Makale

Görünmeyen Üniversitenin Müderrisi MEHMET ZAHİT KOTKU

MÜSLÜMAN BİLGİNLER

Görünmeyen Üniversitenin Müderrisi MEHMET ZAHİT KOTKU

Kâmil BÜYÜKER

KULAĞIMDA ve kalbimde farklı bir tat ve duygu uyandıran onun dilinden aktarılan ilk duyduğum söz: “Kardaş, arkadaşlık pekey demekle kaimdir”di. Yani kardeşliğin, arkadaşlığın devamı kardeşinin, dostunun kahrını çekmek ve ona “pekey” yani “peki” demekle kaim olacağı idi. Sonra bu sözü söyleyen zatın “Görünmeyen Üniversite” olduğunu öğrenmiştim. (Ersin Nazif Gürdoğan, Görünmeyen Üniversite, İz yay. 1991, s. 18.) Mekân İskenderpaşa, anlatılan kişi ise her şeyin yerli yerine oturduğu, güzel ahlakın bizatihi yaşayarak tedris edildiği son dönemin en tesirli görünmeyen üniversitesinin müderris ve mürşidi Mehmet Zahit Kotku idi.
Bilmek meziyet, yapabilmek devlet
“Bilmek bir meziyet ise, yapabilmek daha büyük bir meziyet ve devlettir.” diyen Mehmet Zahit Efendi sadece anlatan bir müderris değil, hayatı ile anlattıklarını ikame eden bir mürşitti. Fotoğraflarında rastladığımız o mütebessim çehre, etrafında sayısız talebenin de açılan bu çığırdan yürümesine vesile olmuştur.
Mehmet Zahit Efendi hicri 1315 (1897) senesinde Bursa’da Kale içinde Türkmenzade çıkmazındaki baba evinde dünyaya gelir. Aslen Kafkasyalı olan aile Bursa’ya 1880’li yıllarda gelip yerleşmiştir. Babası İbrahim Efendi Bursa’ya geldiğinde 15-20’li yaşlardadır. Ve Hamza Bey medresesinde tahsil görüp, muhtelif yerlerde imamlık yapar. Bursa ovasında İzvat köyünde imamlık yaparken 70’li yaşlarda vefat etmiştir. Annesi Sabire Hanım ise 1900’li yıllarda Mehmet Zahit Efendi 3-4 yaşlarında iken vefat etmiştir.
İskenderpaşa’da tesis edilen ilim ve tasavvuf akademisi
Gerek ilim tahsili, gerekse tasavvuf/tarikat yolunda önemli bir merhale kaydeden Mehmet Zahit Efendi, 1952 yılı Aralık ayında Gümüşhanevi Dergâhı’ndan arkadaşı Abdülaziz Bekkine’nin vefatı üzerine görevi onun vazife yaptığı Zeyrek’teki Ümmü Gülsüm Mescidi’ne nakledildi. Bu mescidin istimlaki söz konusu olunca Fatih İskenderpaşa Camii’ne tayin edildi (1958). 22 yıl aralıksız, kapısını herkese açan Mehmet Zahit Efendi yaptığı sohbetler ile büyük bir manevi çekim alanı olmuş, sayısız ilim adamı ve her meslek grubundan insan kendisine intisap etmiştir. Sohbetlerinde hep açık anlaşılır, sade bir üslupla konuşan Mehmet Zahit Efendi, bu özelliği dolasıyla İskenderpaşa Camii’ni bir medrese haline getirmiştir. Sohbet meclislerini ve devamı da esas alan Gümüşhanevi ekolünde Mehmet Zahit Efendi de sohbetlere ve devamlılığa büyük önem verirdi. “Sohbeti ve Sohbeti Yapanları Sevmek” konulu dersinde şunları söylemiştir:
“Ebu Said Hazretlerinden rivayet olunan hadis-i şerifte iki şeyden bahsedilmektedir; birisi hayır işlerini sevmek, (Güzel sohbetler de bu hayır işlerinden sayılmaktadır.) İkincisi ise, bu hayır işlerini ve tatlı sohbetleri yapanları sevmektir. Hadis-i şerif bize bu kişiyi sevmeyi hem emreder ve hem de bereket, yümn, artma, ziyade, afiyet ve bütün belalardan selamet bu iki şey ile beraberdir der. Çünkü Allah Teala, marufu halk ettiği gibi, ona layık kimseleri de halk etmiştir ve bunları birbirlerine sevdirmiştir. Binaenaleyh sen de bunları sev ve yaptıkları hayırları da sev, kurak yerlere yağmurlar yağınca oralar nasıl yeşillenir ise, bu hayırları sevenler ve hayırlı işleri yapanlar da tıpkı yağan yağmurlar gibi onlar da kalpleri yeşillendirir, nurlandırır, hayatlarına hayat bahş ederler.” (Mehmet Zahid Kotku, En Güzel Ameller, Seha Neşriyat, 1985, s. 46.)
Sakin, telaşsız, öfkesiz, suçlamasız, neler yapılması gerektiği konuşulan sohbetler
Mehmet Zahit Kotku insan eğitimini esas almış, kendini fertlerin iç dünyalarının zenginleştirilmesine adamıştı. Görev yaptığı camilerde her pazar ikindi namazının ardından Ramuzü’l-ehadis dersleri vermiş, cuma vaazları ve önemli günlerdeki konuşmaları yanında özel sohbetleriyle de halkı eğitmeye çalışmıştır. (Mahmut Esat Coşan, “Mehmet Zahit Kotku”, DİA, c: 26, s. 227.) Ona gelenlerin sıkıntılarını dinler, kısa ancak öz tavsiyelerde bulunurdu. Öte yandan kendisi hiçbir zaman günübirlik şeyler üzerinde durmaz, sürekli güzel insan olmanın inceliklerini anlatırdı. Her gördüğüne selam verir, herkesi güler yüzle karşılardı. Sohbetleri sakin, telaşsız, öfkesiz, suçlamasız ve başkalarının eksiklikleri üzerine değil de, neler yapılması ya da neler yapmamamız gerektiği üzerinde yoğunlaşırdı. Hocaefendi, sürekli insanların gönlünü zenginleştirmede ve ruhlarını çağın kirlerinden arıtmada ana yöntemin eğitim olduğunu sabırla vurgulardı. (Gürdoğan, 82.) Tam manasıyla bir ruh mimarı ve gönül inşacısı mürşit ve mürebbi olan Mehmet Zahit Efendi, bugünün insanına da tebliğ ve irşat yolunda önemli şeyler söylemektedir. Önemli olanın çok söylemek, yüksek perdeden söylemek değil, az ve öz söylemek ancak kalpten söylemek olduğunu yaşantısı ile ortaya koymuştur.
Ebediyete hazırlayan son hac yolculuğu
Mehmet Zahit Efendi vefatından takriben bir sene önce rahatsızlanmış ve 7 Mart 1980’de bir mide ameliyatı geçirmiştir. Talebelerinin beyanlarına göre 1980 yılı Ramazan orucunu tutmuş, teravih namazlarını da kılmış, yine ders ve vaazlarına devam etmiştir. O sene hac yolculuğuna çıkmış ve hac dönüşü 6 Kasım 1980 Perşembe günü rahatsızlanmıştır. 13 Kasım tarihinde ise ebedi yolculuk için son saatlerde yani saatlerin 11:50’yi vurduğu vakitte Mehmet Zahit Efendi vefat etmiş, cenazesi 14 Kasım 1980 Cuma günü Süleymaniye Camii haziresine defnedilmiştir.
Gümüşhanevi yolunun rehberlerinden Seyyid Mehmet Zahit Efendi geride İskenderpaşa gibi bereketli bir ilmi ve tasavvufi ekolün yanı sıra kıymetli eserler de bırakmıştır. Tasavvufî Ahlâk (I-V, İstanbul 1979), Cennet Yolları (Hadislerle İlim), (İstanbul 1985), Ana Baba Hakları, (İstanbul 1991), Nefsin Terbiyesi (İstanbul 1983), eserlerinden sadece bir kaçıdır.