Makale

KEMİKLER İHMALE GELMEZ!

KEMİKLER
İHMALE GELMEZ!

Osteoporoz - Kemik Erimesi

Dr. Havva Sula

Günümüzün başta gelen kemik hastalıklarından biri olan osteoporoz; insan ömrünün uzamasıyla birlikte, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de önemli bir sorun hâline gelmiş 50 yaşın üstündeki her üç kadından birinin hayatını tehdit etmektedir.
Osteoporoz, ya da çok bilinen adıyla "kemik erimesi", kemikteki kalsiyum miktarının azalması nedeniyle kemiklerin daha gözenekli ve giderek daha güçsüz ve kırılgan olmasına yol açan bir kemik hastalığıdır.
Kemikler sürekli olarak yapım-yıkım olaylarının ardarda devam etmesiyle yenilenen canlı dokulardır. Kemik bal peteği görünümünde olup, başta kalsiyum olmak üzere önemli mineralleri depolar.
20 - 25 yaşlarına kadar kemiğin yenilenme kapasitesi, kemiğin yıkım hızından daha yüksektir. 30’lu yaşlarda tepe kemik kütlesi adı verilen en yüksek kemik kütlesine ulaşılır. Bu dönem kemiğin en güçlü olduğu dönemdir.
40 yaşları civarında kemik kütlesi yavaş yavaş azalmaya başlar. Bu kayıp menopozdan sonra, kadınlarda östrojen hormonunun seviyesinin düşmesine bağlı olarak hızlanır. Menopozdan sonraki ilk 5 yıl kemik kütlesinin en hızlı kaybedildiği dönemdir. Bu dönemde kadınlar her yıl kemik kütlelerinin % B’ünü kaybedebilirler.
Hızlı kayıp döneminin sonlarında, genellikle 60 yaş civarında osteoporoz-kemik erimesi- görülmeye başlanır. Osteoporoz olgularının yaklaşık yarısı vücudun yükünü taşıyan omurlarda, daha az kısmı kalçada (uyluk kemiğinin baş kısmında), bileklerde ve diğer kemiklerde görülür.
Bunun sonucunda özellikle ileri yaşlarda omurlardaki çökme kırıklarına bağlı olarak ağrılar başlar ve boyda kısalma olabilir (bir kadının ileri yaşlarda boyu 15-20 cm kadar kısalabilir), hafif düşmeler sonucunda ya da kendiliğinden, sıklıkla kalçada olmak üzere diğer kemiklerde kırıklar meydana gelebilir. Kırık sonucu bu hastaların çoğu eski normal yaşamlarına dönemezler, ölüm de oldukça sık görülür.
Kimler osteoporoz açısından daha risklidir?
Genç bir erişkin iken ulaşılan "tepe kemik kütlesi" ve yaşlanmaya başlanıldığında oluşması beklenen "kemik kaybının hızı" osteoporoz gelişme riskini belirler.
Aşağıdaki faktörlerden bir ya da birden fazlasını taşıyan kişinin, osteoporoza yakalanma ve kırık riski yüksektir:
-45 yaşın altında doğal yada cerrahî menopoz,
-Ufak tefek, zayıf yapıda ve beyaz tenli olmak,
-Ailede kemik erimesine bağlı kırık öyküsü (özellikle annede kalça kırığı),
-Daha önce kırık geçirmiş olmak (ön kol kırığı gibi),
-Kemik yıkımını hızlandıran ilaçların kullanımı (kortizon, guatr ve sara ilaçları, heparin),
-Kalsiyumdan fakir beslenme, yetersiz D vitamini,
-Sigara içme, fazla kahve veya kolalı içecek tüketimi,
-Düzenli egzersiz yapma alışkanlığının olmayışı,
-Uzun süreli yatak istirahati.
Nasıl tanı konur?
Herhangi bir kemik kırılıncaya veya kamburlaşma ve boyda kısalma dikkat çekinceye kadar osteoporoz belirtileri farkedilmeyebilir. Bu durumların görüldüğü veya risk grubunda olan kişilere yapılan kemik mineral yoğunluğu ölçümü ile tanı konur. Bu testler kırık riskini belirlemede en güvenilir yöntemlerdir. Raporda "normal", "oste- openi" (osteoporoz başlangıcı), "osteoporoz" ve "ileri derecede osteoporoz" olmak üzere farklı ifadeler kullanılabilir.
Menopoza girmiş, hiçbir şikâyeti olmayan kadınların bir kez ve daha sonra beşer yıllık aralıklarla; riski yüksek olan kadınların ise, yılda bir kez kemik ölçümü yaptırması önerilmektedir.
Tanıda ek olarak kanda kalsiyum, fosfor, alka- len fosfataz, parathormon, D vitamini değerleri, tiroid fonksiyon testleri, sedimantasyon, karaciğer ve böbrek fonksiyon testleri gibi testlerden de faydalanılabilir.
Osteoporoz tedavi edilebilir mi?
Başlamış bir osteoporoz süreci sonucu kaybedilen kemiği, yerine geri getirmek zordur. Ancak bazı tedavilerle süreç büyük oranda durdurulabilir. Bunun sonucunda ileri derecede osteoporoz olguları hariç, kırık oluşma riski önemli derecede azaltılabilir.
Kişilerin hastalığın önemi ve ciddiyeti hakkında bilgilendirilmesi, belki de tedavinin en önemli basamağıdır.
Osteoporozu önlemek için yapılması gerekenlerin tümü tedavi için de söz konusudur; kalsiyumdan zengin beslenme, düzenli egzersiz, öst- rojen alınımı...vb.
Östrojen tedavisinin süreci yavaşlattığı artık kesinlikle kanıtlanmıştır. Östrojen tedavisi alanlarda kol ve kalça kırıklarında %50-60 oranında, beraberinde kalsiyum alımı da sağlandığında omurga kemiği kırıklarında %80’lik bir azalma görülür. Ancak bu tedaviye karar verirken riskler, yaş, akti- vite durumu ve diğer sağlık problemleri de hesaba katılmalıdır.
Östrojen tedavisinin sakıncalı olduğu durumlarda ise hekimin önereceği diğer ilaçlar kullanılabilir.
Kalsiyum diğer tedavilerin yanısıra verilen, hemen tüm menopoz sonrası kadınlara önerilen bir ilâçtır. Son zamanlarda D vitamini ile birlikte alınması önerilmektedir.
Osteoporoz sonucu incelen kemik, çok hafif bir zorlama sonucu bile kırılabilir. Bu nedenle düşme riskinin azaltılması ilâç tedavisi kadar önemlidir. Düşme riski kas gücünü artıran egzersizler yaparak ve alçak ökçeli, kaymayan tabanlı ayakkabılar giyerek azaltılabilir. Düzenli göz muayeneleri, kan basıncı ve kan şekerindeki ani inip çıkmaların önlenmesi de düşme sonucu kırık riskini azaltabilecek önlemlerdir. Evin ışıklandırılması, zemin döşemesi, merdivenler, banyo ve mutfaktaki eşyaların yerleri düşmeye engel olacak şekilde düzenlenmelidir.
Osteoporozdan korunmak mümkün müdür?
Osteoporozdan korunma doğum öncesi hayatta başlar ve yaşam boyu sürer.
Başlıca yöntem; Tepe kemik, kütlesine erişinceye kadar olan dönemde güçlü, sağlam kemik yapıyı oluşturmak ve sonraki yaşlarda kaybı engellemektir.
Sonraki kaybı en aza indirebilmek için 35 yaşına kadar mümkün olduğunca en yüksek kemik kütlesine sahip olunabilecek önlemler alınmalıdır; kemik kütlesi genetik faktörlere bağlı olarak değişebilirse de yaşam biçimi akıllıca düzenlenerek bu sağlanabilir:
Aldığınız kalsiyum miktarını arttırın
Kalsiyum ihtiyacı, cinsiyete, yaşa ve osteoporoz riskine bağlıdır ve ergenlikte, hamilelikte, emzirme döneminde ve menopozdan sonra günlük 1000 - 1500 mg, bu gibi özel durumların dışında ise 800 mg kadardır.
Kalsiyumdan zengin gıdalar şunlardır:
-Süt ve süt ürünleri: Bir bardak süt günlük ihtiyacımızın 1/4’ünü, bir kase yoğurt ise 1/3’ünü sağlar. Yağ ve kaloriden kaçınmak için düşük yağ içeren süt ve süt ürünleri kullanılabilir. En fazla kalsiyum içeren peynir cinsi, kaşar peyniridir. -Yeşil sebzeler, soya fasulyesi, brokoli, -Kabuklu deniz hayvanları, sardalya balığı, salmon balığı,
-Fındık, badem,
-Pekmez,
-Kalsiyum ile zenginleştirilmiş meyve suları, ekmekler vs.
Her yaşta bol bol güneşlenin
D vitamini, kalsiyumun barsaktan emilmesine ve kemikler tarafından depolanmasına yardımcı olan bir hormondur; ancak güneş ışığı gören vücutlarda sentezlenebilir. Günlük ihtiyaç 400 - 800 IÜ’dir. Kış aylarında ve güneş ışığından yeterli yararlanılamayan durumlarda D vitamini eksikliği görülebilir.
Düzenli egzersiz yapın
Osteoporozda kemik sağlığının korunması ve kemik kaybının azaltılmasında, egzersiz büyük bir önem taşır. Düzenli yapılan egzersizlerle, (günde en az yarım saat yürüme gibi vücudu fazla zorlamayan sporlar) kemik kaybı yavaşlatılabilir, denge arttırılarak düşme riski azaltılıp kırıklar engellenebilir.
Sigara, kahve ve kolalı içecekleri azaltın, hatta hiç içmeyin
Rahat olun
Eğer size osteoporoz tanısı konduysa, yalnız değilsiniz. Dünyada 200 milyonun üzerinde osteoporozlu kadın bulunmaktadır. Kendinizi en şanslı olanlardan biri olarak düşünmeye çalışın; çünkü şimdi osteoporozla savaşmak için neler yapabileceğinizi biliyorsunuz.