Makale

Kuruluş yılları hatırası: Bilecik'te Orhan Gazi Camii

CAMİLERİMİZ
Cevat Akkanat


Kuruluş yılları hatırası:
Bilecik’te Orhan Gazi Camii


Şair Niyazi Yıldırım Gençosmanoğlu, “Bilecik”te (Destanlar Burcu, s. 15-16) adlı şiirinde beldeyi destani duygularla anlatır. Bilecik ve çevresiyle ilgili benzeri edebî anlatımları başka şair ve yazarlarımızda da görürüz: Tarık Buğra, Kemal Tahir, Sevinç Çokum, Yavuz Bahadıroğlu, Bekir Büyükarkın, Mustafa Necati Sepetçioğlu, Feridun Fazıl Tülbentçi gibi... Onların bu destansı anlatımları boşuna değildir. Zira Bilecik, bir cihan devletine beşiklik yapmış vatan parçasıdır.

Kısa kuruluş tarihi yahut toprağın ülke oluşu...
Bilecik tarih boyunca, Mısırlılar, Hititliler, Frigler, Kimmerler, Lidyalılar, Persler, Makedonlar, Bithynia Krallığı ve Roma İmparatorluğu dönemlerini yaşadıktan sonra Ertuğrul Gazi ile birlikte bir Türk şehri kimliğini almaya başlamıştır.

Şöyle ki, Anadolu’nun Türklere açılmasını takiben Selçuklular, kendilerine bağlı toplulukları ülkenin çeşitli bölgelerinde iskân etmeye başlamıştır. Oğuz Türklerinin sağ kolu olan Kayı Boyu, Alaeddin Keykubat döneminde Ankara’nın batısındaki Karacadağ taraflarına yerleştirilmiş, bunlardan bir kısmı daha sonra Ertuğrul Bey yönetiminde batıya doğru yer değiştirerek 1230’lu yıllarda Söğüt ve çevresine gelmişlerdir.

1231 yılında Bizanslara karşı bir sefer düzenleyen Alaeddin Keykubat’a Ertuğrul Bey de akıncı olarak katılmıştır. Alaeddin Keykubat, büyük yararlılıklar gösteren Ertuğrul Bey’e Söğüt ve Domaniç’i vermiş, burada onun yönetiminde bir uç beyliği kurulmuştur. Ertuğrul Bey’in 1281’de ölümünden kısa bir süre sonra Kayıların başına Osman Bey geçmiştir. Osman Bey Bizans’a karşı sürekli başarı kazanmıştır. Kayıların bu başarılarında Ahi önderi Şeyh Edebali’nin büyük rolü olmuştur. Osman Bey’in Bizans Tekfurları karşısındaki zaferlerini gören Selçuklu Sultanı III. Alaeddin Keykubat, Söğüt ve Eskişehir’i içine alan sancağı Osman Bey’e vermiştir. Karacahisar’daki Rum kilisesini camiye çeviren Osman Bey ilk kez kendi adına hutbe okutmuştur (1289). Bu olaylar Osmanlı Devleti’nin kuruluşunun ilk işaretleri kabul edilmektedir.

Bilecik o yıllarda henüz fethedilmemiş olup Bizanslılara ait bir şehirdi. Osman Bey 1299 yılında Bilecik ve Yarhisar kalelerini fethetti. Bilecik, özellikle Osman Gazi’nin fethettiği ilk önemli kale olması bakımından dikkatleri daima üzerinde toplamıştır.

Şehrin tarihinde Orhan Gazi’nin de önemli bir yeri vardır. Halka karşı son derece merhametli, ulemaya hürmetli, adaletli, sakin yaratılışlı birisi olan Orhan Gazi, babası Osman Gazi’nin 1326’da vefatı üzerine Beyliğin başına geçer. Onun en önemli siyasi ve askerî başarısı Bursa’nın alınması olmuştur (1326). Bu başarıdan sonra devletin merkezi Bilecik’ten Bursa’ya nakledilmiştir. Onun zamanında İznik fethedilmiş (1330), Osmanlı sınırları Karadeniz ve İstanbul Boğazı’na doğru genişletilmiştir. Bu arada Karesioğulları Beyliği ele geçirilmiş (1345), Ankara fethedilmiştir (1354).

Fethettiği yerlere adli ve idari işler için kadılar, askerî işler için subaşılar tayin eden Orhan Gazi, ilk Osmanlı parasını da bastırmıştır. Orhan Gazi imara çok önem vermiş, İznik’in fethinden hemen sonra, Ayasofya Kilisesi’ni camiye çevirtmiş (1331), yine İznik’te Hacı Özbek Camii’ni yaptırmıştır (1333). Orhan Gazi’nin yaptırdığı diğer eserler şunlardır: İznik Hacı Hamza Camii ve Kümbeti, İznik Yeşil Camii, İznik Nilüfer Hatun İmareti, Bilecik Orhan Gazi Camii, Bilecik Orhan Gazi İmareti, Gebze Orhan Gazi Camii, Bursa Orhan Gazi Camii. Bilime ve eğitime de büyük önem veren Orhan Gazi, Bursa Medresesini de yaptırmıştır.

Bilecik’te camiler...
Bilecik ve çevresi, İslam’la ilk müşerref oluş günlerinden itibaren dinî kurumlarına kavuşmaya başlamıştır. Bu kuruluş yıllarından başlayarak bölgeyi bir İslam yurdu kılan ve yörede hâlâ tarihin izlerini taşıyan camileri şöyle sıralayabiliriz: Ertuğrul Gazi Mescidi (Sögüt, 1276 öncesi), Balaban Camii (Söğüt, 1300), Şerif Paşa Camii (1316) Orhan Gazi Camii (1331), Çelebi Mehmet Camii (1414-1420, Söğüt), Mihalgazi Camii (Gölpazarı, 1416-1419), Kasım Paşa Camii ve Külliyesi (Bozüyük, 1525-1528), Hamidiye Camii (Söğüt,1889), Rüstem Paşa Camii (Osmaneli, 1516), Köprülü Mehmet Paşa Camii (Vezirhan, 1655) Belenalan Köyü Camii (Osmaneli, 1850), Kara Mustafa Paşa Camii (Pazaryeri, 17. yy), Kasımlar Camii (Gölpazarı, 17-18 yy?)...

Bunlara, bugün büyük ölçüde yıkılmış olan Süleyman Paşa Camii, Emirler Camii, Karacalar Camii, Akkaldırım Camii, Osman Gazi Camii gibi yapıları da eklemek gerekmektedir.

Bilecik Orhan Gazi Camii...
Orhan Gazi Camii, bugünkü Bilecik’in 500 m. güneydoğusunda Eski Bilecik diye anılan ören yerindedir. Bu bölge, kayalık bir vadi durumundadır. Orhan Gazi Camii, vadinin kuzeybatı kısmındaki tepeye, dik bir uçurumun kenarına inşa edilmiş olup, uçurumun ön kısmında kalın ve sağlam bir duvar üzerine oturtulmuştur. Aynı bölgede, caminin tam karşı yamacına düşecek şekilde inşa edilmiş ikinci bir tarihî yapı bulunmaktadır ki, bu Orhan Gazi İmareti’dir.

Edebali Türbesi’ne de hayli yakın olan Orhan Gazi Camii’nin inşasıyla ilgili olarak tarihî kaynaklarda farklı ifadelere rastlanır. Sözgelimi, bir kısmında Murad Hüdavendigâr devrine ait olduğu kaydedilir. Bazı kaynaklarda ise 1392 yılında Yıldırım Beyazıd tarafından dedesi Orhan Gazi adına yaptırıldığı bildirilir. Oysa bu yapının 14. yüzyılın ilk yarısında, hatta 1331 yılında bizzat Orhan Bey tarafından yaptırıldığı tespit edilmiştir.

Kubbeye geçiş: Abidevî kuruluş...
Bilecik Orhan Gazi Camii, yapım özellikleri ile sanat tarihi açısından hayli önemli bir yapıdır. Çünkü o döneme kadar gerek Büyük Selçuklularda gerekse Anadolu Selçukluları’nda bu türden kubbeli bir yapı görülmemiştir. Orhan Gazi Camii ise, Osmanlı tarihinin kubbeli ilk dinî mimari örneği kabul edilir. Bunun yanı sıra yapı, Kuruluş Devri Osmanlı mimarisinin bütün özelliklerini yansıtır niteliktedir. Döneminin geleceğe dönük bir yapısı olarak aynı zamanda, yükselme ve duraklama devirlerinin gelişmiş klasik mimari üslubuna öncü konumdadır. Diğer bir ifade ile Orhan Gazi Camii, Osmanlı mimarisinin abidevi camilerine geçişi simgeler.

Yapı, planı ve dış görünüşüyle oldukça sadedir. Kareye yakın dikdörtgen planlı olan cami, 17,35x16,50 metre ebatlarındadır. Yapının kaba taştan yapılmış çok kalın duvarları bulunmaktadır. Caminin yekpare görünümlü bu duvarları, ana kubbeyi ayakta tutan askı kemerleri ile dört bir yandan 2,40 m. derinliğinde ve 8,50 m. genişliğinde birer eyvan gibi oyularak daha geniş bir iç mekân elde edilmiş, böylece, duvarların kitlesel görüntüsü de hafifletilmiştir.

Bu işlem aynı zamanda, erken dönem Osmanlı mimarlığında tek kubbeli merkezî mekânın genişletilmesi yolunda atılan ilk adımdır. Böylece, dört eyvanlı Osmanlı erken dönem cami plan şeması oluşmuştur. Aynı doğrultudaki ikinci adımı ise, kısa bir süre sonra İznik’te inşa edilecek olan Yeşil Cami oluşturmuştur.

Orhan Gazi Camiinin kalın köşe duvarları üstüne oturtulan sivri kemerlenin taşıdığı kubbeye geçiş basit üçgen yüzeylerle sağlanmaktadır. Caminin 9,50 m çapındaki basık kubbesi sekizgen biçimli dar bir kasnak üzerinde bulunmaktadır. Kubbenin üzeri sonradan kurşunla kaplanmıştır. Bu yüzden Orhan Gazi Camii yörede Kurşunlu Camii olarak da bilinir.

Dikkat çekici diğer unsurları...
Bilecik Orhan Gazi Camii’nin yarı silindirik kesitli mihrabının sade bir görünümü vardır. Bu mihrabın önünde yüksekçe bir seki yer almaktadır.

Caminin ilginç ayrıntılar taşıyan unsurlarından birisi de minareleridir. Şöyle ki, Orhan Gazi Camii’nin minaresi olarak bugün üç ayrı parçadan söz etmemiz gerekmektedir. Bunlardan ilki yapının orijinal minaresi olup, alışılagelmişin dışında, caminin 30 m. ilerisinde, kuzeyindeki bir kayanın meydana getirdiği platformun üzerindedir. Bu minarenin kalın, çokgen biçimli alçak gövdesinin üstünde alt kısmı testere dişi şeklinde stalaktitli şerefe yer almaktadır.

Diğer iki minare ise, sonradan yapıya eklenmiş olup, ön cephenin iki yanındadır. Yüksek kürsülü, silindirik gövdeli, tek şerefeli, sivri külahlı bu taş minareler üslup bakımından yapının mimarisine uymamaktadır. 1882 tarihli fotoğraflarda görülmeyen bu minareler, yapıyla uyum sağlamayan ahşap son cemaat yeriyle birlikte daha sonra inşa edilmiş olmalıdır.

Bilecik Orhan Gazi Camii, farklı tarihlerde tamir edilmiştir. Bunlardan ilki, 1813’te II. Mahmud döneminde gerçekleşmiştir. Bu onarımla ilgili tarih kitabesi camiin kuzey duvarının sağ tarafında yer almaktadır.

Orhan Gazi Camii Sultan II. Abdülhamid zamanında (1889), esaslı bir tamir görmüş, bu arada muhtemelen caminin mevcut çifte minareleri bu tarihte ilâve edilmiş ve yapı günümüzdeki şeklini almıştır. 1973 yılında da tamirattan geçirilmiş ve restore edilmiş olan Orhan Gazi Camii, son yıllarda yeni bir bakım ve onarıma tabi tutulmuştur.

Sözün sonu...
Sevinç Çokum “Ağustos Başağı” adlı romanında Milli Mücadele yıllarını anlatır. Fakat bu anlatım sırasında sık sık Osmanlı Devletinin kuruluş dönemine ait bazı unsurlara da atıflar yapar. Romanda esas olarak Milli Mücadele’nin Söğüt Cephesi anlatılmaktadır. Yazar bu mekânı özellikle seçmiştir. Amacı Milli Mücadele ile Osmanlı Devletinin kuruluşu arasında bağ kurmaktır. Eski çağlarla yeni dönemler arasında istenirse her zaman bir bağ kurulabilir. Bu bağ kimi zaman bir olay benzerliği ile kurulurken, kimi zaman da tarihî kişiliklerin ruh akrabalığı ile gerçekleştirilir. “Ağustos Başağı”nda eski çağlardan yeni dönemlere transfer edilen pek çok değer vardır. Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Orhan Gazi, Şeyh Edebali ve onlarla birlikte anılan mekânlar... Şeyh Edebali Türbesi, Ertuğrul Gazi Türbesi, evet, elbette Orhan Gazi Camii...

İtibarî bir âlem olan romana renk katan bu mekânlar, gerçek hayatımıza nasıl yansır? Can vererek...

Kuruluş yıllarının bir hatırası olarak Orhan Gazi Camii, Bilecik’ten bütün bir kâinata can vermeye devam ediyor...