Makale

Hacı Bayram Camii

Hacı Bayram Camii

Mustafa Bektaşoğlu

Ankara’da isminden en çok bahsedilen Hacı Bayram Camii, Hacı Bayram Veli’nin ölümünden iki yıl önce yaptırılmış, daha sonra yapılan ilâvelerle genişletilmiştir. İlk yapılışı 1425 yıllarına rastlayan cami daha sonra Sultan III. Ahmet zamanında (1703-1730), III. Mustafa zamanında (1757-1774) ve 1940 yıllarında Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce üç defa büyük tamir görmüştür.

Caminin mimarî özellikleri incelenirken, 1940-1941 onarımından önceki durumu esas alınmalıdır. Duvarların alt kesimi moloz taş, üst kesimi ahşap hatıllı tuğla örgü ile meydana getirilmiş, yapı alaturka kiremit kaplı bir çatı ile örtülmüştür. Binanın kuzeyinde enine dikdörtgen plânla kapalı bir son cemaat yeri bulunur. Üst katı fevkanî mahfil tarafından işgal edilmiş ve yapının kitlesiyle kaynaşmış olan son cemaat yerinin batı duvarında bir kapı, doğu duvarında caminin altındaki halvethânelere geçit veren diğer bir kapı, kuzey duvarında da sivri kemerli dört pencere bulunmaktadır. Sivri kemerli pencereler 1940-1941 onarımına aittir. Daha önce bu cephenin nasıl olduğu tespit edilememektedir. Son cemaat yerinin doğu kesimindeki merdivenlerden biri fevkanî mahfile, diğeri halvethaneye aittir. Son cemaat yerinin güney duvarının ekseninde harime açılan dikdörtgen kapı, bunun yanlarında da aynı şekilde iki pencere yer alır.

Kıble ekseninde gelişen dikdörtgen plânlı harim, çatılı camilerde emsaline az rastlanan geniş ve ferah bir mekândır. Harimi son cemaat yerinden ayıran kuzey duvarının önünde girişin iki yanında, zemini bir seki ile yükseltilmiş ve ahşap korkuluklarla sınırlandırılmış bulunan iki mahfil uzanır. Batıdaki müezzin mahfili olarak kullanılmaktadır. Doğu ve batı duvarlarının alt kesiminde dörder pencere ile birer yan giriş vardır. Alt sıradaki pencereler kesme taş sövelerle çerçevelenmiş, demir parmaklıklarla donatılmış ve tuğladan sivri hafifletme kemerleriyle taçlandırılmıştır.

Güneyden kuzeye doğru batı duvarında ilk iki pencerenin, doğu duvarında da ilk üç pencerenin üzerine ahşap pervazlı dikdörtgen tepe pencereleri yerleştirilmiştir. Güney duvarında mihrabın yanlarında da aslında aynı düzende ikişer pencerelerin tasarlandığı, ancak türbenin inşa edilmesi üzerine soldaki (doğudaki) pencerelerden alttakinin iptal edilerek bir nişe dönüştürüldüğü anlaşılmaktadır.

Daha yukarıda yer alan pencere sıralarının arasında yeşil çiniyle yazılmış celî-sülüs bir kelime-i tevhit çıkmanın bütün cephesi boyunca devam etmekte, alt sıradaki iki pencerenin arasında da aynı türde yazılmış olan “yâ veliyyellah” ibaresi bulunmaktadır.

Camide 1940-1941 onarımı sırasında ve daha sonra meydana gelen değişiklikler şöyle özetlenebilir:

Cephelerin malzemesi ve dokusu hemen tamamıyla değiştirilmiş, duvarların alt kısmı kesme taşla örülmüş, cephelerdeki bütün tuğlalar yenilenmiş, bu arada ahşap hatıllar iptal edilerek harimin güney ve batı cepheleriyle fevkanî mahfil çıkmasının güneye bakan cephesine üç sıra yeşil sırlı tuğladan meydana gelen hatıllar konulmuştur. Kitabelerin üzerindeki kemerlerle bunların arasındaki “mâşallah” levhası da ortadan kaldırılmıştır. Bütün tepe pencereleri sivri kemerli ve alçı revzenli olarak yenilenmiştir. En önemli değişiklik ise, fevkanî mahfil çıkmasının altındaki kemerlerin örülmesi ve bu kesimin harime katılmasıdır. Yapının dış görünümünü olumsuz yönde etkileyen bu tadilat sırasında kemerlerin içine örülen duvarlarda birer dikdörtgen pencere açılmıştır. Ayrıca kuzey cephesine, kapalı son cemaat yerinin önüne sivri kemerli ve kırma çatılı bir revak eklenmiş, doğu cephesindeki girişler de kesme taştan ve basık kemerli olarak yenilenmiştir. Gerek kuzeye eklenen revakta gerekse bu girişlerde birinci ulusal mimarlık üslûbunun izleri fark edilir.

1960’larda fevkanî mahfil, 1940-1941 onarımına ait sivri kemerli revakın üzerine doğru genişletilmiş, söz konusu revak cephe boyunca devam etmediğinden köşelere betonarme kolonlar dikilerek yapının kuzey cephesine son derece çirkin bir görünüm verilmiştir.

Güney ve kısmen batı cephelerine 1940-1941 onarımında konmuş olan sırlı tuğla hatıllar dışında caminin cephelerinde teşhis edilebilen bezeme unsurları, mahfil çıkmasındaki çini yazılarla kitabelerin arasında bulunan “mâşallah” levhasından ibarettir. Cephelere hakim olan bu sadeliğe karşılık harimde oldukça zengin bir süsleme uygulanmıştır. Harimdeki süslemeleri tavanlarda, kapılarla pencerelerin çevresinde ve minberde bulunan kalem işleri, alt sıradaki pencerelerin üst hizasına kadar duvarları kaplayan çiniler ve mihraptaki alçı bezeme olarak üç grupta toplamak mümkündür.

Harimin ve mahfillerin tavanları ince çıtalarla karelere bölünmüş, harim tavanındaki karelerin köşelerine birer çiçek motifi barındıran küçük kareler konmuş, kuzey yönündeki mahfil çıkmasının tavanındaki karelerin merkezine de yaldızlı küçük yarım küreler oturtulmuştur. Alt sırada yer alan pencereler, harim tavanıyla kuzeydeki çıkmanın tavanı, ayrıca harimin, kuzey mahfilinin ve batıdaki mahfil çıkmasının tavanlarındaki göbekler son derece itinalı kalem işlerinin süslediği pervazlarla kuşatılmıştır.

Lâcivert, patlıcan moru, koyu yeşil, koyu sarı ve kırmızıyla renklendirilmiş, ayrıca yer yer yaldızlanmış olan bu bezemelerde hançer yaprağı, şakayık, hatâyî, karanfil ve birbirine düğümlenmiş rûmili şemse gibi klâsik Osmanlı üslûbuna bağlanan motifler kullanılmıştır. Harim tavanıyla kuzey mahfilinin tavanındaki göbekler altıgen, batıdaki mahfil çıkmasının tavanındaki göbek ise dikdörtgen biçimindedir. Bunların içi kesişen kırık çizgilerin meydana getirdiği, çeşitli yıldızlardan ve çokgenlerden oluşan geometrik kompozisyonlarla doldurulmuştur.

Kapılar ve pencereler sülüs hattı kelime-i tevhit ve ayet panolarıyla taçlandırılmıştır. Ahşap minber, klâsik üslûbu yansıtan tasarımı ve kalem işleriyle harimin süslemesine uyum sağlamaktadır. Sivri kemerli kapısı, üçgen yan yüzeyleri, dilimli kemerleri ve sivri külâhı olan köşk kısmı, köşkün altında kalan sivri kemerli geçit ve bunun üzerindeki dikdörtgen pano, tavanlarda ve pencerelerde bulunanların eşi olan nakışlı pervazlarla çerçevelenmiştir.

Alçı kalıplama tekniğiyle yapılmış ve pastel renklerle boyanmış olan mihrabın malzemesi, abidevî boyutları, oranları ve süsleme ayrıntılarıyla Ankara’ya has özellikler sergilemekte, buna benzer örneklere Ankara’da başka camilerde rastlanmamaktadır. Tavana kadar yükselen mihrap yanlardan ve üstten dört adet kuşakla çerçevelenmiştir. En dıştaki kuşak yanlarda mukarnaslı, üstte ise palmetlidir. İkinci ve dördüncü kuşaklarda kırık kaş kemerli kartuşlar içinde sülüs hatla kelime-i tevhitler, ikincisinde on köşeli yıldız geçmeler sıralanmaktadır. Bazı kaynaklarda caminin kalem işleri XV. Yüzyıla, bazılarında da XVI. Yüzyıla tarihlenir. Bunların Mimar Sinan’ın dostu olan Ankaralı Nakkaş Mustafa’nın eseri olduğu ileri sürülmektedir. (Tanman, M. Baha, “Hacı Bayrâm-ı Velî Külliyesi”, DİA, İstanbul 1996, c. XIV, s. 448-451; Türkiye’de Vakıf Abideler ve Eski Eserler, VGM Yay., Ankara 1983, c. I, s. 364-369)

Tuğla minare, caminin güneyine bitişik olan Hacı Bayram Velî türbesinin güneyinden yükselmektedir. Kesme taşla yapılmış minare kaidesinin güneydoğu köşesi pahlanmış olup, türbe gövdesi boyunca yükselmektedir. Minarenin kapısı kaidenin batısına açılmaktadır. Tuğla ile yapılmış silindirik minare gövdesi iki şerefelidir. Osmanlı devrinde Hacı Bayram Velî için bir istisna olarak ikinci bir şerefe yapılmıştır.

Caminin Hacı Bayram Velî tarafından yaptırıldığını gösteren bir kitabe, bir vakfiye veya tarihî bir kayıt yoktur. Hacı Bayram Camii, onun adına ve hayatta iken yaptırılmıştır. Türbenin camiye bitişik olması bunu göstermektedir. Caminin yapılış tarihi hakkında çeşitli tarihler ileri sürülmüştür. Kesin bir bilgi olmaması sebebiyle XV. Yüzyılın ilk çeyreğinde (1415-1425) yapıldığını söylemek doğru olur. İlk şekli zamanla değişen camiye, son dönemlerde kuzeye doğru yeni son cemaat yeri ilâveleri yapılmıştır.

Caminin 1714 yılında Hacı Bayram Velî’nin neslinden Şeyh Mehmet Baba tarafından tamir ettirildiğini gösteren iki adet onarım kitabe levhası konmuştur. Sülüs hattı ile yazılmış olan manzum kitabelerden sağdaki Türkçe, soldaki Arapça’dır.
Türkçe olan kitabede:
“Mürşid-i râh-ı hakîkat menba-ı cûd ü sehâ
Şeyh Mehmed Baba nesl-i Hacı Bayram-ı Velî
Cami-i ceddini tamir etti bâ-avn-i Hüdâ
Ola ya Rab dergâhın çakerlerinin ekremi
Göricek itmamını Râzî dedi tarihini

Câmi-i rahmet meâb-ı Hacı Bayram-ı Velî 1126” tarihi düşülmüştür. (Bayramoğlu, Fuat, Hacı Bayram-ı Velî Yaşamı-Soyu-Vakfı, TTK Yay., Ankara 1989, c. I, s. 91)
Hacı Bayram Camii’nin manevî atmosferi ve Hacı Bayram Velî’nin orda metfun bulunması dolayısıyla, Ankara ve diğer illerden gelenlerin ilk uğradıkları bir ibadet mekânıdır.