Makale

Editörden...

Editörden...

Günlük hayatın pek çok kesitinde karşılaştığımız ama pek fazla önemsemediğimiz davranışların başında sahteciliğin geldiğini söylemek yanlış olmasa gerek. Dünyada sahteciliğin nasıl başladığı tam olarak bilinmese de insan sağlığıyla ilgili sahteciliğin en fazla can yakanı olduğu kabul edilebilir.
Bugün sahteciliğin sınırları iyice genişlemiş durumda. Sahteciliğin boyutu ve verdiği zararlar, son zamanlarda bazı sahte ürünlerin kullanımı sonucu ölümlerin ortaya çıkmasıyla daha net anlaşıldı. Özünde hakikatin zıddı, orijinal ürünün taklidi ve tüketicinin aldatılmasına yönelik açık bir niyet bulunan sahtecilikle ilgili medyada karşımıza çıkan her haber, ihmal ettiğimiz bazı kavram ve değerleri de gözler önüne serdi. Toplum ahlâkı kapsamında dikkate alabileceğimiz bu ihmali ’hakikatten uzaklaşma’ olarak nitelendirmek mümkün.
Türk toplumunun, özellikle son zamanlarda meydana gelen ve farklı alanlarda şekillenen sahtecilik olayları ile ilgili yoğun bir gündem yaşaması, tabiî olarak bu konuya yönelik çözüm arayışlarında hak unsurunu ön plâna çıkarıyor. Bu durum, birey hakkının ne yazık ki günümüzde de birçok alanda ihlâl edildiğini ortaya koyuyor. Bu ihlâl, insanın sağlıkla ilgili haklarından emeğinin karşılığını görme hakkına kadar uzanıyor.
Çevremizde gelişen ve ’hak ihlâli’ olarak görülen sahtecilik olayları, ister istemez bu kavramın üzerinde ciddiyetle durulmasını ve Hz. Peygamberin konunun özüne ışık tutan "Bizi aldatan bizden değildir"(Müslim, İman, 164) uyarısını hatırlamayı zorunlu kılıyor. Çünkü sahtecilik sınır tanımıyor.
Toplumumuzun yapısını kemiren önemli bir manevî hastalık olarak kendisini gösteren sahteciliği sadece ekonomik sıkıntılar, yeterli istihdam alanı sağlanamaması ve işsizlik gibi İktisadî nedenlerle açıklamak pek isabetli görünmüyor. Yitirilen etik değerler ve erozyona uğrayan sorumluluk bilinci de sahteciliği tetikleyen sebepler arasında görünüyor.
Dergimizin bu sayısında sahtecilik kavramına ilişkin Islâm dininin yaklaşımını, sahteciliğin topluma yansıyan yüzünü ve verdiği zararların boyutlarını bulacaksınız.
Konu ile ilgili olarak ailelerin, eğitim ve öğretim kurumlarının, sivil toplum örgütlerinin ve sorumlu kişilerin yer aldığı bir mücadele zemininin oluşmasını temenni ediyor, yeni sayımızla sizleri baş başa bırakıyoruz.

Yüksel Salman