Makale

KAZANLI BİR MÜNEVVER: RİZAEDDİN FAHREDDİN

KAZANLI BİR MÜNEVVER: RİZAEDDİN FAHREDDİN
İLHAN ASLAN
XIX. yüzyılın sonları ile XX. yüzyılın başları Kazan Türklüğünün millî uyanış devresindeki çok önemli bir zaman dilimini teşkil etmektedir. Bu zaman zarfında Kazan Türkleri arasında millî şuurun oluşması için birtakım edebî, dinî, siyasi ve tarihî konularda ileri hamleler yapılmıştır. Bu hamlelerin yapılmasında önemli rolleri olan Şehabeddin Mercani, Kayyum Nasıri, Abdünnasır Kursavi gibi âlimlerin yanında en az onlar kadar önem taşıyan Rizaeddin Fahreddin de Kazan Türklüğü için önemli sayılan isimlerin başında gelmektedir.
Rizaeedin Fahreddin 31 Aralık 1858 tarihinde bir molla ailesinin beşinci çocuğu olarak Samar ilinin Bügülme ilçesine bağlı Küçüçatı adlı köyde doğmuştur. (A. Battal Taymas, Kazanlı Türk Meşhurlarından Rizaeddin Fahreddinoğlu, Birlik Basımevi, İstanbul 1958, s. 9.) Annesi, Sarman kazasına bağlı Eski İştirek köyünün mollası Remkul bin Maksud’un kızı Mevhube Hanım olup, aynı zamanda köyün kız ve erkek çocuklarının ilk tahsilinden sorumlu biriydi. (İsmail Türkoğlu, Rusya Türkleri Arasındaki Yenileşme Hareketinin Öncülerimden Rizaeddin Fahreddin, Ötüken Yayınları, İstanbul 2003, s. 22.) Babası Fahreddin Seyfeddin (1819-1891) ise nüfusuna kayıtlı bulunduğu köyün imamlığını yapmaktaydı. Anne ve babası son derece iyi bir eğitim görmüş kimselerdi. Fahreddin bu durumun doğal bir sonucu olarak ilk eğitimini annesinden almıştır. 1867 yılında ise medreseye kaydolmuş, Çistay Medresesi’nde aldığı bir yıllık eğitimden sonra 1869 yılında Seçili köy medresesine yazılmıştır. Bu yıldan itibaren aralıksız sürdürdüğü medrese eğitimine 1879 yılında son vermiş ve Astrahan medreselerinde eğitimine devam etmek için çabalamaya başlamıştır. Bu süreç içinde 23 Ağustos 1873 tarihinde annesinin ölümü Fahreddin’in hayatında yer edinmiş en üzücü olay olmuştur. (Türkoğlu, age. s. 43; Rizaeddin Fahreddin, Altın Ordu ve Kazan Hanları, çev. İlyas Kamalov, Kaknüs Yayınları, İstanbul 2003, s. 7.)
Kazan bölgesinde o yıllarda eğitim için Buhara ve Mısır gibi merkezler önem taşımakta ve tahsil için söz konusu bölgelere seyahatler yapılmaktadır. O da önce Astrahan’a gitmeyi arzulamış, fakat hocası Abdülfettah Efendi tarafından engellenince bağlı bulunduğu medresede eğitim-öğretimini sürdürmek zorunda kalmıştır. Bu defa da Buhara’da okumak hevesine kapılmış, lakin bu isteğinde de başarılı olamamıştır, çünkü bu kez de babası Kazan’a son derece uzak olan Buhara’ya oğlunu göndermek istememiştir. Ardından İstanbul’a gitmek hayalleri doğdu ise de maddi koşulları buna müsait değildi. 1879’da Tifo’ya yakalanınca bir sonraki yıl yapması gereken askerlik hizmetinden muaf tutulmuştur. 1884 yılında ise basını İsmail Gaspıralı’nın çıkardığı Tercüman gazetesiyle tanımıştır. Hatta Gaspıralı’ya bir mektup yazarak gazetenin nüshalarını istemiş, gönderilen gazetedeki yazılardan etkilenerek Tercüman gazetesine abone olmuştur. Böylelikle fikri manada kendisini yetiştirmeye başlamıştır. Bu esnada daha medrese öğrencisiyken 1885 yılında evlendiği eşi Nurcemal Hanım’la ömrünün sonuna kadar mutlu bir evlilik sürdürmüştür. Bu evliliği sonucunda ikisi kız, dördü erkek olmak üzere altı çocuğu olmuştur. (Rizaeedin Fahreddin, age. s. 8.)
Rizaeddin Fahreddin 14 Haziran 1883 tarihinde Bügülme şehrinin İlbek köyüne ikinci imam atandıktan sonra 12 Aralıktan itibaren medreselerde ders vermeye başlamıştır. 1891-93 yılları arasında kadı Maksudov’un yerine üç yıllığına Orenburg müftülüğüne seçilmiştir. Böylece aralıklarla, ama aksamadan 1891-1906, 1918-1923 yılları arasında kadı, 1923-1936 yılları arasında da molla olarak meslek hayatına başlamıştır. (Türkoğlu, age. s. 73; Rizaeddin Fahreddin, age. s. 8.)
Sovyet hükûmetinin dine karşı açmış olduğu sert propaganda ve savaşa rağmen, Rizaeedin Fahreddin, Rusya’daki Müslümanların çoğunu başında bulunduğu Ufa Nezareti altında birleştirdi. On binlerce mescidin kapatılıp ekmek deposuna veya dinsizler kulübüne dönüştürüldüğü bir zamanda, bölgesinde pek çok mescidin açık kalmasını, imamlardan alınan aşırı vergilerin kaldırılmasını, tüm Rusya, özellikle de bölge Müslümanlarının tarihleri için paha biçilmez bir hazine olan Diniye Nezareti arşivinin korunmasını ve müftülükçe İslam Mecellesi adında bir mecmua çıkarılmasını sağladı. (Rizaeddin Fahreddin, age. s. 9.) Ayrıca, Fahreddin dindar görünüp de dini istismar eden bir kimse de değildir. Başkalarının düşüncelerine saygılı ve dini bütün bir insandır. Gerçekten dindar olan bu insan dini suistimal ederek insanlar üzerinde tahakküm kurmak isteyen, hele Orenburg’da çıkan “Din ve Maişet” dergisi çevresinde toplanan birtakım iptidai fikirlere sahip bir güruhun eziyet ve hakaretlerine maruz kalmıştır. Bu güruh onun fikirlerini temelsiz yaklaşımlarla çürütmeye teşebbüs ederek kız çocuklarının modern devlet okullarına gitmemesi gerektiği yönünde bir kanaat takınmış ve onu kendilerine bir düşman olarak görmüşlerdir. (Taymas, age. s. 25.)
Rizaeddin Fahreddin’i Tatar düşünce edebiyatında olduğu kadar, genel Türk fikri hayatında tutan temel unsur, onun reformist yanı, Türk aydınlanmasına yapmış olduğu katkılarıdır. Aydınlanmadan yana bir fikir adamı olarak yetişmesinde aranması gereken etkenler, kendisi gibi aynı yaşam koşulları altında büyümüş, ancak kendi zihinlerinde bir takım kalıpları yıkarak Türk düşünce tarihinde olduğu kadar Doğu İslam ülkelerinin kaderini de düşünsel anlamda değiştirmeye karar vermiş dönemin ünlü şahsiyetleri olarak görülmelidir. Özellikle Şehabeddin Mercani, Kırımlı İsmail Gaspıralı, İranlı düşünür Cemaleddin Afgani, Mısırlı reformcu Muhammed Abduh, Fahreddin’in düşünce dünyasının temel taşlarıdır. Bu düşünürler kendi dönemleri açısından Doğu İslam ülkelerinin kaderini değiştirmek ve mümkünse yeni baştan kurmak için realist fikirlerin öncüleri kabul edilmiştir. Fahreddin’in de aynı çileli duyguları yaşamış biri olarak onların görüşleriyle beslenmesi gayet doğal karşılanmalıdır. (Rizaeddin Fahreddin, age. s. 9.)
Tercüman gazetesiyle tanışması sonucunda tezahür eden yenilikçi duygular, Fahreddin’i reformist çevrenin altına aldı. İsmal Gaspıralı onda daha geniş ve pratik, hayata yönelik eğitim anlayışını pekiştirirken; Mercani, İslam düşüncesi saflarına karışmış olan Müslümanlara zarardan öte hiçbir kâr getirmeyen öldürücü düşüncelerden kurtulmak için mücadeleyi aşılamıştı. Cemaleddin Afgani’nin ise Fahreddin üzerinde daha belirgin bir etkisi vardır. O, Afgani’yi İslam dünyasını uyandıran bir müceddit olarak görüyor ve bütün ömrünü İslam dünyasını ıslah etme, İslam dininin medeniyete hilaf olmadığını ispat etme yoluna sarf ettiğini söylemekteydi. Afgani’nin “Global İslam” denilebilecek kadar kapsamlı aydınlanma görüşlerini kendi fikri çalışmalarında açıktan açığa yansıtmaktan kaçınmamıştır. Son olarak Muhammed Abduh’un etkisi ise içten yapılabilecek bir uyanış düşüncesini doğurmuştu. Abduh, İslam’ın bünyesinde oluşacak “öz ve asil” fikirlere belli ölçüde kapı açan biriydi. (Türkoğlu, age. s. 63; Rizaeddin Fahreddin, age. s. 9-10.)
Rizaeddin Fahreddin, düşünce ve faaliyet anlamında her zaman eğitim olgusu gerçeğinden hareket etmiştir. Çalışmalarında özet olarak sonuca yansıyacak ana fikir, “Çağın gelişimini yakalamak için eğitime ihtiyacımız vardır.” Bu düşünce onun felsefi ve dinî görüşlerinde de esas olmuştur. Mercani’nin “İslam’ın doğasında bilimlere büyük değer vardır.” şiarını kendi eserlerinde birebir temel düşünce olarak yansıtmaya çalışmıştır. Pratik yaşamdaki faaliyetlerini de bu düşünce üzerinde sürdürmeye çalışmıştır. Rusya Müslümanlarının kurultay ve toplantılarında, katıldığı küçük siyasi çalışmalarda belirleyici tavrını bu düşünceden yana koymuştur.
Geniş kapsamlı olmak üzere 16 büyük esere imzasını atmıştır. Toplam ilmî eser ve çalışmalarının sayısı ise 70’i bulmaktadır. Siyasi görüş ve teknik bilgilerinin dışında dinî, felsefi, eğitim-öğretim, coğrafi ve tarihî konularda bugün de belli ölçülerde değerini muhafaza eden en önemlisi yaklaşık yüz yıl önceki Türk düşünce tarihine ışık tutacak eserlere imza atmıştır. 12 Nisan 1936 yılında vefat ederek ardında yeri doldurulmaz bir miras bırakmıştır.