Makale

RAMAZAN VE KUR’AN

RAMAZAN
VE KUR’AN

Doç. Dr. Bayram KÖSEOĞLU
DİB Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

“O (sayılı günler), doğruyu eğriden ayırma, gidilecek yolu bulma konusunda açıklamalar ve insanlara rehber olarak Kur’an’ın indirildiği ramazan ayıdır. Artık içinizden kim bu aya yetişirse onu oruçlu geçirsin...”

(Bakara, 2/185.)

Müstesna zaman dilimlerinden biri belki de en önemlilerinden biridir ramazan ayı. Habercisi olan üç ayların başlangıcından itibaren heyecanı düşer hanelerimize, sevinci dolar gönüllerimize. Maddi ve manevi olarak kuşatır, arındırır ve korur kötülüklerden bizi bu kutlu ay. Ramazan, orucu ve teravihiyle, iftarı ve sahuruyla, infak ve yardımlarıyla birleştirir bizi, düzen getirir yaşantımıza. Bizi kendimize döndürür, kendimizle buluşturur, baş başa bırakır bizi bizle.

Ramazan ayını önemli kılan hasletlerden biri de Kur’an ayı olmasıdır: “O (sayılı günler), doğruyu eğriden ayırma, gidilecek yolu bulma konusunda açıklamalar ve insanlara rehber olarak Kur’an’ın indirildiği ramazan ayıdır...” (Bakara, 2/185.) Ramazan ayının oruç, teravih ve fitre gibi ibadetlerle özdeşleşmesi yanında Kur’an’ın indirildiği ay olması bağlamında hatim ve mukabelelerle Kur’an tilavetinin ve Kur’an’a yönelişin de zirveye çıktığı bir zaman dilimi olduğuna tanıklık ederiz her yıl. Böylece, okunması ibadet olan Kur’an’la şenlenir camilerimiz, Kur’an tilavetinin verdiği manevi hazla dolar hanelerimiz ve onunla arınır gönüllerimiz.

Bütün bu güzellikler yanında az önce meali verilen ayetin vurguladığı başka hususlar da vardır şüphesiz. Zira Kur’an’ın hidayet, beyyinat ve furkan olması ifade edilir ayette. Öyle ki Kur’an, insanlığı dalaletten kurtarıp hidayet ve kurtuluşa ulaştıran; hak ve hakikati gösteren apaçık deliller içeren; doğru ile yanlışı, hak ile batılı birbirinden kesin olarak ayıran hükümler ve mesajlar ihtiva eden bir kitaptır. (Celalüddin es-Süyuti-Celalüddin el-Mahalli, Tefsiru’l-Celaleyn, 28.) Kur’an’ın zikir, şifa ve rahmet gibi diğer isimleri yanında burada zikredilen bu özellikleri de ona tabi olunmasının, ahkâmıyla amel edilmesinin, hayata aktarılmasının önemini ve gereğini ifade etmektedir. Zira Kur’an’ın maddi ve manevi sıkıntılarımıza şifa olması, bizler için öğüt olması, dünya ve ahirette huzur ve kurtuluşa eriştirmesi ona uymakla, onu yaşamakla mümkün olacaktır.

Kur’an’ın muhtevasına göz attığımızda bu gerçek rahatlıkla görülebilmektedir. İlk olarak nazil olan Alak suresinin başında yer alan ayetlerden itibaren insana kendini ve yaratıcısını tanıtmayı hedefleyen Kur’an, doğru bir dünya tasavvuru kazandırmak ister. Yaratıcı ve mabut olarak Allah’ı bilip tanımakla başlayıp sonsuz hayat olan ahirete uzanan kulluk çizgisinin en önemli durağının dünya hayatı olduğunu kavratmak ister. İster ki insan dünyaya bakışını buna göre şekillendirsin. Sadece inandım demenin kurtuluş için tek başına yeterli olmayacağını (Ankebut, 29/2.) idrak etsin. Ya da “Nasıl olsa Allah ahirette affeder.” düşüncesiyle dünya emanetini zayi etmesin. Öyle ki Yüce Allah insanı yaratmış, sayısız nimetlerle donatmış, yol gösterici olarak peygamberler ve kitaplar göndermiştir. Bütün bunların bir amacının, bir hikmetinin olmaması düşünülemez elbette.

İman esaslarıyla ilgili hususlar Kur’an’ın içeriğinde yer alan konuların başında gelmektedir. Çünkü doğru bir Allah inancı ve sağlam bir ahiret bilinci kurtuluşun vazgeçilmezleridir. Bunun yanında namaz, oruç, hac, zekât ve sadaka gibi ibadetler de Kur’an’da yer alan başlıca konulardandır. Zira ibadetler insanı arındıran, Rabbiyle bağını canlı tutan önemli bağlardır. Bu bağ ne kadar güçlü olursa kulluk şuuru da o kadar derinden hissedilecektir. İman ve ibadetler dışında ahlaki konular da Kur’an’da sürekli vurgulanan vazgeçilmezlerdir. Öyle ki ahlaki güzellikler iman ve ibadetin tezahürüdür, insanın süsüdür. Bu açıdan İslam büyük bir önem verir ahlaka. Çünkü sadece belli bir zaman ve mekânla sınırlı değildir ahlak. Hayatın her anına her ayrıntısına dokunan bir yönü vardır. Konuşma tarzından yürüyüş şekline, yemek usulünden sohbet adabına, anne babaya muameleden çocuk haklarına, aile ilişkilerinden akraba hukukuna, kısacası hayatın hemen her yönüne dair ilkeler, tavsiyeler ve değerler ihtiva eder Kur’an.

Yalandan, yalancı şahitlikten ve iftiradan uzak durmayı (Nisa, 4/135; Nur, 24/23.), insanlarla alay etmekten, gıybet, dedikodu ve su-i zandan kaçınmayı (Hucurat, 49/11-12.), cimriliğin pençesine düşmekten (Âl-i İmran, 3/180 vd.), haram ve haksız kazançtan (Bakara, 2/188 vd.), aile ve toplumu temelden sarsan zina ve zinaya götürecek adımlardan (İsra, 17/32.), içki, kumar ve faizden sakınmayı (Maide, 5/90-91; Âl-i İmran, 3/130; Bakara, 2/275-276 vd.), kibre kapılmamayı (İsra 17/37 vd.) ister. Bunun yanında; anne babaya iyi davranmayı (İsra, 17/23-24.), adil olmayı (Nisa, 4/58.), öfkeyi kontrol edip affedici olmayı (Âl-i İmran, 3/134.), ticarette dürüst olmayı (Enam, 6/152; Mutaffifin, 83/1-3.), iffetli olmayı (Nur, 24/30-31.), tevazu (Furkan, 25/63.) ve tevekkülü (Âl-i İmran, 3/122.) içselleştirmeyi ister.

Kur’an’ın bizi irşat etmeye, iyi bir insan, hakiki bir Müslüman yapmaya yönelik hayat dolu ilkeleri bunlardan ibaret değildir elbette. Birbirimize lakap takma (Hucurat, 49/11.), insanları çekiştirme (Hümeze, 104/1.) yanında selamlaşma adabı (Nisa, 4/86.) dâhil sıradan gibi görülebilen davranışlara dahi Kur’an’ın temas etmesi onun bir hayat kitabı, saadet ve kurtuluş rehberi olmasının, bizi her yönden kuşatmasının, hayatın içinden bir kitap olmasının göstergesidir. O hâlde bize düşen, bu kitabın rehberliğinde yürümek, onu yaşamak, onunla yaşamaktır. Kutsal kitabımızın okunuşunu en güzel şekilde öğrenmek yanında mesajlarını, tavsiyelerini, emir ve yasaklarını da en güzel şekilde aktarmaktır hayatımıza. Onun çağları aşan mesajları, aile yaşantımızdan iş hayatımıza, insanlara bakışımızdan düşünce dünyamıza kadar uzanmıyorsa bizim için hidayet, beyan, şifa ve furkan olmayacaktır Kur’an. Bilgiye ulaşmanın son derece kolay olduğu, onlarca tefsirinin bulunduğu günümüzde Kur’an’ın muhtevasından haberdar olmadığımızı, onu anlayamadığımızı söyleme imkânımız da yoktur herhâlde. Geriye tek bir şey kalıyor, istemek. Kur’an’ı yaşamayı, Kur’an’la yaşamayı istemek.