Makale

Yaz Kur’an Kursları ve Önemi

Yaz Kur’an Kursları ve Önemi

Prof. Dr. Ali Erbaş
Eğitim Hizmetleri Genel Müdürü

Kur’an-ı Kerim’i çocukluk döneminde öğrenmek hem kolay hem de kalıcı olur.” ifadesi genel kabul gören bir husustur. “Ağaç yaş iken eğilir.” atasözü de esasında bu gerçeğin bir yansımasıdır. Bu söz en kalıcı ve hızlı öğrenme yaşının çocukluk döneminde olduğuna işaret eder. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de Hz. Lokman’ın dilinden çocuğu için “yavrucuğum!” (Lokman, 31/13, 16, 17.) şeklinde bir hitapla tavsiyelerini sıralamasından da anlaşılmaktadır ki, öğrenme ve nasihatlere muhatap olma yaşı oldukça erkendir. Peygamberimizin “çocuklarınız yedi yaşına geldiklerinde onlara namaz kılmayı emredin…” (Ebu Davud, Salât, 26, 495.) hadis-i şerifi de bu anlayışı desteklemektedir. Çünkü yedi yaşında namazı emredebilmemiz için daha erken yaşlardan itibaren öğretmeye başlamamız gerekmektedir. Aynı şekilde medrese geleneğimizde bu uygulama hep olagelmiştir ki, çocuklar için bu tedrisatın yapıldığı müesseselere “sıbyan mektebi” ismi verilmiştir. Çocuklar 4 yıl 4 ay 4 günlük olduklarında sıbyan mektebine alınır ve Kur’an öğretilmeye başlanırdı. Yani 4+4+4 formülü medeniyetimizde asırlarca yukarıdaki şekliyle uygulanmıştır. Diyanet Işleri Başkanlığı olarak 4-6 yaş grubu çocuklara hem Kur’an kurslarında hem de yaz kurslarında Kur’an öğretmeye çalışmamız bu geleneğin bir tür ihyası anlamını taşımaktadır.
Bundan iki yıl öncesine kadar yaz kurslarına kayıt yaptırabilmek için beşinci sınıfı, yatılı kurslara kayıt yaptırabilmek için ise sekizinci sınıfı bitirmek gerekiyordu. Iki yıl önce bu engel kaldırıldı. Şimdi herhangi bir yaş ve sınıf sınırlandırması bulunmamaktadır. Bundan dolayı yaz ve kış Kur’an kurslarımızda her yaş grubundan öğrencimiz mevcuttur. Yediden yetmişe, hatta yediden küçük, yetmişten büyük öğrencilerimiz de mevcuttur. Özellikle yaşı küçük çocuklarımız için eğitim ve öğretimdeki yaklaşımımız peygamberi metot olmalıdır. Yani, “Öğretiniz, kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız; müjdeleyiniz, sevdiriniz, nefret ettirmeyiniz.” hadis-i şerifiyle Sevgili Peygamberimizin bütün eğitimcilere yol gösterdiği metottan ayrılmamak gerekir. Nice insanlar vardır ki, cami, inanç, ibadet gibi değerlerle olan müspet ya da menfi tutumunu ebeveynlerinin ya da kendilerine ders verme konumunda olan bazı hocaların, özellikle de yaz Kur’an kursları hocalarının kendilerine takındığı tavırlara dayandırırlar. Kimileri der ki, “Bugün ben dindar birisiysem bunu, küçükken kendisinden Kur’an eğitimi aldığım mahallemizdeki camimizin hocasına borçluyum.” Kimileri de bunun tam tersini söyler. Dinden uzak oluşunu bir hocanın kendisine kaba saba davranarak belki de döverek nefret ettirdiği hususuna dayandırır. Keşke hep birinci örnekteki gibi gerekçeleri duyuyor olabilsek. “Tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır.” atasözü boşuna söylenilmemiştir. Bu sebeple çocuklara yaklaşımlarda herkesin bilhassa eğitimcilerin daha hassas olması gerekir.
Yaz tatilini çocuklar çoğunlukla, oyun ve eğlence dönemi olarak algılarlar. Oyun çağındaki çocukların eğitimi ise oldukça zordur. Onların öğrenmeleri bilinçli bir öğrenme değildir. Kendi hâllerine bıraktığınızda akılları fikirleri oyundadır. Üç beş yaşındaki çocuğu bir odanın içerisinde birkaç parça eşyayla bıraksanız kız ise, o eşyalardan bebek yapıp sallamaya, erkek ise ya araba ya da top yapıp onunla oynamaya başlar. Çocukluk dönemi süresince fıtri olarak bu böyle devam eder. Bu yüzden çocuklara rehberlik etmek gerekir. Rehberlik ederken oynayarak, eğlenerek öğretmek ve eğitmek yolunu öncelemek icap eder. Bu aşamada sosyal etkinlikler oldukça önemlidir. Bunun için biz Başkanlık olarak materyal çalışmaları yapıyoruz. Görsel, işitsel materyaller geliştirerek çocukların öğrenmelerini kolaylaştırmaya çalışıyoruz. Ayrıca Gençlik ve Spor Bakanlığı ile yaptığımız protokol gereği müftülüklerimiz ve spor il müdürlüklerimiz işbirliği ile çocuklarımız için cami yakınlarında uygun yerlerde spor etkinlikleri düzenlenmekteyiz. Bu tür faaliyetlerimiz çocuklarımızın kurslara koşarak gelmesini sağlamaktadır. Görevlilerimizden oldukça göz doldurucu projeler geliştirerek kursa katılım sayısını her geçen yıl artıranları görünce mutlu oluyoruz. Bu tür projeleri olanları tespit ederek, yapmış olduğumuz hizmet içi eğitim seminerlerinde kendilerine projelerini anlatma ve tanıtma imkânı vererek görevlilerimiz arasında “tecrübe paylaşımı” gerçekleştirmekteyiz. Aynı metotla görevlilerimiz arasındaki tecrübe paylaşımını sağlamalarını tüm müftülüklerimizden de bekliyoruz.
Tatil dönemi deyince hem hafta sonları hem de yaz tatili anlaşılmaktadır. Öncelikle yaz tatilinde anne babalar en yakın cami ya da Kur’an kursuna müracaat ederek çocuklarının kayıtlarını yaptırmalılar. Yaz tatilinde üçer haftalık üç dönem hâlinde kurslarımız devam etmektedir. Eğer bir öğrenci geçen yıl ya da daha önceki yıllarda yaz kursuna devam etmiş ise, bu yıl kayıt yaptırdığında hocası onu seviyesine göre bir kura kayıt yapacaktır. Her kurun ayrı müfredatı vardır. “Benim oğlum bina okur, döner döner bir daha okur.” tekerlemesinde vurgulanan olumsuz metottan kurtulmak için, önceden öğrendiğinin üzerine yeni şeyler eklemek için bir üst kura kayıt yaptırmasında fayda vardır. Kur sistemi bunun için önemlidir ve hocalarımızın imkânlar ölçüsünde bunu uygulamasını talep etmek Başkanlığımızın genel politikasıdır. Yaz kurslarından sonra okul dönemi hafta sonu tatillerinde de öğrencilerimizin yazın devam ettikleri cami ya da Kur’an kursu hocalarıyla ya da hocaların yazın okuttukları öğrencilerle irtibata geçerek öğrendiklerini unutmamaları ve birkaç saat da olsa tekrarlamaları faydalı olacaktır. Diyanet Işleri Başkanlığı olarak tüm müftülüklerimize gönderdiğimiz genelge ile bunu uygulamaya çalışmaktayız.
Kur’an kurslarımızda sıkıntı yaşadığımız konulardan birisi de öğreticilerimizin çoğunluğunun pedagojik formasyon eğitimlerinin olmayışıdır. Ilahiyat fakültelerinde Din Eğitimi Anabilim Dalı bünyesinde yer alan derslerde öğrencilerimize etkili bir din eğitiminin nasıl olması gerektiği verilmeye çalışılmaktadır. Ancak bu yeterli değildir. Yaklaşık 15 yıldır fakültelerimizden kaldırılan pedagojik formasyon derslerinin eksikliğini oldukça ileri derecede hissediyoruz. Bu dersleri alarak mezun olanlarla almadan mezun olanlar arasında etkili din eğitim ve öğretimi açısından büyük farklar vardır. Kaldı ki görevlilerimizin henüz % 10 kadarı ilahiyat fakültesi mezunudur. Ilahiyat fakültesi mezunlarının da sadece yaklaşık %10’unun pedagojik formasyon sertifikası bulunmaktadır. Biz Diyanet Işleri Başkanlığı olarak kısa da olsa hizmet içi eğitim seminerleriyle bu eksikliği gidermeye çalışıyoruz. YÖK’ün eskiden olduğu gibi fakültelerimizin üçüncü ve dördüncü sınıflarına dağıtarak pedagojik formasyon derslerini alabilmelerine imkân sağlamaları gerekliliği büyük önem arz etmektedir. Bu sağlanırsa eğitim-öğretim esnasında yapılan bazı yanlışlıklar asgariye indirilmiş olacaktır.
Din eğitim ve öğretiminde gelenekten gelen “hoca merkezli eğitim”den “öğrenci merkezli eğitim”e geçmemiz gerekmektedir. Velinin çocuğunu camiye ya da Kur’an kursuna götürüp “hocam, çocuğu getirdim, eti senin, kemiği benim” deyip, bir daha çocukla ilgilenmemesi çok yanlıştır. Öğrenci-veli-öğretici arasında sıkı bir irtibat eğitim öğretim boyunca devam etmelidir. Eğitimde takip metodu oldukça mühimdir. Bu takip hem veli ve hem de öğretici tarafından yapılmalıdır.
Yaz Kur’an kursları Diyanet Işleri Başkanlığı olarak en çok önem verdiğimiz faaliyetlerimiz arasında yer almaktadır. Zira vatandaşlarımızın çoğunun hayatlarında “din eğitimi” sadedinde sahip oldukları tek fırsat yaz Kur’an kurslarıdır. Uzun dönem Kur’an kurslarına ya da Imam Hatip liselerine giderek din eğitimi alma imkânı bulamayan vatandaşlarımızın dinî bilgileri özellikle ilkokul ve ortaokul dönemlerinde devam etmiş oldukları yaz Kur’an kurslarına dayanmaktadır. Okullarda zorunlu olan din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde konular oldukça yüzeysel geçilmektedir. Seçmeli dersler de ismi üzerinde herkes tarafından seçilmemektedir. Dolayısıyla yaz kurslarının önemi ortaya çıkmaktadır. Bunun için dönem başlamadan önce tüm ekibimizle hazırlıklarımızı yapıyoruz. Bir önceki yıl için oluşturduğumuz yaz Kur’an kursları raporunu dikkate alarak artılarımızı ve eksilerimizi önümüze koyuyor ve eksikliklerimizi tamamlamaya çalışıyoruz. Özellikle kitap konusunda önceki yıllarda yapamadığımız hizmeti yapıyoruz. Yaz kursları için hazırlamış olduğumuz üç kitaptan oluşan ‘Dinimizi Öğreniyoruz’ serisini ve pek çok görsel ve işitsel materyali Dini Yayınlar Genel Müdürlüğümüz tüm öğrencilerimize ücretsiz olarak ulaştırıyor.
2013 yılı yaz Kur’an kurslarında yaklaşık 111.500 görevlimizle 3.059.000 kayıtlı öğrencimize eğitim verdik. Bu sayının 1321 kadarı engelli kardeşlerimizdir. 58.946 öğrencimiz Gençlik ve Spor Bakanlığı ile yaptığımız protokol kapsamında spor etkinliklerinden faydalanmışlardır.
Yaz kurslarımızda Kur’an öğretimi dışında ilmihal bilgileri, peygamberimizin hayatının merkeze alındığı siyer ve ahlak dersleri de verilmektedir. Kur’an’ın her zaman hayatımızın merkezinde yer alması gerektiği ve sadece okunması öğrenilip kenara konulan değil, öğrendikten sonra anlaşılması ve yaşanması icap eden bir kitap olduğu hususu öğrencilerimizin gönüllerine yerleştirilmeye çalışılmaktadır.
Yaz Kur’an kurslarımız gönüllülük esasına dayanan bir eğitimdir. Bu yüzden hem velilerimize ve hem de öğreticilerimize tavsiyemiz yukarıda hatırlatmış olduğumuz peygamberi bir metotla çocuklarımızı camilere yönlendirmeleridir. Geçen yıl “gel bu yaz Kur’an’ı gönlüne yaz” mesajını taşıyan afişlerle vatanımızın her tarafını donatmıştık. Bu yıl ki mesajımız “camilere koşalım, Kur’an’la buluşalım” olarak tespit edilmiştir. 23 Haziran Pazartesi günü saat 10.00’da Başkanlığımızın yanında bulunan Ahmet Hamdi Akseki Camii’nde 2000 kadar çocuğumuzun katılacağı bir açılış programı gerçekleştireceğiz. Açılış programımızın tüm cami ve Kur’an kurslarımızda Diyanet TV aracılığı ile izlenilmesini sağlayacağız. Bu konuda tüm müftülüklerimizden gayret bekliyoruz.
Ramazanın bereketinin yaz kurslarımızda da hem sayısal ve hem de verimli bir eğitim olarak devam etmesi niyazımızla tüm öğrenci, öğretici ve velilerimize muvaffakiyetler diliyorum.