Makale

Cami ve Gençlik Üzerine

Cami ve Gençlik Üzerine
İbrahim Arpacı

Camiler ve Din Görevlileri Haftası, Diyanet İşleri Başkanlığınca her yıl belirlenen bir tema üzerinden kutlanmaktadır. Bu doğrultuda yurt genelinde gerek Başkanlığımız gerek Müftülüklerimiz aracılığı ile çeşitli çalışmalar ve etkinlikler düzenlenmektedir. Bu yılki temamız ise “Cami ve Gençlik” olarak belirlenmiştir. Bu çerçevede Başkanlığımız bünyesinde “Cami ve Gençlik” temasının en etkili bir şekilde işlenmesi için ülke genelinde çeşitli çalışmalar yapılmaktadır. Diyanet Aylık Dergi olarak biz de Ankara, İstanbul, İzmir il müftüleri, yazarlar ve gençlere sorduğumuz sorulara verilen cevaplardan oluşan Cami ve Gençlik üzerine bir Soruşturma dosyası hazırladık.

* Cami sizin için hayatınızda nasıl bir anlam ifade ediyor?
* Sizce gençleri camiye ısındırmak, camiyi gençler ile bütünleştirmek için neler yapılmalıdır?
* Cami, benim ruh ve gönül dünyamda, tevhidin pratik yansımasını tecessüm ettiren kutlu bir pınardır. Tevhidden muhabbete uzanan yolun demlerinin geçirileceği bir konaktır gönlümde cami. Maddesiyle yeryüzüyle gökyüzünü bir kılan, manasıyla ise bizi toplayan, bir araya getiren, bir kılan, beni yekdiğerine yaklaştıran bir ulviliğin yakalanabilir ufuktaki ilahi aksidir.
* Cami, yeniden yaşamın merkezi kılınmalı, geleneğimizde var olan cami merkezli şehir, hayatımıza yeniden çağın ruhunu doğru okumak suretiyle sokulmalıdır. Peki nasıl? işte bu soruyu, konuyu meselesi ve derdi haline getiren kişiler samimi şekilde cevaplandırmaya çalışmalıdır. Camilerimiz, dede ve torunun sıkılmadan zamanlarını geçirecekleri hem göze hem de gönle hitap edecek donatılarıyla bir müessese haline getirilmelidir.

* Cami ile irtibatın modern şehir anlayışında çok zor olduğunu düşünüyorum. Özellikle büyük şehirlerde hayattan izole edilmiş cami modelleri ile yaşıyoruz ve yeni cami anlayışı sadece namaz saatlerinde açık olan ibadethane mantığı üzerine kurgulanıyor. Külliye anlayışı artık tarih oldu. Özellikle gençlerin hayatlarını işgal eden o kadar uyarıcı varken, sadece ibadet alanı olarak dizayn edilmiş ve şehirden - şehir hayatından dışlanmış camilere yolları pek düşmüyor maalesef. Ben ise cami ile irtibat kurma noktasında çok şanslıydım. Kilis’te doğup büyüdüğüm mahallede Muradiye Camii vardı. Çocukluğumuz onun bahçesinde top oynayarak, yazları Kur’an kursuna giderek ya da dedemin elinde tutup vakit namazlarına giderek geçti.
Yani Cami aslında hayatımın her alanına hitap ediyordu. Biraz dedem ile alakalıydı belki de. Camiyi o yaptırmıştı ve ölene kadar da üzerinden elini çekmedi. Çocukları Cami’den kovanları uyardı. Böyle bir çocukluk ve ilk gençlik yaşamak, camileri hayatımın merkezine koymamı sağladı. Herkes benim kadar şanslı değil. Özellikle büyük şehirde yaşayan çocuklar ve gençler bu imkândan mahrum. Külliye geleneğini biraz daha modern bir bakış açısıyla hayatlarımıza yeniden sokmamız lazım. Gençlerin ezandan ezana gidecekleri bir ibadethanenin yanında, hayatlarının her alanına hitap eden modern külliyeli ve şehirden kovulmamış camilere ihtiyaçları var. Dahası bu camileri hayatın ve şehrin - mahallenin merkezine alan bir yaklaşıma...
* Gençleri camiye ısındırmak için belki de yapılacak ilk iş mimari anlamda camiyi gençlere uygun hale getirmektir. Örneğin namazdan sonra gençlerin caminin uygun bir yerinde geçip sohbet etmelerini sağlayacak bir yapıyı oluşturmak. Mekânın mümkün kılındığı yerde gönlü mescitlere bağlı gençleri bulmak zor olmayacağı kanısındayım.
* Benim çocukluğum camilerde ve mescitlerde geçmedi. Bu nedenle camiler benim zihnimde masum hatıralarımın bir parçası değil, yeniden ve yeniden keşfedilen alanlardır. Yüce Allah kendisine yaklaştırmak istediği kullarını sevdiği kullarıyla buluştururmuş. Bir süre boyunca sevdiğim arkadaşlarımın çıkmasını bekledim kapılarında vakit geçirdim camilerin. Sonraları ise cesaret edip, kibrimi yendiğimde cami yeni bir yuva, yeni hayatımın ilk durağı oldu benim için. Kendi hayat hikâyemden baktığımda cami, yolunu kaybetmiş kulların kendini ve bir parçası olduğu Rabbini tanıdığı yerlerdir. Bu nedenle cami, insanın kendisine karşı zaferini ilan ettiği, her türlü aldatıcının tesirinden kurtularak yalnızca Allah’a teslim olduğu özgürlük alanlarıdır.
* Cami hakikate yakın olan yaşam tarzının uygulandığı pilot bölgeler olmalıdır. Camilerin avlularının sosyal bir alana dönüştürülmesi ve hayata dokunan konularda okuma ve sohbet etkinliklerinin düzenlenmesi gerekir.
* Bir hafta sonu ya da bir Ramazan bayramı sabahı, tüm sülalenin, eksiksiz tüm kuzenlerin bir araya gelip neşelendiğimiz, kendimizi bulduğumuz yerdir cami. Saf tuttuğumda dört bir yanımın kardeşlerimin garantisinde olduğu yerdir cami. Yazın sıcağından, kışın ayazından sığınıp selamet içinde kitap okuduğum yerdir cami. Şehrin en kalabalık yerinde tüm hızıyla akarken hayat, her şeyi durdurup teneffüs arası verdiğim yerdir cami.
Üstat Necip Fazılın
"Beni kimsecikler okşamaz madem, öp beni alnımdan sen öp seccadem" dediği Başımı sonsuz rahmete okşattığım yerdir Cami. Cami babamın omzunda gezdiğim yerdir, Cami nikâhımın kıyıldığı yerdir, cami musalladan kabre uğurlanacağım yerdir.
Cami candır.
* Gençlerin camilere değil de Camilerin gençlere ısındırılması gerek diye düşünüyorum. Gençlere ısınma turları atan camilerimiz var, mahalledeki gençleri çekmek için imkan dâhilinde; gençlik kulübü kuran, sınırsız wi-fi erişimi sağlayan, sosyal medya hesapları olan, piknik-gezi tertip eden, vakit namazları arasında çorap topu maçları düzenleyen, yatsı namazı sonrası film seansları düzenleyen, satranç turnuvaları düzenleyen, kısa film çeken, maket uçak yapan imam ağabeylerimiz var. Onlar cemaatin imamı, bizim ağabeyimiz. Camiler gençler gibi hayat dolmalı.

* Gençlik camiyle yeterince buluşuyor mu; neden?
* Gençlerin camiyle olan ilişkisi konusunda din görevlilerinin nasıl bir din dili kullanmaları gerekiyor?
* Modern dünya içerisinde ortaya çıkan problemlere karşı gençlerin cami ile buluşmaları neleri önler; toplumda nasıl bir atılımın gerçekleşmesini sağlar?
* Şüphesiz, ülkemizde gençlik camiyle yeterince buluşamıyor fakat ilk olarak, “zihni ve manevi karmaşanın anaforunda, kulluğunu gerçekleştirmenin önündeki birçok engeli bulunan gençler ‘hangi cami’ ile buluşacaklar?” sorusu bugün geldiğimiz noktada daha fazla anlam kazanmaktadır.
Muhatabımız üniversite öğrencileri ve gençliği ise camilerin bu duruma göre yapılanması ve daha detaylı niteliklerin (gençliğin ilgisini çekecek kitap ve yayınlardan oluşan bir kütüphane, teknolojik açıdan donanımlı bir birim, bazı ünlü kişilerin katılımıyla namazlar ya da Cuma namazı sonrasında konferans ya da tartışmalı toplantılar vs.) kazandırılması gerekir. Hem mimari bakımdan, hem fiziksel ayrıntılar bakımından hem de o mabedde görev yapacak kadronun yetkinlik ve nitelikleri bakımından son derece özen gösterilmelidir.
Ayrıca camiyi günlük hayatın merkezine taşımak zorundayız. Sözgelimi, bazı randevularımızın camide herhangi bir namaz sonrasına verilmesi belki iyi bir başlangıç noktası olabilir. Camilere gençlerin gelmesinin zorluğu kadar, onların camide bulunmalarının sürekliliğini sağlayacak tedbirler üzerinde durulması da mühimdir.
Sorunuzu, bu girişten sonra kısaca şöyle cevaplandırabiliriz: Gençliğin camiyle yeterince buluşabildiğini söylememiz maalesef mümkün değil. Bunun birtakım sebepleri olduğunu düşünüyorum. En başta, gençlerin camiyle buluşmalarına engel olan unsurların çok fazla olmasının geldiğini söyleyebilirim. Sözgelimi, medya ve kitle iletişim araçları ve özellikle son zamanlarda ortaya çıkan “sosyal medya”, gençleri ibadetten alıkoyan, kendi evinde bile namazını kılmasına engel teşkil eden unsurlar haline gelmiştir bugün… Dolayısıyla, denilebilir ki, günümüzde gençlik adeta bir kuşatılmışlık hali yaşamaktadır. Bu kuşatılmışlığı çözerek camiyle buluşabilen genç sayımız maalesef yeterli değildir.
* Gençlerin anlayabilecekleri ve onlara hitap eden bir üslup ile konuşmak, her bir din görevlisinin başarılı olmasında önemli derecede rol oynar. Kullanacakları “dil”i iki şekilde vasıflandırmamız mümkündür. Birincisi, onların anlayabilecekleri üslup ve kalıplar, kelime ve cümleler ile konuşmak. İkincisi de onların psikolojik ve ruhsal açıdan ihtiyaçlarını karşılayacak, teşvik edici, arkadaşça ve anlayış içerisinde konuşma biçimi geliştirmek.
* Ülkemizde toplumu ve dolayısıyla gençleri de ayrıştıran sosyolojik yapı ve birbirinden farklılaşan ve büyük çelişkiler barındıran anlayışların varlığı dikkate alınmak suretiyle gençleri ayrıştırmadan, beraberlik ve huzurun bu mübarek dinin mesajında yer aldığını gençlere en uygun şekliyle aktarılması oldukça önem arz etmektedir
Öte yandan cami ve namaz, gençlere zaman disiplini bakımından önemli kazanımlar sağlar. Çünkü onlar, kendilerine telkin edilen “hayatını yaşa, özgür ol” felsefesinden maalesef çok olumsuz yönde etkilenmektedirler. Bu bakımdan kişiye sağlanan zaman ve diğer imkânların aynı zamanda bir nimet olduğu bilincini kazandırması bakımından cami ve namaz, son derece önemlidir.
* Gençliğin cami ile buluşmasında hedef yüzde yüz olmalıdır. Böyle bakarsak hiçbir zaman gençliğin cami ile yeterince buluştuğunu söyleyemeyiz. Ama yüzde yüz buluşma hiçbir kesim için gerçekleşmiyor. O zaman soruyu, gençliğin cami ile buluşmasından gelecek adına ümitvar mısınız ya da geçmişe kıyasla durumu nasıl görüyorsunuz, şeklinde anlayıp cevaplandırabiliriz.
Gençliğin cami ile buluşmasında bir gelişme olduğunu düşünüyorum fakat bu gelişme yeterli değil. Gençliğin cami ile buluşmasının önünde çeşitli engeller var. En önemli engel sosyal hayatın ve iş hayatının eskiden olduğu gibi namaz saatine ayarlı olmaması. Mesela tarlada çalışan çiftçi öğle molasını namaz saatine göre ayarlardı ve halen de böyle yapanlar var. Fakat şehir hayatında namazı dikkate almayan bir çalışma saati geçerli. Okul hayatı da böyle. Bırakın vakit namazını Cuma namazı bile dikkate alınmıyor. Çoğu öğrenci Cuma namazı ile ders arasında tercih yapmak zorunda bırakılıyor. Bir zamanlar Cuma günü mesai saatinin, isteyen memurlar Cuma namazını rahat kılabilecek şekilde ayarlanması için çalışma başlatılmıştı. Ama başarıya ulaşılamadı. Gençlerin cami ile buluşmasında başka bir engel bazı dinî muhtevalı faaliyet gösteren cemaatlerin veya derneklerin gençlerin kendilerine gelmesine ve namazlarını orada kılmasına camiye devamdan daha çok özen göstermeleri. Bu da pek fark edilmeyen bir sebeptir.
*Genç olsun yaşlı olsun cemaate karşı kullanılan dilde daima sevgi ve samimiyet hâkim olmalıdır. Muhatap kitle dikkate alınmalıdır. Din görevlisi iyiliği, güzelliği hem yaşamak hem de yaşatmak yani etrafına yaymak durumundadır. Onun misyonu kısmen Peygamber Efendimizin misyonudur. Dolayısıyla hayatında onu örnek almalıdır. Allah dini, insanların yararını hedefleyerek göndermiştir. Allah’ın ve Rasûlünün bütün isteklerinde aynı zamanda insanların yararı (maslahat) söz konusudur. Fakat bazen insan ilaçtan korkan çocuk gibi bu güzel dinden korkmuş veya korkutulmuş olabilir. Din görevlisi bu şuur ile hareket eder ve muhatabın korkularını, yanlış bilgi ve algılarını ya da bilgisizliğini anlayışla karşılar. Yunus’un da dediği gibi yaratılmışı Yaratan’dan ötürü hoş görür, sever ve onun iyiliği için çalışır. Bilir ki din, hayatı zorlaştırmak için değil, kolaylaştırmak için gelmiştir.(Bakara, 2/175.)
* Cami, ifa ettiği fonksiyonu ile camidir. İçinde iyi insanlar ve iyilik olmalıdır. Çocuk ve genç orada sevgiyi, saygıyı, dürüstlüğü de görmelidir. Bu konuda mesafe aldığımıza inanıyorum. Cemaatimiz ve hocalarımız eskiye göre çocuklara ve gençlere daha anlayışlı yaklaşıyorlar. Bu durum, onların camiyi ve cemaati, onların şahsında İslâm’ı tanıyıp sevmelerini sağlıyor. Böylece nesiller arası anlayış ve hoşgörü yaygınlaşıyor. Bazı olumsuz örnekler olsa da çok güzel olumlu örnek teşkil eden hocalarımız ve camilerimiz var. Buralarda hocalarımız tam gönüllülük ruhuyla çocuklarla ve gençlerle, cemaatle ilgileniyorlar. Bu gençler ve çocuklar yılın her ayında camiye devam ediyor, orada sosyalleşiyor, orada buluşuyor ve mahalleliye de örnek oluyorlar. Problem varsa çözüm için kafa yoruyorlar. Caminin ve mahallenin gelişmesi, kaynaşması için çaba harcıyorlar. Bu tür mahallelerde sevgi, saygı, paylaşım hâkim oluyor. Kavga, gürültü, gasp, taciz, terör olayları olmuyor.

Prof. Dr. Ramazan Muslu (İzmir İl Müftüsü)

* Gençliğin camiyle yeterince buluştuğunu söyleyemeyiz. Bunun çeşitli nedenleri olabilir. Bu nedenlerinden bazıları şu şekilde sıralanabilir:
a) Dünyevileşmenin artması ve haz kültürünün baskın olması, küresel dünyada gençlerin camiye ilgisini azaltmıştır.
b) Gençlerin camiyle buluşamamasında ailelerin dini duyarlılıklarının azalması da etkili olmuştur. Bilindiği gibi aile ocağı ilk yönlendiricidir. “Çocuklarınıza namazı emredin..” ilkesinin yeterince hayat bulamaması ve sevdirmek yerine nefret ettirici yöntemin kullanılması da ayrıca üzerinde düşünülmesi gereken önemli bir husustur.
c) Gençleri cami ile buluşturmak için aktif rol alması beklenen cami görevlilerinin bu konudaki yeterlikleri de ciddi bir problemdir.
Görevlilerimizin yeterli donanıma sahip olmamaları önemli bir etken olduğu gibi gençlerin cami görevlilerini “namaz kıldırma memuru” şeklinde algılamaları da işin başka bir boyutudur.
d) Bu tespitlerle birlikte gençlik döneminin getirdiği doğal isteksizlik, fiziksel ihtiyaçların ağır basması ve bunlara ulaşmanın ya da ulaşamamanın meydana getirdiği tahribatlar/travmalar, kutsal değerlere ve mekânlara ilgisizliği beraberinde getirmektedir.
* Din görevlileri gençlerle “kavl-i leyyin” yani yumuşak bir dil olarak iletişim kurulmalıdır. Peygamber varisi olan ya da veraset makamında bulunan din görevlileri, yumuşak sözün/dilin mahiyetini iyi kavramak durumundayız. Yoksa bu dil ve üslup, gençlere karşı tavizkâr davranmak demek değildir. Yeri geldiğinde dini bir duruş sergilemek, yeri geldiğinde yumuşak bir üslup sahibi olabilmektir. Bazen inzivaya çekilip toplumsal kirliliğe/fakirliğe üzülmek; bazen cesaret gösterip güçlünün karşısında hiçbir kaygı duymadan hakkı haykırabilmektir. Kısacası samimi ve çileye talip olmaktır.
* İnsan gibi madde ile mananın buluştuğu yerlerden birisi de camilerimizdir. Camiler gençlerimizin kendilerini Allah’a adayıp ve insanlığa hizmeti öğreneceği yerlerdir.
Camiler gençliğin kendisini modern dünyanın kirlerinden arındıracağı güzide mekânlar. Camiler bedenen coşan gençliğin, ruhen coşkunluğunu yaşayacağı kutsal yerlerdir.
Küreselleşen dünyanın gençliğimizi kuşatan tehlikelerine karşı alternatif olacak tek mekân ve huzur yeri camilerimizdir. Cami merkezli bir nesil yetiştirmek şiarımız olmalıdır.
• Camilerimizin bugünkü fonksiyonunu göz önüne aldığımızda, gençlerimizi camiye yakınlaştırma konusunda neler yapılabilir.


* Gençlere dinin emir ve yasaklarını anlatırken nasıl bir din dili kullanılmalıdır?
* Camiye devam eden cemaatin yaş profilinin yüksek olduğunu biliyoruz. Sizce gençlerin camiye olan devamlılığı nasıl bir dini yaşam birlikteliği ortaya koyar?
Atasoy Müftüoğlu (Yazar)
* Genç kuşakların camiye yakınlaşmaları, İslam’a yakınlaşmalarıyla ilgili bir konudur. Genç kuşaklar bugün seküler bilgiyle, seküler eğitimle, seküler dünya görüşüyle, seküler hukuk, seküler hayat tarzıyla bütünleşmiş bulunuyor. Sözünü ettiğimiz bütünleşme İslam’ı içermiyor, Cami’yi içermiyor. Genelde din ’in özel ’de İslam’ın değersizleştirildiği, İslami bütünlüğün bozulduğu, İslam’ın kimi küçük parçalar halinde temsil edildiği, gelenek, görenek, muhafazakârlık biçimine dönüştürüldüğü modern, seküler, liberal zamanlarla ilgili olarak çok ciddi ve kapsamlı bir biçimde hesaplaşmaya cesaret etmek gerekiyor.
* Günümüzde dini hayat, camilerde olsun, diğer etkinlik alanlarında olsun, maalesef çok popülist bir dil kullanıyor, gelenekçi, görenekçi, milliyetçi, mezhepçi bir dil kullanıyor. Günümüzde din dilinin, niteliksel yoğunlaşmalara ihtiyacı var. Din dilinin insanlık ölçeğinde yankı bulabileceği bir içeriğe ihtiyacı var.
* Camilerin hayata, tarihe, kültüre, estetiğe, evrensel insanlığa bütünüyle açık mekânlar olarak konumlandırılması gerekir. Bugün camiler hayatın, tarihin kalbi olma işlevini yerine getirmiyor. Bugün bizim neoliberal gündemin bir parçası olarak ithal ettiğimiz’ ’sivil toplum’ ’islam’ın ilk dönemlerinde camilerimizdi. Camiler toplumda devlet, hayat, siyaset, kültür ilişkilerinin düzenlendiği mekânlardı. Camiler her gün beş vakit hayatın nabzını tutan, halkın hassasiyetlerini, beklentilerini, taleplerini, sorunlarını devlete yansıtan, merkezi önemi olan toplumsal, siyasal yapılardı. Camiler bugün, yalnızca bireysel ibadet mekânları haline getirildiler. Camiler bütün bir insanlığın, bütün bir ümmetin bilincini, sorunlarını gündeme alamıyor. Camiler, bugünün dünyasını şekillendirebilecek bir kültür ve medeniyet tasavvurunu gündeme getirebilir. Camilerde bütün bir dünyayı, insanlığı konuşabiliriz.. Camiler gerçek dünyayı fark ettiklerinde, gerçek dünyaya hitap ettiklerinde, kuşak farklarını sorun olmaktan çıkararak bütün kuşakları bir araya getirebilir. Camiler, tevhidi dünya görüşü hayat anlayışı doğrultusunda bir sorumluluk ve farkındalık bilinci oluşturduklarında, sömürgeleştirilen zihinlerimiz de İslamileştirilmiş olacaktır.
* Aslında çok şey yapılabileceğini düşünüyorum. En başta cami görevlilerimizin daha tahsilli ve kültürlü olmaları gerekmektedir. Ki bugün giderek bu tablo oluşmaktadır. Esas görev ise gençlik derneklerine ve gruplarına düşmektedir. Gençler camiyi buluşma ve sohbet mekânı olarak seçmelidirler. Randevularını namaz vakitlerine göre düzenlemeliler. Aslında caminin uhrevi ve huzurlu ortamı gencin dünyaya bakışını yeniden şekillendirecek ve daha mutlu olmasını sağlayacaktır.
* Muhakkak müjdeleyici, güler yüzlü ve yumuşak bir dil kullanılmalıdır. Gençlere cazip gelecek, modern söylemle desteklenmiş bir yaklaşım gereklidir.
* Caminin gençlerle dolu olması o şehirdeki dini yaşamın canlı olduğunu gösterir ve gelecek adına ümit verir. Aynı zamanda yaşlılarla gençlerin kaynaşmasını sağlar. Bu gerçekten her bakımdan güzel ve hoş bir tablo oluşturur. Toplumun birlikteliğine katkı sağlar, kuşak çatışmasının önüne geçer. Gençler yaşlılardan hayat dersleri alırlar ve deneyimlerinden yararlanma imkânı bulurlar. Bir takım uç fikirlerden ve radikal akımlardan, alkol ve uyuşturucu gibi kötü alışkanlıklardan korunurlar.