Makale

BEN ARTIK KÖTÜ ÇOCUK OLACAĞIM

BEN ARTIK
KÖTÜ ÇOCUK
OLACAĞIM

Nurten Ceceli Alkan
Eğitimci-Yazar

"Jurassic Park 1" filminin vizyonda olduğu günlerde Abdullahım altı yaşındaydı. Filmin ve medyanın etkisiyle, dinozorlar oğlumun hayatındaki en önemli şey hâline gelmişti. Evimizin her köşesi onun dinozor oyuncaklarıyla doluydu. Dinozorlarla yatıyor, dinozorlarla kalkıyorduk. Evde olduğu saatlerde ya onlarla oynuyor ya da onlarla ilgili daha çok şey öğrenmek için bizi sıkıştırıyordu. En çok arzu ettiği şey, gerçek bir dinozor görebilmekti. Sık sık "keşke çook önce yaşasaydım, o zaman benim de gerçek bir dinozorum olurdu" diye dertleniyor, bazen de bir ümit "belki Afrika’da bir tane kalmıştır, gitsek buluruz" diye tatille ilgili gezi plânları yapıyordu.
Babaannesi ve dedesinin bizde olmasını fırsat bilerek anaokuluna gitmeyip, bütün gün dinozorlarıyla oynadığı bir günün akşamında, ben yorgun argın işten gelip mutfakta çalışırken yanıma geldi ve "Ben artık kötü çocuk olacağım!" dedi.
Anne olmanın sorumluluğunun en yoğun olduğu anlar böyle beklenmedik cümlelerin söylendiği anlardır. Vereceğiniz cevap, söyleyeceğiniz bir söz, olayın akışını tamamen değiştirebilir. "Git başımdan ne olursan ol. Şimdi seninle uğraşamam", "deli misin nesin, nereden çıktı kötü olmak" gibi şeyler söyleyerek çocuğunuzu o an için yanınızdan uzaklaştırabilirsiniz ama, öyle bir cümlenin neden söylendiğini öğrenemezsiniz.
Ben derin bir nefes aldım ve yavrumu kucağıma alıp mutfak tezgâhının üzerine oturtarak "hayırdır tatlım, niye kötü çocuk olmak istiyorsun?" diye sordum. O çok kararlı bir şekilde "çünkü benim cehenneme gitmem gerekiyor" deyince, olayın tahmin ettiğimden de önemli olduğunu fark ederek tenceredeki çorbayı karıştırmaktan vazgeçtim. Ocağın altını kapattım ve ona sarıldım. "Benim dünya tatlısı oğlumun cehennemde ne işi var, biz hep beraber cennete gideceğiz inşallah" deyince "hayır siz gidin, ben gelmeyeceğim; çünkü orada dinozor yokmuş, ben cehenneme gideceğim" dedi. "Dinozorların cehennemde olduğunu sana kim söyledi?" diye sorunca, bilgiyi aldığı kaynaktan çok emin bir tarzda "dedem" dedi. Canım yavrum, dünyada canlı bir dinozora sahip olmaktan ümidini kesince, bizim cennetle ilgili anlattıklarımızdan hareketle (cennetteki köşkümüzün bahçesinde her istediğimizin olabileceğini onlara anlatmıştık) hayallerini cennete ertelemiş ve dedesine "ben cennetteki evimin bahçesi için Allah’tan dinozor isteyeceğim" demiş ama öyle korkunç görünüşlü bir hayvanı cennete yakış- tıramayan babacığım "saçmalama o çirkin şeyin cennette ne işi var, olsa olsa cehennemde olur" diyerek, bizimkine, kendince doğru adresi göstermiş. Dedesinin bilgisinden şüphe etmeyen oğlum da, hayallerini süsleyen dinozoruna kavuşmak için son şansının cehenneme gitmek olduğunu anlayınca, bunun için de ne yapması gerektiğini düşünüp, kötü olmaya karar vermiş.
Çocuk elde ettiği bilgiden bu kadar emin ve hedefe ulaşmak için bu kadar kararlıyken "deden yanlış biliyor" desen olmaz, hem onun dedenin bilgisine olan güveni sarsılır hem de babacığım üzülür. "İyi, ne yapalım, bari kötü ol" desen hiç olmaz. "Git başımdan başlayacağım artık dinozorlara da sana da" desen hiç ama hiç olmaz.
Derin bir nefes alıp, biraz düşündükten sonra "Hayatım yoksa dedene, adını şimdi hatırlamıyorum ama, et oburların en korkuncu olan bir tanesi vardı onu mu gösterdin? Tabii ki o cennette olamaz, çünkü Allah cennette kimsenin kimseye zarar vermesine izin vermeyecek, ama dedene, ot obur bir dinozoru gösterseydin o da sana hak verirdi" dedim. Sevinçle gözleri parladı "yaşasın yani, (otobur olan) dan istersem Allah cennetteki bahçemde ondan yaratır mı?" dedi. Ben de çok emin bir şekilde "tabii ki tatlım, kimseye zarar vermeyecek olduktan sonra, muhakkak yaratır" dedim ve onu öptüm "seni çoook seviyorum Abdullahım. İnşallah senin dinoyla beraber cennette de böyle hep beraber mutlu mutlu yaşarız" dedim. O oyuncaklarının yanına, ben de tenceremin başına döndüm.
Çorbayı karıştırırken düşünmeye başladım; eğer yavrumun yüreğinde yaşananları anlama- saydım, büyük bir ihtimalle o ertesi günden itibaren kötü olmak için uğraşacak, beni ve ablalarını kızdıracak davranışlar sergileyecek, biz kızdıkça mutlu olacak ve olumsuz davranışlarını arttıracaktı. Dünya tatlısı yavrum, hayallerini gerçekleştirmek için kötü olmaya uğraşırken, biz de yavrumuzdaki olumsuz değişikliğin nedenini bulmaya çalışacaktık.
Okuyucularımızdan bazılarının "Hocahanım o kadar sabır bizde nerede? Çocuğun her sözünün arkasında ne var diye nasıl düşüneceğiz?" diye sorduklarını tahmin edebiliyorum.
Rabbim kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’de sık sık sabreden kullarını övüyor. Onun övdüğü kullardan olmak için ille de büyük dertlere sıkıntılara uğrayıp onlara sabretmemiz gerekmiyor. Yavrularımıza karşı gösterdiğimiz hoşgörü ve onlara sabırla ayırdığımız vaktin de bu övgüye mahzar olmamız için önemli bir fırsat olduğunu düşünüyorum.
Unutmayın, siz istedikten sonra her şeyi başarabilirsiniz. Çünkü Rabbim size güvendi ve bir bebeği yetiştirip, ona kul olacak bir birey hâline getirmeniz için size emanet etti.
Rabbim yüzünüzden gülücüğü, evlerinizden huzuru eksik etmesin...