Makale

İNSAN KALBİNDEN BOZULUR

İNSAN
KALBİNDEN
BOZULUR
Abdurrahman AKBAŞ
DİB Başkanlık Müşavir

Kendine iyi bak çünkü insan kendine iyi bakmakla mükelleftir.

İnsan, mükerrem bir canlıdır. Allah, onu en güzel surette yaratmış; akıl, irade, duygu, düşünce ve vicdan gibi değerlerle donatmış; sayısız imkân ve nimeti onun emrine amade kılmıştır. Maddi ve manevi boyutuyla insan, yeryüzünün en seçkin misafiridir. Muayyen bir vakte kadar kalacağı bu konakta incinmeden ve incitmeden, onur ve haysiyetle yaşama sorumluluğu, sahip olduğu kabiliyetler sebebiyle en fazla da insana yaraşır. İnsan böyle bir sorumluluk bilinciyle hareket ederek her şeyi yerli yerinde, belli bir dengede kullandığında tavır ve davranışları, yaratılış gayesine uygun olarak şekillenecek ve bunun neticesinde dünyada huzur ve selamete, ahirette ebedî saadete nail olacaktır.

Bu noktada kalp, insanın hem maddi hem de manevi tarafını temsil eden önemli bir denge unsurudur. Canlılığı sağlayan anatomik gerçekliğinin ötesinde, söz, tutum ve davranışlara yön veren rolüyle kalp, beden ülkesinin karargâhıdır. Doğru ile yanlışın, güzel ile çirkinin, iyi ile kötünün ayrıştığı bir şuur, idrak ve vicdan otağı; sezgi, duygu ve irade merkezidir. İman, takva, merhamet, sevgi, şefkat, letafet, huzur, güven, cesaret gibi değerler kalpte karar kılar. İyilik ve güzellikler kalpten neşet eder. Ancak, insanın iyi yanını sömüren ve onu kötürümleştiren kin, nefret, haset, kibir, gösteriş, bencillik gibi olumsuz hasletler de kalbin ürünüdür.

Her iş önce kalpte filizlenir. Bütün ameller, kalpteki niyetle başlar, niyete göre yön, anlam ve değer kazanır. Amelin niteliği, niyetin nev’ine bağlıdır. Niyet özdür, tohumdur. Öncelikle onun arı duru tutulması, çürük tohumlardan kalbin arındırılması gerekir. Zira insanın kalbinde baş gösteren bir hâl, zamanla bütün bünyeyi saracak, kişinin duygu ve düşüncelerine, tavır ve davranışlarına o doğrultuda yön verecektir. Bu durumda kalp iyi olma hâlini muhafaza ettiğinde insan bütün boyutlarıyla iyileşme, kalp bozulma eğilimi gösterdiğinde de insan her alanda yozlaşma süreci içine girecektir. “Dikkat edin! Vücutta öyle bir et parçası vardır ki o, iyi olursa bütün vücut iyi olur; o bozulursa bütün vücut bozulur. Bilin ki! O, kalptir.” (Buhari, İman, 39.) nebevi ikazı, bu hakikate dikkat çekmektedir.

Kalp, değişken bir yapıya sahiptir, çok hızlı ve sürekli bir değişim hâlindedir. Ona “kalp” denmesi de bu yüzdendir. Hz. Peygamber’in ifadesiyle “Kalbin misali çöldeki bir ağacın üzerinde asılı kalan kuş tüyünün misali gibidir. Rüzgâr onu bir oraya bir buraya savurur.” (İbn Hanbel, Müsned, IV, 40.) Savrulup değişebilen kalbi, ihlas ve samimiyet, hidayet ve istikamet üzere sabit tutacak tedbirlere ihtiyaç vardır. Kalp bir kez ihmal edilmeye dursun, hemen bozulmaya yüz tutar, manevi hastalıklara düçar olur. O vakit insan, hakikati görme yetisini kaybedip doğru ile yanlışı, iyi ile kötüyü ayırt edemez duruma düşer. Böylece nefsine, heva ve hevesine tabi olup zulme meyleder. İnsanın ruhsal, duygusal ve ahlaki yönünü kapsayan merkezî konumuyla kalp bozulduğunda insan yozlaşıp ziyan olur. Bu durumun müsebbibi de insanın kendisinden başkası değildir. Kur’an’ın beyanıyla “Hayır hayır! Doğrusu onların kazanmakta oldukları kalplerini paslandırmıştır.” (Mutaffifin, 83/14.)

Öte yandan kalbin bozulması, bireyde yozlaşma olarak tebarüz etse de sadece onunla sınırlı kalmaz, toplumsal bozulmayı, çürümeyi, güvensizliği ve huzursuzluğu da beraberinde getirir. Çünkü toplumsal değişim ve dönüşüm bireyden başlar. Kin, nefret, bencillik gibi duygularla kalbi perdelenmiş, ihtiraslarına yenik düşüp adalet ve merhamet duygusunu yitirmiş, çıkar peşinde koşmayı hayat tarzı olarak benimsemiş bireylerden oluşan bir toplumda huzurdan, güvenden söz edilebilir mi?... Nitekim insanı bir kasırga gibi oradan oraya savuran çokluk yarışının kalpleri alabildiğine perdelediği modern çağda insanlık, uzun zamandır huzur ve güven iklimine hasretle yaşamaktadır.

İletişim imkânlarının gelişmesiyle birlikte etkileşimin küresel boyutta ve yoğun bir şekilde yaşandığı günümüzde kalpler, ihmal edilmenin ötesinde âdeta kuşatılmış durumdadır. Bilhassa yeni medya üzerinden gün boyu gereksiz enformasyona maruz kalan, tüketim çılgınlığına tutulmuş dünyanın ayartıcı teklifleriyle sağduyusunu kaybeden, rol model olarak sunulan yapay hayatlar karşısında yetersizlik hissiyle ezilen kalpler, maalesef bugün yorgun düşmüştür. Bu yorgunluk, insanı günbegün kendinden uzaklaştırmakta ve onun hakikatle arasındaki bağı gitgide inceltip zayıflatmaktadır.

Bugün bilgi, bilim ve teknoloji alanında ulaşılan imkânlar insanlık adına bir başarı gibi görülse de gelinen noktada aynı faktörler sebebiyle insan, kendi iç dünyasıyla iletişim kurma kabiliyetini kaybetmek üzeredir. Nevzuhur sorunların hayatı kuşattığı, dünyevileşme temayülünün ruhları çoraklaştırdığı bu sürecin insanlığa vadettiği şey, bireysel hayatta anlamsızlık, aile içinde huzursuzluk ve kalabalıklar içinde yalnızlıktır. Oysa yeryüzünün en seçkin misafiri olan insan, böyle buhranlı bir hayata mahkûm olmamalıdır.

Modern çağın derin buhranlarından kurtulup manevi ve ahlaki açıdan gelişebilmenin, insaniyette kemâl noktasına erişebilmenin yolu da yine kalpten geçmektedir. İnsanın selameti, kalbin selametiyle kaimdir. Bu sebeple en fazla da kalbin üzerine titremelidir insan, onu iyiliklerle sarıp sarmalamalı, kötülüklerden koruyup kollamalıdır. Kalbin safiyetini muhafaza edebilmek için onu her daim tövbe, istiğfar, zikir, şükür ve tefekkürle yoğurmalıdır. Kimi zaman günah, hırs, kin, nefret kimi zaman gösteriş, kibir, cimrilik, haset şeklinde tebarüz eden kötü duygu ve düşüncelerden düzenli bir şekilde arındırarak kalbini ilahi tecelliye mazhar olacak bir kıvama getirmelidir. Zira hakikat ışığı paslı aynalarda yansımaz. İlahi güzelliklerin kalbe tecelli etmesi ve hem inançta hem de duygu, düşünce ve davranışlarda yozlaşmanın önlenebilmesi, ancak kalbin arındırılması ve safiyetinin korunması ile mümkündür. Kalbini koruduğunda insan, varoluşun anlamını idrak edecek ve böylece kendisiyle, Rabbiyle, çevresiyle ilişkilerine o doğrultuda bir nizam ve insicam kazandırma imkânı bulacaktır.