Makale

Yaşamanın ölmekten zor olduğu yerin adıdır Gazze…

Yaşamanın ölmekten zor olduğu yerin adıdır Gazze…


Gölgelerin ışığa küstüğü, aynaların duvarlardan düştüğü, başını sokacak ev bulamayanların sokak ortasında ölümle kucaklaştığı yerdir Gazze… Çaresizliğin kol gezdiği, ümidini kaybeden annelerin acı feryatlarının göğsümüzü deldiği, yaşamanın ölmekten daha zor olduğu coğrafyanın adıdır…
Her gece bir hikâyenin bittiği, özgürlüğün bir türlü gelmediği, amansız yangınların en çok yürekleri yaktığı yerdir Gazze…
Annelerin en güzel çocuklarını ölsün diye doğurduğu yerdir Gazze… Babaların evlatlarını kendi elleriyle toprağa gömdüğü yerdir. Parçalanmış bedenlerini sokak aralarında toplayan babaların evlatlarını son defa bağırlarına bastığı yerdir Gazze…
Büyüklerin çocukların büyümesine izin vermediği yerin adıdır Gazze… Bir çikolatayı yemesine tahammül edilemeyen, sahilde top oynayan çocuklara bomba yağdırılan yerdir Gazze...
Toprağın kökünden sökülen çiçekler gibi ezildi köklerimiz… Hayalleri büyütememenin derdiyle yandı bir daha yüreklerimiz… Yaslı başını taşıyamayan annelere derman olamadı ellerimiz…
Annelerin kucakları boş kaldı. Bebeklerin beşikleri darmadağın…
Gazze’de çocuklar neden büyümez? Neden dünyanın bütün çocukları gibi yaşamayı hak etmez? Çocukların güzel yüzüne değen mermilerin hesabını neden kimse sormaz? Gazze’nin çocuklarının üstüne gökten neden hiç rahmet yağmaz? Ateş yağar, mermi yağar, bomba yağar… Demir maskesini takmış olanlar en masum hâliyle delip geçerler çocukların yarınlarını…
Gazze’de çocuklar neden hayal kuramaz? Neden dünyanın diğer çocukları dondurma yerken Gazze’nin çocukları o dondurmayı tadamaz? Cansız bedenleri derin bir dondurucuda bekler? Çünkü ölüm Gazze’nin çocuklarına aniden gelir. Anneler çocuklarının yokluğuna alışamadan daha ölümün kucağına düşüverir.
Gazze’de çocuklar neden okula gidemez? Okul çocukların ders gördükleri yer değildir. Gazze’de çocuklar hayatı okulda öğrenmezler diğer çocuklar gibi… Okul, çocukların kendilerini güvende sandıkları hâlde ölümle kucaklaştıkları yerdir.
Şehadet kol gezer Gazze’nin sokaklarında… Ateşi kesilmez hiç hainlerin… Dünyanın sesi çıksa da plan kurucuların sesi çıkmaz. Silahlarından öfke kusarlar… Kurdukları tuzaklardan ölüm saçarlar…
Ey güzel yüzlü çocuk, oyuncaklarını kim çaldı senin? Ağzındaki emziğini kim aldı? Annenin cansız bedeninden süt emerken üstüne bombaları kim yağdırdı? Kopan ellerin nerede? Babanın kopan ayakları? Kardeşlerin hangi enkazın altında kaldı?
Özgürlük mü? Onu Gazze’ye kanlı elbise giydirenler çaldı.
Öyle büyük hayalleri yoktu Gazzeli çocukların… Hiç batmayacak bir güneşe doğru yürüyen çocuklar, göğü elleriyle okşuyorlardı. Ölüm onlara yakışmasa da şehadet muştusuna kavuşmuşlardı.
Bombalar karanlığı delip geçti en korkunç sesleriyle… Tetiğe dokunan eller Gazze’nin güneşini söndürdü. Tanklar geçti yüreğimizden… Gözbebeklerine yıldırımlar düştü çocukların, annelerin, babaların… Yıkıntılar arasından önce insanlığın enkazı kaldırıldı. Vicdansız bir dünyaya uyandı herkes…
Bu çocuklar Gazze’nin, Suriye’nin, Irak’ın, Mısır’ın, Myanmar’ın, Doğu Türkistan’ın
çocukları olmasaydı vicdanlar bu kadar suskun olmayacaktı.
Gazze’nin göğünde kayan yıldızları neden fark etmez kimse? Kim yakar en içli ağıtını? Barış güvercinlerini kim vurdu? Kim sıkar yumruğunu bu çetin savaş sonlansın diye? Gerçekten yürek sahibi olanlar var mı?
Dünyayı paylaşanlar, Ortadoğu’yu can pazarı yapanlar, Hz. Musa’nın gelişine, Hz. İsa’nın dirilişine, Hz. Muhammed’in müjdesine asla engel olamayacaksınız. Siz karanlıkta kalanlar, aydınlığa doyamayacaksınız.
Öfkesini durduramayanlar kalbiniz taştan mı? Vicdanlarınız paslı mı? Sizin çocuklarınıza kadar taşıdığınız kin Kızıldeniz’de boğulacak bir Musa geldiğinde…
Ölümün kökümüzden kopardığı bir güldür şimdi Gazze’nin çocukları… Bir gül ki, binlerce tohumu saklı toprağın bağrında… Fırtınaları tahammülle karşılayan binlerce güle selam eder alınları ak olanlar… Vicdanlarıyla o çöl güllerini sulayanlar… Gazze’nin gül yüzlülerinin korkularını korkutmak için hazır olanlar… Dillerinde dua, yüreklerinde iman, inancını kaybetmeyip, safını bozmayanlar…
Dünyanın haritasını değiştirmeye kalkanlar, Gazze’nin semalarına simsiyah bulutları salanlar, kan içmekten zevk alanlar…
Kapanan bütün kapıları ardına kadar açacak olanların ayak seslerini duyuyor musunuz? Susturduğunuz ezanların göğü nasıl delip yankılandığını? Ebedî olarak uyuttuğunuz çocukların dirilip karşınızda duracağı zamanların gelişinin yakın olduğunu biliyor musunuz?
***
Ey Gazze! Kurtuluş sana bin müjdeyle gelir bir gün… İşte o gün Hz. Yakup’un gözlerindeki yaşı siler Hz. Yusuf…
Ey Gazze! Firavunlar tacını da tahtını da terk eder. Hz. Musa asasını indirir bir gün… İşte o gün özgürlük senin çocuklarınındır.
Ey Gazze! Miraca çıkarır seni bir gün Hz. Muhammed… İşte o gün bütün yetim ve öksüz çocuklarının başı okşanır.
Ey Gazze! Hz. Ömer’in öfkesinden nasibini alır zalimler… İşte o gün zafer senin çocuklarınındır.
***
Bombaların sesini duymamak için kulaklarını tıkayan çocuklar…
Evlatlarının cansız bedenini taşırken üzerine yağdırılan bombalar ile hayatlarını kaybeden babalar…
Enkaz altında kalan ailesini aramak için çaba sarf ederken keskin nişancıların hedefi olan gençler…
Sahilde top oynarken bombalanan masum canlar…
Dünyayı tanıyamadan annelerinin karnında vurulanlar…
Annesini, babasını, kardeşlerini yıkılan evinin altında kaybedip yalnız başına kalanlar…
Gülmeyi unutanlar… Sokakta saklambaç oynarken başına fosfor bombası yağdırılanlar… Salıncakları ile gökyüzüne ebedî olarak uzananlar…
Öcünüzü alacak var mı?
Tatlı uykularını bölecek olanlar? Birilerinin kölesi olmadan sadece kulluğunun gereğini yapacak olanlar var mı? Yandığınız ateşi körüklemeyecek, rüyalarınızı çalmayacak, öfkeden kuduranlara kan kusturacak olan var mı?
Rabbimiz Gazze’nin yangınını içimizde iyi olarak kalmış olanların hatırına söndürmeni diliyoruz.
Mazlumların üzerine kendi katından yardım edici bir kuvvet göndermeni…
Görülmeyen kalenle onları muhafaza eyle…
Rabbimiz feryat edenlerin feryadına cevap veren sensin…
Rabbimiz, zulüm ve haksızlık yapanlara, göğümüzü siyaha boyayanlara, bizi biz olmaktan alıkoyanlara karşı Sen bize yetersin.
Ey Rabbimiz dünyayı çocuklara mezar yapanlara, acı üstüne acı katanlara, masumların üzerine korku salanlara karşı Sen bize yetersin.
Şikâyetimizi ancak sana arz ediyoruz. Bir olmadığımız için, bin feryadı dindiremediğimiz için ancak Senden yardım diliyoruz.
Gazze’nin üstündeki ateş toplarını rahmet yağmurlarına çevir. Bütün İslam coğrafyalarında akan kanı durduracak olan ve zalimlere korku salacak olan Sensin.
Kederleri giderecek olan Sensin.
Hz. Musa ve O’na İndirdiğin Tevrat hatırına, Hz. İsa ve O’na indirdiğin İncil hatırına, Hz. Davut ve O’na indirdiğin Zebur hatırına, Hz. Muhammed ve O’na indirdiğin Furkan hatırına bizi dağılmaktan ve zulüm altında olmaktan kurtar.
Gazze’de çocuklar neden okula gidemez? Okul çocukların ders gördükleri yer değildir. Gazze’de çocuklar hayatı okulda öğrenmezler diğer çocuklar gibi… Okul, çocukların kendilerini güvende sandıkları hâlde ölümle kucaklaştıkları yerdir.
Şehadet kol gezer Gazze’nin sokaklarında… Ateşi kesilmez hiç hainlerin… Dünyanın sesi çıksa da plan kurucuların sesi çıkmaz. Silahlarından öfke kusarlar… Kurdukları tuzaklardan ölüm saçarlar…
Ey güzel yüzlü çocuk, oyuncaklarını kim çaldı senin? Ağzındaki emziğini kim aldı? Annenin cansız bedeninden süt emerken üstüne bombaları kim yağdırdı? Kopan ellerin nerede? Babanın kopan ayakları? Kardeşlerin hangi enkazın altında kaldı?
Özgürlük mü? Onu Gazze’ye kanlı elbise giydirenler çaldı.
Öyle büyük hayalleri yoktu Gazzeli çocukların… Hiç batmayacak bir güneşe doğru yürüyen çocuklar, göğü elleriyle okşuyorlardı. Ölüm onlara yakışmasa da şehadet muştusuna kavuşmuşlardı.
Bombalar karanlığı delip geçti en korkunç sesleriyle… Tetiğe dokunan eller Gazze’nin güneşini söndürdü. Tanklar geçti yüreğimizden… Gözbebeklerine yıldırımlar düştü çocukların, annelerin, babaların… Yıkıntılar arasından önce insanlığın enkazı kaldırıldı. Vicdansız bir dünyaya uyandı herkes…
Bu çocuklar Gazze’nin, Suriye’nin, Irak’ın, Mısır’ın, Myanmar’ın, Doğu Türkistan’ın
çocukları olmasaydı vicdanlar bu kadar suskun olmayacaktı.
Gazze’nin göğünde kayan yıldızları neden fark etmez kimse? Kim yakar en içli ağıtını? Barış güvercinlerini kim vurdu? Kim sıkar yumruğunu bu çetin savaş sonlansın diye? Gerçekten yürek sahibi olanlar var mı?
Dünyayı paylaşanlar, Ortadoğu’yu can pazarı yapanlar, Hz. Musa’nın gelişine, Hz. İsa’nın dirilişine, Hz. Muhammed’in müjdesine asla engel olamayacaksınız. Siz karanlıkta kalanlar, aydınlığa doyamayacaksınız.
Öfkesini durduramayanlar kalbiniz taştan mı? Vicdanlarınız paslı mı? Sizin çocuklarınıza kadar taşıdığınız kin Kızıldeniz’de boğulacak bir Musa geldiğinde…
Ölümün kökümüzden kopardığı bir güldür şimdi Gazze’nin çocukları… Bir gül ki, binlerce tohumu saklı toprağın bağrında… Fırtınaları tahammülle karşılayan binlerce güle selam eder alınları ak olanlar… Vicdanlarıyla o çöl güllerini sulayanlar… Gazze’nin gül yüzlülerinin korkularını korkutmak için hazır olanlar… Dillerinde dua, yüreklerinde iman, inancını kaybetmeyip, safını bozmayanlar…
Dünyanın haritasını değiştirmeye kalkanlar, Gazze’nin semalarına simsiyah bulutları salanlar, kan içmekten zevk alanlar…
Kapanan bütün kapıları ardına kadar açacak olanların ayak seslerini duyuyor musunuz? Susturduğunuz ezanların göğü nasıl delip yankılandığını? Ebedî olarak uyuttuğunuz çocukların dirilip karşınızda duracağı zamanların gelişinin yakın olduğunu biliyor musunuz?
***
Ey Gazze! Kurtuluş sana bin müjdeyle gelir bir gün… İşte o gün Hz. Yakup’un gözlerindeki yaşı siler Hz. Yusuf…
Ey Gazze! Firavunlar tacını da tahtını da terk eder. Hz. Musa asasını indirir bir gün… İşte o gün özgürlük senin çocuklarınındır.
Ey Gazze! Miraca çıkarır seni bir gün Hz. Muhammed… İşte o gün bütün yetim ve öksüz çocuklarının başı okşanır.
Ey Gazze! Hz. Ömer’in öfkesinden nasibini alır zalimler… İşte o gün zafer senin çocuklarınındır.
***
Bombaların sesini duymamak için kulaklarını tıkayan çocuklar…
Evlatlarının cansız bedenini taşırken üzerine yağdırılan bombalar ile hayatlarını kaybeden babalar…
Enkaz altında kalan ailesini aramak için çaba sarf ederken keskin nişancıların hedefi olan gençler…
Sahilde top oynarken bombalanan masum canlar…
Dünyayı tanıyamadan annelerinin karnında vurulanlar…
Annesini, babasını, kardeşlerini yıkılan evinin altında kaybedip yalnız başına kalanlar…
Gülmeyi unutanlar… Sokakta saklambaç oynarken başına fosfor bombası yağdırılanlar… Salıncakları ile gökyüzüne ebedî olarak uzananlar…
Öcünüzü alacak var mı?
Tatlı uykularını bölecek olanlar? Birilerinin kölesi olmadan sadece kulluğunun gereğini yapacak olanlar var mı? Yandığınız ateşi körüklemeyecek, rüyalarınızı çalmayacak, öfkeden kuduranlara kan kusturacak olan var mı?
Rabbimiz Gazze’nin yangınını içimizde iyi olarak kalmış olanların hatırına söndürmeni diliyoruz.
Mazlumların üzerine kendi katından yardım edici bir kuvvet göndermeni…
Görülmeyen kalenle onları muhafaza eyle…
Rabbimiz feryat edenlerin feryadına cevap veren sensin…
Rabbimiz, zulüm ve haksızlık yapanlara, göğümüzü siyaha boyayanlara, bizi biz olmaktan alıkoyanlara karşı Sen bize yetersin.
Ey Rabbimiz dünyayı çocuklara mezar yapanlara, acı üstüne acı katanlara, masumların üzerine korku salanlara karşı Sen bize yetersin.
Şikâyetimizi ancak sana arz ediyoruz. Bir olmadığımız için, bin feryadı dindiremediğimiz için ancak Senden yardım diliyoruz.
Gazze’nin üstündeki ateş toplarını rahmet yağmurlarına çevir. Bütün İslam coğrafyalarında akan kanı durduracak olan ve zalimlere korku salacak olan Sensin.
Kederleri giderecek olan Sensin.
Hz. Musa ve O’na İndirdiğin Tevrat hatırına, Hz. İsa ve O’na indirdiğin İncil hatırına, Hz. Davut ve O’na indirdiğin Zebur hatırına, Hz. Muhammed ve O’na indirdiğin Furkan hatırına bizi dağılmaktan ve zulüm altında olmaktan kurtar.