Makale

Hayata Dair Ne Varsa

Dilşad Akdaş

Hayata Dair
Ne Varsa

"Kur’an-ı Kerim ile irtibatımızın ne boyutta olduğunu gözler önüne sermeyi hedefleyen bir anket yapılsa, katılımcıların bir kısmının "Kur’an nerede ve ne zaman okunur?" sorusunu, "ölülerin ardından yahut birisi ölüm döşeğindeyken" diye cevaplayacağını düşünüyorum içim acıyarak. İçerdiği konular itibariyle hayatın bu kadar içinde olan bir kutsal kitap, yanlış uygulamalar sonrasında, zihinlerimizde böyle dar bir alana hapsedilmiştir maalesef. Bazı zihinlerde âdeta diriler kitabı olmaktan çıkıp, ölüler kitabı hâline gelmiştir. Ölenlerimizin ardından Kur’an okumak şüphesiz çok güzel bir gelenektir, ancak bu kesinlikle Kur’an-ı Kerim’in aslî fonksiyonu değildir. Mehmet Akif Ersoy bu gerçeği çok veciz bir biçimde ifade etmiş, dikkatimizi Kur’an’ın asıl indiriliş amacına çekmeye çalışmıştır: "İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin/Ne mezarlıkta okunmak, ne de fal bakmak için" diyerek, bizi düşünmeye sevk etmek istemiştir.
Kur’an niçin indirildiğini içerdiği ayetlerle çok açık bir şekilde anlatmaktadır aslında. İnsanlara yol gösterici bir kitap olarak tanımlamaktadır kendisini. Ve okuyup akletmemiz için sade bir okunuşla indirildiğini belirtmektedir. (Yusuf, 2) Demek ki Kur’an, bu melekeleri elinden alınmış ölüler için değil; bu kutsal metni okuyup, üzerinde düşünecek ve yaşayacak diriler içindir. Hem bu dünyada hem öbür dünyada mutluluğa ulaşmanın yollarını göstermektedir okuyup itaat edenlere. Lâkin bizler evlerimizde en zor ulaşılabilecek şekilde saklarız Kur’an-ı Kerim’i. Özel kılıflar diker, duvara asarız. Saygımız gereği yukarıda tutmak istediğimizden, Kur’an’ı kütüphanemizin en üst raflarında tozlanmaya bırakırız. Böylelikle odalarımızın içinde olsa dahi hayatımızın son derece uzağında kalır Kitabımız...
Yahut Kur’an’ı okur, ama ne der diye hiç merak etmeyiz. Allah Kelâmı’nı okumak elbette makbul bir ibadettir ancak hayatlarımız için rehber edinmemiz gereken bir kitapla sadece bu şekilde bir ilişki kurmanın yetersiz olduğu son derece açıktır. Böyle insanlar için, reçetesini sabah, öğle, akşam okuyan ve şifa bulamadığı için tekrar doktorun yolunu tutan hasta benzetmesi yapılmış olması ne kadar da ye- rindedir. İnananlar için Kur’an; her iki dünyada kurtuluş için bir reçete gibidir. Ve o reçeteye göre uygulamalar yapılmazsa, o metin defalarca okunsa bile asıl işlevini göremeyecektir. İlkeleri bilinemeyecek, hayatımıza dahil edilmiş olmayacaktır.
Kur’an metnini dinlemek dahi kalplere bir yumuşaklık verir ancak kutsal kitabımız hem gönle hem akla hitap etmektedir. Düşünme yetisi o kadar önemlidir ki, dinen bir insanın mükellef sayılması için temel şartlardan birisi sayılmıştır. Şu halde Kur’an bizden kendisini okuyup, düşünüp, bu doğrultuda hareket etmeyi beklemektedir. Allah’ın üzerimizdeki nimetlerini sayıp ayetlerde defalarca "...akletmez misiniz? ...düşünmez misiniz? ...ibret almaz mısınız?" şeklinde sorular yöneltmesi boşa değildir. Kur’an her şeyden önce bizlere etrafımıza ibret nazarıyla bakmayı öğretmektedir. Bu hususiyet ilk inen ayetlerde dahi kendini göstermektedir. "Oku! Yaratan Rabbinin adıyla oku! O insanı bir kan pıhtısından yarattı..." şeklinde birbirini takip eden ayetleri yorumlayan İslam âlimleri; "Oku!" hitabının hem Kur’an hem kâinat kitabı için olduğunu belirtmişlerdir. Yaratılış ile ilgili bir ayetin, bu hitabı takip etmesinin hikmetinin bu husus olabileceğini ifade etmişlerdir. O halde Kur’an, inananlardan âdeta özel bir gözlük yardımı ile çevrelerinde olup bitenleri seyretmelerini istemektedir, İnsanların, Allah’ın eşyalar üzerindeki isimlerini fark etmelerini beklemektedir. Gecenin kandilleri olan yıldızları, zümrüt yeşili ırmakları, kelebeğin narin kanatlarını bu gözle seyredip, Allah’ı sıkça tefekkür etmek gerektiğini hatırlatmaktadır bizlere. Böylece Yaratan’ı sadece muayyen zamanlarda değil, her an anmanın yolunu da göstermiş olmaktadır insanlara...
Bizi etrafımıza ibretle bakmaya yönlendiren ayetlerinin dışında, Kur’an-ı Kerim geçmiş dönemlere ait pek çok kıssayı da barındırmaktadır içinde. Peygamberlerin hayatlarını, tebliğlerini, yaşadıkları zorlukları detaylı bir şekilde anlatmaktadır. Kur’an’ın muhatabına düşen; bunları geçmiş zaman hikâyeleri şeklinde değil de yine ibret nazarıyla okumaktır aslında. Başımıza gelip bizi müteessir eden şeyleri, peygamberlerin daha şiddetli bir biçimde yaşadıklarını göstermektedir Yüce Kur’an. Ve Allah’ın sevgili kullarının olaylar karşısındaki davranışları örnek almamızı beklemektedir bizler- den. Sabrın, şükrün zirve noktaları serilmektedir gözler önüne ve ardından en güzel dualar dökülmektedir o seçilmiş dudaklardan. Böylece nasıl tavır sergilememiz gerektiğiyle kalmayıp, nasıl Allah’a sığınmamız gerektiğini de anlatmaktadır Kur’an’da yer alan peygamber kıssaları.
Müminler, hayatlarını dinle, dinin Kitabı ile anlamlandırırlar büyük oranda. Kur’an-ı Kerim sadece ibadetlerle ilgili bilgiler vermekle kalmamıştır, hayata dair şeyler söylemiştir zira. Zaten daha çok öbür dünyaya yönelikmiş gibi düşündüğümüz haram- helâllerin dahi, bu dünyada çok önemli yansımaları ve düzenleyici etkileri vardır. Zekât kurumunun oluşturulmasının toplumsal düzen ve uyum açısından ne kadar önemli olduğu aşikârdır. Yahut kişisel ilişkilerimiz ele alındığında, gıybetin, iftiranın, laf taşımanın, yalan söylemenin yasaklanmış olması son derece mühimdir. Böylelikle, Kur’an’la irtibatı olan bir insanın hem bu dünyası hem öbür dünyası güzelliklerle dolacaktır. Ahlâklı insanlardan müteşekkil bir cemiyet içinde yaşamak; çok keyifli, huzurlu ve güvenli olacaktır.
İçerdiği örnekler, kıssalar, dualar, toplumsal kurallar ve ahlâk kaideleri ile Kur’an-ı Kerim hayatlarımıza ışıktır. Bize düşen tüm alıcılarımızı ona yöneltip, Allah kelâmını okumak, dinlemek, düşünüp, tatbik etmektir. Hayatı boyunca yüzlerce kitap okuyup da, Kur’an-ı Kerim’i baştan sona bir kere bile okumamış insanlar arasında olmamaktır. İnanıp iman etmiş olduğunu söyleyen bireyler olarak, en temel kaynağımız, rehberimizdir Kur’an. Hem Kitabımız sadece bu dünyada mutlu olmanın yollarını göstermekle kalmamakta, öbür dünyamızı da kurtarmamızı sağlamaktadır. Yeter ki kendisini dinleyip, tavsiyelerine uyalım...