Makale

Ermeni Soykırım İddiaları

Merhaba

Ermeni Soykırım İddiaları

Harun ÖZDEMİRCİ
Dini yayınlar Dairesi Başkanı

Avrupa ve Asya’nın ayrılma hattında bulunan ülkemizin jeopolitik ve stratejik konumu itibariyle büyük öneme haiz olması, tarihin her devrinde bazı şer güçlerin topraklarımız üzerinde bir takım oyunlar sergilemesine neden olmuştur. Son çeyrek asırda dünya konjöktüründe yaşanan bazı gelişmeler, sanıldığı gibi Türkiye’nin jeopolitik ve stratejik önemini azaltmamış, aksine bölgesel güç olma, mihver ülke konumuna gelebilme ihtimalini kuvvetlendirmiştir.
Bu durum bütün dünya uluslarının dikkatini çekmektedir. Bu coğrafya üzerinde ve bu coğrafya ötesinde emelleri olan milletlerin iştahlarını da kabartmaktadır. Her geçen gün gelişmekte ve kalkınmakta olan ülkemize yönelik PKK, Hizbullah ve aşırı sol terör örgütlerinin kışkırtılması ve desteklenmesi şeklinde cereyan eden olaylar istenilen neticeyi vermeyince, Batı AvrupalI dostlarımız birbiri ardına parlamentolarında “sözde ermeni soykırımı” kararları alarak 19. Yüzyıldan buyana değişmeyen niyet ve tutumlarını ortaya koymuşlardır. Bunun en son örneği hiç şüphesiz ki Fransız parlamentosunun almış olduğu karardır.
Roma, Pers ve Bizans hakimiyeti altında yaşayan, bu dönemde bir çok defa sürgünlere ve baskılara maruz kalmış, alt sınıf muamelesi görmüş olan Ermeniler; 1071’de Türklerin Anadolu’ya gelmesinden itibaren Birinci Dünya Savaşı’na kadar, başta Selçuklular olmak üzere hakimiyetimiz altındaki bölgelerde sanat ve ticaret alanında başarılı oluşları sebebiyle Müslümanlara oranla oldukça müreffeh bir hayat sürdürmüşlerdir.
Osmanlı Devleti zamanında “Tebaa-i sabıka" olarak adlandırılan Ermeniler, 19. Asrın başlarından itibaren zamanın büyük devletleri İngiltere, Rusya ve Fransa’nın kışkırtmasıyla Osmanlı Devleti’nin doğusunda bir Ermenistan kurmak için faaliyetlerde bulunmuşlar, Taşnak ve Hınçak gibi örgütlerin oluşmasıyla da Anadolu’da çeşitli isyan hareketleri başlatmışlardır.
1915’de bir savaş dönemi içerisinde yine bu ulusların kışkırtmalarıyla harekete geçen bazı Ermenilerin varlığı, Osmanlı Devleti’ni tedbir almaya zorlamış ve bir tehcir olayı yaşanmıştır. Böyle bir tehcir olayının soy kırım olarak nitelendirilmesi hiç şüphesiz ki tarihi gerçekliği olmayan, siyasi çıkar hesaplarına dayalı bir saptırmadan başka bir şey değildir.
Son bir buçuk asırdır Milletimizi en çok meşgul eden Ermeni meselesi, bir Osmanlı-Er- meni çatışması sonucu olarak değil, biraz önce de ifade ettiğimiz gibi İngiltere, Rusya ve Fransa’nın Doğu’ya inmek ve topraklarımız üzerindeki çıkarlarını korumak amacıyla, özellikle de 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi’nden sonra, “Anadolu Islahatı" projesiyle Osmanlı Dev- leti’nin iç işlerine müdahalesi sonucu ortaya çıkmıştır. Bilinmelidir ki, Ermeni meselesinin kaynağında, ’Şark Meselesi’ diye adlandırılan milletler arası bir strateji yatmaktadır. (Dr. Yedil, Ermeni Olayları Tarihi, s. IX)
Bizim tarihimizde, Türklüğün adil ve insani töresi ile mensup olduğumuz dinimizin hoşgörü ve sevgiye dayanan evrensel ilkelerinin oluşturduğu anlayış sayesinde sınıf mücadelelerine ve soykırım olaylarına rastlanılması mümkün değildir. Bizim tarihimiz, tarihi sınıf mücadelesiyle geçmiş çeşitli etnik yapılara uyguladıkları zulüm ve soykırım hadiseleriyle dolu Batı Avrupa’nın vahşet uygulamalarından kaçan insanlara kucak açışımızın örnekleriyle doludur.
Batı Avrupa ülkelerinin ortaklaşa Yahudilere uyguladıkları soykırım, Fransa’nın Cezayir’de sahnelediği insanlık suçu, nihayet bütün dünyanın gözü önünde yakın tarihte cereyan eden Boşnak ve Azerilere yönelik soykırım hadiseleri belleklerdeki tazeliğini korumaktadır.
Kendi tarihlerini sorgulamayan, yüzleşemeyenlerin ülkemiz aleyhine bir Ermeni Soykırımı kararı almaları tarihî düşmanlık duygularının bugün ortaya konmuş bir göstergesidir.
Bizim dün olduğu gibi bugün de millet olarak ülkemizde yaşayan Ermeni asıllı vatandaşlarımızla bir meselemiz yoktur. Fransız Parlamentosunun aldığı kararın Ermenilere sağlayacağı bir fayda da söz konusu değildir. Batı Avrupa’nın geçmiş niyet ve emellerini tekrar su yüzüne çıkarma çabalarının milletçe iyi algılanması gerekmektedir.
Bir sonraki sayımızda buluşmak üzere hoşça kalınız.