Makale

Editörden

Editörden

Yüce Allah sonsuz rahmetinin bir tecellisi olarak en şerefli varlık olan insana hakikat yo-lunda kılavuzluk yapmak üzere peygamberler ve kitaplar göndermiştir, insanlık tarihinin muhtelif dönemlerinde gönderilen kutlu elçiler, yüklendikleri risalet görevini bihakkın yerine getirdikleri gibi, örnek yaşantılarıyla da insanlığa erdemli bir hayat modelini ve ebedi kurtuluşun yol haritasını sunmuşlardır. Hz. Peygamber’in elçilik görevi ise gerek kuşatıcılı- ğı gerekse getirdiği ilahi mesajın kıyamete kadar devam etmesi yönüyle insanlık tarihinin en önemli hâdiselerinden birisidir.
Hz. Peygamber’in söz, fiil ve onaylan (takrir) anlamına gelen sünnet, İslâm dininin Kur’an-ı Kerim’den sonra ikinci temel kaynağını teşkil eder. Hz. Peygamber’e isnat edilen şeylerin kayda geçmiş metni manasında hadis de sünnet yerine kullanılmaktadır.
Yüce Allah’ın, Hz. Peygamber’e tevdi ettiği görevlerin başında, aldığı vahyi insanlara tebliğ ve tebyin etmesi gelir. Çünkü Kur’an’ı en iyi anlayan O’dur. Dinin, özüne uygun şe-kilde anlaşılması ve yaşanması için sünnetin rehberliğine ihtiyaç vardır. Hz. Peygamber’in “Size iki şey bırakıyorum, onlara sıkı sıkıya sarıldığınız sürece yolunuzu şaşırmazsınız. Bunlar: Allahın kitabı ve Resûlünün sünnetidiı” hadisi bu hakikatin bir ifadesidir.
Sünnet, Kur’an’da yer almayan birçok meseleye açıklık getirmiş, namaz ve hacda olduğu gibi belirli ibadetlerin uygulama şekillerini de bizatihi göstermiştir. Kur’an’da temas edilmekle beraber hakkında ayrıntılı bilgi verilmeyen; kabir hayatı, yeniden dirilme, mahşer, hesap, mizan, cennet ve cehennem gibi ahiret hayatına ilişkin birçok konu da sünnetle açıklığa kavuşturulmuştur. Aynı şekilde, ahlâkî faziletler, manevî ve ruhî yüceliğe götüren erdemler, aileyi ilgilendiren esaslar ile toplumsal ve ticari ilişkileri tanzim eden kuralların büyük bir bölümü, sünnette detaylarıyla yer alan hususlardır. -
Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde Hz. Peygamber’e itaat emredilmekte, Hz. Peygamber’e tâbi olunması ve örnek alınması istenmektedir. Hz. Peygamber’in nefis arzusu ile konuşmadığı (Necm, 53/3), Allah ile Peygamberi’nin hüküm verdiği bir konuda müslümanla- nn buna aykırı bir tercihte bulunamayacağı (Ahzâb, 33/36) yönündeki ilahi buyruklar ile başka Kur’anî deliller ışığında sünnet, vahyi gayri metluv (okunmayan vahiy) olarak nitelendirilmiştir. Bu bağlamda hadislerin lafızlarının Hz. Peygamber’e, anlam ve mefhumlarının Yüce Allah’a ait olduğu vurgulanmıştır, ittifakla kaydedilen bir diğer husus da, Hz. Peygamber’in görevini ifa ederken Allah’ın emirlerine tamamıyla uygun hareket ettiğidir. Onun yaptığı bütün tasarrufların ilâhî murakabe altında olması, sünnetin, vahyin maksadına uygunluğunda ve hükümlerinin doğruluğunda bir dayanak olarak kabul edilmiştir. Bu yüzden
Hz. Peygamber’in Kur’an’ı açıklayıcı sözleri ve uygulamalan bütün Müslümanlar için bağlayıcı kabul edilmiştir.
Sünnet, Kur’an’da bulunan bir emri açıklayabileceği gibi (tefsir ve beyan) Kur’an’ın hü-küm getirmediği konularda hüküm de koyabilir. Esasen Kur’an’ın getirdiği hükümlerin çoğu cüz’î değil küllidir, tafsîlî değil icmâlîdir. Naslardaki mücmelin tafsili, müşkilin beyanı Hz. Peygamber’in sünneti ile mümkün olmaktadır. Bu açıdan sünnet, bizatihi bağlayıcılığı yanında, farklı kültürel yapılardaki toplumlann dinî ihtiyaçlarına yeni açılımlar getirmesiyle de evrenseldir.
Islâm tarihi boyunca sünnetin anlaşılması ve yorumlanmasında çeşitli tasavvurlar olagel-miştir. Islâm müctehitleri/fakihleri Peygamberimizin sözlerini ve uygulamalarını kimi zaman farz, kimi zaman haram, kimi zaman müstehap ve kimi zaman da mübah olarak fıkhın ahkâmı içinde tasnif etmişlerdir.
Sahabe devri başta olmak üzere sünnetin dindeki yeri ve değeri asırlar boyu İslâm âlim-lerince kabul edilmiş, hüküm istinbatında Kur’an’dan sonra teşrîin ikinci temel kaynağı olarak kabul edilmiştir.
Hz. Peygamber’in sünnetine uyma, ona saygı ve hürmet Kur’an’ın her müslümana yük-lediği bir görevdir: “De ki: Allah’a ve Peygambere itaat edin. Eğer yüz çevirirlerse, şüphe yok ki Allah kafirleri sevmez” (Âl-i İmran, 3/32). Şu halde, Yüce Allah’ın çok özel takdir ve tebciline mahzar olan Peygamberimiz (s.a.s.) ve onun sünnetine her türlü hürmet ve saygıyı göstermekle mükellefiz. O, ne sadece Allah’tan aldığı emirleri insanlara ulaştıran bir aracı, ne de beşer üstü bir varlıktır: O, Allah’ın, meleklerin ve bütün müminlerin kendisine salât ve selam ettiği eşsiz insan ve son elçidir.
Sünneti çeşitli yönleriyle ele alan ve dergimizin geçmiş sayılarında yayımlanan bazı ma-kalelerden derlediğimiz ve okuyucularımızın elinde bu konuda derli toplu bir eser bulunması gerektiği inancıyla hazırladığımız bu sayının, ilim dünyamıza katkılar yapmasını ve sünnet konusunda bir farkındalık oluşturmasını diliyorum.
Dr. Yüksel Salman