FURKAN SURESİ
Doç. Dr. Faruk GÖRGÜLÜ
Düzce Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Furkan suresi, Kur’an-ı Kerim’deki sıralamada yirmi beşinci sure olup 77 ayetten oluşmaktadır. Yasin suresinden sonra Mekke döneminin sonlarında indiği belirtilmektedir. Sure adını, ilk ayette geçen, “Furkan” kelimesinden almaktadır. (İbn Aşur, et-Tahrir ve’t-Tenvir, Tunus: 1984, 18/313, 314.) Söz konusu kelime, “hak ile batılı birbirinden ayıran” anlamına gelmekte olup aynı zamanda Kur’an’ın isimlerinden biridir. Kur’an’a “Furkan” denilmesinin sebebi inançta hak ile batılı, haberde doğru ile yalanı, amelde gerçek ile sahteyi birbirinden ayırmış olması sebebiyledir. (Emin Işık, “Furkan Suresi”, TDV İslam Ansiklopedisi, 13/221.)
Surede genel hatlarıyla tevhid, ahiret ve peygamberlik gibi temel inanç konuları ve müminlerin sahip olduğu bazı güzel hasletler ele alınmaktadır. Ayrıca Kur’an’ın Allah katından indirilişinin ispatı, Hz. Peygamber’in tüm insanlığa gönderilen hak peygamber oluşu, tebliğ sürecinde karşılaştığı zorluklar, müşriklerin hem onun peygamberliği hem de genel olarak peygamberlik kurumu hakkında ileri sürdükleri iddia ve iftiralara verilen cevaplar ile geçmiş toplumların yaşadığı felaketlere değinilir. Surenin son bölümünde müminlerin sahip olduğu güzel nitelikler ve erdemli davranışlar öne çıkarılarak bunların onları güzel sonuçlara ve cennette büyük mükâfatlara ulaştıracağı belirtilir. (İbn Aşur, et-Tahrir, 18/314, 315.)
Furkan suresi, Allah Teâlâ’nın yüceliğini ve kâinat üzerindeki mutlak hükümranlığını vurgulayan, O’nu ulûhiyetine uygun olmayan niteliklerden tenzih eden ayetlerle başlar. Bu bağlamda Mekkeli putperestlerin, Allah’a ortak koşarak O’nun yüceliğine uygun düşmeyen iddiaları cevaplanır; tevhid ilkesini zedeleyen, reddeden veya tamamen yok sayan inanç, düşünce ve davranışları, surede kesin bir şekilde reddedilir. Bu bölümde, Allah’ın varlığına ve birliğine dair deliller ortaya konularak insanların akıl ve mantıklarını kullanmak suretiyle hakikati fark etmelerinin gereği vurgulanır. Ardından, Kur’an’ın ilahi bir kaynaktan geldiği ve Hz. Muhammed’in hak peygamber olduğu konusundaki şüpheleri reddeden açıklamalar gelir. Bu bağlamda müşriklerin; “Birileri ona yardım ediyor.”, “Bunlar eskilerin masallarıdır.” şeklindeki hezeyanlarıyla Kur’an’ın Allah tarafından vahyedilmiş olamayacağı yolundaki asılsız iddiaları çürütülerek onun bütün sırları bilen Allah tarafından indirilmiş bir vahiy olduğu bildirilir. Ayrıca Resul-i Ekrem’in yiyip içmesi, çarşıda pazarda dolaşması ve gündelik hayatını diğer insanlar gibi sürdürmesi konusundaki itirazlara cevap olarak daha önceki peygamberlerin de aynı şekilde yiyip içen ve toplumun içinde yaşayan kimselerden seçilmiş olduğu vurgulanır. Böylece Hz. Peygamber’in beşerî özelliklerini bir kusur olarak değerlendiren inkârcılar eleştirilir. Sunulan bu delillere rağmen inkâr etmeye devam edenlerin, bu inatlarının sonucu olarak ahirette yaşayacakları acı akıbet konusunda uyarılarda bulunulur. (Furkan, 25/1-20.)
Surenin bundan sonraki ayetlerinde inkârcıların ruh hâlleri tasvir edilir; onların iman etmemek için çeşitli bahaneler ileri sürdükleri belirtilir. Asıl inançsızlıklarının ise kibirlerinden, sergiledikleri zalimce ve azgınca davranışlardan kaynaklandığı ortaya konulur. Daha sonra ahiret hayatına ve kıyamet gününe ilişkin sahnelere vurgu yapılarak inkârcılar için o günün zor bir gün olacağı, onların duydukları öfke ve pişmanlık duygularıyla ellerini ısırarak “Keşke peygamberle birlikte aynı yolda olsaydım!”; “Eyvah! Keşke falancayı kendime dost edinmeseydim!” (Furkan, 25/27-28.) gibi sözlerle haktan sapmış olmanın acısını ve elemini derinden yaşayacakları haber verilir. Devamında Hz. Peygamber’e bir teselli olması maksadıyla tebliğ ve irşat faaliyetleri sırasında maddi ve manevi baskılara, haksızlıklara ve düşmanca davranışlara maruz kalan kişinin sadece kendisi olmadığı, benzer durumlarla bütün peygamberlerin karşılaştıkları belirtilir. Ancak inkârcıların düşmanca girişimlerinin başarılı olamayacağı, Allah’ın yol göstericiliği ve yardımıyla resulünün başarıya ulaşacağı bildirilir. (Furkan, 25/20-31.) Daha sonra gelen ayette Kur’an’a inanmamak için farklı bahaneler üreten müşriklerin “Kur’an’ın niçin bütünüyle indirilmeyip ayet ayet nazil olduğu” şeklindeki itirazları dile getirilir ve bu yöntemin Hz. Peygamber’in kalbine daha iyi yerleşmesi için seçildiği belirtilir. (Furkan, 25/32.)
Devamındaki ayetlerde, geçmişte peygamberlerini reddedip inkâr eden Nuh, Ad, Semud, Ashab-ı Res ve Lut kavmi gibi bazı toplumların nasıl cezalandırıldıklarına değinildikten sonra bu kavimlerin kalıntılarını görmelerine rağmen bundan ders çıkarmayan Mekkeli putperestlerin, Hz. Peygamber ile alay ederek aynı yanlışta ısrar ettikleri ve bu tutumlarıyla hayvanlardan bile daha aşağı bir durumda oldukları vurgulanır. (Furkan, 25/35-44.) Bundan sonraki ayetlerde, insanın akıl ve basiretine hitap eden kozmolojik deliller sunularak tabiattaki ontolojik düzenin yaratıcı kudrete işaret ettiği gözler önüne serilir. Bu düzeni kuran ve sürdüren ilahi yasalardan örnekler verilerek hem dünya hayatının hem de ahiret âleminin mutlak hâkiminin Yüce Allah olduğu vurgulanır. Bu şekilde insanlar Kur’an’ın temel amacı olan Allah’a iman ve hidayet yoluna davet edilir. (Furkan, 25/45-55.) Sonraki ayetlerde Allah Resulü’nün tebliğindeki vasıflarına dikkat çekilerek onun müjdeleyici ve uyarıcı olduğu hatırlatılır. Ayrıca Hz. Peygamber’in, yaptığı davete karşılık hiçbir maddi çıkar, kişisel bir menfaat beklemediği vurgulanır. (Furkan, 25/56-58.)
Surenin son bölümünde, Yüce Allah’a iman etmenin, O’na güvenmenin ve huzurunda secde etmenin insan için hem bu dünyada hem de ahirette sağladığı kazançlara dikkat çekilir. Bunun yanı sıra gerçek müminler “Rahman’ın kulları” ifadesiyle övülerek Allah’ın razı ve hoşnut olduğu kulların bazı güzel hasletlerine dikkat çekilir. Bu bağlamda onların yeryüzünde vakarla yürüdükleri, gecelerini Rablerine ibadet ederek geçirdikleri, kendilerine sözlü sataşanlara “selam” diyerek esenlik dileğiyle karşılık verdikleri, yardımsever oldukları, israftan ve cimrilikten uzak durdukları, Allah’tan başkasına boyun eğmekten, cana kıymaktan, zina etmekten, yalan söylemekten ve yalan yere şahitlik etmekten kaçındıkları ve iyilik yolunda önderlik etme arzusu taşıdıkları belirtilir. (Furkan, 25/63-76.) Sure, “De ki: Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin! (Ey inkârcılar!) Siz yalanladınız öyle ise azap yakanızı bırakmayacak!” ayetiyle sona erer. (Furkan, 25/77.)