İBRET
ALMAZ MISINIZ?
Doç. Dr. Bayram KÖSEOĞLU
DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı
لَقَدْ كَانَ فٖي قَصَصِهِمْ عِبْرَةٌ لِاُولِي الْاَلْبَابِؕ مَا كَانَ حَدٖيثاً يُفْتَرٰى وَلٰكِنْ تَصْدٖيقَ الَّذٖي بَيْنَ يَدَيْهِ وَتَفْصٖيلَ كُلِّ شَيْءٍ وَهُدًى وَرَحْمَةً لِقَوْمٍ يُؤْمِنُونَ.
“Andolsun ki, onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır. Kur’an uydurulabilecek bir söz değildir. Fakat kendinden öncekileri tasdik eden, her şeyi ayrı ayrı açıklayan ve inanan bir toplum için de bir yol gösterici ve bir rahmettir.”
(Yusuf, 12/111.)
İnsanlığın kurtuluşu için gönderilmiş son ilahi kitap olan Kur’an-ı Kerim, iman esasları, ibadetler, ahlaki ilkeler yanında pek çok öğüt ve tavsiyeleri, ibretlik örnekleri içeren bir hidayet rehberidir. Hüda (Bakara, 2/2, 185.), Zikir (Yusuf, 12/104; Hicr, 15/6, 9.) ve Mev’iza (Âl-i İmran, 3/138; Yunus, 10/57.) gibi vasıflarıyla Kur’an, bütün bir insanlığı, dünya ve ahirette huzura, kurtuluşa ulaştıracak ilahi bilgiler ve yönlendirmelerle doludur. Bu vesileyle Kur’an her fırsatta kendine çağırır insanlığı, aydınlığında yürümelerini ister. Zira, onu gönderen Allah’a, tebliğ eden Hz. Peygamber’e iman edilmediği, ihtiva ettiği bu değerler okunup anlaşılmadığı, benimsenip yaşanmadığı sürece Kur’an’ın hidayet, rahmet, öğüt ve ibret verici vasıfları tecelli edemeyecektir insanlık nezdinde. Bugün bütün dünyada yaşanan akıl almaz zulümlerin, eşi görülmemiş haksızlıkların, izahı mümkün olamayan dünya hırsının; merhamet, hoşgörü, saygı ve tahammül gibi değerlerin yok oluşunun ve dünyanın âdeta bir kaosa sürüklenmesinin önüne geçmek mümkün olmayacaktır.
Akıl sahibi bir varlık olarak insan bu aklı kullanmakla, gereğince hareket etmekle yükümlüdür aynı zamanda. Aksi hâlde diğer varlıklardan bir farkı olmayacaktır. Çevreyi gözlemleme, olayları tahlil etme, bunlardan sonuçlar çıkarma, aklın ve muhakemenin bir gereğidir. Bu sayede insan hatalardan ders alıp bunları tekrar etmemeyi, öncekilerin tecrübelerinden istifade edip aynı yanlışlara düşmemeyi öğrenir. En azından buna gayret eder. Bu bağlamda Kur’an-ı Kerim, aktardığı kıssalarla, verdiği misallerle ve yaptığı teşbihlerle insanların akıllarına hitap etmiş, geçmişte yaşananlardan dersler çıkarmamızı, ibret almamızı istemiştir. “Andolsun onların kıssalarında akıl sahipleri için ibret vardır...” (Yusuf, 12/111.) mealindeki ayet de bu hakikatin açık bir ifadesidir. Aksi hâlde insan akıl, melekesini kullanmamış ve “Andolsun biz, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Bunların kalpleri vardır ama onlarla kavrayamazlar; gözleri vardır ama onlarla göremezler; kulakları vardır ama onlarla işitemezler...” (A’raf, 7/179.) buyruğunun muhatabı olmuş olacaktır.
Olaylardan ibret almak, kendimize dersler çıkarmak, sadece geçmişte yaşananlarla alakalı değildir. İbret alınmadığında tarihin tekerrür ettiği bir vakıadır ancak her gün gördüğümüz, duyduğumuz ve yaşadığımız olaylar da ibret almak için birer araçtır hakikatte. “Kur’an’ın gerçek olduğu kendileri için apaçık belli oluncaya kadar onlara çevrelerinde ve kendilerinde bulunan kanıtlarımızı hep göstereceğiz. Rabbinin her şeye tanıklık etmesi (onlar için) yeterli değil midir?” (Fussilet, 41/53.) buyrulduğu üzere akıllı ve şuurlu bir varlık olarak yaratılışımızdan, vücudumuzda cereyan eden harikulade düzen ve işleyişe, güneşin doğuş ve batışından ayın ve yıldızların ahengine ve bütün bir kâinatta var olan mükemmelliğe kadar her biri ibretlik olaylardır aslında. Kur’an’da yer alan “akletmez misiniz” (Bakara, 2/44; Âl-i İmran, 3/65; En’am, 6/32.), “düşünmez misiniz” (En’am 6/50.), “yok mu öğüt alan” (Kamer, 54/17, 22.), “içinizde aklı başında bir adam yok mu” (Hud, 11/78.) tarzındaki hitap ve uyarılar bizleri akletmeye, muhakemeye, olayları iyi tahlil edip dersler çıkarmaya davet etmektedir her fırsatta.
Dünya ve ahiret hayatının hakiki manasını veciz bir şekilde ifade eden, “Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Müttaki olanlar için şüphesiz ki ahiret yurdu daha hayırlıdır. Hâlâ aklınızı kullanmayacak mısınız?” (En’am, 6/32.) mealindeki ayet, dünya hayatının anlamını ortaya koymakta ve ona karşı tavrımızı belirleyecek bir bakış açısı sunmaktadır bizlere. Bunun yanında, Allah’a karşı nankörlük eden, kibirlenen, isyan eden kavimlerin dünya hayatında başlarına gelen örnekleri aktaran Kur’an bütün bunların bir ibret vesilesi olduğunu vurgulamaktadır. Aklını kullananlar (Yusuf, 12/111), Allah’a karşı gelmekten sakınanlar (Naziat, 79/26.) için. Aynı şekilde, çevremizde her gün müşahede ettiğimiz, gece ve gündüzün düzenli bir şekilde birbirini takip etmesi (Nur, 24/44.) gibi kevnî hadiselerden; etinden, sütünden yararlanmak, yanında yük taşımak ve ulaşım gibi farklı alanlarda da kendilerinden istifade ettiğimiz hayvanlara (Nahl, 16/66; Mü’minun, 23/21.) varıncaya kadar ibret alınacak, dersler çıkaracak nice örnekler vardır.
Çevremizde yaşanan sosyal hayata da ibret olacak şekilde bakmalıyız. Şu dünya hayatında herkesin imtihanı farklı farklı olabilmektedir. Kimi hastalıklarla boğuşurken bazıları sağlığını kaybetmek için her şeyi yapabilmektedir. Farkında olarak veya olmayarak. Kiminin imtihanı ailesiyle olurken kimi bir aile kurmanın, çoluk çocuk sahibi olmanın hayaliyle yaşamaktadır. Bazı bölgelerde insanlar bir bardak temiz suya ulaşabilmek için kilometrelerce yol yürürken bazıları suyu hiç bitmeyecekmiş gibi israf etmektedir. Bütün bunları görüp idrak edebilmek ne kadar önemlidir. İbret alabilmenin amacı da bu değil midir? Başımıza bir sıkıntı gelmeden, felaketlerle yüzleşmeden önce hakikatleri idrak edip tedbir alabilmek. Akıl ve düşünce sahibi olmak bunu gerektirir aslında.
O hâlde, ibret almak için bizim de başımıza bir şeyler gelmesini beklemeyelim. Kibriyle şeytanlaşan İblis örneği varken kibrimizden kurtulmak için yoldan çıkmayı beklememeliyiz. Tarih boyunca ihtilafa düşen toplumların başına gelenleri bile bile Müslümanlar olarak birbirimize düşmek, İslam âleminde yaşananlara kayıtsız kalmak gibi bir lüksümüz hiç yok. Her gün ölümlere tanıklık ederken ölümü ve ahireti unutup dünya hayatına aldanmanın da izahı yok. O hâlde, sahip olduğumuz aklı, Kur’an ve sünnetin rehberliğinde kullanmak huzur ve kurtuluş için vazgeçilmezdir.