Makale

AYASOFYA’DA İLK CUMA NAMAZI

AYASOFYA’DA İLK CUMA NAMAZI

Alparslan AKÇA

Nebevi müjdeye nail olabilmenin sevdasıyla yanıp tutuşan Sultan Mehmet’in bir ülküsü vardı: Ceddinin rüyasını, Konstantiniyye’nin fethini gerçekleştirmek…
Ordusunu ve divanını bu uğurda seferber eden Sultan II. Mehmet, 1453 yılı mart ayının sonlarında Edirne’den hareket etti. Nisan ayının başında Konstantiniyye’yi muhasara eden Osmanlı ordusu şehrin surlarını toplarla dövmeye başladı. Bizans’ın savunması çetin çıkınca kuşatma yaklaşık iki ay sürdü. Sultan Mehmet’in ve ordularının kararlı, sabırlı, azimli ve stratejik hücumu karşısında Bizans ancak bu kadar dayanabildi.
Resulullah’ın müjdesinden itibaren birçok devletin ve Osmanlı padişahlarının müşterek rüyası olan fetih, nihayet 29 Mayıs 1453’te Sultan II. Mehmet’e nasip oldu. Asya ile Avrupa’yı birbirine bağlayan ve bütün dünyanın göz bebeği konumunda olan Konstantiniyye, Osmanlı’nın İstanbul’uydu artık.
Ayasofya, fethe kadar Hristiyanlığın ve Bizans’ın en büyük mabediydi. Konstantiniyye’nin kalbi, aynı zamanda Bizans mimarisinin en azametli yapısıydı. Bu kilise, fetihten sonra camiye çevrilince Fatih’in İstanbul’u fethinin de en önemli nişanelerinden oldu: Ayasofya-i Kebir Cami-i Şerifi.
Fethin üçüncü günü cumaydı ve Fatih Sultan Mehmet, mekânın cuma namazına yetişmesini istiyordu. Mimarlar, ustalar gecelerini gündüzlerine katarak çalıştılar.
Mekânın içerisindeki resimler, ikonalar, tasvirler kapatıldı. Yarım kubbelerin üzerine ahşap minare yapıldı. Hatta Fatih’in namaz kılacağı yere geçici bir hünkâr mahfili de ilave edildi. Mihrabıyla, minberiyle de Ayasofya, görkemli bir camiye dönmüştü.
Tarih 1 Haziran 1453 Cuma… Gaziler, fatihler, cengâverler, dervişler, camiye binlerle akın akın geldiler. Sanki fetih yarım kalmış da bu camide kılınacak namazla ve hutbenin iradıyla fetih tamamlanacakmış gibi bir coşku ve heyecanla… Hafızların okuduğu aşırlar ve getirilen tekbirler eşliğinde Fatih Sultan Mehmet, beraberinde paşaları, komutanları ve devrin önemli âlimleriyle camiye geldi.
İstanbul semalarında yankılanan cuma salası ve ezan-ı Muhammedî, hem kendi zamanına hem bütün zamanlara Haçlıların karşısında hilalin muzafferiyetini ilan ediyordu. Sultanın hocası ve fethin mimarlarından olan Akşemseddin Hazretleri, Fatih Sultan Mehmet adına hutbe irad ettikten sonra Ayasofya’da ilk cuma namazını kıldırdı. Kalabalık ve coşkulu bir cemaatin katılımıyla eda edilen bu namaz, İstanbul’un fethini manevi olarak tamamlayan önemli bir hadise olmakla beraber Türk İslam ve dünya tarihinin önemli kırılma noktalarındandır.
Fethin nişanesi, Fatih’in emaneti Ayasofya! Osmanlı padişahlarının asırlarca cuma selamlığı için tercih ettikleri ulu mabet… Fatih Sultan Mehmet ve hocası Akşemseddin’in tekbirler eşliğinde girdiği bu caminin müzeye dönüştürülmesi, yıllarca maşeri vicdanda büyük bir yaraydı. Nihayet müze statüsünün iptaliyle yeniden cami hüviyetine kavuşan Ayasofya’da 86 yıl sonra kılınan cuma namazında, 1 Haziran 1453’teki fetih ve şükür coşkusu âdeta yeniden yaşandı.