Makale

İyilik Güzel Ahlaktır

Prof. Dr. İ. Hakkı Ünal
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi

İyilik
Güzel
Ahlâktır

Sevgili Peygamberimiz, iyiliğin ne demek olduğunu soran birisine şöyle cevap vermiştir: "Kalbine danış, iyilik kalbin ve nefsin mutmain olduğu, günah (kötülük) ise, insanlar fetva verseler de, vicdanı yaralayan ve kalbin tereddüt ettiği şeydir ."
(Ahmed b Hanbel Müsned 4/228 Çağrı Yayınları, İstanbul 1982)

Dinimizde, iyi ve kötü olan şeyleri bil menin yolları Kur’an, sünnet ve akıldır Akıl ayrıca, ilk iki kaynağı anlayıp değerlendir menin bir aracıdır Onun için, "aklı olmayanın dini olmayacağı" (Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 2 / 362, Beyrut- t.y.) ifade edilmiş, bu nimetten mahrum olanlar sorumlu tutulmamıştır. Yüce Yaratıcı’nın, elçileri vasıtasıyla bize iyi olarak bildirdikleri iyi, kötü olarak bildirdikleri de kötüdür İnanan insan için bunu sorgulamak ve tartışmak doğru değildir. Peygamberlerin insanlara tavsiye ettikleri iyilikler ve sakındırdıkları kötülükler de Allah’ın rızası doğrultusunda olacağından bunlar da bir mümin için tartışma konusu olan Fıtratı bozulmamış akl-ı selim sahibi insanların kendi düşünceleriyle ulaşacakları sonuç da, Yüce Allah’ın ve Kutlu Elçilerinin gösterdikleri yoldan çok farklı olmayacaktır
O hâlde iyilik nedir? Cenab-ı Hak bu soruya şu cevabı vermektedir: "İyilik, yüzlerinizi doğu ve batı taraflarına çevirmeniz değildir Asıl iyilik, Allah’a, ahiret gününe, meleklere, kitap ve peygamberlere iman edenlerin, mala olan sevgilerine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, (ihtiyacından dolayı) isteyene ve (özgürleşmeleri için) kölelere verenlerin, namazı kılan, zekatı veren, antlaşma yaptıklarında sözlerini yerine getirenlerin, sıkıntı, hastalık ve savaş zamanlarında sabredenlerin tutum ve davranışlarıdır İşte doğru olanlar ve Allah’a karşı gelmekten sakınanlar (muttakîler) bunlardır." (Bakara, 177)
Kıblenin değiştirilmesini bahane edip Müslümanların kalbine şüphe sokmak isteyen Yahudiler hakkında indiği bildirilen bu ayet, iyiliğin, şeklî ve sembolik şeylerde değil, insanın niyet, tutum ve davranışlarında aranması gerektiğini vurgulamaktadır. Çünkü soyut bir kavram olan iyilik, ancak, akıllı varlık olan insan eylemleriyle somutlaşırsa bilinir ve bir anlam ifade eder. Onun için iman ve salih amel (iyi ve hayırlı iş), Kur’an’ın hep bir arada andığı ayrılmaz bir ikilidir. İşte sözünü ettiğimiz iyilik bu salih ameli de içine alan bir kapsama sahiptir. Kur’an’ın başka ayetlerinde, âdil olmak, emanete riayet etmek, namuslu olmak, hoş görülü ve bağışlayıcı olmak, insanlara iyi davranıp güzel söz söylemek gibi pek çok örneğine işaret edilen bu iyiliklere sahip muttaki insan, Allah nazarında en üstün insan olarak nitelendirilmiştir. (Hucurat, 13)
İyiliğin ne olduğu sorusu sevgili Peygamberimizin dilinde; "İyilik güzel ahlâktır." (Müslim, Birr, H. No: 14-15, Çağrı Yayınları, Istanbul-1981) karşılığını bulmuştur. Başta verdiğimiz hadise benzer bir sözlerinde ifade ettikleri bu tanımlama, Kur’an’la birlikte düşünülürse, başta iman esasları olmak üzere, bütün ahlâkî güzellikleri, hayırlı iş ve amelleri, iyi niyet ve olumlu tutumları içinde barındırmaktadır. Onun için Allah, sevgili elçisini tanıtırken; "Şüphesiz sen yüce bir ahlâka sahipsin" (Kalem, 4) buyurmuştur. Çünkü onu en iyi tanımlayacak ifade budur. O, bu ahlâkıyla "Muhammedü’l-emin" olmuş ve bu ahlâkıyla "âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir." (Enbiya, 107) O, bu ahlâkıyla insanları etrafında toplayabilmiş (Âl-i İmran, 159), kısa zamanda pek çok kimsenin kalbini İslâm’a ısındırmıştır. O, bu ahlâkı sayesinde asla kin gütmemiş, düşmanlarını bile atfetmiştir. O, bu yüce ahlâkıyla, bütün ömrü boyunca, kötülüklerden ve nefsanî zaaflardan uzak kalmıştır. Çünkü o, diğer peygamberlerin de kavimle- rine talim ede geldikleri "ahlâkî güzellikleri tamamlamak için gönderilmiştir". (Muvatta, Hus- nu’l-hulk, 8, Çağrı Yay., İstanbul -1981)
Başta mealini verdiğimiz hadisten anlıyoruz ki, Allah’a ve Rasûlüne samimi bir iman ile inanmış bir müminin, bu iman ile aydınlanmış aklı ve kalbi de kendisi için bir kılavuzdur. Bu kılavuz, Kur’an ve sünnette açıkça yer almamış konularda ona rehberlik yapacak, yolunu aydınlatacaktır. On beş asır öncesinin sade yaşantısıyla, insanı şaşkına çeviren günümüzün karmaşık hayatı karşılaştırıldığında, dinî kaynaklarda yer almayan binlerce yeni olgu ve olay karşısında mümin, basiret ve ferasetiyle iyi ve kötüyü ayırmakta zorluk çekmeyecektir. Modern hayatın kompleks yapısının doğurduğu ilişkiler yumağından, sevgili Peygamberimizin tavsiyesiyle, kalbine danışarak, kirlenmeden çıkabilecektir. Çünkü müminin kalbi Allah’ın nazargahıdır. Kalblerde olanı bilen Yaratıcısına karşı takva bilinciyle donanmış olan müminin kalbi, kötü ve çirkine, yalan ve yanlışa geçit vermeyecek, bunu zorlayanları da, sürekli yanıp sönen sinyal ışıkları gibi uyaracaktır.
İşte ahlâkı hukuktan daha kapsamlı ve temelli kılan bu manevî yaptırımdır. "Hukuk, asgari ahlâktır" diyenler, ahlâkın, insanla ayakta duran ve onun iradesiyle yaşayan bu geniş alanına işaret etmişlerdir. Hukukta yaptırımı olmayan, yalan, gıybet, hased, cimrilik, vefasızlık, iki yüzlülük gibi pek çok kötü huy ve davranışın uhrevî yaptırımını çok iyi bilen mümin, iyi insan olmanın yolunun nereden geçtiğini de çok iyi bilmektedir. O hâlde sevgili Peygamberimizin buyurduğu gibi gerçekten, "iyilik, güzel ahlâktır" ve "Hayırlınız ahlâkı güzel olanınızdır." (Buhari, Menakıb, 23)