Makale

Rengârenk bir ahenk: Pertevniyal Valide Sultan Camii

Rengârenk bir ahenk: Pertevniyal Valide Sultan Camii

Cevat Akkanat


İstanbul, Türk mimarisinin kendisine has üslubuyla oluşturulmuş abidevi camilerin ihtişamıyla donanmıştır. Bununla birlikte, Osmanlı Devleti’nde Batılılaşma eğiliminin başlaması, mimaride de kendisini göstermiş ve Batı etkisinde yapıların inşa edilmesini gündeme getirmiştir. Önce Dolmabahçe ve Çırağan Sarayları mimarisinde görülen batı üslubu, zamanla cami mimarisinde de görülür. Dolmabahçe Camii, Beylerbeyi Camii, Ortaköy Camii, Tophane Nusretiye Camii, Beşiktaş Mecidiye Camii ve Aksaray Valide Camii bu dönemin başlıca eserleri olarak zikredilebilir.

Bu camilerden Aksaray Valide Camii (Pertevniyal Valide Sultan Camii) Fatih’te, Aksaray Meydanı’nın kuzeybatı kesiminde, Adnan Menderes Bulvarı, Millet Caddesi ve Atatürk Bulvarı’nın kesiştiği köşede yer alır.

Caminin yapım serüveni…
Sultan II. Mahmut’un eşi ve Sultan Abdülaziz’in annesi Pertevniyal Valide Sultan tarafından yaptırılmış olan Aksaray Valide Sultan Camii’nin temeli 1869 yılında atılmış, üç yıl süren inşaattan sonra yapı 1871’de tamamlanmıştır. Fakat bundan önce, Pertevniyal Valide Sultan’ın işbu camiyi yaptırma serüveni ile ilgili ayrıntılara temas etmek yerinde olacaktır.

Bu türden eser yaptıran pek çok padişah ve valide sultanda olduğu gibi, Pertevniyal Valide Sultan da kendisini rekabet arzusundan kurtaramamıştır. Bu doğrultuda caminin inşasındaki bütün sorumluluğu yüklenmiş olan kâhyası başkalfa Hüseyin Bey’e gereken direktifleri vermiştir. Başkalfa, caminin Süleymaniye Camii’nden sağlam ve büyüklük bakımından da Valide Sultan’ın talep ettiği şekilde Ortaköy Camii’yle benzer olacağını taahhüt etmiş, avlusunun benzeri camilere göre hayli geniş tutulacağını bildirmiştir. Nihayet, inşaatın yapılacağı alan da hayli geniş olduğundan, camiye ayrı bir üstünlük katacaktır.

Bu arada Valide Camii’nin yaptırılacağı yerde, harap vaziyetteki Hacı Mustafa Efendi Camii (Kâtip Camii)’nin bulunmakta olduğunu belirtmekte fayda vardır. Söz konusu cami yıktırılmış, ayrıca çevresindeki diğer yapılar da istimlâk edilerek Valide Sultan’ın şanına uygun bir alan elde edilmiştir. Bu arada istimlak masrafı olarak 753.865 kuruş harcandığı tespit edilmiştir.

Valide Camii’nin inşa sürecine bağlı olarak Pertevniyal Valide Sultan’la ilgili anlatılan kimi olaylara değinmeden geçemeyiz: Valide Sultan’ın hassasiyetine binaen müneccimbaşından gelen bir tezkerede 20 Ramazan 1285 (4 Ocak 1869) Pazartesi günü saat dördü on beş geçenin eşref saati olduğu, dolayısıyla caminin temelinin o saatte atılması lazım geldiği bildirilmiş ve buna uyulmuştur. Temel atma töreni Valide Sultan’ın şöhretine denk bir şaşaa ile gerçekleştirilmiş, devlet ricali, din adamları ve kanaat önderleri dışında on binlerce insan Aksaray civarını doldurmuştur. Tören bir yandan mistik bir huşu ile sürdürülmüş, diğer yandan büyük bir gösteriş ihmal edilmemiştir. Bazı kaynaklarda belirtildiği üzere, cami temellerine gömülen paralar, ki toplam 3225 lira olduğu kaydedilir, bu gösterişten yansıyan bir numunedir.

Burası bir külliyedir…

Aksaray Valide Camii bir külliyenin merkezî unsurudur. Külliyenin diğer elemanları mektep, türbe, türbedar odası, kütüphane, muvakkithane, karakol, altı adet çeşme ve yedi adet dükkândır. Bu dükkânlar ise duhancı, kaymakçı, sütçü, çörekçi, kasap, helvacı ve bakkal olarak belirlenmiştir.

Külliyeyi inşa eden mimarın kimliği konusunda farklı görüşler bulunmaktadır. Bazı kaynaklar caminin üslubundan bahsederken “İtalyan mimarisi” ifadesini kullanırlar ve baş mimar olarak Montani Efendi’yi gösterirler. Bir kısmı ise mimarın Sarkis Balyan olduğunu belirtip çizimlerini Osep ile yamağı Agop’un yaptığını söylerler. Duvarcı Ohannes ile dülger kolbaşısı Dimitri de ismi zikredilenler arasındadır. Yapının mimarı konusunda aydınlatıcı bilgiyi, külliyenin yirmi dört evrak halinde Topkapı Sarayı Arşivi’nde bulunan 1867-1871 yıllarına ait inşaat defterinde bulabiliriz. Bu defterde, inşa faaliyetinden mesul olan kişiler şöyle sıralanır: Bina emini Hüseyin Bey, yardımcısı Hüsrev Bey, kâtibi Sami Efendi, vakıf idarecisi Bogos Bey (daha sonra Mihran Bey), kalfa (mimarı) Serkis (Balyan) Bey, yamağı kardeşi Agop ve Bedros beyler, mermere ve sıva üstüne işlenecek motifleri çizen Osep Bey ile yamağı Agop (Balyan) Bey’dir. Bu listeden de anlaşılacağı gibi, bazı kaynaklarda yapının mimarı olarak İtalyan Montani’nin gösterilmesi yanlış bir bilgidir. Bu arada, caminin üslubu konusu da İtalyan tarzda olmayıp, Gotik üsluptan Türk ve Hint mimari üslubuna kadar çok çeşitli mimari üslupların karışımından müteşekkildir. Genel olarak bakıldığında herhangi bir tarza bağlanamayan camiin bu ‘eklektik’ (karma) üslubunu bazı kaynaklar “neogotik” olarak adlandırmaktadır.

Avlu kapılarını inceleyelim…

Pertevniyal Valide Sultan Camii’nin avlusuna doğu, batı ve kuzeyde olmak üzere üç kapıdan girilir. Doğu avlu kapısından girildiğinde cami, güney yönde kalmaktadır. Doğudaki bu kapının iki yanı oval biçimde düzenlenmiş ve nişlerle hareketlendirilmiştir. Basık kemerli kapı açıklığının üzerinde üç satır halinde altı beyitlik bir kitabe bulunur. Bu kitabenin üstünde ise tuğra yer almaktadır.

Caminin Aksaray Meydanı`na bakan (batı) avlu kapısı, abidevi bir nitelik gösterir. Osmanlı taş oyma sanatının nadide eserlerinden olan bu göz kamaştırıcı kapı son derece süslüdür. Kapının mermer kabartmalı lotus ve rumilerden oluşan bitkisel süslemeli kemerinin ortasında Sultan Abdülaziz’in bir tuğrası yer alır. Tuğranın altında, yeşil zemin üzerine yazılı bir kitabe bulunur. Kapının, bir kaide üzerine oturan, alttan 1 m. yüksekliğe kadar kabartma motiflerle işlenmiş, iyon tarzına benzer başlıklara sahip sütunlarla taşınan sivri kemerinin konturları ince bir antrolog kuşağı ile çevrelenmiştir. Kemer koltukları bitkisel süslemelerle dolgulanmış, bunun üzerine mukarnas frizi yapılmış ve iri palmetlerden oluşan bir tepelikle kapı taçlandırılmıştır. Dışa doğru taşırılarak iyice belirginleştirilmiş olan bu kapının, arşiv belgelerinde kaydedilmemesine rağmen, mimar Giorgio Cociffi tarafından yapıldığı ileri sürülür. Batıdaki bu abidevi kapının iki yanında, kapı kütlesinden daha alçakta biten ve yanlarda ikişer, ortada birer adet sütunla ayrılan bölümlerde, ikişer palmet başlıklı, sütunçeli ve kemerli derin çeşme nişleri yer alır. Bunların tarih kitabeleri şair Saffet’e ait olup sülüs hatla yazılmıştır.

Doğu ve batı avlu kapılarındaki kitabelerde şair Nüzhet’e ait 1288 (1871) tarihini veren altışar beyitlik manzum metinler vardır. Bu kitabeleri hattat Abdülfettah Efendi ta’lik bir hatla yazmıştır. Oldukça sade olan kuzey avlu kapısının üzerindeki kitabede ise Hattat Mehmed Rifad’ın celî sülüsle yazdığı “Selamün aleyküm tıbtüm fe’dhuluha halidin” ayeti vardır.

Caminin genel görünümü…

Yapı, tek kubbeli bir ibadet mekânı ile kuzey cepheyi tamamen kaplayan ve iki yana taşan iki katlı hünkâr köşkünden oluşur. İbadet mekânı kare planlıdır. Bu mekân, köşelerin içeriye doğru taşırılması ile oluşturulmuş olan dört büyük ayağa basan dört büyük kemerin üstündeki 10 m. çapındaki tek kubbe ile örtülüdür. Kemerler dıştan belirtilmemiş, kubbenin üzerine oturduğu onaltıgen kasnak ise hayli yükseğe yerleştirilmiştir. Her kenarında gotik tarzda dev bir pencere bulunan bu kasnağın tepesi çok süslü bir parapetle tamamlanmakta, kubbe eteği bunun arkasında kaldığı için dışarıdan görünmemektedir. Caminin köşelerinde öne çıkarılan büyük ayaklar birer kule gibi yükseltilmiştir. Bu kulelerin arasına alınmış olan yapının cepheleri, doğu, güney ve batıda orta kısımlarından dışarıya taşırılmıştır. Bu çıkıntılı kısımlardan güney cephe duvarında iki sıra halinde, altta iki, üstte üç; diğer iki duvarda altta ve üstte üçer adet sivri kemerli gotik pencere yer alır. Pencerelerin sivri kemer dolguları mermerden işlenmiştir. İnce bir işçiliğe sahip olan dökme şebekeleri ise klasik Osmanlı tarzında rumili palmetli bir çerçevenin ikili bir şekilde kullanılmasıyla oluşturulmuştur. Her bir cepheyi hareketli kılan bir diğer unsur, çıkıntılı kısımların iki yanında pencere dizileriyle aynı hizaya gelecek şekilde sıralanmış toplam dört adet sathi iri niştir. Bu nişler yapının bedeninde klasik dönemi hatırlatmaları bakımından da önemlidirler.

Camiin söz konusu üç cephesi en üstte birer üçgen alınlıkla bitirilmiş, üçgen alınlıklar daha küçük ebatlarda olmak üzere alt kat orta pencerelerin üzerinde de tekrarlanmıştır. Hem en üstteki, hem de pencere üstlerindeki bu alınlıklarda iri rumi palmet süslemeler yer alır. Alınlıklar orta katta iki sıra, alt katta ise tek sıra mukarnas dizisiyle sınırlanmıştır. Alınlıkların altındaki kartuşlar içinde ise celi sülüs bir hatla “Maşallah la kuvvete illa billah” yazılmıştır.

Bunların dışında, cephelerde ve avlu kapılarında karşımıza çıkan oyma ve kabartma bezemeler, yapının karma mimari üslubuyla ilgilidir. Bu bezemelerde klasik dönem Osmanlı mimarlığının hatai ve rumi desenlerinden kıvrık dallara, arabesklere, Hint mimarlığına özgü örgelere kadar pek çok şey bir araya getirilmiştir.

Ek bölüm ve harime giriş…

Yapının kuzeyinde, camiye ek olarak yapılmış yatay vaziyette dikdörtgen planlı iki katlı sahanlığa, bünyesinde caminin cümle kapısının da bulunduğu kareye yakın bir görünümü olan giriş holüyle ulaşılır. Buradan sağlı sollu koridorlarla, haremlik-selamlık tabir edilen bölümlere varılır. Bu bölümlerden sağdaki kütüphane olarak da kullanılmıştır. Kütüphane sonradan Süleymaniye Kütüphanesi’ne taşınmıştır. Soldaki bölüm ise üst kattaki valide sultan dairesine çıkış merdivenlerinin bulunduğu kısımdır. Üst katta, valide sultan dairesi dışında onun misafirleri için ayrılmış odalar ve harem namazlığı da yer alır.

Sahanlıktan ikinci bir kapıyla harime açılan bir ara bölüme varılır. Burası dönemin üslubuna bağlı olarak harime dâhil edilmiş bir son cemaat yeridir. Bu bölümün iki yanı dikdörtgen planlı mahfiller şeklinde düzenlenmiştir. Bu bölümün batı tarafında kalan mahfilde hünkâr mahfiline çıkışı sağlayan merdiven aralığı görülür. Hünkâr mahfili olarak planlanmış olan üst kat üçlü düzende ana mekâna açılır. Hünkâr mahfili, tavana açılmış olan elips biçimindeki pencereler ile aydınlatılmıştır.

Ana mekânın güzelliği…

Pertevniyal Valide Sultan Camii’nin ana mekânı, 10x10 metrelik kare alt yapıya oturan bir kubbe ile örtülüdür. Kubbe altındaki mekân, dört yöndeki iri askı kemerlerinin pandantifleri geniş tutularak yanlara doğru açılmıştır. Böylece kubbenin büyük olmayan çapına karşılık daha geniş (14 m. genişliğinde) bir mekân elde edilmiştir.

Pertevniyal Valide Sultan Camii, süsleme yoğunluğu ve çeşitliliği ile dikkati çeker. Yapının dış cephelerinde görülen bezeme zenginliği iç mekân için de geçerlidir. Altın yaldızla parlatılan mavi rengin egemen olduğu kalem işi süslemeler, iç mekânı baştan sona donatmıştır. Gözü yoracak derecedeki bu süslemelerde bitkisel unsurların yanı sıra yıldız düzenlemeleri de görülür. Örneğin pandantiflerde birer büyük yıldız, kubbe merkezinde ise çevresi girift süslemeli yazı madalyonu yer almaktadır. Bu süslemelerin arasında, pencereler ile kubbe arasında kalan bölümde, bütün duvarları boydan boya dolaşan çift sıra mukarnaslı mermer bir süsleme şeridinin üzerinde bir kitabe kuşağı vardır. Bu kitabede celî sülüs hatla Mülk suresi yazılıdır.

Caminin mermerden yapılmış mihrap ve minberi, yukarıda özellikleri verdiğimiz bezemelerin yanında oldukça sadedir. Mihrabı mukarnas dolgulu ve salbekli şemseli tepeliği ile klasik formdadır. Aynı sadelikteki mermer minberin yan tarafında istiridye motifi görülmektedir. Minber üstte külah yerine bombeli dilimli bir kubbe ile tamamlanmaktadır. Caminin kürsüsü ise sekiz köşeli ve oymalı olup mermerdir.

Aksaray Valide Sultan Camii’nin birer şerefeli iki minaresi vardır. Gövdeleri yivli bu ince minareler cami ana kütlesinde ayrı, hünkâr köşkünün bulunduğu ek yapının iki yanına bitişik olarak inşa edilmiştir.

Diğer hususlar…

Aksaray semtinde yaşanan kimi tabii olaylar ve uygulanan sosyo-ekonomik ve kentsel değişimler, Pertevniyal Valide Sultan Camiini doğrudan etkilemiştir. Örneğin külliyenin bir unsuru olarak yapılmış olan mektep 1911’de yanmıştır. Bunun dışında ilk defa 1926-1929 yıllarında tramvay yolunun genişletilmesi için Valide Sultan’ın caminin kıble tarafından bulunan türbesi sökülüp geriye alınmıştır. Fakat özellikle 1956-59 yıllarında yoğunluk kazanan imar faaliyetleri ve yol düzenlemeleri sebebiyle külliye unsurları restorasyona tabi tutulmuş, bunun sonucu olarak türbe, sebil ve caminin hemen karşısında yer alan muvakkithane kaldırılmıştır. Valide Sultan’ın türbesi 1957’de yıkılmış, parçaları III. Selim Türbesi haziresine nakledilmiştir. 1968-1969’da abidevi avlu kapısının sol köşesine, kalan parçaları kullanılarak tekrar inşa edilmiştir. Önce Topkapı Sarayı’na, ardından II. Mahmud Türbesi’ne nakledilen naaşı ise, daha sonra kendi türbesine taşınmıştır.

1974 yılında bölgeye üst geçit ve yeraltı çarşısının yapılmasıyla cami yol kotunun altında kalmıştır. 1985–1995 yılları arasında yapılan restorasyonda ise bahçe duvarları onarılmış, cephelerde taş değişimleri yapılmış olup, kalem işi yüzeylerde yapılan plastik uygulama yine bu dönemde gerçekleştirilmiştir.

Son olarak 2007’de Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından onarıma alınan yapı, üç buçuk yıllık bir çalışmadan sonra 04 Mart 2011’de tamamlanan çalışmalardan sonra tekrar ibadete açılmıştır.