Makale

DÜNYA VE AHİRET MUTLULUĞU İÇİN İMAN VE SALİH AMEL

DÜNYA VE AHİRET MUTLULUĞU
İÇİN İMAN VE SALİH AMEL

Dr. Mahmut KAYIŞ
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

مَنْ عَمِلَ صَالِحًا مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَلَنُحْيِيَنَّهُ حَيٰوةً طَيِّبَةًۚ وَلَنَجْزِيَنَّهُمْ اَجْرَهُمْ بِاَحْسَنِ مَا كَانُوا يَعْمَلُونَ

“Erkek veya kadın, kim mümin olarak salih amel işlerse elbette ona hoş/güzel bir hayat yaşatacağız ve onların mükâfatlarını yapmakta olduklarının en güzeli ile vereceğiz.”

(Nahl, 16/97.)

İnsan, dünya hayatındaki serüveninde huzur ve mutluluğu aramakta ve ona ulaşmak istemektedir. Bu sebeple insanoğlu tarih boyunca mutluluğun nasıl elde edileceği noktasında pek çok görüş ve düşünce ortaya koymuştur. İnsanı yaratan Yüce Allah, gönderdiği son ilahi kitap olan Kur’an-ı Kerim’de, iman ettikten sonra salih amel işleyen erkek ve kadınların dünyada güzel bir hayat yaşayacağını, ahirette de yaptıklarının en güzeliyle mükâfatlandırılacaklarını haber vermektedir.
Görüldüğü üzere dünya mutluluğunu ve ahiret saadetini elde edebilmek için iki şartın yerine getirilmesi gerekmektedir. Bunlardan ilki Allah’a iman etmiş olmak, diğeri de yapılan işlerin ve davranışların salih amel kapsamına girmesidir. İnsanın yaratılış gayesi, Yaradan’ı hakkıyla tanıması, O’nun varlığına, birliğine ve gönderdiği ilahi mesajlara iman etmesidir. Çünkü davranışların ve eylemlerin Allah katında anlam ve değer kazanması O’na iman etmekle başlar.
Dünyada ve ahirette güzel bir hayat yaşamanın ikinci şartı ise salih ameller yapmaktır. Kur’an-ı Kerim’de önemine binaen pek çok yerde “iman” ile “salih amel” beraber zikredilmekte, insanlar önce iman etmeye ve sonrasında iyi ve güzel işler yapmaya çağrılmaktadır. (Bakara, 2/25, 82; Nisa, 4/57.) Ayrıca Kur’an’da bu iki şartı yerine getirenlerin elde edecekleri mükâfatlara da yer verilmekte; onların hüsrana uğramayacakları, günahlarının örtülerek yaptıkları işlerin daha güzeli ile ödüllendirilecekleri ve sonunda cennete girerek orada ebedî kalacaklarına dikkat çekilmektedir. (Ankebut, 29/7; Asr, 103/3; Hud, 11/123.) Kur’an-ı Kerim’in salih ameli bu şekilde vurgulaması, dünya ve ahiret saadeti için imandan sonra onun çok önemli olduğunu bize göstermektedir.
Salih amel; yapılış amacı itibarıyla Allah’ın rızasını kazanma gayesi güdülen, dinin yapılmasını doğru ve meşru bulduğu, yapana sevap kazandıran her türlü hayırlı davranış ve eylem olarak tanımlanabilir. Tarifinden anlaşılacağı üzere salih amellerin kapsamı geniş olup hayatın her alanında bu güzel eylemler yer almaktadır. Cenab-ı Hakk’ın farz, vacip ve sünnet kapsamına giren emirleri, bunların başında gelmektedir. Dinin direği olan namaz bu amellerin en mühimidir, denilse yanlış olmaz. Zira Allah Resulü namazı koruyanın dinini koruyacağını, yıkanın ise dinini yıkmış olacağını haber vermektedir. (Tirmizi, İman, 8.) İslam’ın şartları arasında yer alan zekât, oruç ve hac gibi ibadetler de salih amellerin en kıymetlilerindendir.
Fert ve toplum için faydalı olan ve onlara huzur getiren pek çok salih amel vardır. Bu çerçevede anne babaya hürmet göstermek, akrabaya yardım etmek, sıla-i rahimde bulunmak, yetimleri ve yoksulları koruyup gözetmek ve komşularla iyi geçinmek insana hem sevap kazandırmakta (Bakara 2/262; Nisa 4/36.) hem de onu mutlu etmektedir. Kişinin Müslüman kardeşi hastalandığında onu ziyaret etmesi, öldüğünde cenazesine katılması, borç istediğinde vermesi, muhtaç duruma düştüğünde ihtiyacını karşılaması, musibet anında sabrı tavsiye edip destek olması da salih amel kapsamındadır. (Buhari, Cenaiz, 2.) Bu güzel davranış ve eylemleri yerine getirenler, hem dünyada huzurlu bir hayat yaşarlar hem de ahiret saadeti için büyük bir hazırlık yapmış olurlar.
Müslüman, dünyadaki geçim çabalarını, salih amel kapsamına koyup dünya ve ahiret mutluluğu için sebep kılabilir. Bu minvalde mümin, kendisinin ve ailesinin rızkını meşru işlerde çalışarak kazanırsa bu say ve emeklerini kendisine sevap kazandıran salih amel hâline getirebilir. (Buhari, İman, 41.) Geçimini ticaretle kazanan dürüst ve güvenilir tüccar, dünyada insanlar tarafından güvenilen ve sevilen bir kişi olduğu gibi ahirette de peygamberler, sıddıklar ve şehitlerle beraber olmayı hak eder. (Tirmizi, Büyu‘, 4.) İşçisinin hakkına riayet edip ücretini tam ve zamanından veren işveren, dünyada çalışanı tarafından sevilen bir patron olmasının yanı sıra ahirette de bu davranışının karşılığını alacaktır. (İbn Mace, Ruhun, 4.) İlim öğrenmek için yola çıkan talip, her şeyi Rabbinin adıyla okuyarak dünyada ilmin verdiği manevi dinginlikten istifade etmesinin yanında, öğrendiği ilimle cennetin kapısını da açar. (Alak, 96/1; Tirmizi, İlim, 19.)
Salih amelleri ifsat eden en önemli etken riyadır. Riya, kişinin yaptığı işleri gösteriş amacıyla yapmasıdır. Bu sebeple Müslüman iş ve eylemlerinde Allah’ın rızasını esas almaya, ihlas ve samimiyet içinde olmaya gayret etmelidir. Çünkü davranışlarımızın Allah indinde değer kazanması, bizim niyetimize ve samimiyetimize bağlıdır. Zira Hz. Peygamber, “Ameller ancak niyetlere göre değer kazanır. Herkes niyet ettiği şeyin karşılığını alacaktır.” (Ebu Davud, Talak, 10-11.) buyurmuştur. Dolayısıyla amel ve fiillerimizi dünyevi hiçbir karşılık ve menfaat amacı gütmeden sadece Allah’ın rızasını kazanmak amacıyla yapmak gerekir. Allah için yapılması gereken amel ve ibadetler insanlara gösteriş olsun diye yapıldığında –Allah muhafaza buyursun- bunlar boşa gider. (Nisa 4/38; Müslim, Zühd, 46.)
Sonuç olarak dünyadaki mutluluğun ve ahiretteki ebedi saadetin formülü, imandan sonra hayatın “salih amel” ekseninde yaşanmasıdır. Allah’ın rızasını umarak salih amel işlemeyi hayatlarının merkezine koyan müminler, dünyada mutluluk ve sürur içinde yaşayıp ahirette de ilahi rahmetin ve nimetlerin ebedî olarak devam ettiği cennete girerler. Ya Rabbi, bizleri, iman edip salih amel yapanlardan eyle! Âmin.