Makale

AİLEDE MAHREMİYETİN EROZYONU SOSYAL MEDYA VE SINIR İHLALLERİ

AİLEDE MAHREMİYETİN EROZYONU
SOSYAL MEDYA VE SINIR İHLALLERİ

Rabia ÇAKMAK
Psikolog

Mahremiyet, bireyin kendisine ait olan özel alanı koruma hakkı olarak tanımlanabilir. Aile bağlamında ise mahremiyet, bireylerin özel yaşamlarının dış etkenlerden korunması anlamına gelir. (Altun, A., Dijital Mahremiyet ve Yeni Medya, Ankara: Bilgi Yayınevi, 2019.) Aile mahremiyeti, bireylerin güven duygusunu desteklerken aynı zamanda aile içi bağlılığı da güçlendirmektedir. Fiziksel sınırların ötesinde, duygusal ve dijital mahremiyet de bireyler arası güvenin temel taşıdır. Mahremiyet, sadece fiziksel değil, aynı zamanda dijital sınırların da korunmasını gerektirir. Aile ise bu mahremiyetin en yoğun yaşandığı, bireyin kişisel sınırlarının şekillendiği ilk toplumsal yapıdır. Ne var ki dijital çağın getirdiği hızlı yaşam ve paylaşım kültürü, ailede mahremiyetin korunmasını her geçen gün daha da zorlaştırmaktadır.
Günümüzde sosyal medya, özel alanların en çok ihlal edildiği mecralardan biri hâline gelmiştir. Sosyal medya, bireylerin özel hayatlarını geniş kitlelerle paylaşmasını teşvik eden bir yapı sunmaktadır. Bu durum, aile bireylerinin birbirlerinin mahremiyet alanlarını farkında olmadan ya da kasıtlı olarak ihlal etmelerine neden olabilmektedir. Aile bireylerinin birbirlerinin rızası olmadan özel anlarını paylaşmaları, eşlerin birbirlerinin dijital hesaplarını denetlemesi ya da çocukların mahremiyetine saygı gösterilmemesi gibi davranışlar, aile bağlarını zedelemekte ve sınır ihlallerini sıradanlaştırmaktadır. Bu tür eylemler, bireyde güvensizlik, değersizlik ve utanma gibi olumsuz duygulara yol açmaktadır.
Ayrıca sosyal medyada popülerlik arayışıyla yapılan paylaşımlar, aile içindeki değerlerin görünürlük uğruna araçsallaştırılmasına neden olmaktadır. Bu süreçte bireyler, sosyal onay alma ihtiyaçlarıyla mahrem alanlarını paylaşmaktan çekinmemekte, hatta bunu sosyal bir norm hâline getirmektedirler. Mahremiyetin bu şekilde araçsallaştırılması aile yapısının dinamiklerine derin zararlar vermektedir.
Bu tür ihlaller, özellikle ergenlik dönemindeki bireylerin kimlik gelişimini ve güven duygusunu olumsuz etkileyebilir. Aile içerisindeki bu denetimsiz paylaşım pratikleri, çocukların sosyal medyayı bir güven aracı yerine gözetim mekanizması olarak algılamalarına yol açabilir. Bu durum özellikle çocuklarda ve gençlerde sosyal kaygı, öfke ve içe kapanma gibi psikolojik sorunlara yol açabilir.
Mahremiyet, Kur’an ve sünnet ışığında da korunması gereken temel bir değerdir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulur: “Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere, geldiğinizi hissettirip (izin alıp) ev sahiplerine selam vermeden girmeyin. Bu davranış sizin için daha hayırlıdır. Düşünüp anlayasınız diye size böyle öğüt veriliyor.” (Nur, 24/27.) Bu ayet, kişinin özel alanına duyulması gereken saygıya da işaret etmektedir. Mahremiyet, aile içi ilişkilerde edep, ölçü ve sınır anlamına gelir.
Özellikle çocukların mahremiyet eğitimi, ailede başlamalıdır. Ebeveynlerin, çocuklarının özel alanlarına izinsiz girmesi, onların kişisel eşyalarını karıştırması ya da özel anlarını sosyal medyada paylaşması, çocuğun mahremiyet bilincini zedelemektedir. Bu durum, ileriki yaşlarda sınırlarını koruyamayan ve başkalarının sınırlarına da saygı göstermeyen bireyler yetişmesine neden olabilir. (Cüceloğlu, Doğan, İnsan ve Davranışı, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2019.)
Benzer şekilde eşler arasında da mahremiyet sınırlarına riayet edilmesi, sağlıklı bir evlilik ilişkisinin olmazsa olmazlarındandır. Hz. Peygamber (s.a.s.), şöyle buyurmuştur: “Kim, başkasının izni olmadan onun gizli hâlini araştırırsa Allah da onun gizli hâlini açığa çıkarır.” (Ebu Davud, Edeb, 37.) Bu hadis, izinsiz gözetlemenin ve şüpheyle yaklaşmanın dinî ve ahlaki boyutuna dikkat çekmektedir. Dijital araçlar üzerinden kontrol edici davranışlar şeffaflık değil, ilişkide baskı ve güvensizlik oluşturmaktadır.
Mahremiyetin ihlali yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda duygusal ve dijital düzeyde de gerçekleşebilir. Eşlerin birbirinin telefonuna izinsiz bakması, çocuğun internet geçmişini izinsiz kontrol etmek, sosyal medyada ailevi sorunları ima eden paylaşımlar yapmak; tümü aile içi güveni zedeleyici eylemlerdir. Modern çağın getirdiği “her şey görünür olmalı” algısı, aileyi koruyan mahrem duvarları inceltmektedir.
Aile mahremiyeti aynı zamanda kul hakkıdır. Her bireyin paylaşmak istediği kadar görünme hakkı vardır. Bu hakka saygı, bireyler arası güveni artırır. Mahremiyetin olmadığı yerde kişi, daima tetikte olur, duygularını bastırır ve zamanla içe kapanabilir. Bu da ilişkilerde samimiyetin yerini mesafeye, güvenin yerini kuşkuya bırakmasına neden olur. (Haluk Yavuzer, Çocuk Psikolojisi, İstanbul: Remzi Kitabevi, 2018.)
Aile içinde mahremiyetin korunması bireylerin psikolojik sağlamlıklarını sürdürebilmeleri açısından kritik bir öneme sahiptir. Bireyin kendine ait bir alanının olması, öz değer duygusunu geliştirirken, sınırların ihlal edilmesi bu duygunun zedelenmesine neden olabilir. Bu bağlamda sosyal medyanın sunduğu paylaşım kolaylıkları, aile bireylerinin birbirlerinin sınırlarını farkında olmadan aşmalarına sebep olabilmektedir.
Mahremiyetin korunabilmesi için aile içinde dijital medya kullanımı konusunda açık iletişim kanallarının kurulması gerekmektedir. Aile üyeleri, birbirlerinin mahremiyet sınırlarına saygı göstermeli ve dijital içerik paylaşımı öncesinde karşılıklı rıza alınmalıdır. Ayrıca çocuklara etik değerleri öğretmek hedeflenerek bir dijital okuryazarlık eğitimi verilmeli, mahremiyet bilinci küçük yaşlardan itibaren geliştirilmelidir. Mahremiyetin sadece bir hak değil aynı zamanda bir sorumluluk olduğu bilinci, aile bireyleri arasında yaygınlaştırılmalıdır. Bu bağlamda ebeveynlerin rol model olması, çocukların dijital ortamlarda daha bilinçli hareket etmelerini sağlayacaktır.
Sonuç olarak dijital çağın getirdiği sosyal medya alışkanlıkları, aile içindeki mahremiyet sınırlarını ciddi biçimde tehdit etmektedir. Aile içinde güven, edep ve saygı temelli ilişkilerin sürdürülebilmesi için mahremiyet bilincinin yeniden inşa edilmesi gereklidir. Çocuklara mahremiyetin değeri öğretilmeli, eşler arasında sınır ihlallerine karşı karşılıklı hassasiyet geliştirilmelidir. Çünkü mahremiyet, sadece bireysel bir hak değil; aynı zamanda aileyi koruyan manevi bir kalkandır.