Makale

Kudüs’te Genç Olmak

Kudüs’te Genç Olmak

Ayşegül YILDIRIM KARA

1967’den bugüne İsrail işgali altında bulunan Kudüs şehrinde Müslümanlar için insanca yaşamak pek müşkül. Gerek Siyonist devletin Müslüman Kudüs halkına uyguladığı baskı, şiddet ve sindirme politikaları, gerek ağırlaştırılmış vergi ve ekonomik yükümlülükler Filistinliler için hayatı oldukça zorlaştırıyor.

İsrailli yetkililerin Müslüman gençlerin sporla, sanatla ya da kültürel faaliyetlerle adını duyurmaması için kendilerine sürekli zorluklar çıkardığını, çalışmalarına izin vermediğini kimi zamansa türlü bahanelerle tutuklandıklarını anlatıyorlar.

21. yüzyılın başlarında, çocukluğumuzda dinlediğimiz yarı fantastik bir Dede Korkut hikâyesinin tüm gerçekliğiyle yaşandığına şahit olduğum ve çok şaşırdığım bir şehir Kudüs. Binlerce Deli Dumrul, yüzlerce kontrol noktasında, binlerce Müslümana attığı her adımın hesabını soruyor, akabinde ise keyfince muamele ediyor. İster yolunu kesiyor, ister lütfedip öte tarafa geçiriyor. Özellikle eski Kudüs’te yaşayan insanlar hem şehrin Kanuni tarafından yaptırılan dış surlarından içeriye, yani kadim Kudüs’e girerken, hem de Mescid-i Aksa’ya girerken bu deneyimi gün içinde defalarca yaşıyorlar.
Benimse bu ilk tecrübem. Yolumun otomatik tüfekli, robokop benzeri adamlar tarafından kesilmesine ve sorgulanmaya alışık değilim. Yaşadığım en ağır tecrübe hava limanlarında sınırdan geçerken çıkardığım saatim ve varsa kemerim. Daha evvel hapishanedeki bir insanı bile ziyaret etmedim.
Psikolojik harp
İçinde psikolojik harbin bütün detaylarını da barındıran bu durumla sürekli karşı karşıya kalan Müslüman Kudüs halkı… İşgalci güçle zaman zaman elle tutulacak kadar somutlaşan bir gerginlik ve stres hâli… Bir çocuğun ya da bir gencin sağlıklı yetişkin bireyler olamaması için itinayla oluşturulmuş mükemmel bir ortam.
1967’den bugüne İsrail işgali altında bulunan Kudüs şehrinde Müslümanlar için insanca yaşamak pek müşkül. Gerek Siyonist devletin Müslüman Kudüs halkına uyguladığı baskı, şiddet ve sindirme politikaları, gerek ağırlaştırılmış vergi ve ekonomik yükümlülükler Filistinliler için hayatı oldukça zorlaştırıyor. Bunca sıkıntıya ise hem vatanlarını, topraklarını Siyonistlere bırakmama, hem de kutsal mescidimiz Aksa’nın sahipsiz kalmaması ve Siyonistlerin 3. mabet hayallerine ulaşamamaları için katlanıyorlar. Bir avuç Filistinli koskoca bir İslam ümmetinin sorumluluğunu üstlenmiş (ya da üzerlerine yıkılmış), tüm Müslümanların haremini muhafaza etmeye çalışıyorlar. Gocunmadan, yılmadan, şikâyet etmeden…
Özellikle eski Kudüs’te yani Mescid-i Aksa’nın hemen yanı başında ikamet eden Filistinlilere çok iş düşüyor. Kadın, çocuk, genç, ihtiyar herkes Mescid-i Aksa’nın saflarını boş bırakmamak için günde 5 vakit Aksa’sına koşuyor yahut Aksa’dan hiç ayrılmayarak ilim halkalarına tabi oluyor. Geleneksel bakış açımızla yaşlılar için daha kolay ve anlaşılır bu durum, Aksa’nın gençleri söz konusu olduğunda biraz daha karmaşık bir hâl alıyor. Ülkemiz gençlerinin durumunu şöyle bir gözümüzün önüne getirdiğimizde bu bilinç ve algı düzeyinde olmak bir genç için çok kolay olmasa gerek. Hele de İsrail’in çocuk ve gençlere yönelik yoğun ahlaki deformasyon ve baskı politikaları söz konusu olduğunda, çok daha zor. Buna bir de Kudüs’ü Batı Şeria’dan ayıran 780 km’lik “utanç duvarı”yla diğer Filistinlilerin desteğini kesmek de eklenince, bir yalnızlık ve sahipsizlik duygusunun hâkim olmaması ve kaçıp gitme güdüsünün ağır basmaması mümkün değil…
Aksa’nın uçan çocukları
İşte her şeye rağmen Aksa’nın yanı başından ayrılmayan gençlerden ikisi Sami el-Batş ve Kuteybe Ebu Sneyne. Kadim Kudüs’te kendilerini spora ve öğrencilerine adamış iki pırıl pırıl genç. Eski şehrin surları içinde yaşayıp da onları tanımayan yok. Müslüman ya da gayrimüslim, herkes… Eski Kudüs’ün belki de en popüler spor dalıyla uğraşıyorlar. Dünyada yeni yeni yaygınlaşan bir spor dalı bu… Adı, parkur. Parkur sporu; önüne çıkan engelleri bedensel hareketler kullanmak yoluyla, en hızlı ve etkili biçimde aşarak bir noktadan diğerine hareket etme sanatı olarak tanımlanıyor. Aşılması gereken engeller bazen bir ağaç, bazen demir parmaklık, bazen de duvar gibi çevremizde bulunan herhangi bir şey olabiliyor ve bunları aşarken koşma, zıplama, tırmanma ve düşme teknikleri kullanılıyor. Bu hâliyle sınır tanımayan, sınırları zorlayan oldukça tehlikeli bir spor dalı… Tam da eski Kudüs’te yaşayan Filistinli gençlere göre. Müslümanlar için gurur ve onur kaynağı, Siyonistler için korku ve endişe... Onlar özgürlüğün tadını parkurla çıkarıyorlar. Aştıkları her engel, geçtikleri her setle dünyaya meydan okuyorlar. Yer çekiminin dahi dizginleyemediği bu gençleri İsrail askerlerinin dizginlemesi de çok zor. Kudüslü bu iki genç de bunun farkındalar ve davalarını ifade etmenin yöntemi olarak kullanıyorlar bu sınır tanımaz ve bir o kadar da tehlikeli sporu.
Sami, yedi kardeşin en büyüğü. Babası Mescid-i Aksa’da güvenlik görevlisi olarak çalışıyor. Sur içinde küçük bir evde yaşıyorlar, İsrail’in tüm ihraç yöntemlerine inat. O küçücük evi bırakıp İsrail tarafından çok daha iyi imkânların sunulduğu surların öte tarafına gitmiyorlar.
Sami, spora küçük yaşta jimnastikle başlamış, sonra parkurla tanışmış. Doğal bir parkur sporu alanı olan eski Kudüs’te binaların çatıları, taş sokaklar, merdivenler, avlular çalışma alanları olmuş. Zaman zaman da Mescid-i Aksa’nın kutsal toprakları. Kuteybe ve diğer arkadaşlarıyla beraber Aksa’nın gönüllü bekçileri onlar.
Kuteybe ile 2005 yılında tanıştığında ikisi de henüz birer çocukmuş. O günden sonra ise hiç ayrılmayıp Kudüslü genç, yaşlı, kadın, erkek herkesin hayranlık duyduğu “Aksa’nın uçan çocukları” olmuşlar. Bu hayranlık neticesinde etraflarında o kadar çok çocuk toplanmış ki, bu sporu onlara da öğretmeye ve bu çocuklara sahip çıkmaya karar vermişler. Bugün yüze yakın öğrencileriyle Burcu’l-laklak Derneği’nin alanında çalışmalarına devam ediyorlar ve çocukları/gençleri hem İsrail’in bilinçli bir şekilde uyguladığı uyuşturucu, sigara, alkol ve benzeri kötü alışkanlıklardan koruyorlar, hem de öğrencilerinde Kudüs ve Aksa bilincinin yerleşmesine katkıda bulunuyorlar.
20 yaşındaki Kuteybe, arkadaşları arasında “Spider” olarak tanınıyor. Bir dakika boyunca sabit kaldığı vaki değil. Karşısına herhangi bir engel çıkmasa dahi düz yolda giderken takla atabilme enerjisine ve potansiyeline sahip... Kuteybe’yi takip edebilmek neredeyse imkânsız.
Kuteybe’nin babası Gazze’de yaşıyor. 100 yıllık hapis cezasından İsrailli asker Gilad Şalid sayesinde kurtulmuş. 2011 yılında Gazze’de esir tutulan Gilad Şalid’in salıverilmesine karşılık olarak bırakılan 1027 Filistinli mahkûmdan biriymiş. Ancak serbest bırakılan birçok mahkûm gibi o da Gazze’den yani açık hava hapishanesinden dışarı adım atamıyor. Ailesini göremiyor. Kuteybe ve babası ancak internet üzerinden görüşebiliyor. Aileyi ise Kuteybe ile abisi geçindiriyor.
Kudüs’te yaşayıp da ailesinde tutuklanmayan ya da şehit olmayan yoktur.
İki arkadaş aralarına Muhammed el-Bekri’nin de katılmasıyla gruplarını oluşturmuşlar. Lakin Muhammed el-Bekri bu dönem zarfında 6 ay kadar tutuklu kalmış. Serbest bırakıldıktan kısa bir süre sonra ise yine Mescid-i Aksa’da bir suikast planı iddiasıyla tekrar içeri alınmış. Tutuklu olarak yargılanması hâlâ devam ediyor. Gençlerin en büyük isteği haksız bir suçlamayla İsrail hapishanesinde tutulan Muhammed’in bir an evvel hapishaneden kurtulması ve tekrar ekibe geri dönmesi. Sami, “Kudüslü olup da ailesinde tutuklanmayan, İsrail hapishanelerinin tadına bakmayan tek bir genç göremezsiniz burada” diyor. Kuteybe de ekliyor; “ve elbette ailesinde şehit olmayan bir insan da…”
Zor ve tehlikeli olan bu sporu yaparken büyük sorunlar da yaşamışlar. Dönem dönem sakatlanmalar ve yaralanmalar olmuş ve tıpkı tutuklamalarda olduğu gibi bu durum da grubun bütünlüğünü bozmuş “ama bu asla bizi yıldıramadı” diye vurguluyorlar. “Bu spor sadece fiziksel efor gerektirmiyor aynı zamanda cesaret de gerektiriyor. Bizim gösterilerimiz İsrail askerlerine karşı bir güç ifadesi. Onların son teknolojik silahları bizimse onlara karşı cesaretimiz, kondisyonumuz ve inancımız var. Bizi korkutamayacaklarının onlar da farkında” diye ifade ediyorlar.
Kudüs dışında yaşamayı, balığın suyun dışında yaşayamaması metaforu üzerinden anlatıyorlar. Nasıl bir balık suyun dışında nefes alamazsa biz de Kudüs’ün dışında nefes alamayız diyorlar. En büyük hedefleri, Kudüs Parkur Grubuyla birlikte sporun evrensel dilini kullanarak özgür Kudüs ve özgür Aksa mesajını tüm dünyaya taşımak. Dünyadaki diğer sporcularla bir araya gelerek ortak projelere imza atmak. Gösterilerini dünyanın bütün önemli merkezlerinde gerçekleştirmek. Bu şekilde Filistin’in adını dünya kamuoyunda şiddet, çatışma, gaz bombası, şehit haberleri dışında duyurmak… Onlardaki kendine güveni ve dirayeti görünce olmaması için hiçbir sebep bulamıyorsunuz.
Bizim hayallerimiz onlardan büyüktür
İsrailli yetkililerin Müslüman gençlerin sporla, sanatla ya da kültürel faaliyetlerle adını duyurmaması için kendilerine sürekli zorluklar çıkardığını, çalışmalarına izin vermediğini kimi zamansa türlü bahanelerle tutuklandıklarını anlatıyorlar. Hiçbir sorun yaşamadıklarında dahi en azından spor yapmak için sağdan soldan buldukları eski yatak ve minderlerin askerler tarafından yakıldığını ifade ediyorlar. “İsrailliler Müslümanları dünyaya terörist gibi göstermek için elimizdeki bütün imkânı alıyor ve iyi şeyler yapmamızı engellemeye çalışıyorlar. Bizleri hiçbir şey beceremeyen bir ahmaklar topluluğu gibi göstermeye çalışıyorlar. Oysa Filistinli gençler her türlü yoksunluk içinde büyük başarılara imza atabilecek nitelikteler, yeter ki dünya bunu görmek istesin” diyor Sami ve ekliyor; “bizim hayallerimiz bile onlardan büyüktür, bize asla engel olamayacaklar…”
Sami ve Kuteybe, Kudüslü her genç gibi İsrail’in hukuksuz ve keyfi uygulamalarından payını almış. Sami duvara yazı yazmaktan 10 gün tutuklanmış ve ardından serbest bırakılmış. Kuteybe’ye ise taş atmaktan tutuklandıktan sonra 1 hafta nezarette kalıp, yargılama süresince “ev hapsi” verilmiş. Tam 15 ay sürmüş bu durum. 17-18 yaşlarında bir genç için 15 ay, dile kolay. 3 adımdan sonra 4 adımı takla ile tamamlayan Kuteybe ve ailesi için bu büyük sıkıntı olmuş… Annesi o 15 ayı hatırlamak dahi istemediğini şimdi acı bir tebessümle ifade ediyor.
Özgür Kudüs ve özgür Aksa için hayatlarını ortaya koymuş iki Filistinli genç Sami ve Kuteybe… Herhangi iki Filistinli gençten hiçbir farkları yok. Müslüman dünyadan tek beklentileri var; “Mescid-i Aksa’yı yalnız bırakmayın. Biz olsak da olamasak da…”