Makale

TAKDİM

TAKDİM

Yüce Allah, insanları hilkatte eş kılmış, son ilahi kelamı Kur’an-ı Kerim’de “Ey insanlar! Şüphe yok ki biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdar olandır.” (Hucurat, 49/13.) buyurarak üstünlüğün ancak takvada olduğunu belirtmiştir. Temellerini, cidal ve mücadele üzerine inşa eden, karanlık geçmişinde olduğu gibi bugün de insan haklarını, özgürlükleri yok sayan Batı medeniyeti karşısında İslam medeniyeti, insan haklarının ve onurunun koruyuculuğunu üstlenmiştir. Müslümanlar, insanların yaşam hakları başta olmak üzere bütün hak ve hürriyetlere saygı duymuş, hüküm sürdükleri topraklarda can ve mal güvenliğinin teminatçısı olmuşlardır.
Semavi dinlerin gönderiliş amaçlarından biri de insanların hak ve hukukunu gözetmek, güven toplumu inşa etmektir. İnsanca yaşama hakkı doğrudan yaratılışla birlikte insana bahşedilmiş bir haktır. Ancak çoğu zaman hırslarının esiri olan erk sahipleri, kendilerinden güçsüz gördükleri insanlara zulmetmekte, din, dil, ırk farklılıkları hasebiyle kendilerini başkalarından üstün görmektedir. Köle pazarlarında satılan siyahilerin çektiği ızdıraptan tutun da bugün Filistin’de yapılan soykırım, böylesi hastalıklı bir üstünlük anlayışının tezahürüdür.
Bütün insanları Hz. Âdem’in oğulları (Tirmizi, Menakıb, 74.) olarak gören İslam dini için insanın kendisi kadar başkalarını da dikkate alarak yaşaması, sınırlarının farkında olması ve toplumsal kurallara riayet ederek diğer insanların hakkını gözetmesi Müslümanca yaşama sanatının özeti niteliğindedir. Hz. Peygamber de “İnsanların en kötüsü, şerrinden dolayı insanların kendisinden çekindiği kimsedir.” sözleriyle müminin, elinden ve dilinden emin olunma vasfına vurgu yapar. (Muvatta, Hüsnü’l-hulk, 1.)
Diyanet Aylık Dergi olarak ocak dosyamızda “İslam’da İnsan Hakları ve Özgürlükler” konusuna yer verdik. Prof. Dr. Saffet Sancaklı, “İslam’da İnsan Hakları”; Prof. Dr. Tevhit Ayengin, “İnsan Hakları Bağlamında Nebevi Emanet: Veda Hutbesi”; Prof. Dr. Cengiz Tomar, “Teori ve Pratik Arasında Batı’nın Demokrasi ve İnsan Hakları Söylemi” yazılarıyla dosyamızda yer aldı. Prof. Dr. Alâeddin Yalçınkaya ise “Osmanlı Devleti’nde İnsan Hakları ve İnanç Hürriyeti”ni kaleme aldı.
Bu ayki söyleşimizi Diyanet İşleri Başkanımız sayın Prof. Dr. Ali Erbaş Hocamız ile gerçekleştirdik. Diyanet İşleri Başkanı Sayın Erbaş, Veda Hutbesi’nin, İslam’ın insana verdiği değerin Arafat’tan bütün dünyaya ilan edildiğini dile getirerek Hz. Peygamber’in eşitlik, adalet, hürriyet, hakkaniyet, can ve mal güvenliği, şeref ve haysiyetin korunması, kadın hakları gibi ferdî, toplumsal ve sosyal hakları vurguladığı hutbenin, evrensel bir beyanname niteliğinde olduğunu söyledi.
Yeni bir yılla birlikte yenilenen bir derginin de heyecanını sizlerle paylaşıyoruz. Diyanet Aylık Dergi, yeni yılın ilk sayısında çağın temel sorunlarından biri hâline gelen insan hakları meselesine değinirken dergi bünyesine katılan “Neye Nasıl İnanıyorum?”, “Dijital Dünya Gerçek Hayat”, “Sahabenin Ayak İzleri”, “Kudüs’ün Mimari Mirası” köşeleriyle bir yandan köklerine sahip çıkıyor, diğer yandan ise güncel hayatın nabzını tutmaya devam ediyor.
Sizleri dergimizle baş başa bırakırken mübarek üç ayların başladığı rahmet mevsiminde, yeryüzünde zulüm gören, hakkı çiğnenen tüm mazlumların, insan izzet ve onuruna yakışan günlere kavuşmasını Yüce Rabbimizden niyaz ediyor, yaklaşan Regaip ve Miraç Kandili’nizi tebrik ediyoruz.
Bereketli okumalar…