Makale

Allah’a iman edip O’nu sevmeyi, O’na bağlanarak iç huzuru ve doğru yolu bulmayı...

BAŞYAZI

Prof. Dr. Ali Bardakoğlu
Diyanet İşleri Başkanı

Allah’a iman edip O’nu sevmeyi, O’na bağlanarak iç huzuru ve doğru yolu bulmayı, ibadetlerle hayatımızı anlamlı kılmayı, dürüstlüğü, emaneti korumayı, insan haklarına riayet etmeyi, yetim ve kimsesizlere kol kanat germeyi, kimseyi incitmemeyi, iyilik yapmayı öğütleyen ve yaşayışıyla en güzel örnek olan Peygamberimiz; “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de gerçek anlamda iman etmiş olamazsınız.” buyurarak sevgiyi ve imanı toplumsal barışın temel taşı yapmıştır.

Onun şahsında yükselen sevgi seli bizim medeniyet anlayışımızı, insan ve hayat tasavvurumuzu ortaya koymaktadır. Gönül dünyamızın ve medeniyet anlayışımızın esası, yaratılanı yaratandan ötürü sevmek, varlığı sevgi ve şefkatle kucaklamak, kendimiz için istediğimizi başkası için de istemektir. Adaletsizliğe, merhametsizliğe, haksızlığa, öfke ve şiddete, kin ve nefrete asla yer olmayan bu anlayışla yoğrulan Ahmet Yesevî, Yunus Emre, Mevlana, Hacı Bayram Velî, Hacı Bektaş Velî gibi sevgi medeniyetinin önemli ve etkili temsilcilerinin düşünceleri temelde marifet, muhabbet ve müsamahaya dayanır. Bunlar barış elçileri olarak tüm insanlığı hoşgörüye, kardeşliğe çağırmış, gönüllerde tutuşturdukları sevgi ve dostluk meşaleleri bugüne kadar herkesi aydınlatmıştır.

Bu tecrübenin modern dünyaya sunduğu barış esasen hepimizin Hz. Âdem’den geldiği ve Hz. Âdem’in de topraktan yaratıldığı gerçeğine dayanır. Böylece biz aynı insanlık ailesinin üyeleri olarak kardeşliğimizi, birbirimizi sevmeye olan ihtiyacımızı, faniliğimizi ve alçak gönüllü olmamız gerektiğini farkediriz. Yani kardeş olmak için barış içinde yaşamalıyız; barış içinde yaşayacaksak adaleti ve hukuku bilgi ve hikmetle tesis etmeliyiz; bilgi ve hikmeti ahlâk ve sevgide aramalıyız. Sevginin vatanı bireyin gönül yurdudur; gönül yurdunun sahibi ise yüce yaratıcımızdır.

Günümüzde insanlığın asıl problemi sevgisizliktir, gönül kuraklığıdır. Bu itibarla yeni fedakârlıklarla sevgiyi ve sevgi medeniyetini tesis eden temel unsurları asli hüviyeti ile insanlığın gündemine tekrar taşımak, modern dünyada insanımızın maddî ve manevî bütün faaliyetlerine dâhil etmek gerekir. Yüce dinimizin öngördüğü sevgi ve dostluk ilkeleri, Anadolu’nun yetiştirdiği erenlerin ve gönül mimarlarının eserleri ve asırlara damgasını vuran farklılıklarımızla barış ve esenlikle birlikte yaşama tecrübemiz hâlâ bu dinamizmi sağlayabilecek güçtedir.

Bugün, benliği aşmış, olgunlaşmayı saygıda ve sevgide arayan, hoşgörü medeniyetinin mümessili Mevlana Celaleddin-i Rûmi’nin gönülleri sevgiyle birleştiren çağrısına daha az muhtaç olduğumuzu kim söyleyebilir?

İşin özü sevgidir, bu sevgiyi bir iman meselesi olarak görebilmek ve gösterebilmektir. Bunu başarabildiğimizde, insanlık, sevgi medeniyetine, barışa ve huzura kolayca ulaşabilecektir.