Makale

BEN KUDÜS

BEN KUDÜS

Betül ALTUN ERİNCİK


Ben Kudüs’üm;
İslam’ın ilk kıblesi, tevhidin yeryüzündeki ikinci mescidiyim. İnsanlığın atası Âdem Peygamber’le başlar Müslüman tarihim. Kâbe-i Muazzama’dan sadece 40 yıl sonra inşa edildi mabedim. (Müslim, Mesacid, 1.) Mekke ve Medine’nin kardeşi, Gül Yüzlü Nebi’nin (s.a.s.) ümmete bıraktığı kıymetli bir emanetim. Onun tarafından ziyareti buyrulan üç mescitten biriyim. İnsanlığın yitirdiği huzura ve kardeşliğe duyduğu özlemi haykıran bir sesim.
Dünyadan metafiziğe yürüyüşün başlangıç noktası, göklere yükselişin dünyadaki son durağıyım. Benden çıkartıldı sidretü’l- münteha’nın ötesine Son Nebi (s.a.s.) göz yumup açıncaya kadar kısa sürede gerçekleşen bir gece yolculuğunda getirilmişken topraklarıma. Bugün ve daima her bir zerremle ümmetin ve insanlığın yükseliş ve yüceliş özlemini haykıran isra mekânı, miraç durağıyım.
Ben Kudüs’üm;
Tevhidin tarihine ev sahipliği yaparım. Allah’ın elçilerinin tebliğ mücadelesine şahittir topraklarım. Bağrımda Hz. İbrahim’in, Hz. Yakub’un, Hz. Yusuf’un, Hz. Davud’un, Hz. Süleyman’ın, Hz. Zekeriya’nın, Hz. İsa’nın ve daha nice peygamberin ayak izlerini taşırım. Peygamberlere imanın mahiyet ve hakikatini öğreten, bir asitane-i enbiya, cevelangah-ı asfiya’yım.
Kulak verseniz her bir taşıma, tarihten ibret dolu haberler fısıldarım. Hz. Davud’un Zebur okuyan güçlü sesi yankılanırken hâlâ Kudüs semalarında, bin yıllık kadim zeytin ağaçlarının gölgesinde havarileriyle hasbihal eden Hz. İsa’nın sesi Zeytindağı’nın yamaçlarında rüzgârla fısıldaşır. Cebel-i Mükebber’den yükselen Halife Ömer’in hayret ve şükür dolu tekbirine, Peygamber müezzini Bilal-i Habeşi’nin fetih günü Kıble Mescidi’nde okuduğu ezanın yankısı karışır. Nizamülmülk medreselerinin başmüderrisiyken çıktığı hakikat yolculuğunda uğramışken topraklarıma, İhya-i Ulumi’d-din adlı muhalled eserini yazan kaleminin gıcırtılarını işitirsiniz Hüccetü’l-İslam İmam Gazali’nin, Mescid-i Aksa’nın kadim taşlarında.
Ben Kudüs’üm;
Bende dile geldi bebek İsa, benden yükseltildi göğe olgunluk çağındaki Mesih. Dile geldi taşım, toprağım hayvanat ve nebatat, Mescid-i Aksa’mda indirildi sahan sahan cennet meyveleri cennet kadınlarının sultanı Hz. Meryem’e. Çağının en zalim ve en güçlü komutanı Calut’u, attığı sapan taşıyla devirerek fethetti topraklarımı Talut’un ordusundaki genç Davud. Tarihime nakşedilen mucizeler, Yüce Allah’ın kudretinin apaçık delilleridir. Bundandır bugün dünyanın en büyük güç odaklarını arkasına almış her türlü ileri teknoloji ve askerî techizata sahip zalim bir güce, sapan taşları ile karşı koyan yiğit çocukların zaferine dair sarsılmaz inancım.
Nice ihtişamlı fetih ve zaferlere, nice acımasız savaş ve işgallere şahitlik ettim; neredeyse insanlık tarihi kadar uzun geçmişimde. Yıkılışların ve dirilişlerin canlı tanığı oldum var olduğum müddetçe. Defalarca el değiştirdim, devletler kuruldu, devletler yıkıldı üzerimde. Birden fazla kez tamamen yerle bir edildim, fakat küllerimden yeniden doğdum, taşlarımdan tekrar inşa edildim her seferinde. Mabetlerimi ve binalarımı yakıp yıkan, kendisi ile aynı dinden olmayan sakinlerimi kılıçtan geçiren zalim Babil Kralı Nebukadnezzar’a, Roma Valisi Titus’a, sokaklarımı kan gölüne çeviren barbar Haçlılara tanık oldum yüzlerce yıl önce. Bugün ise tarihinde en özgür ve mutlu yıllarını Müslümanların arasında geçiren bir milletin, ekmeğini yediği, suyunu içtiği bir kavme en acımasız ve vahşi bir zulmü reva görmesine şahit olmaktayım. Zulüm ve işgalin ebedî sürmeyeceğinin en büyük delilidir tarihim; hiç bir işgalcime yar olmadım.
Ben Kudüs;
Direniş ve diriliştir bir adım.
Yiğitçe direnmekte ribat ve cihat ehli sakinlerim.
Ben Kudüs’üm;
638’de sulh yoluyla fethettiği topraklarımda tesis ettiği farklı inanca sahip sakinlerimin haklarını koruyan adil yönetim tarzı ile XX. yüzyılın başlarındaki İngiliz manda yönetimine kadar barış ve huzuru tesis eden adil Halife Ömer-i Faruk’un şehriyim. Bir ülkü uğruna henüz Kudüs’ü fethetmeden, Mescid-i Aksa’ya konulmak üzere muhteşem bir ahşap minber yaptıran – ki bu minber 1969 yılında yakılana kadar Kıble Mescidi’ndeki yerinde kalmıştır- Şam ve Halep atabeyi Nureddin Zengi’nin şehriyim. 88 yıllık Haçlı işgalinden kurtararak topraklarımı yeniden barış ve esenlik yurduna dönüştüren Mısır, Suriye, Irak ve Yemen bölgelerinin hükümdarı Şarkın En Sevgili Sultanı Selahaddin Eyyubi’nin şehriyim.
Ben Kudüs’üm;
Uruşalem olarak çıktım M.Ö. 3000’lerin sonunda tarih sahnesine. Kudüs-i Şerif’im, Daru’s-selam’ım. Doğruluk şehri, barış ve esenlik yurduyum. Yüzyıllar boyunca, Müslümanların adaletli idaresinde huzur içinde yaşarken halkım, bugün acı ve gözyaşıyla hatırlanır oldu ismim.
Ben Kudüs’üm;
“gerçeğin en uzun masalı”yım.
İslam’ın namusu,
İnsanoğlunun onuruyum.
İnsanlığın sınandığı yerde,
Ortadoğu barışının kilit noktasındayım.
Tarihin kendisinden insanlığa seslenmekteyim,
Bulunduğum yerde İslam için nöbetteyim.
Ben Kudüs;
Şehr-i kadim!
Gazze’ye, Şam’a, Bağdat’a, Kurtuba’ya, Semerkant’a, İstanbul’a selam ederim…