Makale

Reform ve tecdit

Reform ve tecdit

Rasim Özdenören


İslami anlamda yenileme (tecdit) kavramı ile Batı dünyasında kullanılan reform kavramı birbirinden farklıdır. Bu iki kavram arasındaki farkın gözden kaçırılması içinden çıkılmaz karışıklıklara, yanlış anlamalara yol açmaktadır.

Batı tarzı eğitimden geçmiş ve Batı’ya ait kavramlarla düşünmeye başlamış kimsenin bu kavramları İslamiyet’e uyarlamaya kalkışması halinde ortaya bulanık bir “kavram halitası” çıkar. Birbirine yakın duran kavramlar söz konusu olduğunda durum iyice karışık bir hal alır.

Reform, yeniden şekillendirme anlamına geliyor. Dinin yeniden şekillendirilmesi, onun kaidelerine müdahale ederek mümkün kılınır. Bu kaideleri ister asıl anlamlarından saptırarak yorumlamak olsun, ister onları değiştirerek veya büsbütün ortadan kaldırarak yeni bir yoruma ulaşılmış olsun, yapılan şey bu kaideleri çarpıtarak onların anlamına müdahale etmek anlamına gelir. Hristiyan âleminde vuku bulan reform hareketi bu şimdi söylediğimiz anlamda gerçekleştirilmiştir.

Oysa İslam’da bu anlamda reform söz konusu değildir. Dinin çeşitli görüş açılarıyla yorumlanması (İslam’daki çeşitli içtihat, dolayısıyla mezhep farklılıkları) değinilen anlamda reform mahiyetinde değildir. Çünkü bu yorumların her biri nass’ları değiştirmeye teşebbüs etmeden, onların nasıl anlaşılması gerektiği hususunda görüş dermeyan etmekten ibarettir. Bu yorumların da kutsal bir mahiyeti yoktur. Oysa şeriat, Kur’an’da ve sünnette mevcut kaidelerin tümüdür ve kutsaldır. Ancak şeriat kavramından yalnızca kişisel yorum anlaşılıyorsa, o başka…

Öte yandan İslam’da bir de tecdit (yenileme) kavramı var. Bu kavram da reform kavramıyla karıştırılmamalı. Tecdit, dünyayı, dünyanın gidişatını, insanların halini yeniden yorumlamaktır. Bu, İslam’ı kendisine yabancı olan kavramlarla yorumlamak değil; tersine, İslam’ı ona karışmış yabancı kavramlar varsa onlardan arındırma anlamına gelir. Ve her “asır”da tekrarlanır.

“Renew” (yenileme, tecdit) kavramı ile “reform” (ıslah, iyileştirme ve bu bağlamda onarma, yenileme) kavramları arasındaki benzerlik, İslamiyetle Hristiyanlık arasındaki farklar göz ardı edilerek kullanıldığında, söz konusu kavramların alanı ve muhtevası birbirine karışmakta, neyin amaçlandığı belirsizleşmektedir.

Hristiyanlıkta kullanıldığı anlamda reform, dinin ıslahı, yenilenmesi, onarılması amacına yönelik bir faaliyettir. Burada, dinin, oluşmuş bulunan yeni şartlara göre yeniden biçimlendirilmesi, gerekiyorsa tadili (değiştirilmesi), böylece onun yeni şartlara intibakının sağlanması söz konusu olmaktadır. Mesela iktisadi uygulamanın kapitalist sistemdeki gelişmesi faizi yürürlüğe koymuşsa, Hristiyanlıktaki faiz yasağına rağmen, dinin bu husustaki hükmünü değiştirmeye matuf faaliyetler reform sayılır. Burada, dinin hükmünün yeni iktisadi ve içtimai şartlara uyarlanması amacıyla dinin yenilenmesi veya ıslahı öngörülmüş olmakla birlikte, aslında yeni bir din meydana getirilmiş olmaktadır. Reforma uğrayan din, artık eski orijinal din olmaktan çıkar, onun yerine “mevzu” bir din meydana getirilmiş olur.

İslami anlamdaki tecdit (yenileme) kavramının şimdi sözü geçen Hristiyani anlamdaki reformla ilgisi yoktur. İslami anlamdaki yenileme kavramı, İslam’ın aslından saptırılarak anlaşılmasını ve yorumlanmasını önleyerek onun aslına uygun biçimde nasıl anlaşılması gerektiğini ifade eden bir faaliyettir. Yani Hristiyanlıktaki reform anlayışında olduğu gibi, oluşmuş bulunan yeni içtimai ve iktisadi şartlara göre dinin değiştirilmesi ameliyesi İslami anlamdaki yenileme kavramının dışında kalır ve bu anlamda yenileme reforma karşıdır. Reformda “tashih” edilen dinin kendisi iken, yenilemede (tecdit) din hakkındaki yanlış anlamalar tashih edilir. Başka bir söyleyişle, reform bidatleri dinin bünyesinde içselleştirme ameliyesini ifade ederken, tecdit bidatleri dinden çıkartma, dini bidatten arındırma anlamına gelir.