "...öyleyse tedavi olun." (Ebu Davud, Tıp,11) buyurarak, hasta olan kişilerin tedavi olmalarının dinî bir görev olduğunu haber vermiştir. Kur’an-ı Kerim’de de hayatî tehlike bulunduğunda haram kılınan maddelerin kullanılabileceği bildirilmiştir. (Bakara, 173)
Bu itibarla bir hastalığın tedavisi için, yenilmesi veya kullanılması haram olan bir madde, meslekî ehliyet ve dürüstlüğüne güvenilen, mütehassıs bir doktor tarafından tavsiye edilir ve hastalığın tedavisi için sözkonusu haram maddenin yerini tutacak helâl bir madde de bulunmazsa, bu maddenin ilaç olarak kullanılmasında sakınca yoktur.
Kamuya ait arazileri kiralamadan ve herhangi bir ücret ödemeden ekip-biçmek caiz midir, bu şekilde elde edilen gelirin dinî hükmü nedir?
Kamu hakları ve kişinin topluma karşı vazifeleri, öneminden dolayı, ibadetler gibi, Allah hakkı olarak kabul edilmiştir. Toplumda bütün fertlerin, bu hakları koruma, kollama hak ve sorumluluğu vardır. Devlet adına tüm vatandaşların ve gelecek nesillerin malı olan kamu arazisi de bu kapsamdadır.
Dinimizde kamu mallarına tecavüz yasaklanmıştır. Nitekim Hz. Peygamber, Hayber savaşında alınan ve henüz taksim edilmemiş olan kamuya ait ganimetlerden değersiz bir takım eşyayı alan, daha sonra da düşman tarafından öldürülen sahabînin, büyük bir günah işlediğini, dolayısıyla şehit olmadığını belirtmiştir. (Müslim, İman, 48)
Bu itibarla kamu arazilerin ekilip biçilmesi için usulüne uygun olarak devletten izin alınmalıdır. İzin alınmadan elde edilen gelirler helâl değildir.