EVLİLİKTE SAĞLIKLI BAĞLANMA VE BAĞIMSIZLIK DENGESİ
Büşra BOZKURT
Psikolog
Kadın ve erkek, birbirlerine bağlılık sözü vererek evlilik kurumuna adımlarını atarlar. Evliliğin temelini oluşturan bu bağ, sağlıklı bir ilişkinin de temelini oluşturur. Bir binanın temelinin sağlam olması binayı güvenli hâle getirdiği gibi evliliğin sağlam olması da eşler arasındaki bağın sağlamlığına bağlıdır. Fakat evliliklerin arkasında aslında sadece iki yetişkin birey yoktur. İki bebek, iki çocuk, iki ergen vardır. Bizimle beraber evliliğimizi sürdüren bu çocuk yanımız, düşünce ve duygu dünyamızı derinden etkiler ve evliliğimizin temelini oluşturan bağın dengesini bozabilir. Bazen ilişkilerimizde “Ben onsuz yapamam.” diye düşünüp eşimize bağımlı hâle geliriz. Bazen eşimizi -cismen yanımızda olmasına rağmen- yokmuş gibi hissederiz. Bazen kavgalarımızda aklımıza “Acaba terk edilir miyim?” korkusu gelir veya bazen eşimiz telefonlarımızı açmadığında zihnimizde güvensizlik kaynaklı senaryolar oluşur. Hadi gelin sizinle geçmişimize yolculuğa çıkalım ve bu duygularınızın aslında yetişkin siz ile ilgili değil çocuk siz ile ilgili olduğunu görelim.
Bağlanma
İnsanoğlunun temel ihtiyaçlarından biri, yaşadığı dönemlerde etrafındaki kişiye yakın bağ kurmasıdır. Bu, insanın kendini güvende hissetmesi ve çevresine uyum sağlayabilmesi için önemlidir. Anne karnında güvende olan bebek dünyaya geldiğinde hayatta kalmak ile ilgili tedirginlik yaşar. Kendisini tekrar anne karnındaki gibi güvende hissetmek isteyerek bir ilişki biçimi arar. Aslında insanın dünyaya geldiği andan itibaren ilk ihtiyacıdır bağ kurma. Bağlanmayla hikâyesi böyle başlayan bebeğin arkadaşlarıyla, öğretmenleriyle, eşiyle ve kendi çocuklarıyla kuracağı tüm ilişkiler, hikâyenin başında ebeveynleriyle kurduğu bağa göre şekillenir. Yani birincil bakım veren ile kurulmaya başlanan bu bağ ileride kuracağınız ilişkilerdeki tutum ve davranışlarınızın ana belirleyicisi olur.
Güvenli Bağlanma
Bağlanma teorisi kurucusu olan Bowly’e göre iki tür bağlanma vardır: Güvenli ve güvensiz bağlanma. Çocukluk döneminde güvenli bağ kurmuş kişiler sağlıklı iletişim becerilerine sahiptir, duygularını düzenleyebilir ve ihtiyaç duyduğunda destek arayabilir. Başkalarıyla beraber olmaktan da yalnızlıktan da rahatsız olmaz. Bu bağlanma stiline sahip kişiler evliliklerinde ilişkilerini sağlıklı yönetebilme becerilerine sahiptir. Eşine rahatlıkla güven duyar, aynı zamanda sınırlarını net bir şekilde çizebilir. Kontrol edilemez bir kıskançlık ve güven problemi yaşamazlar. Kendilerini sevgiye layık görürler çünkü çocukluğunda ebeveynleri tarafında tutarlı ve güvenli bir ortamda sevildiklerini hissederek büyütülmüşlerdir, bu sebeple olumlu benlik algısına sahiptirler.
Güvensiz Bağlanma
Güvensiz bağlanma ise iki stilden oluşur: Kaygılı ve kaçıngan bağlanma. Kaygılı bağlanma stiline sahip kişilerde gördüğümüz en belirgin duygu “terk edilme”dir. Bebeklik döneminde ihtiyaçları tutarsız ve istikrarsız bir şekilde karşılanan kişiler olumsuz benlik algısından dolayı kendilerini terk edilmeye, reddedilmeye layık görürler. İlişkilerinde yaşadıkları temel problemler bu korkunun yansımasından doğar. Bu bağlanma stiline sahip kişilerin evliliklerinin temelinde yoğun korkular yatar. Eşlerinin yaptığı her davranışı onu terk edeceği, reddedeceği, sevmeyeceği şeklinde yorumlarlar. İlişkilerinde bağımlı olma özelliği taşırlar. Eşleri uzaktayken endişeli hisseder, istediği şekilde yakınında değilse eşini manipüle edecek davranışlar sergilerler. Eşlerinin onu sevdiğine bir türlü ikna olmaz, sık sık sorgularlar.
Kaçıngan bağlanan bireyler ise bebeklik döneminde ihmal edilmiş, ebeveynleri tarafından görülmemiş, duyulmamış, ihtiyaçları giderilmemiştir. Bu tutumla yetişen birey, çocukken kimsenin yardımına ve desteğine ihtiyaç duymamak için güçlü bir bağımsızlık duygusunu benimser. Bu bağlanma stiline sahip kişiler genellikle evlenmemeyi tercih ederler çünkü ciddi ve yakın ilişkilerden kaçarlar. Yakın ilişki kurduklarında sanki özgürlüklerini, bağımsızlıklarını kaybedecek gibi hissederler. Duygusal farkındalıkları düşüktür. Duygularını yok sayarlar, bastırırlar. Kendi duygularına da başkasının duygularına da kayıtsızdırlar.
Evliliklerde Sağlıklı Bağlanma
İlişkilerde gözlemlediğimiz en büyük problemlerden biri, bir eşin diğerine bağımlı olarak yaşamasıdır. Bağımlılık, genellikle kaygılı bağlanan kişilerde meydana gelen bir durumdur. Çocukluk döneminde ebeveyninin onayını alamamış, psikolojik veya fizyolojik ihtiyaçları tutarlı bir şekilde giderilememiş çocuk, ebeveynlerine bağımlı hâle geldiği gibi ilişkilerinde de bağımlı olma potansiyeli taşır. Evlilikte bağın öneminden bahsettik fakat bu bağlılık, bağımlılık hâline geldiğinde büyük problemleri de beraberinde getirir. Bağımlı olan kişi tüm duygusal ihtiyaçlarını yalnızca eşinden karşılamaya çalışır. Bu sebeple eşinin onayını almak için onun tüm isteklerini öncelikli hâle getirir. Bu durumda kişi öz saygısını ve bağımsızlığını kaybedebilir.
Evliliklerde yaşanan bir diğer problem ise dengesi olmayan bağımsızlıktır. Bu durum daha çok kaçıngan bağlanan kişilerde görülür. Kaçıngan bağlanan eş için uzun vadeli ilişki yaşamak zordur. Eşine karşı bağ oluşturmaktan kaçan bu kişi genellikle evliliğinde varken yokluğu tercih eder. Bağımsızlığı o kadar önemlidir ki en ufak sınır ihlalini tehdit olarak algılar. Bu sebeple eşine karşı sert, aşılamaz sınır çizer.
Evlilikte olması gereken bağlanma güvenli bağlanmadır. Birbirlerine güvenli bağlanan çiftler kirpiler gibidir. İç içe olup dikenleriyle birbirlerine zarar vermeyecek kadar uzak, birbirlerini ısıtacak kadar yakın olurlar.
Sağlıklı evliliği bir cümle ile tanımlamak gerekseydi şu cümleyi seçerdim: “Ben”leri kaybetmeden “biz” olabilmek. Ancak bu, o kadar da kolay elde edilecek bir durum değil. Benliğimi kaybetmemem için öncelikle benliğimin farkında olmam gerekir. Benliğimin farkında olmam ise “Fark ettim bitti.” denilecek bir yol değildir. Son nefesine kadar değişim, dönüşüm içinde olan insanın hayat yolculuğunda anbean değişme potansiyeline sahip benliğini fark ettiği an, değişimin başladığı an olacaktır. Bizler bebekken ebeveynlerimizle güvenli bağlanma yaşamadıysak bunu yetişkin hâlimizle değiştirme gücüne sahibiz. İlk doğumumuzda bağlanma konusunda pasif taraftık ama evliliğimizi yeniden doğma fırsatına çevirip bağlanmamızı güvenli hâle getirebiliriz.
Güvenli Bağlanmayı Oluşturmak İçin Çiftlere Öneriler
Benliğinizin Farkında Olun: İlişkide ihtiyaçların karşılanması çok önemlidir. İhtiyaçlarımın karşılanması için öncelikle kendi ihtiyaçlarımın farkında olmam gerekir. Örneğin bazı insanlar sevgisini sözcüklerle duymak isterken bazıları için davranış önemlidir. Bireysel olarak ihtiyaç duyduğum şeyleri fark edip eşime söylemem gerekir. Aynı zamanda eşimin benden beklentisi, ihtiyaçları neler? Bunları öğrenmek ve bu ihtiyaçları karşılamak benim evliliğimdeki sorumluluğum.
Açık ve Net Olun: Güvenli bağlanan kişiler kendinden, düşüncelerinden, duygularından emindirler. Bunları eşine karşı dile getirmekte zorlanmazlar. İlişkilerde genellikle yaptığımız hata, zihin okuma olur. Yerinde, doğru bir üslupla açıkça kendinizi ifade etmeniz ilişkinizde çok yol almanızı sağlayacaktır.
Beraber Kaliteli Vakit Geçirin: Güvenli bağlanan çiftler, birlikte kaliteli vakit geçirdikleri zaman dilimine sahiptirler. Kaliteli zaman dilimini zihninizde zorlaştırmayın. Orada olmaktan mutlu olduğumuz her an dilimi kalitelidir. Birlikte bir şeyler izlemek, çay-kahve içmek, sohbet etmek olabilir. Bu vakti bir rutine dönüştürebilirsiniz. Sabah kahvaltıları, akşam yemekleri, yemekten sonraki boş zaman dilimleri eşimizle birbirimize zaman ayırmak için fırsat. Eşimizle beraber geleceğimizi düşünerek kenara bütçe ayırdığımız gibi, birbirimize günde 15 dk. bile olsa zaman ayırmak duygusal bankamıza yatırım olacaktır. İleride yaşadığımız problemlerde bu bankanın bize çok faydası olacaktır.
Şunu unutmayalım ki değişim bizde başlar. Ben; algımı, bakış açımı, kendimi değiştirdiğimde eşim, çocuklarım, annem, babam tüm dünyam değişecektir. O hâlde değişim için şu an tam zamanı. Şimdi değişirsem geçmişim de geleceğim de değişecektir.