GÖNLÜN KESİN İNANDI İSE AKLINI SAKİN TUT
Gülşen ÜNÜVAR
Dinle Gönlüm!
Buralarda mevsimin güzden çıkıp kara kışa döndüğü vakitlerde ıssıza döner insanın da gönlü. Bundan sebeptir sana gönlüm diye hitap etmek istedim. Gönlümden gönlüne selam olsun evlat. İhtiyar kişinin gönlüne ıssızlık çökmeyegörsün; çok düşünür, az konuşur, uykuya zor dalar. Ben de yazarak bu illete kafa tutma niyetindeyim. Hele senin gibi bir dinleyenim, bekleyenim olduğunu bilmek beni daha da şevke getiriyor.
Bilirim sendeki gönlün güzelliğini, halisliğini de ondan böyle konuşurum. Bilmek yerine hissederim desem zannımca daha doğru olacak. Oralardan buralara ılık bir esinti gibi çıkar gelir; merakın mı desem, alakan mı desem, ataya vefan mı desem. Hürmet getirir o esinti bana, dedesini ziyarete giden bir torun hürmeti. Atasını dualarından eksik etmeyen evladın samimi teşekkürü gibi. İşte o vakit içimdeki ıssızlık bir nebze de olsa kalabalığa döner. Bayram yeri olur gönül otağım. Fakat tamamen geçmez evlat. Bil ki insan gönlü o ıssızlığı kökünden kazıyıp hepten atamaz. Beşerin içi dışı endişedir çünkü. Tepenin birini aşsa bir diğeri gelir ardından. Onu da hak etse sayısı belli olmayan nice dağlar çıkar karşısına.
Diyeceğim odur ki insanoğlunun ne endişesi biter ne tasası ne de gamı. Lakin gönül denen terazi tüm bu açmazları dengeler. Nasıl mı? İnanarak! Güvenerek! Gönlüne güven evlat. O seni yarı yolda koymaz, inancını boşa çıkarmaz, zoru kolaya döndürür de seni mahcup etmez. Fakat bu iş öyle düşündüğün kadar kolay değildir. İnsan var gönlüyle konuşmasını bilmez, insan var gönlüne danışmadan işe girişmez. Gönlünü tanıman gerek ilk evvel. Aklım var benim, öncelik her daim onundur dersen olmaz. Aklınla düşün elbette ancak gönlüne danışmadan karar eyleme.
Akıl, ele avuca sığmayan tay gibidir. Hızlı koşar, çevik hareket eder, bazen öyle heybetlenir ki ta dünyanın öteki ucuna gidecek gücü varmışçasına coşar. Yeleleri ile rüzgâra kafa tutar, kuyruğuyla nehirleri yarar, toynakları toprağı çivi gibi deler. Bu gücü her tay hisseder. Gönülse hisleri ile kendine yol almaya çalışan bilge bir kısraktır; sakin, duru, temkinli, vakur. Rüzgârı dinleyerek anlamaya çalışan, nehrin akışında huzur arayan, toprağa karnını yaslayan hürmetkâr bir at.
Velhasılıkelam, endişesiz hiçbir canlı yoktur dünya yüzünde. Endişeni yönetmekse senin elinde; akılsa akıl, gönülse gönül. Gönlün kesin inandı ise aklını sakin tut* Aklınla yol almak dilersen gönlünü uyut. Her iki atı aynı anda yönetmen çok zor. Bu hem seni yorar hem atları.
Demesi, söylemesi kolay, bilirim evlat. Nasihat dediğin iki satıra sığdırılır ama iş uygulamaya, duyduğunu anlamaya gelince değişir. Bazen yıllarını alır duyduğun bir cümleyi idrak etmek. Daha şanssızları da var, bir ömrü geçirip de zerre anlam çıkaramayanlar mesela. Bu mevzu bana bir enstrümanı çağrıştırır; upuzun bir kamıştır bu, ben diyeyim bir kol boyu, sen de iki. Dokuz boğumdur olmuşu, yedi de deliği var. Bir üflesen dünyalar yankılandı da kulağına en zarif tını geldi zannedersin. Öyle derin, öyle hafif, öyle içten. Ama maharet üflemekte, küçük de olsa bir ses verebilmekte. Derler ki öyle herkese ses vermezmiş bu kamış. Her üfleyen amacına nail olamazmış. Yıllarca çalışıp uğraşıp nefes yorup da bir gık sesi alamayanların sayısı epeyceymiş. Kimisi de varmış ki ilk üfleyişte, ilk nefes verişte kamışla hemhâl olurmuş da ömürlük yâren kalırlarmış. Gönlün gönle akması olarak da yorumlanırmış bu yârenlik. Gönlünün dilinden anlayan, gönlüne danışan muradına erermiş böyle böyle.
Ben çok dinledim bu kamışın sedasını ama hiç üflemeye yeltenmedim evlat. Zira gönlüm dinlemekten yana durur. İşittiğim davudi sesin bende bıraktığı tesir nice nefeslere, nice seslere bedeldir. Zannetme ki huşu içinde dinleyen bir benim; kurtlar, kuşlar, beşiğinde yatan yavrular, sular, ırmaklar ve dağlar taşlar…
Pay çıkarmayı bildikten sonra bir kamış bile sana neler neler söylüyor, görüyor musun? Gönül rahatlığı ve gönül dili üzerine ne çok şey söylendi, ne çok şey yazıldı bir bilsen. Bunca âlim, bunca bilge bir yol yöntem bulamamış mı? Bulmuştur elbet. Ama yol, kişinin kendi yolu; gönül, kişinin kendi gönlü. Benim vazifem kendi yaşantımda elde ettiğim tecrübeleri siz yeni nesle aktarmak; kırmadan, yormadan, zorlamadan.
Umut ederim ki sen de kendi gönlünü hoş tutasın. Gönül dediğin, kişiye en vefakâr dost. Gönül dediğin, bazen ta dağlar ardında seni beklediğinden emin olduğun yâr. Bazen, sağ elini sol göğsünün üzerine koyduğunda hissettiğin duygu; kâh yakın kâh ırak.
Mektubumu sonlandırmadan evvel gözlerinden öper, gönlünle sulh dilerim. Selametle…
*Kutadgu Bilig