Makale

Yazdığı Na'tı Huzurda Okuyan Seyyid: İbnülemin Mahmud Kemal İnal

Prof. Dr. Mustafa kara
Uludağ Üniv. İlahiyat Fak.

Yazdığı Na’tı Huzurda Okuyan Seyyid:
İbnülemin Mahmud Kemal İnal

1871 tarihinde İstanbul’da dünyaya gelen, 1957 yılında aynı şehirden öbür âleme hicret eden Mahmud Kemal, XX. yüzyılın gerçekten ’nev’i şahsına münhasır’ sayılı kişilerinden biridir.
Babası, HjŞ Hüseyin’in torunlarından Mehmed Emin Paşa’cİan döteyı İbnülemin diye meşhur olmuş, seksen altı yıl süren ömrünü ilim irfan ve sanat dünyamızın yadigârlarını okumak, okutmak, anlamak, yazmak ve aktarmak için harcamıştır. Onun gayretli, himmetli, bereketli çalışmaları olmasaydı Osmanlı kültürünün son halkalarında ciddî kopmaların olacağını söylemenin mübalâğa ile hiçbir ilgisi yoktur.
’Son Sadrazamlar’ bu büyük devletin en üst yöneticilerini arşiv belgeleriyle tanıtırken ’Son Asır Türk Şairleri’ edebiyatımızın temsilcilerini örnek metinlerle anlatırken ömür boyu topladığı hüsnühat koleksiyonunun yanında Son Hattatlar’la bu sanatın üstadlarını gün ışığına çıkarmıştır. Vefatından hemen sonra yayınlanabilen ’Hoş Sada’ ise musiki dünyamızın gönül telini titreten sanatkârlarıyla bizi tanıştırmıştır. (Hayatı ve eserleri için bk. DİA, c. XXI) .
Dünyanın en zengin yazma eser ve belge koleksiyonlarından biri olan şahsî kütüphanesini İstanbul Üniversitesine bağışladığı gibi, servetinin mühim bir kısmım da 23 Haziran 1955 tarihli vakfiyesiyle birlikte İmam-Hatip Mektebi öğrencilerine tahsis etmiştir. (Bk. Hoş Sadâ, 1st. 1958, s. 44) Vakfiyenin ilgili maddesi şöyledir:
"Vakfettiğim bahsi geçen bina daima (İbnülemin Mahmud Kemal Yurdu) namı ile yadolunmak ve halihazırı ile mamur olarak muhafaza edilmek şartiyle halen İstanbul’da faaliyette bulunan İmam ve Hatip Mektebi’nin tesisindeki gayeye ve maksada tahsis olunmuştur. Bu mektepte okuyacak talebe ile mektebin hey’eti idaresince verilecek karar üzerine İstanbul’daki üniversitelerde din-i İslam’ın feraizine itina ve riayet ile iştihar eden mütedeyyin ve müstahak talebe için bina, yurt olarak kullanılacaktır."
Burada vefatının 50. yılında dikkatlerinize sunmak istediğim iki na’tıdır. İbnülemin Mahmud Kemal İnal 1354/1936 yılında Prenses Hatice Abbas Halim’in daveti üzerine karayoluyla Kahire’ye oradan da deniz yoluyla Hicaz’a gitmiştir. Şimdi onu dinliyoruz: Allah’ın lutuf ve inayeti ile fariza-i haccı eda ve devlet ve millete-aşk ve şevk ile-dua ettim. Müteakiben Medine-i Münevvere’ye gidildi. Alem-i insaniyetin veliyy-i nimeti olan Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz Hazretlerinin südde-i seniyyelerine yüz sürdüm. Ha- rem-i şerifte yedi vakit eday-ı salât ettikten sonra -mukaddema tanzim ettiğim- iki na’t-ı şerifi hu- zur-ı âli’de yedi defa okumak saadetine nail oldum. Haza min fadli rabbî. (Son Asır Türk Şairleri, IV, s. 228)
İşte Huzur’da okunan o iki na’t-ı şerif, işte Seyyid Mahmud Kemal’in âşık oldukları cedd-i mü- kerremleri ile ilgili duyguları:

NA’T
Ey rûh-ı müşahhas ki bütün canlara cansın
Ağyâra nihânsîn dil-i yârâna iyânsın
Bûyundur eden güllere irâs-ı revâyih
Rûyunla da mihr u mehe envâr-feşânsın
Her zerre senin lem’a-yı vechinle celîdir
Zâhirde fakat mühr-i hafiyyu’l-emânsın
Hüsn-i ezelî âşık-ı hüsn-i ezelindir
Bir öyle cemilsin ki cemâllerde nihânsın (Bir, iki ve dördüncü beytleri musiki üstadlarından Nâyî Hafız Nesafet hüzzam makamında İlâhi formunda bestelemiştir)

Aşkındır eden sûret-i hestîyi nümâyân
Aşkınla ki cihân rûh-ı lâtîf u seyrânsın
Dünyada yere düşmedi sayen fakat ey nûr
Ukbâbşjuûs-ı beşere sâye resânsın
Ey nuhbe-i^&hlûk-ı Ahad gelmedi mislin
Vallahi ve billâhi vâhid-i dü cihânsın
Ümmîd-i kerem etmededir sâlih u tâlih
Sen kân-ı kerem meice-i âfetzedegânsın
Atf-ı nazar et hâline bîçare Kemâl’in
Bîçarelere lutf ile dâim nigerânsın
Cumâdelâhire, 1 343 (1924)

NA’T
Öyle ekmel halk olunmuşsun ki ey mihr-i Hüdâ
Hâlik-ı a’zam senin halkında etmiş itina
Ferd yaratmış ferd bırakmış tâ be-mahşer zâtını
Sûret ü sîretde mislin halkolunmaz bir daha
Etse mir’ata tekâbül Halk-nümâ vechin senin
Misl-i mevhûmun olur belki o yüzden rûnümâ
Lem’a-yı hüsnün bütün dünyayı şeydâ eylemiş
Zerre zerre incizâb eyler bütün dünya sana
Her güzel senden eder ahz-i füyûz-ı hüsn-i ân
Âfitâb-ı hüsn-i ânsın matla’ın vech-i Hüdâ
Öyle bir hüsn-i müşahhassın ki seyr etse seni
Hüsn-i mutlak şüphesiz tekbîre eyler ibtidâ
Hangi cânandır o kim aşkıyle olsun sîne çâk
Halk-ı Âdem’den beri uşşâk-ı vahdet-âşinâ
Sad hezârân kere mahvolsa vücûd-ı ehl-i aşk
Aşk-ı cân-bahşın gönülde ruh gibi bulmaz fenâ
Cân fedâ-yı aşkınız Aşkınla bulduk biz hayat
Âşık olmuştur şehîd-i aşkına çünki bekâ
Öyle ümmîsin ki ilmin etdi ihyâ-yı ulûm
Müftekırdır tâ ezelden âlem-i irfân sana
Öyle ümmîsin ki ta’lîm eyleyen Hakk’dır seni
Bildiren mahlûka sensin Hâlik’i, ey Hakk-nümâ
Hangi dâhidir o kim nûrundan olmaz müstefız
Müstefîz-i nûrun olmaktır hakîkatte dehâ
Isr-i pâkinden eder mi bîniş iflTıirâf
Devlet-i sermed senin irsinde etti incilâ
Akl-ı kâmil tâbi-i hükm-i celîlindir senin
Men lehû aklun selîmun yaktadi bi ’l-Mustafâ
Rahmet-i uzmâ-yı Hakk’sın cümle mevcûdâta sen
Sâbit u seyyâre nûrundur eden neşr-i ziyâ
İsmini ism-i İlâhiyle beraber zikreder
Çar-aktar-ı cihanda her nefes ehl-i nühâ
Ey veliyy-i ni’met-i âlem senin sâyendedir
Bunca küfrânla beraber ni’met-i bî-intihâ
Yâ Rasûlallâh senin şevkinle oldu cezbenâk
Zerre-i hâk-i derin Mahmûd Kemâl-i bî-nevâ 25 Muharrem 1352 (1933)
Süleyman Nazif’in (ö. 1927) ibnülemin için söylediği meşhur:
"Ne kendi kimseye benzerce kimse kendisine "
Mısraını duyan Yahya Kemal (ö. 1958) beyti şu ifade ile tamamlamıştır:
"Hezâr gıbta o devr-i kadîm efendisine Ne kendi kimseye benzer ne kimse kendisine "