MABETLERİN İHTİŞAMINDA AŞİKÂR
GELENEKSEL MİMARİ ÜSLUBUMUZ
Mefra Bilge DÖNMEZ
Bursa Osmangazi Kur’an Kursu Öğreticisi
Mimari, bir medeniyetin anıtsal temel unsurlarındandır. İnancın, sevdanın ve davanın bayraktarı olur, dalgalanır asırların atiye bakan afakında. Şanlı bir tarihin destanını haykıran şahitler olarak dururlar dimdik ayakta. Derin bir fikriyatın semeresi olan yapılar, silinmez bir mühür gibi durur şehrin göbeğinde. İnci gibi parıldar yeryüzünde.
Şüphesiz, kültürel mimari birikimimiz, kütüphaneler dolusu sırlar saklar içinde. Geniş bir yelpazede incelendiğinde, kelimeler tarifinden aciz, zaman kifayetsiz kalır. Geleneksel İslami mimarimiz ise görünenin ötesinde manalar barındırır. İmanın altı şartı, altı minare ile cihana duyurulur. Kubbeler, sonsuzluktan dem vurur. İlahi azameti zerrelerine kadar hissettirir mabedin atmosferi. Feyizden kanatlarla tayeran eder, misafirleri. Tarihin kokusu sinmiştir taşlarına. Duyarlı bir akıl, ferasetli bir bakış esrarına aşinadır. Bir taşa değmiş sanatkârane dokunuşun onu ne denli kıymetli hâle getirdiğinin farkındadır. Maharetin, estetikle bütünleşerek mabedin bir şaheser hâline dönüşmesini hayran bakışlarla izler.
Mimaride zirve, abidevi eserler, şüphesiz ki mimar ve dülgerlerin kalplerinde taşıdıkları cevherin meyvesidir. Zira onlar baş koydukları ulvi davanın adını cihana duyurmak, kıyamete kadar ayakta kalacak kalıcı eserler bırakmak için azim ve inançla hareket ederler. Hoyrat taşları yontup bir sanatın mihrakı hâline getirmek elbette ki takdir ve tebriğe şayandır. Yaşama estetik ve sanat, mabede mana ve hayat katan bir ruha sahiptir, o sanat erbabı… Ne kadar methetsek azdır onları. Şiir gibi camiler inşa etmiş şairlerdir onlar. Zira camide ilk göze çarpan ölçü, uyum ve mizandır.
İslam mimarisinde, estetik, ahenk, sanat ve en önemlisi maneviyat iç içedir. Bir yapıda olmazsa olmaz sağlamlık ve dirayet onun estetikten yoksun olmasına sebep olmaz. Çünkü o tıpkı inanç gibi kavi oldukça güzelleşir ve güzelleştikçe daha sağlam hâle gelir.
İlkin, avluları ile kucaklar tarihî camilerimiz ziyaretçilerini. Orta yerindeki sade, fakat bir o kadar da göz alıcı şadırvan, insanın ruhunu serinleten bir nehir gibi akar insanın içine. Avludaki revaklar, bir tezhip gibi kıvrım kıvrım süsler caminin bahçesini. Mermerleri ise sanatla bütünleşip bir tablo gibi hayran bırakır görenleri. İhtişamlı sütunları sanki alıp arşa taşır dua ve niyazları. Verandalarında ağırlar yola revan olmuş, yorulmuş yolcuları. Evet, dünya bir misafirhanedir. Osmanlıda camiler, insana bir kervansaray hissiyatını verir. Mihmandar olur, misafir eder seyahati ebede uzanan misafirlerini. Evlerindeymiş hissiyatı ile huzura kavuşturur müminleri. Sonra taç kapılar selamlar bizi. Adım attığımız mekânın ulviyetini ihtar eder. Girişin adabını, kulluğun manasını düşündürerek en güzel hâl ile hâllendirir. Edeple girilir o kapıdan. Bir ummana dalar insan ardından.
Camilerimiz, mimarisi ile öyle mesajlar verir ki görenlere, bir insan İslam’la şereflenmemiş olsa bile, ebediyetin rüzgârını hisseder ta içinde. Kubbeleri, ilahi azameti hatırlatır. İnsan, maveradan bir şuleye erer.
Şüphesiz ki bir sanat, sanatkârının inancını, düşünce yapısını ve hayata bakış açısını üzerinde sergiler. Geleneksel mimarimize baktığımızda köklü medeniyetimizi, toplumsal değerler ve öğretilerimizi görmek pekâlâ mümkündür. Bir mabedin, imarethane, kütüphane, medrese içeren bir külliye şeklinde inşa edilmesi, kuş evleri ile ziynetlenmesi, insani tüm ihtiyaçlara cevap vermesi, Osmanlı Devleti’nin tohumlarını eken Şeyh Edebali’nin, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” hakikatini aşikâr kılar. Evet, camilerimizde şanlı bir tarih ve kültürün izleri olduğunu her izan sahibi akıl anlar.
Geleneksel İslam mimarimizin kıymetli mimarları olan ve medeniyetimizi cihana duyuran, Süleymaniye, Selimiye camileri ve daha onlarca şaheseri inşa etmiş Mimar Sinan başta olmak üzere, Sultan Ahmed Camii’nin mimarı Sedefkâr Mehmed Ağa; Hayreddin Ağa, Mehmed Tahir Ağa ve nicelerini rahmet ve minnetle anıyoruz. Onların ışığında ve izinde ilerleyen, inancı ile maharetini harmanlayıp mabetlerde sergileyen nice sanat erbabının, dülger ve mimarların yetişmesi duasıyla…