Makale

HELAL GIDA, HELAL HAYAT

HELAL GIDA, HELAL HAYAT

Prof. Dr. Ali ERBAŞ
Diyanet İşleri Başkanı

Yaratılışından bugüne insanoğlu, her daim kendini tanıma, varoluşunu ve varlık âlemindeki yerini anlama arayışı içinde olmuştur. Bütün peygamberler ve kutsal kitaplar, insanoğlunun bu anlam arayışında ona rehberlik ederek dünya ve ahiret saadeti için yol göstermiştir. Bununla birlikte vahiy, yaratılışı ve yönelimleri bakımından insanı tanımlamış, onun üstün özelliklerine, zaaflarına ve eğilimlerine işaret ederek varoluş gayesini öğretmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de, “Andolsun, biz insanoğluna şan, şeref ve nimetler verdik; onları karada ve denizde taşıdık, kendilerine güzel güzel rızıklar verdik ve onları yarattıklarımızın çoğundan üstün kıldık.” (İsra, 17/70.) buyuran Yüce Rabbimiz, insanın mükerrem ve saygın bir varlık olduğunu birçok ayette beyan etmektedir. Ona başta akıl olmak üzere zekâ, düşünme ve konuşma gibi birtakım özellikler ve çeşitli nimetler bahşettiğini haber vermektedir. Bütün bu ayrıcalıklar, insanoğlunu diğer varlıklar arasında üstün ve seçkin bir konuma yükseltmekte ve ona yaratılış gayesi doğrultusunda huzurlu bir hayatın yolunu göstermektedir. Bu bağlamda insanların, rızasına uygun ve helal dairesinde bir hayat yaşamalarını murat eden Cenab-ı Hak, ideal bir hayat nizamı olarak İslam’ı göndermiştir. İlk vahiyden bu yana İslam’ın temel hedefi de canı, malı, nesli, aklı ve dini korumak olmuştur.
Hiç şüphesiz İslam’ın hedeflediği müstakim bir hayat yaşama hususunda helal kazanç ve helal gıda önemli bir yer tutmaktadır. Tarihin her döneminde önemini koruyan gıda konusu, ortaya çıkan teknolojik ve endüstriyel gelişmeler neticesinde insanlığı derinden etkilemesi sebebiyle günümüzde daha stratejik bir hâl almıştır. Bugün insanlar, teknoloji marifetiyle üretilmiş ve muhtevası fazlaca bilinmeyen gıdalarla beslenmeye başlamışlardır. Dünyanın birçok bölgesinde bir taraftan kuraklık ve yetersiz beslenme problemleri yaşanırken diğer taraftan da sağlıksız beslenme ve israf, insanları ve hemen hemen tüm toplumları tehdit eder hâle gelmiştir. Gelinen nokta itibarıyla bu alanda ortaya çıkan sorunlarla mücadele kaçınılmaz olmuştur. Bu mücadele de ancak vahyin telkin ve teklif ettiği prensipler doğrultusunda oluşturulacak helal ve temiz gıda temin etme ve tüketme bilinciyle mümkündür.
Tarih boyunca gönderilen bütün peygamberler, insanları tevhide davet etmenin yanında yaşantılarıyla da nezih bir hayatın ilkelerini öğretmişler ve böylece temiz bir toplum inşa etmeyi amaçlamışlardır. Bu yüzden İslam’da Allah’a kulluk, yalnızca namaz, oruç, zekât ve hac gibi şeklî ibadetlerle sınırlandırılmamıştır. Yüce Allah’ın hoşnut ve razı olduğu, O’nun rızası gözetilerek sergilenen her davranış, söylenen her söz, geniş anlamda ibadet kapsamında kabul edilmiştir. Bununla birlikte İslam dininin birtakım amaçlarla ortaya koyduğu kurallara ve sınırlara uymak, haksız kazançtan sakınmak, helal kazanca talip olmak, helal ve temiz gıdalarla beslenmek de yine dindarlığın, takvanın, Allah’a karşı gösterilmesi gereken bağlılık ve kulluğun bir gereği kabul edilmiştir.
Hayat rehberimiz Kur’an-ı Kerim’deki, “Ey peygamberler! Tertemiz (tayyib) nimetlerden yiyip için, güzel işler yapın. Kuşkusuz ben yaptıklarınızı eksiksiz bilmekteyim.” (Müminun, 23/51.) mealindeki ayet, İslam dininin helal konusuna hangi açıdan baktığına dair önemli bir ipucu sunmaktadır. Peygamber Efendimizin de (s.a.s.) uzun yolculuklar yapmış, üstü başı tozlanmış, saçı başı dağılmış halde ellerini göğe uzatarak “Ya Rab! Ya Rab!” diye dua eden bir kimse için: “Fakat onun yediği haram, içtiği haram, giydiği haramdı. Haram ile beslenirdi. Peki, böyle birisinin duası nasıl kabul edilsin?” (Müslim, Zekât, 65; Tirmizi, Tefsiru’l-Kur’an, 2.) buyurması, İslam dininin helal hassasiyetine dair başka bir önemli yaklaşımı ortaya koymaktadır.
İnsanların maddi ve manevi sağlığına etkileri bakımından helal gıda, genel itibarıyla yalnızca beslenme alışkanlıklarını değil, bununla birlikte müminlerin yaşantılarını da etkileyen hatta şekillendiren temel bir unsurdur. Din, ahlak ve sağlık açısından Müslümanların ihtiyaçlarını karşılamak için büyük bir öneme sahip olan helal gıda, İslami ölçüler esas alınarak belirlenen kurallara uygun bir şekilde üretilmiş temiz, sağlıklı ve güvenilir gıdaları kapsarken helal hayat da Cenab-ı Hakk’ın uygun gördüğü doğru ve temiz bir hayat tarzını ifade etmektedir. Bu sebeple helal dairesinde elde edilen kazanç ve helal gıda ile oluşan bir hayat hedefine ulaşabilmek adına ibadetle hayat bütünleşmeli ve tıpkı helal gıda gibi helal bir hayat için çalışmanın da geniş anlamda ibadet olduğu bilincine varılmalıdır.
Müminlerin evine, çarşı ve pazarına nasıl üretildiği bilinmeyen, muhtevası anlaşılmayan, haram ve kirli yollarla edinilmiş gıda, mal ve servet asla girmemelidir. Allah’ın ismini anarak besmele ile açılan iş yerleri, besmelenin ruhuna uygun olarak işletilmelidir. İnsanlar hizmet ve ürünleri helal dairesinde üretmeli, bu yönde çaba sarf etmeli, helal olmayan veya insan sağlığına zarar veren maddelerin ürünlere katılmamasına ve üretim kaynaklarının helal olmasına özen gösterilmeli; her türlü kirli sermayeden ve haksız kazançtan uzak durulmalıdır. Tüketiciler ise kazançlarına kul ve kamu hakkı karıştırmama, Allah’ın nimetlerinden meşru ve helal ölçülerde yararlanarak tükettikleri gıdaların helal olduğu ve içinde insan sağlığına zarar veren nesneler bulunup bulunmadığı hususunda titiz davranmalıdır. Yüce Rabbimizin, “Ey insanlar! Yeryüzünde bulunan maddelerin helal ve temiz olanlarından yiyin. Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık düşmandır.” (Bakara 2/168.); “Ey iman edenler! Eğer siz ancak Allah’a kulluk ediyorsanız size verdiğimiz rızıkların iyi ve temizlerinden yiyin ve Allah’a şükredin.” (Bakara 2/172.) fermanıyla bizden istediği de budur.