Makale

Kudüslü Gençler Artık Kameralarıyla Savaşıyor

Kudüslü Gençler Artık Kameralarıyla Savaşıyor

Gülcan Tezcan

Gençler arasında ciddi anlamda sinema ve kısa filmle uğraşıp uluslararası arenada sesini, mesajını duyurmak isteyenler de var. Kendilerini ve dertlerini ifade etmek için seçtikleri en anlamlı yollardan biri olan sinemada gerçeklikle kurdukları ilişki de değme sinemacılara taş çıkartıyor.

Kudüs’te İsrail askerlerinin zorbalıklarına objektifleri ve fotoğraf makinalarıyla karşı koyan Tick Media grubu neden fotoğraf çektiklerini “İsrail işgal güçlerinin silahları karşılıyor bizi her defasında. Onlarla aramızdaki tek fark; onların silahı tüfek, ses ve gaz bombası ve plastik mermi. Bizim silahlarımız ise fotoğraf makinesi ve kalem… Bize yaptıkları haksızlıkları ve saldırıları ortaya çıkarmak ve anlatmak için gayret ediyoruz. Fotoğraf çekiyoruz, yazıyoruz, olayları an be an yayınlıyoruz. Kudüs’e ulaşamayanlara Kudüs’ü ulaştırmak için yemin ettik” cümleleriyle anlatıyor.
Kudüs ve Mescid-i Aksa İslam âleminin en hüzünlü noktası. Kalplerin en yaralı, boyunlarının en bükük olduğu yer... Dünya Müslümanları tek yürek olup sahip çıkamasa da Mescid-i Aksa ve Kudüs’ün bekçileri yılmadan, usanmadan nöbetlerini sürdürüyor. Kudüs’te yaşayan Filistinliler çok büyük bir azim ve kararlılıkla Mescid-i Aksa’yı Müslümansız bırakmamak için fert fert mücadele ediyor. Hafızalara kazınan fotoğraflarda yıllar boyunca İsrail askerlerine taşla sapanla direnen Filistinli gençler artık çok daha etkin ve kalıcı direniş yöntemleri ile varoluş kavgalarını devam ettiriyorlar.
Kudüs’ün gençleri bir süredir parkur sporu, fotoğraf ve sinema ile seslerini, sözlerini yükseltiyorlar. İsraillilerin sürekli “siz bir şeyden anlamazsınız, kafanız çalışmaz, herhangi bir alanda başarılı olamazsınız” şeklindeki sözlü tacizleri ile bilenen gençlerin bir kısmı Aksa’nın önünde parkur sporu yaparak özgürlüğe bir adım daha atarken, farklı meslek dallarında eğitim gören ancak fotoğraf ve sinemaya ilgi duyan üniversiteli gençler de çektikleri fotoğraflar, belgeseller ve kısa filmlerle yaşadıkları işgal, baskı ve zorbalıkları kayıt altına alıyorlar.
Bir savunma aracı olarak kamera
Aslında gençlerle de sınırlı değil bu kayıt alma çabası. Kudüs’te yaşayan Müslümanların hemen hepsi akıllı telefonlarla video çekme konusunda ciddi anlamda profesyonelleşmiş durumdalar. Attıkları her adımı görüntülü olarak kaydeden, evlerine yaptıkları baskınları da fütursuzca kameraya çeken İsrail askerlerinin karşısına ellerinde kameraları ile çıkan Filistinliler kendilerine uygulanan baskı ve zorbalıkları an be an videoya çekip internet ortamında paylaşıyorlar.
Gençler arasında ciddi anlamda sinema ve kısa filmle uğraşıp uluslararası arenada sesini, mesajını duyurmak isteyenler de var. Kendilerini ve dertlerini ifade etmek için seçtikleri en anlamlı yollardan biri olan sinemada gerçeklikle kurdukları ilişki de değme sinemacılara taş çıkartıyor. Çektikleri fotoğraf karelerini özellikle uluslararası basına ulaştırarak, dünyaya aktarılan yanlı bilgilerin ve manipülasyonun önüne geçmeye çalışıyorlar. Artık taş atmak yerine çağın en etkin silahı hâline gelen iletişim araçlarını ve kamerayı ustaca kullanmaya başlayan bu gençlerin hayat hikayeleri aslında neden sinemayla ve fotoğrafla bu kadar sıkı bağ kurduklarını özetliyor. Onlardan birkaçını tanıdığınızda Kudüs’ten yükselen bu sinema hareketinin neden bu kadar önemli olduğunu da anlıyorsunuz… Ve elbette anlamakla yetinmeyip onların tüm dünya halklarına dertlerini anlatmaları, daha etkin filmlerle seslerinin yankı bulması için neler yapılmalı diye kafa yormaya başlıyorsunuz. İşte Kudüs’ün eli kamera tutan gençlerinden birkaçı:
Muhammed Fatih
24 yaşındaki Kudüslü film yapımcısı Muhammed Fatih, Mescid-i Aksa’nın güney duvarına bitişik olan Silvan mahallesinde doğup büyümüş. Çocukluğundan beri mekanik ve elektronikle ilgilenen Fatih, lisede radyo ve televizyon tamiri ile ilgili teknik bir bölüm okumuş ve ardından üretim ve makine mühendisliği eğitimi almak için el-Halil şehrine gitmiş. Eğitimi esnasında ailesini geçindirmek için küçük bir proje yapmayı düşünen Fatih’in proje alanı babasının Silvan’da Bostan mahallesinde bulunan evlerinden biriymiş. Bir gün İsrail hükümetinden çıkan bir kararla bütün mahalle sakinleri gibi şaşkına döner. Karar mahallede bulunan 122 evin yıkılarak yerine Tevrat hükümlerine uygun bir bahçe yapılacağı şeklindedir ve bu nedenle 1500 kişi evlerinden çıkarılacaktır. Fatih’in babasının bütün mal varlığı bu alanın içindedir. Bu olay Fatih’in hayata dair sorularına ve takip ettiği yola etki eder. Kudüslülerin mesajını, yaşadıklarını dünyaya ulaştırmada bir sorun olduğuna ve bunu düzeltmenin bugün en iyi yollarından birinin görselin dili olduğuna olan inancı artar. Böylece Filistin üniversitelerinde montaj ve çekimle ilgili eğitim almaya karar verir. Beytüllahim’e belgesel film yapımcılığı alanında üniversite eğimi almaya giderek hayatının devrimini gerçekleştirir. Onur derecesiyle bu bölümden mezun olur.
Tercihi gerçeğe yakın duran sinema dili
Eğitimi esnasında altı belgesel kısa film çeken Muhammed Fatih, yerel ve ulusal birçok festivale katılmış ve ödüller almış. Türkiye’nin de yer aldığı bazı ülkelerde filmlerinin gösterimi yapılmış. Medyanın ve sanatın insanlar üzerinde, toplumu ve medeniyeti inşa etmede büyük etkisi olduğunu düşünen genç yönetmen, Fatih Sultan Mehmet’in fetih öncesi stratejisine de kuvvetle inanıyor. Sultan Fatih fetihten önce İstanbul’u insanların temel gayesi, derdi hâline getirmeye çalışarak iç karışıklıklarını unutup bu hedef etrafında birleşmelerini sağlamıştı. Aynı yolun bugün Kudüs’ün özgürlüğü yolunda insanların ilgisini ona yöneltmek için kullanılabileceğini düşünen Muhammed Fatih, Kudüs ve Mescid-i Aksa etrafında insanları bir araya getirmek gerektiğini düşünüyor. İranlı Mecid Mecidi, Filistinli Hâni Ebu Said ve Suriyeli yönetmen Ömer Emir Lây’ın filmlerini ve sinemasını seven Muhammed Fatih’in çektiği kısa filmlerin konusu hep Kudüs etrafında şekilleniyor. Kudüs parkur grubunu anlatan bir kısa film de çeken Muhammed Fatih’in son filmi Yaraya Methiye ise devamlı Aksa’da bulunup orayı savunmaya çalışan murabıtlarla ilgili bir belgesel kısa film. Filmde annesi ve küçük kardeşi rol alıyor.
Sinemada en etkili dilin sehl-i mümteni olduğuna inanan Fatih, sinemanın gerçeğe en yakın hâlde olması gerektiğini düşünüyor. Bunun için mümkün olduğunca az müdahale ve yaratıcı bir dokunuş ile aktarılmak istenen fotoğrafı en yalın hâliyle aktarmaktan yana. Bunun aynı zamanda izleyicinin aklına saygı duymak olduğunu söylüyor.
Muhammed Hroub
Kudüs’te yaşıyor. Biyoteknoloji mühendisliği 3. sınıf öğrencisi. Fotoğraf çekmeye yaklaşık iki yıl önce başlamış. O zaman maddi durumu iyi olmadığı için profesyonel bir makine alamadığından cep telefonuyla çekimler yapmış. Kudüs haberlerini takip ederek fotoğraflamaya ve son dakika haberlerini ajanslara ve haber sitelerine göndermeye başlamış. Bir süre sonra kendine bir makine alan ve gittikçe kendini geliştiren Hroub, Ürdün’de yapılan bazı fotoğrafçılık eğitim programlarına katılarak ilgili olduğu bu işin eğitimini de almış. Amacının profesyonel fotoğraf ve video çekimleri yapabilecek duruma gelebilmek olduğunu söyleyen Hroub özellikle Aksa’daki çocuk yüzlerini fotoğraflıyor.
Tick Medya grubu
Muhammed Qazzaz, Muhammed Dweik, Mustafa Alkharouf, Eyad Tawil ve Abdulafv Bassam’dan oluşan Tick Medya grubu kendilerini şöyle anlatıyor:
“Biz beş genç her sabah Kudüs’te uyanıyoruz. Her birimiz cephaneliğine yöneliyor. Açıyor; silahını çıkarıyor oradan. Kullanıma hazır olup olmadığını kontrol ediyor. Sonra Kudüs’ün eski şehrinin sokaklarına ve Mescid-i Aksa’ya doğru yola çıkıyor. İsrail işgal güçlerinin silahları karşılıyor bizi her defasında. Onlarla aramızdaki tek fark; onların silahı tüfek, ses ve gaz bombası ve plastik mermi. Bizim silahlarımız ise fotoğraf makinesi ve kalem. Bize yaptıkları haksızlıkları ve saldırıları ortaya çıkarmak ve anlatmak için gayret ediyoruz. Fotoğraf çekiyoruz, yazıyoruz, olayları an be an yayınlıyoruz. Kudüs’e ulaşamayanlara Kudüs’ü ulaştırmak için yemin ettik.” Grup üyelerinden Muhammed Qazzaz yerel bir ajansta fotoğrafçı olarak çalışıyor. Yaklaşık iki yıl önce fotoğraf çekmeye başlayan Qazzaz, “Amacım Kudüs’te ve Mescid-i Aksa’da olup biten olayları insanlara aktarmak. Fotoğraflar ve buradan aktardığım haberlerle dünyaya Kudüs ve Mescid-i Aksa’nın gerçek durumunu doğru şekilde anlatmaya, medyada bu konuda bulunan boşlukları doldurmaya gayret ediyorum. Bunu yaparken bir yandan burası ile ilgili insanlara güvenilir bir başvuru kaynağı oluşmasına katkı sağlamaya bir yandan da insanlarda bir kıpırdanmaya ve adım atmaya vesile olmayı istiyorum” şeklinde konuşuyor.
Alyateema
Mescid-i Aksa’daki genç kızlardan biri. Aksa’nın içinde bulunan Eşrefiye Medresesi’nden mezun. İkinci intifada olaylarını yaşayan Alyateema, Aksa’ya namaz kılmaya gelmiş insanların burada şehit edilişine, kanlarının akmasına şahit olmuş. “Aksa’da korkuyu yaşadım. Aynı zamanda Aksa için taşımak zorunda olduğum sorumluluğun ağırlığını hissettim. Bundan sonra her an yardımına koşabilmek için Aksa’dan ayrılmamaya karar verdim” diyen Alyateema, günlük yazmaya, olayları fotoğraflayarak kaydetmeye 2005 yılında başlamış. Ardından sosyal paylaşım sitelerinde hesaplar oluşturarak Aksa’da olan her şeyi insanlara aktarmaya çalıştığını anlatan Alyateema, El-Cezire’ye görüntülü haber raporları gönderiyor. Aksa’da Kediciklerin Babası ve Aksa’dan uzaklaştırılanlardan birinin hikâyesini anlattığı kısa filmleri çeken Alyateema, sinemanın neden kendisi için bu kadar önemli olduğunu şu cümlelerle özetliyor: “Allaha hamdolsun, Aksa ile ilgili etkili görüntüler nakletmeyi başardım. Bütün bunları yaparken amacım benim çekimlerimi izleyenlerin zihninde Aksa’nın kıymetini artırmaktı. Sadece fotoğraf çekmekle yetinmedim aynı zamanda Kudüs halkını anlatan kısa filmler yapmaya da çalıştım. Hamdolsun yaptıklarım büyük ilgi gördü ve takip edildi. Bunların yeterli olduğunu düşünmüyorum elbette, aksine bundan çok daha büyük şeyler yapmak istiyorum Aksa için. Onu hiçbir zaman yalnız bırakmayacağım ve mesajını dünyaya duyurmaktan asla geri durmayacağım.”
Muaz Alkhatib
1984 doğumlu Muaz Alkhatib, Ürdün’de Mute Üniversitesi Bankacılık ve İktisadi Bilimler bölümünden 2006’da mezun olmuş. Kudüs Üniversitesi’nde programcı olarak çalışan ve aynı zamanda bağımsız foto muhabirliği yapan Alkhatib, Anadolu Ajansı’nın da içinde olduğu birçok uluslararası ajansla çalışıyor. Fotoğraf çekmeyi, bu işi çok seven ve Kuveyt’te bu alanda birçok ödül alan babasından öğrenen Alkhatib, 2011’de başlamış yaşadıklarını fotoğraflamaya. O günden bu yana yaptıklarını da şöyle anlatıyor: “İlk zamanlar etrafımda ilgimi çeken şeyleri çekip facebook sayfamda paylaşıyordum. Fotoğraflarım Kudüs’te bir haber ajansının dikkatini çekti ve kendilerine foto muhabirliği yapmam için benimle görüştüler. Gazetecilik yolculuğum buradan başladı. Geçtiğimiz seneler boyunca yerel ve uluslararası birçok ajansa Kudüs’te ve özellikle eski şehrin içinde olan olaylarla ilgili çekimler yaptım. Fotoğraflarımla Kudüs’te olup biten olayları özellikle Batı dünyasına aktarmayı hedefliyorum. İyi derecede İngilizce konuşabiliyorum ve Batı medyasının işgal güçlerinin Filistin ve özellikle Kudüs halkına yaptığı eziyetleri yayınlamak istediğini de biliyorum.”