Makale

FAHRIÂLEM ROMANI

KİTAP TANITIMI

FAHRIÂLEM ROMANI
Vural Kaya

fendimiz Fahrıâlem eseri Zeynel Abidin Rahnuma’nın kaleme aldığı alanında farklı ve etraflı bir çalışma hüviyetindedir.

ROMAN TARZINDA İLK SİYER ESERİ
Eser hacim ve muhteva bakımından tatminkâr olmakla birlikte İslam dünyası açısından düşünüldüğünde geç kalınmış, gecikmiş bir eserdir de. Çünkü şimdiye dek kültür ve medeniyetimiz tarihî bağlamla birlikte düşünülerek ele alındığında uzun yıllardır Efendimizin hayatını çeşitli bakımlardan ele alan düşünür ve alimlerimiz Rahnuma’nın mezkûr eserine gelinceye kadar farklı bir tarz denememiştir. Rahnuma’nın eserinin en belirgin özelliği kaynakları edebiyatla alakalandırarak yeni zamanlarda karşımıza çıkan roman tarzında denemeye çalışmasıdır. Efendimiz Fahrıâlem, mütekâmilen bir roman mıdır, ayrıca düşünülüp tartışılabilir. Müslümanların edebî geleneği içerisinde roman pek yeni bir alandır fakat kadim geleneğimizde romanın işlevini üstlenen Bir “mesnevi” geleneğimiz bulunmaktadır. Zeynel Abidin Rahnuna âdeta geleneksel “mesnevi” geleneğimizle yeni zamanların türü olan “roman”ı mezcederek ve kaynaklarına da hassasiyet göstererek Efendimiz Fahrıâlem’i ortaya koymuştur. Eser Diyanet Vakfı Yayınlarınca tercüme ettirilip hayat bulmuştur. Tercümesi Doç. Dr. Hayati Aydın ve Cemil Sönmez tarafından gerçekleştirilmiş olup, eserin Türkçe halinin bir diğer özelliği de tercüme başarısı olmuştur. En Güzel Farsça Türkçe Çeviri Ödülü etkinliğine mütercimleri katılmış ve orijinal adı “Peygamber” olan Rahnuma’nın bu eserinin tercümesi dolayısıyla ikincilik ödülü kazanmışlardır.
Efendimizin çocukluk ve gençlik yıllarına dair derinlikli araştırma, bilgi ve materyal seviyesi oldukça dikkat çekidir. Bu dönemleri romanlaştırmanın zor ve çekinceli yanları olduğu halde Rahnuma, buna âdeta korkusuz yaklaşarak şecaat göstermiştir. Belirli kişiler üzerinden karakter oluşturarak belli bir roman dili oluşturmak da aynı derecede zordur. Bu da oldukça başarılı bir dereceyle okura sunulmuş olup eserdeki salt didaktik ifadelerin, kuru anlatımın da önüne geçilmiştir.
Eserde, Efendimizin sözlerinin büyük bir şiirsel akıcılık ve ustalıkla işlendiğini görmek mümkündür. Bu da yazarın kabiliyet ve maharetiyle alakalıdır. Böylesi melekeleri yüksek bir edibin kaleminden Efendimizi okumak ayrı bir haz vermektedir. Eserin bir başka dikkat çekici özelliği ise 1935 yılında Rıza Tevfik’in Lübnan’da bu esere bir mukaddime yazmış olmasıdır.
DİLDE SADELİK, İFADE VE ANLATIM ZENGİNLİĞİ VE OKURU KUŞATMASI
“Küçük bir gemi, gecenin karanlığında, büyük bir denizin coşkun dalgaları arasında yelken açmıştı. Gecenin karanlığı, Arabistan Yarımadası insanının cehaleti; coşan dalgalar ise Kureyş ileri gelenlerinin dizginlenemeyen heva ve hevesiydi. Büyük deniz, vahşi Araplardı. Küçük gemi ise, tevhit sözünün etrafında toplanmış bir avuç insandı.
Müslümanların sayısı beş yüzü geçmiyordu; ancak gönüllerinde İslam’ın aşkı, fikirlerinde ise ilahî bir nur taşıyordu. Bu mümin grup, bu karanlık insan denizinde, özel bir nur ile parlayan, günden güne güzelleşen ve renk renk ışık saçan bir erdemli şehir oluşturdular.” [s. 553]
Eserin müellifi bu eserin sadece bir roman olmadığını ve kaynaklara, rivayetlere hassasiyetle yaklaştığını ifade etse de eserin roman olarak anılması ya da roman olarak telakki edilmesi de ayrıca önemlidir. Zira romanda Müslüman edebiyatının terakki göstermesi elzemdir. Bu boşluğu doldurabilecek mühim ediplerin alanlar arası münakaşalardan çok eserlerdeki değerleri ve okurla buluşmasını mühim mevzu saymaları gerekmektedir.
Müellifin rivayetleri ve hadis-i şerifleri roman metni içerisinde işlenmesi ve edebiyatla sahih kaynakları meczetme mahareti ayrıca dikkate şayandır. Bunda başarı gösterebilmek fevkalade güç iştir ve ehliyet gerektirir.
“Kılıçlarını kınından çekip yukarı tutan Hişam ve arkadaşları, “gidelim…gidelim…” diye bağırdılar. Ebu Cehil’in “Siz bunu yapamazsınız, bütün kabilelerin altına imza attıkları bir anlaşma metnini yırtamazsınız” diye yükselen sesi, Hişam ve Zübeyri haklı bulan ve onları destekleyen topluluk tarafından bastırıldı.
Hişam ve Zübeyr, arkalarında yavaş yavaş çoğalan halkla birlikte Kâbe avlusuna girdiler. En uzun boylu bir kimsenin bile yetişemeyeceği bir yükseklikte asılı antlaşma metnini birbirlerine işaret ettiler. Bu arada iki kişi ellerini birbirine geçirerek yapay bir merdiven oluşturdular. Hişam, ayaklarıyla bu iki kişinin yukarıda tuttukları avucuna basarak antlaşma metnini duvardan indirdi. İnsanlar aşağı indirilen antlaşma metninin etrafını sardılar.”
Rahnuma’nın edebî anlatımı, dildeki akıcılığı, tasvir gücü, içli anlatımı görüldüğü üzere bir araya gelerek eserin yüksek düzeyde değerli ve kaliteli bir çalışma olduğunu göstermektedir. Hz. Peygambere dair okuma alanlarının giderek genişlemesi ve çeşitliliğin de artması ayrıca mutluluk vericidir. Edebî değeri yüksek başka eserlerin de vücuda getirilmesine öncülük edecek eserin daha büyük okur kitlelerine ulaşması temennimizdir.