ÇOCUKLARA ALLAH’I (C.C.)
NASIL ANLATALIM?
Prof. Dr. İbrahim Hilmi KARSLI
DİB Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı
Din eğitiminin en temel konusu, Allah Teâlâ’nın insanlara tanıtılması ve O’nunla gönül ve akıl düzeyinde güçlü bağların kurulmasıdır. Çünkü inanç, ibadet, ahlak ve sosyal hayatla ilgili diğer bütün konular böyle bir temele dayanır ve buradan beslenir. Bu sebeple yaklaşık dört yaşından on iki yaşlarına kadar, duygusal ve zihinsel gelişim basamakları dikkate alınarak Allah bilgisi ve sevgisinin aşamalı bir şekilde ilmî yöntemlerle çocuğa verilmesi oldukça önemlidir.
Çocuğa Allah Teâlâ’nın tanıtılması, O’nunla ilgili sorduğu sorulara cevap verilmesi ve O’nunla manevi bir bağ kurması, Kur’an kursu faaliyetlerinin, okulun ve ailenin görevlerinin başında gelir. Dört beş yaşları, dinî duygu ve yönelişlerin oluşmaya başladığı önemli bir zaman dilimidir. Bu aşamada Allah’ın her şeyi bildiği ve gördüğü, bütün iyilik ve güzelliklerin kaynağı, bir isminin de “vedûd” yani merhamet ve sevgisinin çok olduğu, bu sebeple çocukları sevdiği konuları örneklerle anlatılır. Bu tür bir eğitim, çocuğun gönül dünyasında Allah’a karşı sevgi duygusunun oluşmasında, dolayısıyla O’na yaklaşma arzusunda etkili olacaktır.
İnsan tabiatı itibarıyla korkulardan uzaklaşmak ve güven içerisinde yaşamak ister. Çocuğun din eğitiminde de bu iki duygunun gelişme aşamalarına göre dengeli bir şekilde yönlendirilmesi önemlidir. Bu bakımdan Allah inancının çocuğu korkutma ve terbiye etme aracı olarak kullanılması doğru değildir. “Allah yakar,” “Allah çarpar” gibi sakındırma ve disiplin sağlama amaçlı cümleler, Allah ile korkutmanın tipik örnekleridir. Erken dönemlerde bu tür ifadelerle karşılaşan çocuk, muhtemelen hayatının sonraki aşamalarında sadece korkulan bir Allah tasavvurunu devam ettirecektir. Dolayısıyla O’nun koruması, kayırması ve sevgisini, inancının bir parçası haline getirmede zorluk çekecektir. Ancak sekiz dokuz yaşlarından itibaren Allah Teâlâ’nın, kötü insanları, haksızlık yapanları cezalandıracağı anlatılır.
Çocuk, bebeklik döneminden itibaren güvenle ve huzurla yaslanacağı bir kucak arar. Çünkü onun kendisini koruma noktasında birtakım korku ve kaygıları vardır. Aslında bu, genel manada insan psikolojisinin bir gerçekliğidir. Dolayısıyla bundan hareketle Allah’a inanç eğitimi de, O’nun koruyan, kayıran, kısaca güven veren sıfatlarıyla yapılır. Bu bağlamda Yüce Yaradan’ın melekleri görevlendirdiği konuları da işlenir. Diğer taraftan çocuklar, dört beş yaşlarında benmerkezci bir yaklaşımla her şeyin kendileri için var olduğunu düşünürler. İşte bu dönem de bir fırsat olarak değerlendirilir ve Allah’ın kendileri için eşsiz nimetler hazırladığı konuları onlara anlatılır.
Erken çocukluk döneminde yüceliğin ve gücün sembolü Allah lafzının çocuğun çevresinde tekrarlanması, O’nunla ilgili dinî bir bağın kurulması açısından önemlidir. Bu noktada Allah’ın merhameti ve koruması temalarının, ev ve eğitim ortamlarında, dualarda ve ilahilerde işlenmesi, sevgiyle sığınılacak ve yardımı istenecek bir Allah inancının oluşmasında katkı sağlar. Böylece kendisini seven, merhametiyle kucaklayan, koruyan ve gözeten bir Allah tasavvuru çocuğun inancında gittikçe yerleşir. Bu, Kur’an, ezan, cami, cuma, bayram değerleriyle de birleşerek gittikçe gelişir. Bu bağlamda çocuk dinî sembol ve kavramlarla ne kadar fazla yüzleşirse, merakı o denli artar, sorular sorar, dolayısıyla dinî hayatla ilgili dağarcığı gittikçe zenginleşir. Bu bağlamda şu da önemlidir: Çocuğun içerisinde bulunduğu değişik ortamların ona verilecek değerler konusunda uyumlu olmaları önemlidir. Çünkü arkadaş, kurs, okul ve medya birbiriyle çelişirse, eğitimden istenilen sonucun alınması zorlaşır.
Çocuğun Allah’ın merhamet ve koruma sıfatlarının özümsenmesinde, anne babanın, çocuğa olan sevgisi ve koruması önemli bir zemin oluşturur. Çünkü çocuklar, daha ilk andan itibaren anne babanın kendi üzerlerine nasıl titrediğini bizzat yaşamaktadır. İşte bu noktada “Rabbim! Onlar nasıl küçüklükte beni şefkatle eğitip yetiştirdilerse şimdi sen de onlara merhamet göster.”(İsra 17/24.) duasını onlara öğretmek isabetli olur. Ailede yaşanan sevgi ve şefkat tecrübesinden hareketle Kur’an’da yer alan Allah’ın sıfatlarından veli, rahman, rahim vb. ilgili birçok kavram ve konu, çocuğun anlayacağı şekilde örneklerle anlatılır. Hatta Allah’ın iyi, gayretli kullarını sevdiği, onlarla beraber olduğu, onları desteklediği konularıyla ilgili ayet mealleri kendilerine ezberletilir. Yine çocuğun yaptığı kusurlar karşısında anne babanın affetmesinin öneminden hareketle Allah’ın affediciliği konuları işlenir.
Çocuğun, Allah’ın kudretini tanımasında, rüzgârdan yağmura, kara; canlıların yaratılması, büyüyüp gelişmesinden ekinlerin, sebzelerin ve meyvelerin oluşmasına kadar bütün varlık âlemi çok önemli veriler sağlar. Bunlar iyi değerlendirildiğinde, çocuk artık bütün varlıkları kontrolünde bulunduran, onlara müdahil olan eşsiz bir kudretin her yönüyle evreni ve kendisini kuşattığını hisseder. Fıtri olarak yapısında bulunan Allah’a inanma eğilimi, bütün varlıkların da şahitliği ile yeni bir anlam ve zenginlik kazanır. İşte bu noktada çocuk, Allah’a yönelme, O’na sığınma ve yardımını isteme eğilimleri gösterir.
Çocuğun zihinsel olgunluğuna bağlı olarak, Kur’an’ın da metodu olan, bilinen ve yaşanan tecrübelerden hareket edilmesi önemlidir. Burada eserden müessire veya görünenden görünmeyene gitmek esastır. Mesela ağaç, bitki, meyve, güneş, şimşek, gök gürültüsü, yağmur, toprak, canlılar vb. varlıklar üzerinde düşünme alıştırmaları yapılır. Bunların yaratılış hikmetleri, aralarındaki uyum, insanın hayatı açısından önemleri üzerinde durulur. Buradan hareketle Allah’ın isim ve fiilleriyle irtibatlar kurulur. Mesela doğan, büyüyen bir hayvan yavrusu, toprağa atılan bir tohumun filiz vermesi, daldaki çiçeğin meyve haline gelmesi vb. örnekler işlenir. Tabii ki gerek hoca gerekse ebeveynin de bu konularda bilgi sahibi olması lazımdır.
Böylece tabiattaki oluşumların bizzat çocuk tarafından gözlemlenmesi sağlanır. Bütün bunlar, durup dururken olmayacağına göre, bu oluşumların arkasındaki asıl güç ve kaynak yani Yüce Yaradan çocuğa hatırlatılır. Tabii yaratılışla ilgili bu konuların, doğal ortamlarda yani gerektiğinde çocuğun bizzat hocasının rehberliğinde gözlemler yapabileceği birtakım bitki, çiçek ve hayvan türlerinin bulunduğu bir mekânda veya zengin görsel ve dijital materyallerle desteklenen bir sınıfta işlenmesi önemlidir.
Bu süreçte çocuğa, insanlar tarafından belirli amaçlar doğrultusunda inşa edilen birçok olgudan hareketle evrendeki olayların da sebepsiz ve amaçsız olmadığı, aksine Allah’ın yaratmadaki eşsizliği ve çeşitliliği, bunların kendisine ne büyük ikram ve armağanlar olduğu, Yaradan’ın her konuda kendisini ve iyiliğini düşündüğü konuları örneklerle anlatılır. Bu metotla Allah’ın tanıtılması, dört beş yaşlardaki somut ilah arayışından bütün varlıkların ardında yaratıp yaşatan, kullarını seven ve her daim onların yanında olan soyut, duyularla idrak edilmeyen İlah inancına da bir geçiş yapılır.
Diğer taraftan aile ortamında yapılan samimi ibadet ve dualar, sesli Kur’an tilavetleri ve bunların huşu içerisinde dinlenmesi, cami ibadetlerine katılma, fakirlere yardım, hastaları ziyaret; işte bütün bunlar da çocuktaki Allah sevgisini destekleyen, dinî duyguları zenginleştiren amellerdir. Hele ailece yapılan bir umre ziyaretine çocuğun da katılması, oradaki yoğun dinî atmosfer ve sembollerle tanışması, onun hem Allah’a yakınlaşması hem de mazlumların, yetimlerin ve çocukların sevgilisi ve koruyucusu Hz. Peygamber’i yakından tanıması açısından ayrı bir önem taşır. Yine Allah’ın doğru, iyi ve güzelin kaynağı olarak tanıtılmasında, gönderdiği peygamberlerin yeryüzünde hep kötülere karşı iyilerin yanında yer aldıklarını ve sonunda da zafer elde ettiklerini anlatan kıssalardan da istifade edilir.
Diğer taraftan çocuğa kendi vücudundaki mucizevi sistemleri örneklerle anlatmak, onun Allah’a daha bir yaklaşmasına sebep olacaktır. Çünkü bunların işlevlerini görmemesi onun hayatının ciddi zafiyetlere uğraması hatta sonlanmasına sebep olacaktır. Beynin ve kalbin çalışması, gözün görmesi, kemikler ve eklemlerin hareket etmesi, kanın vücutta dolaşması, seslerin duyulması, koku ve tadın hissedilmesi, solunumun devam etmesi, insanın hayatını borçlu olduğu biyolojik aktivitelerin belli başlılarıdır. Hayatın kusursuz devamı açısından bütün bu konular örneklerle ve ilgili materyallerle çocuğa anlatılır. Yine hayvanlar âlemi çocuğun ilgisini çektiği için, onların yaratılması ve canlılıklarını sürdürmeleriyle ilgili sayısız hikmet ve inceliklerle ilgili çocuklara birçok bilgi verilebilir.
Yüce Allah, görme, işitme, düşünme duyularını alsa, su kaynaklarını kurutsa, O’ndan başka bunları verecek hiçbir ilah var mıdır, diye insana sorar. Yine neden yaratıldığınıza ve yediklerinize içtiklerinize bakmaz mısınız, der. Anne rahminde ceninin değişim ve oluşumu üzerine düşünmeye davet eder. Deveden ve çeşit çeşit hayvan türlerinden bahsedilir, onlar üzerinde düşünmeye insan çağrılır (Tur, 52/35; En’am, 6/46; Mülk, 67/30; Tarık, 86/5; Abese, 80/24; Müminun, 23/14; Fatır, 35/28.). Bunlarla ilgili çeşitli örnekler, görsel ve dijital materyallerden de istifade ederek gelişim seviyelerine göre çocuklara anlatılır.
Bu bağlamda birçok konu işlenebilir. Mesela beyin, insan farkında olsun veya olmasın, durmadan dinlenmeden çalışır. Aksi takdirde insan, düşünme, öğrenme, beslenme, hareket etme vb. hiçbir aktiviteyi gerçekleştiremez. Çünkü beyin, insan vücudunun komuta merkezidir. Ama onun da bir yaratıcısı ve yöneticisi vardır ki o da Allah’tan başkası değildir. Bir anlığına Allah’ın bu yardımı kesmesi, insan hayatının felce uğraması veya sonlanması demektir. Zaten insanın ölümüyle beyin denen et parçası, kafatasındaki varlığını sürdürür. Ancak işlevi bitirildiği için hiçbir işe yaramaz. Demek ki, vücut insan iradesi dışında kurulmuş bir saat gibi ömür boyu çalışır. Böylece her daim Allah, merhametiyle insanı korumaya, rahmetiyle bol bol nimetlerinden ona bağışlamaya devam eder.
Ayette insana gözünü, kulağını ve aklını Allah’ın alması hâlinde hiçbir ilahın bunları geri getirmeye gücünün yetmeyeceği anlatılır. (En’am, 6/46.) Bu bağlamda mesela gökyüzünün ve denizin mavisini, yeşile bürünmüş bir çayırı, çiçeklerle donanmış bir bahçeyi, ışıl ışıl her tarafı aydınlatan güneşi, hiçbir canlıyı, anne baba, evlat da dâhil hiçbir güzel yüzü görememenin ne ürkütücü bir şey olduğu konusunda çocuk düşünmeye teşvik edilir. Gözün olmaması hâlinde, bir ömür boyu karanlıklar içinde yaşamanın ne büyük bir mahrumiyet olduğu ona hatırlatılır. Benzeri örnekleri çoğaltmak, böylece çocukları tefekküre çağırmak, sahip oldukları eşsiz organların kıymetini onlara hatırlatmak, dolayısıyla Allah’ın kendilerine ne kadar şefkatli olduğunu onlara anlatmak, din eğitiminde etkili metotlardan biridir.