Makale

KUR’AN-I KERİM’İN ŞİFRESİ ADLI ESER ÜZERİNE

KUR’AN-I KERİM’İN ŞİFRESİ
ADLI ESER ÜZERİNE

Doç. Dr. İsmail KARAGÖZ
Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi
The Code of the Holy Qur’an

Abstract:
This article reviews the book entitled "Kur’an-ı Kerim’in Sifresi/The Code of the Holy Qur’an" in which the author, Omer Celakıl, totally in contrast to the main philosophy of the Qur’an, asserts that he has derived from the Qur’an the dates of certain events took place in the past and to be taken in the future. Although the author claims that he has derived the mentioned dates from the Qur’an in ways that accord with his well-defined system, it is impossible to observe a distinct unified coding system in the book. Furthermore, the author sometimes freely deviates from the rules he previously established to prove the dates he would like to assume.
It can be said that this book, full of inaccurate data, appears to have been published with the commercial considerations.

Key words:
the Qur’an, Mushaf, Surah/Chapter of the Qur’an, Torah, Gospel, Prophet, Soothsaying, Code, Central Number, Non-perfect Number.

Ömer ÇELAKIL’ın kaleme aldığı, Sınır Ötesi Yayınları’nın İstanbul’da 2002 yılı Ekim ayında neşrettiği, giriş ile beş bölüm ve 339 sayfadan oluşan “Kur’an-ı Kerim’in Şifresi” adlı eser; “Kur’an” ve “şifre” kelimelerinin cazibesi ile büyük yankı yaptı, görsel ve yazılı medyaya konu oldu. Hakkında yazılar yazıldı, değerlendirmeler yapıldı. İlâhiyat tahsili almayan bir tıp öğrencisinin eserde belirttiği hususlar ne kadar gerçeği yansıtıyor? Gerçekten Kur’an’ın şifresi var mı? Bu husus, birçok insanımızın merakını mucip oldu. Kitap ile ilgili çok sayıda soruya muhatap olduk. Bu yüzden eseri okuyup değerlendirmek, söylenenlerin ne kadar doğru olduğunu ortaya koymak gerekli hale geldi.
Yazar’ın Kur’an’a yönelip kafa yorucu bir çalışma içine girdiğini teslim etmekle birlikte maalesef eserin, insanımıza Kur’an adına bir şey kazandırdığını söyleyemiyoruz.
Şunu her şeyden önce ifade etmemiz gerekir ki Kur’an; insanlara rehber olmak (Bakara, 2/185), onları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak (İbrahim, 14/1) en doğru yola iletmek, iman edip salih ameller işleyenleri ilâhî mükâfatlarla müjdelemek, inkâr edenleri ilâhi azapla uyarmak (İsra, 17/9-10; Kehf, 18/1-4), müslümanlara rahmet ve müjde (Nahl, 16/89) ve âlemlere bir öğüt olmak (Kalem, 68/52) için vahiy yoluyla Hz. Muhammed (a.s.)’e gönderilmiş bir kitaptır (Nisa, 4/163).
Eser’in genel olarak ele aldığı konulara ve olumsuz yönlerine değindikten sonra giriş ve beş bölümde işlenen konuları tek tek değerlendirmeye tabi tutacağız.
YANLIŞ BİLGİLER VE OLUMSUZ YAKLAŞIMLAR
a) Kur’an’da Müslümanların Mekke’yi feth edecekleri müjdesinin verilmesini (s. 44); Rum Suresinin 1-3. ayetlerinde Bizanslıların galip geleceğinin Allah tarafından önceden bildirilmesini “kehanet” olarak nitelemesi (s. 45) ve ikinci bölüme “Kur’an’ın Kehanetleri” (s. 71) başlığını vermesi hoş olmadığı gibi, Kur’an ile de asla bağdaşmamaktadır. Kur’an, şiir, sihir, büyü, fal ve şifre kitabı olmadığı gibi, bir kehanet kitabı da değildir. “… Çeşitli ezoterik bilgiler ve kâhinlerin söyledikleriyle bizim Kur’an-ı Kerîm’in içinden çıkarttığımız yakın geleceğimiz ile ilgili bilgiler arasında büyük bir paralellik bulunmaktadır” şeklindeki ifade (s.281) Kur’an’ı bir kehanet kitabı düzeyine indirgemektedir ki bu, Kur’an’a ters, kabul edilemez bir husustur. Çünkü Kur’an, âlemlerin Rabbi’nden indirilmiştir ve asla kâhin sözü değildir (Hâkka, 69/42-43).
b) “Muhammed Peygamber” ifadesi sıkça kullanılmaktadır (mesela 142, 160, 247, 271, 293). Bu, dînî eser yazanların pek kullanmadıkları bir ifadedir. Bunun yerine Hz. Peygamber (a.s.) veya Hz. Muhammed (a.s.) veya Peygamberimiz (a.s.) ifadeleri kullanılır.
c) Esere “Kur’an-ı Kerîm’in Şifresi” ismi verilmesi, “Kur’an’ın şifresi var, bu şifreyi bilmeyen ve çözemeyen onu anlayamaz” gibi bir anlayışa sebep olabilir. Halbuki Kur’an apaçıktır (Maide, 5/15), anlaşılmak için vardır ve öğüt almak isteyenler için de kolaylaştırılmıştır (Kamer, 54/17).
d) Yazar’ın ilahiyat tahsili almamış olması bazı yanlış bilgiler vermesine sebep olmuştur. Mesela Mekke’nin fethi Yazar’ın eserine kaydettiği gibi hicretin 13. yılında (s. 120-124) değil 8. yılda gerçekleşmiştir. Hz. Yusuf, Mısır’ın hükümdarı değil (s.161) hazine bakanıdır. “Fürkan” kelimesi ölçü anlamında değil (s. 200). “hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan ayıran” anlamındadır. “Ahzab” kelimesi “toplumlar savaşı” anlamında (s.132) değil “gruplar, fırkalar” anlamındadır. “Sad” harfinin, “sada” sözcüğünden geldiği belirtilmektedir (s. 114). Bu, kesin değildir. Müfessirlerin beyanlarına göre “Sad”, yazılışı itibariyle harf, okunuşu itibariyle isim veya “sayd” kökünden fiil-i mazi veya “sada” kelimesinden emr-i hazır veya surenin bir ismidir. Çoğunluk bu görüştedir (Hamdi Yazır Hak Dini Kur’an Dili, VI, 4084. Eser Neşriyat, İst. 1971). “Yasin” kelimesindeki “sin” harfinin “ay” anlamına geldiği ifade edilmektedir. (s. 205) Halbuki tefsirlerde “Yasin” kelimesinin “ey insan”, anlamına geldiği veya yemin olduğu veya Allah’ın ismi veya Hz. Peygamber’in ismi veya surenin ismi olduğu şeklinde bilgiler vardır. Çoğunluğun görüşü surenin ismi olması yönündedir (Yazır, VI, 4006).
e) İşlenen konuların özü ile kitabın hacmi birlikte değerlendirildiğinde, ticâri kaygılarla sayfa adedinin arttırıldığı, bu amaçla sadece ilgili âyet mealleri verilmesi yeterli olduğu halde surenin bazen tamamının veya büyük bir kısmının mealinin verildiği görülmektedir. 339 sayfalık eserin 100 küsur sayfası mealdir (s. 73-80, 85-96, 103-105, 109-114, 120-122, 125-132, 137-142, 143-146, 152-157, 167-172, 183-190, 194-200, 206-208, 210-230, 234-235, 240-241, 264-265, 297, 314-315). Eseri, özü itibariyle usta bir yazar, en fazla 70-80 sayfada kaleme alabilir.
f) Eserde Kur’an, Tevrat ve İncil’in ilâhîlik ve otantikliğine birlikte vurgu yapılarak, Tevrat ve İncil’in de Kur’an gibi aslının aynen korunduğu imajı verilmek istendiği anlaşılmaktadır.
Kabalistlerin İbrani Alfabesinin 22 harfini, 3+7+12 olarak gruplayıp harfler, sesler ve sayılarla ilgili kâhinlik ve gizli yasaları keşfetme çalışmaları yapıldığı beyan edildikten sonra (s.21) 22 sayısına 1’in eklenerek 23 sayısının elde edilmesi ve bu 23’ün Kur’an’ın 23 yılda indirilmesi ile ilintilenmesi (s.22) Yazarın, Tevrat ile Kur’an’a birlikte bakışını ifade eder gibi görünmektedir.
Kur’an’da 19 kodlamasının varlığını kabul eden Yazar, 1997’de ABD’de “The Bible Code” (Tevratın Şifresi) ismiyle yayınlanan Michael Drosnin’in eserinden; bu eserin üç ayda 500 milyon satarak satış rekorları kırdığından (s. 29), Tevrat’ta İsak Rabin, Kennedy ve Enver Sedat cinayetleri, ikinci dünya savaşı, Hiroşima kentine bomba atılması, Ay’a ayak basılmasına varıncaya kadar Tevrat’ta şifrelendiğinden (s. 32), ünlü fizik bilimcisi Yahudi asıllı Sir İsaac Newton’un da Tevrat’ta geleceğe dair bilgilerin gizlendiği bir şifrenin bulunduğuna inandığından bahsederek (s.29, 33) Tevrat’ın da Kur’an gibi şifreli olduğu imajını vermeye çalıştığı anlaşılmaktadır.
Hicrî 1433 milâdî 2012-2013 tarihlerinde dünya’ya kuyruklu bir yıldızın çarpacağı iddiasını “Tevrat, İncil ve Kur’an benzer açıklamalarla dolu” başlığı altında bu kitaplardan pasajlar aktarmak suretiyle (s. 319-320) Tevrat ve İncil’in de Kur’an gibi orjinal olduğunu ifade etmek istediği anlaşılmaktadır. Yazar, bu niyetini sayfa 36’da, “Kur’an’da tespit edilen gizli bilgilerle Tevrat ve İncil’de gizlenmiş bazı bilgilerin birbirleriyle paralellik göstermesiydi” cümleleriyle açığa çıkarmaktadır (s. 36). Kur’an’da 23. kromozomu bulduğunu iddia ettikten sonra “23 sayısı Tevrat’ta da karşımıza çıkıyor” başlığı altında, “Kur’an-ı Kerim’de olduğu gibi Tevrat’ta da kadının erkekten alındığı ifade edilmektedir. Bunun anlamı; erkekte bulunan ve baskın olmayan x kromozomunun kadında aktifleştiğidir. Bu konu Tevrat’ın Tekvin bölümünün 2. bab 22. âyetinde anlatılmaya başlanmış ve 23. âyetinde bitirilmiştir. Hem de Kur’an’daki aynı sözcüğü (Nisa) kullanarak” deyip Tevrat’ın ilgili ayetlerinin Türkçe anlamını verdikten sonra “Tevrat’taki bu konuyla ilgili sayısal mesaj, sanırım yukarıda sizin de fark etmiş olduğunuz gibi Tevrat’ın âyetinin numarasında kendisini gizlemiş olmasıdır. Çünkü Tevrat’ın bu konuyu anlattığı ve Nisa sözcüğünün geçtiği bu ayetin numarası 23’dür” (s. 232) sözleriyle açığa çıkarmaktadır. Halbuki Tevrat ve İncil, Kur’an’ın beyanına göre orijinalliği korunamamış, tahrife uğramıştır (Bakara, 2/75, 79; Nisa, 4/46; Maide, 5/13,41).
g) Eserde yanlış bilgiler bir yana Yazar’ın bulduğunu iddia ettiği sayı ve tarihler ve bunların dayandırıldığı kurallar birbirleriyle uyumlu olmadığı gibi şifreler de bir çok yerde tutmamaktadır. Bazen bir surede tekrar edilen ayet numaraları, bazen surelerin Mushaf tertibindeki numaraları, bazen nüzul sırasına göre numaraları, bazen surenin âyet sayısı esas alınmaktadır. Bazen istenilen tarih 19 ile sure numarasının yan yana getirilmesi ile elde edilmektedir. Bir tutarlılık yoktur. Önceden bilinen tarih ve sayılara, matematik egzersizleri yapılarak ulaşılmaktadır. Şimdi yanlışlık, tutarsızlık, çelişki ve sübjektif değerlendirmeleri göstermek istiyoruz.
SUBJEKTİF DEĞERLENDİRMELER
Giriş bölümünde, “Sayılar Bilimi” üzerinde durulmakta ve bazı şifreler verilmektedir.
a) “1, 2, 3, 4, 5, 7, 12, 22, 23, 40, 41, 50” rakamlarına birtakım değer ve anlamlar yüklenmektedir. Verilen bu değer ve anlamlar tamamen sübjektif olup temel dayanağı bulunmayan keyfi yorumlardan ibarettir. Mesela “3” rakamı ile ilgili olarak “ilk tek rakamdan üç hiyerarşik bir yapı oluşturarak, ilâhî tesirin ilk kademedeki sayısal tezahürüdür” (s 16) değerlendirmesi, “4” rakamı ile ilgili olarak, “evrensel var oluşun dört temel enerjisinin sembolü olarak ezoterizm’de çok önemli bir yere sahiptir. Bu dört farklı enerji; ruh, madde, zaman ve hayat enerjileridir” değerlendirmesi tamamen sübjektif ve görecelidir.
“5, birleşme sonucu ortaya çıkan ilk sayıdır” (s. 17) denilmektedir. 2, 3, 4 rakamları da birleşme sonucu elde edilebilmektedir. “7’inin 3 ile 4’ün toplamından oluştuğu” söylenmektedir (s.18). Halbuki 7; 5+2, 6+1’in toplamından da oluşabilmektedir. Dolayısıyla bu, sübjektif bir değerlendirmenin tipik bir örneğidir.
40 rakamı ile ilgili değerlendirmeler ve özellikle bu bağlamda zikredilen “ölenin kırkının çıkması ve ardından okunan mevlit ritüelinin dayandığı çıkış noktasının ölümden 40 gün sonra ruhun yaşadığı ortamdan ilişkisini tam olarak kesmesi” şeklindeki değerlendirmesi tamamen bid’at ve hurafeye dayalı olduğu gibi “beş vakit kılınan namazdaki farz ve sünnetlerin toplamının 40 olduğu” bilgisini de buna dayandırması isabetsiz ve verilen bilgi yetersizdir. Çünkü ikindi namazının sünneti ile yatsı namazının ilk sünnetini peygamberimiz sürekli kılmamıştır. Vitir namazı ile sünnet-i gayr-i müekkedeler çıkarıldığı zaman günlük farz ve sünnet-i müekked namazların toplamı 29 olmaktadır. Sünnet-i gayr-i müekkedler 2 rekat olarak da kılınabilmektedir. Türk örfündeki “41 kere maşallah” deyimi sayısal bir değeri değil çokluğu ifade eder.
b) “Matematiğin Kur’an’daki Yeri” (s.24-26) başlığı altında verilen bilgiler ve Kur’an’da geçen kelime sayılarından çıkartılan rakamlar; Kur’an’ın matematiksel bir sistem içermiş olabileceği iddiasını ispatlayacak düzeyde değildir. Mesela Kur’an’da “gün” kelimesinin 365 defa; “günler” kelimesinin 30 defa; “ay” kelimesin 12 defa” geçtiğini söyleyerek güya Yazar, bundan bir yılın 12 ay, 365 gün, bir ayın 30 gün çıkarımını yapmaktadır (s. 25). Halbuki güneş esasına dayalı mîlâdî takvime göre yıl 12 ay, 365 gün ise de ay 30 ve 31, Şubat ayı bazen 28, 29 gün olabilmektedir. Ay esasına dayalı hicrî takvimde ise yıl 12 ay, 354 gündür. Bir ay ise 29 veya 30 gündür. Öte yandan Kur’an’da geçen “gün, günler ve ay” kelimeleri ile ilgi verilen kelime sayıları da yanlıştır. “el-yevm” kelimesi Kur’an’da 348 defa, ”yevmen” kelimesi 16 defa (348+16=364) “yevmüküm” kelimesi 5 defa, “yevmihim” kelimesi 5 defa (348+16+5+5=374) “yevmeyn” kelimesi 3 defa “eyyâm” kelimesi ise 30 defa geçmektedir. Dikkat edilirse gün anlamındaki “yevm” ve “yevmen” kelimelerinin toplamı 365 değil 364 (348+16) etmektedir. İki gün anlamındaki “yevmeyn” kelimesi hiç dikkate alınmamıştır. Ayrıca “günler” anlamındaki “eyyam” kelimesi niçin aylara işaret etsin? “Ay” kelimesinin Kur’an’daki karşılığı olan “el-kamer” sözcüğü Kur’an’da 27 defa geçmektedir. Dolayısıyla verilen bilgiler yeterli değildir.
“İyiler-6, fâcirler-7” şeklinde verilen bilgiye baktığımızda “iyiler” kelimesinin karşılığı olan “el-ebrâr” kelimesi Kur’an’da 6 defa, bir başka çoğulu olan “berare” kelimesi 1 defa, kelimenin tekili olan “berr” 3 defa geçmektedir. Çoğul olarak 6+1=7, tekil ve çoğul olarak, 7+3=10 defa geçmektedir. “Facirler” kelimesinin çoğulu olan “el-füccar” ise 6 defa, tekili 1 defa geçmektedir. Güya Yazar, “facirler”, “iyiler”in yarısı kadar olduğunu söylemek istiyor. Bu, vakıa da doğru olmadığı gibi rakamsal olarak da doğru değildir. Niçin sadece kelimenin çoğulu alınıp tekili alınmıyor? Çünkü istenilene ancak bu şekilde ulaşılabiliyor.
c) Eserde, Müddessir, suresinin 30. ayetine dayanılarak Kur’an’ın 19 ve katlarına göre kodlandığı iddiasını ileri süren Reşat Halife’nin görüşlerine yer verilmiştir (s.27-28). Bu iddianın tamamen temelsiz olduğu daha önce ispat edilmiştir.
d) Kur’an, Tevrat ve İncil’de gizlenmiş bilgilerden örnekler verilmektedir (36-48). Ancak verilen bilgiler sağlıklı değildir. İlk gizli bilgi Hz.İsa’nın göreve başlama yaşı ile ilgilidir. Bu konu ile ilgili olarak İncil’den “İsa hizmetine başladığı zaman 30 yaşlarında idi” (Luka, bab III, 23) alıntısı yapılmaktadır. Meryem Suresinin 30. ayetinde Hz. İsa’nın konuşması aktarıldıktan sonra İncil’in yukarıdaki Hz. İsa’nın hizmet yaşının 30 olması ile ayet numarasının 30 olmasını gizli bilgi olarak sunulmakta ve “İsa Peygamber vazifesine ve ilk konuşmalarına 30 yaşında başlamıştır” denilmektedir (s. 37). Halbuki 29. ayet, Hz.İsa’nın 30 yaşında iken değil beşikte iken konuştuğunu bildirmektedir. Ayet şöyledir: “Meryem, konuşmaları için çocuğu gösterdi. Beşikteki çocukla nasıl konuşuruz dediler” (Meryem, 19/29).
e) “Kur’an-ı Kerim’in her yerinde peygamberden Muhammed diye bahsedilir. Sadece 6. surede Ahmed ismiyle hitap edilir” (s. 40) denilmektedir. Halbuki Kur’an’da Muhammed ismi sadece 4 ayette geçmektedir (Al-i İmran, 3/144; Ahzab, 33/40; Muhammed 47/2; Fetih, 48/29). Hz. Peygamberden Kur’an’da daha çok “resul” ve “nebi” sıfatı ile bahsedilir. “Ahmed” isminin geçtiği surenin Kur’an’daki sıra numarasının 61 olmasından hareketle Hz.Peygamberin miladî olarak yaşının (632-571) = 61 olduğunu belirtmesi, sübjektif bir değerlendirmedir. Mushaf tertibinde sıra numarası 61 olan Saf suresinin nüzul sırasına göre numarası 109’dur. Ayrıca surelerin dizilişinin tevkifi mi ictihadi mi olduğu yani sureleri Peygamber’in mi dizdiği yoksa Kur’an’ın cem’i esnasında sahabenin mi dizdiği konusu da ihtilaflıdır.
f) Nuh tufanından sonra Nuh’un gemisinin “Ararat dağları üzerine oturdu” (Tevrat, Tekvin, 8/4) şeklindeki bilgi ile Kur’an’da Nuh’un gemisinin “el-Cûdî” üzerine oturduğu bilgisinden hareketle el-Cûdi’nin Ararat/Ağrı dağları olduğunu varsayarak, el-Cûdi kelimesinin geçtiği ayet numarası olan 44 ile Ağrı dağının bulunduğu bölgenin 44. boylam üzerinde bulunmasını, gizli bilginin deşifresi olarak görmek (s.42-43) sübjektif bir yorumdur. Tevrat’taki bilginin doğruluğundan emin değiliz. Bu bilgi ilahî mi tahrif edilmiş bilgi mi bilemiyoruz. Kur’an’da geçen “el-Cûdiyyi” kelimesinin Ağrı dağı olduğu da kesin değildir. Hamdi YAZIR, “Cûdî; engince bir dağ ki Musul’da denilmiş, el-Cezire’de denilmiş, Amid (Diyarbakır)’de denilmiş, Şam’da denilmiş, bir de denilmiş ki Cûdî her dağa ıtlak edilir bir ism-i cinstir” demektedir (Yazır, IV, 2784).
g) Hayber’in fethi, Yazarın iddia ettiği gibi “Mekke’nin fethinden önce gerçekleşecek bir başka fetih haberi “ (s.44) değil, “Bundan önce size yakın bir fetih verdi” (Fetih, 48/29) ayetinden de anlaşılacağı üzere fethi, bir nimet olarak hatırlatmaktır.
ŞİFRENİN ÇALIŞMA PRENSİBİ
Birinci bölümde Yazar, “Kur’an’ın şifresinin” nasıl ortaya çıktığını anlatmaktadır. Örnek olarak Ay’a çıkış tarihinin bulunmasını vermektedir. Mushaf tertibine göre 54. sure olan Kamer Suresinde 6 defa tekrarlanan “öğüt alan var mı” anlamındaki “fe hel min müddekir” cümlesinin geçtiği âyet numaralarını (15, 17, 22, 32, 40, 51); 4 defa tekrarlanan “azabım ve uyarılarım nasılmış” anlamındaki “fe keyfe kâne azâbî ve nüzür” cümlesinin geçtiği âyet numaralarını (16, 18, 21, 30) ve 2 defa tekrarlanan “azabımı ve uyarılarımı tadın” anlamındaki “fe zûkû azâbî ve nuzür” âyetinin numaralarını (37, 39) aşağıda anlatacağımız yöntemi kullanıp bir takım matematiksel işlemler yaparak Ay’a ayak basma tarihi olarak Hicrî 1390, milâdî 1970 tarihini bulmaktadır. Bunu, Kur’an’ın gelecek olayları bildiren şifrenin çözümü olarak sunmaktadır. Daha ilk verdiği örnekte bulduğu tarih, tam olarak gerçeği yansıtmamaktadır. Çünkü Ay’a 1970’de değil 1969’da çıkılmıştır. Bir yıllık bir fark da olsa bu, gerçeği yansıtmıyor demektir (s.52-60).
Yazar’ın, şifre bulmada kullandığı prensipler şunlardır:
a) 1. Şifrenini Temeli; sureler içinde tekrarlanan ifadelerin geçtiği âyet numaralarının oluşturduğu “simetrik sayı dizisi”ne dayanmaktadır (s. 62). Surelerdeki tekrarlanan kelime veya âyetlerin alınması esasını, Hıcr, 15/87. âyetinde geçen “tekrarlanan yedi” anlamındaki “seb’an mine’l-mesânî” ifadesine dayanarak almaktadır (s. 292-293).
2. Birinci Kademe İşlem; “simetrik sayı dizisi”ndeki “merkezî sayı” ile “eksik sayı”yı bulmaktır.
3. Merkezî Sayının Bulunması; “merkezî sayı”, simetrik sayı dizisi’ndeki ilk sayı ile son sayının toplanıp ikiye bölünmesi ile bulunur. Mesela simetrik sayı dizisi “6, 12, 48” olsun. Birinci sayı 6 + son sayı 48 = 54:2= 27. “merkezî sayı”27’dir. Merkezî sayı, simetrik sayı dizisinin ortasına konur. Örnekteki sayı dizisinin ortası 12’den sonradır. 6, 12, 27, ..?.. 48.
4. Eksik Sayının Bulunması; eksik sayı, merkezî sayıya olan uzaklığına göre bulunur. Örnekteki eksik sayıyı bulmak için şu işlemler yapılır: Önce “merkezî sayı”olan 27’nin solundaki 12’ye olan uzaklığı, 27’den 12 çıkarılarak; 27-12=15 şeklinde bulunur. Merkezî sayının sağındaki eksik sayıyı bulmak için bu fark 27 ile toplanır: 27+15= 42. Bulunan 42 simetrik sayı dizisindeki aranan “eksik sayı”dır. Böylece simetrik sayı dizi; 6, 12, 27, 42, 48 olarak bulunur (s. 62-63).
b) 5. Eksik olan sayıları bulmak için “ilk sayı+ son sayı = tek sayı” olursa ikiye tam sayı olarak bölünemeyeceği için simetrik sayı dizisi “0” ile başlıyormuş kabul edilir. Mesela simetrik sayı dizisi 5, 24 olsun. 5 ve 24’ün toplamı tam olarak ikiye bölünemeyeceği için sayı dizisi 0, 5, 24 kabul edilir. Merkezi sayı, 0+24:2= 12 olur. 0, 5, 12 ..?.. 24. Eksik sayıyı bulmak için 12’den 5 ve sıfır çıkarılır; 12-5=7; 12-0= 12 bulunur. 12+12= 24 sayı dizisinde zaten vardır. Eksik sayı, 12+5= 19 kabul edilir. Böylece 0, 5, 12, 19, 24 simetrik sayı dizisi bulunmuş olur (s. 64).
6. İkinci Kademe İşlem: Simetrik sayı dizisinde bulunan sayıların sadece iki basamaklı olanlarının birler basamağı alınarak bulunur. Yukarıdaki birinci örnekte bulunan “eksik sayı”42’inin birler basamağındaki sayı olan 2; ikinci örnekte bulunan “eksik sayı”19’un birler basamağı olan 9 alınır. Böylece birinci örnekte 2; ikinci örnekte 9, şifreden elde edilen sayıdır (s. 65).
7. Elde edilen “eksik sayı”bir tane olabileceği gibi 2, 3, 4 ve daha fazla da olabilir (s. 66). Kur’an’dan elde edilecek kehanetler (!), bulunan bu dört sayının oluşturduğu tarihlerde gizlidir. Dört adet elde edilen sayılar yan yana getirildiğinde çoğunlukla “hicrî” ya da “milâdî” tarih olur. Mesela birinci kademede elde edilen sayılar; 21, 39, 47, 59 olsun. Bunlara ikinci kademe işlemi uyguladığımız zaman 1979 sayısını elde ederiz.
c) 8. Hicrî Tarihi Bulma işlemi; elde edilen dört basamaklı sayı hicrî tarihe karşılık gelirse, hicrî tarihi elde etmek için iki basamaklı sayıların sayı değerlerinin toplamı, elde edilen sayıdan çıkartılır. Mesela elde edilen iki basamaklı sayılır, 21, 23, 24, 25 olsun. Bu sayılara ikinci kademe işlemi uygulanır ve 1345 sayısı bulunur. Bu sayının hicrî takvime denk geldiği varsayılır. Sonra dört rakamlı sayı dizisine bu maddedeki kural uygulanır. Şöyle ki; 21—2+1= 3; 23—2+3= 5; 24—2+4= 6; 25—2+5= 7 bulunur. Bu sayılar toplanır: 3+5+6+7= 21. Elde edilen 21, 1345’den çıkartılır; 1345-21= 1324 böylece hicrî tarih bulunur (s. 66-67).
d) 9. Huruf-u mukatta’a ile başlayan surelerde elde edilen sayının başına “1” getirilir. “1” getirme işlemi birinci veya ikinci kademe işlemlerinin herhangi birinde yapılabildiği gibi her iki aşamada birden de yapılabilir. Mesela simetrik sayı dizisi “23, 28, 37” olsun. Bu sayı dizisinden 387 elde edilmiş olsun. Elde edilen 387’inin başına “1” getirilir ve sayı 1387 olur (s. 67-68).
e) 10. Huruf-u mukatta’a ile başlayan surelerde bulunan sayılar hicrî olduğu var sayılırsa basamak değerlerini toplayıp ana sayıdan çıkartma işlemi (9. maddedeki işlem) yapılmaz (s. 68).
f) 11. Bazen sadece ikinci kademe işlemi yapılarak surede tekrar eden ayet numaralarıyla da sonuç elde edilebilir (s. 69).
g) 12. Bazen birinci ve ikinci kademe işlemi yapılmadan sonuç elde edilebilir (s. 69).
Şifrenin değişmeyen temel kuralı; tekrar eden âyet numaralarından çıkarılan sayılara dayanmasıdır (s. 69).
Yazar, bu kuralları 1, 2 ve 3. bölümlerde uygulamaktadır. Dört ve beşinci bölümlerde sistemi değiştirmektedir.
Dört ve beşinci bölümlerin sistemi; “sure numarası, surenin iniş sıra numarası, suredeki âyet sayısı ve anahtar ayet numarasını şifreye uygulanmasıdır.” Bu, şu şekilde uygulanıyor: a) Bulunan sayının başına “1” getiriliyor, b) Bulunan sayı hicrî tarihe denk düşüyorsa basamak değerleri toplanıp ana sayıdan çıkartılıyor (s. 253)
Yazar, hem 1, 2 ve 3. bölümlerde hem de 4 ve 5. bölümlerde koyduğu sisteme aynen uymamaktadır. İstediği sayıya ve tarihe nasıl ulaşabiliyorsa o şekilde hareket etmektedir. Ayet numaralarından oluşturduğu simetrik sayı dizisinde birinci kademe işlemini uygulayarak bulduğu “merkezi sayı” ile “eksik sayıları” alıp ikinci kademe işlemi uygulamada belirli bir prensip yoktur. Bazen merkezî sayının sağında olan eksik sayıları, bazen sağında ve solunda bulanan eksik sayıları, bazen merkezî sayıyı, bazen hepsini birden almaktadır. İstediği rakama ulaşabilmek için nasıl hareket edilmesi gerekiyorsa o şekilde hareket etmektedir. Dolayısıyla genel olarak iki sistem değil onlarca sistemden daha doğrusu sistemsizlikten söz etmek mümkündür. Bunları, aşağıda göstermeye çalışacağız.
KUR’AN’DAN ÇIKARDIĞINI İDDİA ETTİĞİ ÖNEMLİ OLAYLAR
Yazar, ikinci bölüme “Kur’an’ın kehanetleri” ismini vermiş ve bazı önemli olayların tarihini Kur’an’dan bulduğunu ileri sürmüştür. Bu olaylar şunlardır.
1. Dünya Savaşının Bitiş Tarihi
Yazar, Enfal Suresinde 6 defa tekrarlanan “ey iman edenler” anlamındaki “yâ eyyühellezîne âmenû” hitabının geçtiği âyet numaralarını (15, 20, 24, 27, 29, 45) esas alıp birinci dünya savaşının bitiş tarihi olan 1918’i bulduğunu iddia ediyor. Bu sayı dizisine birinci kademe işlemini uygulayıp “merkezi sayı” olarak 30, “eksik sayı” olarak 31, 33, 36, 40 buluyor ve 15- 20- 24- 27- 29- 30- 31- 33- 36- 40- 45 sayı dizisini elde ediyor. Bulduğu eksik sayılara ikinci kademe işlemi uygulayıp 1360 sayısını elde ediyor. Bu sayıya hicrî tarihi bulma işlemini uygulayıp hicrî 1337 tarihini elde ediyor ve bunun milâdî 1918 tarihi olduğunu iddia ediyor (s. 81-82). Bu tarih, savaşın bittiği tarihtir. Niçin savaşın başladığı tarihi bulamadı? Bu, tamamen yoruma ve seçime bağlı bir işlemdir.
Simetrik sayı dizisine 1. kademe işlemini uygulayıp bulduğu “merkezi sayı” 30’u değil de sadece “eksik sayı” “31, 33, 36, 40”ı alıyor. Niçin? Çünkü istediği sonuca bu sayılarla ulaşabiliyor. İleride görüleceği üzere işine geldiği zaman “merkezi sayı”yı da esas alabiliyor.
Aynı surede 3 defa tekrarlanan “Ey Peygamber” ifadesinin geçtiği ayet numaralarını (64, 65, 70) kullanarak dünyanın 9. boylamını bulduğunu iddia ediyor. “64, 65, 70” sayı dizisine birinci kademe işlemi uygulayıp “merkezî sayı” olarak 67, “eksik sayı” olarak 69 buluyor. 69 rakamına ikinci kademe işlemini uygulayıp 9’u elde ediyor. Bu 9’un dünyanın 9. boylamını gösterdiğini, 9. boylamın da 1. dünya savaşında yenilgiye uğrayan Almanya’nın ortasından geçtiğini güya şifre olarak buluyor. “9” rakamını niçin boylam olarak alıyor, enlem olarak almıyor? Savaştan bahseden bu sure, niçin sadece 1. Dünya savaşını bildiriyor da 2. dünya savaşını bildirmiyor? (s.73-84).
Aynı surede “Allah azabı çetin olandır” ayeti 4 defa (13, 25, 48, 52), “Allah sabredenlerle beraberdir” ayeti 2 defa (46, 66), “Allah çok bağışlayan çok merhamet edendir” ayeti 2 defa (69, 70) tekrarlanıyor. Bunlardan niçin bir bilgi üretmiyor?
2. Helikopterin İcat Tarihi
Nahl Suresinde 8 defa tekrarlanan “şüphesiz ki bunda … için büyük bir ibret / ibretler vardır” anlamındaki cümlenin geçtiği ayet numaralarını (11, 12, 13, 65, 66, 67, 69, 79) helikopterin yapıldığı tarih olan hicrî 1324 milâdî 1906 tarihini bulduğunu iddia ediyor. Sayı dizisine birinci kademe işlemini uygulayıp “merkezi sayı” olarak “45”, “eksik sayı” olarak “21, 23, 24, 25, 77, 78” buluyor ve “11- 12- 13- 21- 23- 24- 25- 45- 65- 66- 67- 69- 77 - 78 - 79” sayı dizisini elde ediyor. Bulduğu eksik sayılardan merkezi sayı 45’in sadece solundaki “21, 23, 24, 25” sayılarını alıyor ve bu sayılara ikinci kademe işlemini uygulayıp 1 ve 1345 elde ediyor. 1345 rakamına hicrî tarihi bulma yöntemini uygulayarak 1324’ü elde ediyor ve 1324’ün (miladin 1906), helikopterin bulunuş tarihi olduğunu söylüyor (s. 99-109).
Yazar, burada “merkezi sayı” ile bu sayının sağındaki 77 ve 78’i almıyor? Çünkü soldaki sayılar istediği tarihi veriyor. 77 ve 78 rakamlarına ikinci kademe işlemi uyguluyor, 7 ve 8 rakamlarını elde ediyor. Bu rakamların ne işe yaradıklarını tam olarak belirleyemediğini ancak helikopteri icat eden Paul Cornu’un ülkesi olan Fransa’nın doğusundan geçen 7. ve 8. boylamlarla ilgisinin olabileceğini söylüyor (s. 100-102).
Aynı Surede “onlara elem dolu bir azap vardır” anlamındaki “ve lehum azâbun elîm” cümlesi 3 defa (104, 106, 117) tekrarlanıyor acaba bu ayet numaraları ne ifade ediyor?
3. Telgrafın Bulunuş Tarihi
Yazar, Kalem Suresinde 5 defa tekrarlanan “yoksa” anlamındaki “em” kelimesinin geçtiği ayet numaralarını (37, 39, 41, 46, 47) kullanarak Samuel Morse’ün telgraf ve Morse Alfabesini buluş tarihi olan 1835’i bulduğunu iddia ediyor. Yazar, bu tarihi bulmak için “37, 39, 41, 46, 47” sayı dizisine birinci kademe işlemini uyguluyor ve “merkezi sayı” olarak “42” , “eksik sayı” olarak “38, 43, 45” buluyor ve “ 37 – 38 – 39 – 42 – 43 – 45 – 46 – 47” sayı dizisini elde ediyor. “38, 43, 45” sayılarına ikinci kademe işlemini uyguluyor ve 835 elde ediyor. Sure huruf-u mukatta’a ile başladığı için 835’in başına “1” rakamını getiriyor ve1835 tarihini buluyor (s. 107-108).
Helikopterin icat tarihini bulmak için “merkezî sayı”nın sadece solundaki bulduğu “eksik sayıları” aldığı halde burada “merkezi sayı”nın hem sağındaki hem de solundaki bulduğu “eksik sayıları” alıyor; “merkezi sayı”yı almıyor. Niçin? Çünkü ancak böyle yaptığı zaman istediği tarihe ulaşabiliyor. Ayrıca helikopterin yapıldığı tarihi hicrî olarak bulmuştu, burada ise miladi olarak buluyor. Aslında bu, prensibe dayalı bir buluş değil, çıkardığı rakamlara getirdiği bir yorumdur.
4. Telefonun İcat Tarihi
Yazar, Sad Suresinde 2 defa tekrarlanan “akıl sahibi insanların ibret alması için” cümlesinin geçtiği ayet numaralarını (29, 43) kullanarak telefonun icat tarihi olan 1876’yı bulduğunu iddia ediyor. “29, 43” sayı dizsisine sure hurufu mukatta’a ile başladığı için “1” rakamını ekliyor ve “1, 29, 43” sayı dizisini elde ediyor. Bu sayı dizisine birinci kademe işlemini uygulayıp “merkezi sayı” olarak “22”, “eksik sayı” olarak “15”i buluyor ve “1- 15 - 22- 29 - 43” sayı dizisini elde ediyor. Daha önce “merkezi sayı”yı ve bilinen sayıları kullanmadığı halde burada sistemi değiştiriyor. Sayı dizisindeki bulduğu “eksik sayı” olan 15’i almıyor. “1, 22, 29, 43” sayılarına ikinci kademe işlemi uyguluyor ve 1293 rakamını elde ediyor (.s. 115-116).
Ayrıca bulduğu “eksik sayı”15’i Graham Bell’in 14 Şubatta patent için müracaatı ile irtibatlıyor. Daha önce hiç değerlendirmediği “merkezi sayı’dan da bilgi çıkarıyor. “22” nin 2’sinin Şubat ayına işaret ettiğini söylüyor (s.116-117). Sad harfinin Arap Alfabesinin 14. harfi olmasını da Şubat’ın 14’üne tahmil ediyor. İşte böyle nasıl hesabına geliyorsa o şekilde tarih çıkartıyor.
Diğer yandan telefonun icat tarihini çıkardığı Sad suresinin 29. ayetinde “ve li yetezekkere ülü’l-elbâb” (akıl sahipleri öğüt alsınlar) şeklinde iken 43. ayet “ve zikra li uli’l-elbab” (akıl sahiplerine öğüt) şeklindedir. 29. ayet, Kur’an ile, 43. ayet ise Eyyub (a.s.) ile ilgilidir.
5. Mekke’nin Fetih Tarihi
Mekke’nin fetih tarihi olarak Fetih Suresinde 2 defa tekrarlanan “geri kalanlar diyecekler” anlamındaki cümlenin geçtiği âyet numaralarını (11, 15) kullanarak 13 buluyor. “11, 15” sayılarına birinci kademe işlemini uygulayıp sadece “merkezi sayı” olarak bulduğu 13 alıyor ve “11- 13 – 15” sayı dizisini elde ediyor. Bulduğu merkezî sayı 13’ün Mekke’nin fetih tarihi olduğunu söylüyor (s.123-124). Aynı surede iki defa tekrarlanan “Allah çok güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir” cümlesinin geçtiği ayet numaralarını (7, 19) kullanarak da 13’ü bulduğunu iddia ediyor. 9 ve 17 rakamlarına birinci kademe işlemini uyguluyor ve “ 7 – 13 – 19” sayı dizisini elde ediyor. Bulduğu “merkezî sayı” 13’ün Mekke’nin fetih tarihi olduğunu iddia ediyor (s. 124).
Bulduğu tarihte yanlışlık ve işlemde uyumsuzluk var. Mekke’nin fetih tarihi hicrî 13. yıl değil, hicrî 8. yılıdır. Dolayısıyla işlemi havada kalıyor. İkinci olarak daha önce uyguladığı ikinci kademe işlemini burada uygulamıyor. Telefonun icat tarihi bulmak için merkezi sayı ile birlikte bilinen sayıları da kullanmıştı. Burada niçin kullanmıyor? Kullanmıyor, çünkü kullansa istediği rakamı elde edemiyor.
6. İkinci Dünya Savaşı Başlangıç Tarihi
Yazar, Ahzab Suresinde 6 defa tekrarlanan “ey iman edenler” anlamındaki cümlenin geçtiği ayet numaralarını (9, 41, 49, 53, 69, 70) kullanarak İkinci Dünya Savaşının başlangıç tarihini (1939) bulduğunu iddia ediyor (s. 132-136). Daha önce sayı dizisine birinci kademe işlemini uyguladığı halde burada doğrudan ikinci kademe işlemini uyguluyor. “41, 49, 53, 69” sayılarının birinci basamaklarını alıp 1939 tarihini bulduğunu beyan ediyor. Sayı dizisindeki “9 ve 70” rakamlarını almıyor, birinci basamak işlemini uygulamıyor, niçin? Çünkü aradığı tarih olan 1939’a bu şekilde ulaşabiliyor.
Ayrıca Ahzab Suresinin 56. âyetinde de “yâ eyyühellezîne âmenû” cümlesi geçtiği halde bu âyeti yukarıdaki sayı dizisine dahil etmiyor. Ancak bu âyet numarasından başka bir anlam çıkarıyor. 56’ının “6”ısını İkinci Dünya Savaşının 6 yıl sürmesine hamlediyor. 56 rakamının 6’ısının İkinci Dünya Savaşının 6 yıl sürmesi ile ne ilgisi var?
Aynı surenin “Ey peygamberin hanımları” diye başlayan “30 ve 32” ayet numaralarının birinci basamakları olan 0 ve 2’iyi alıyor ve 2’nin ikinci dünya savaşının göstergesi olduğunu söylüyor (s.134).
Yine aynı surenin “Ey peygamber” ifadesinin geçtiği “1, 28, 45, 50, 59” ayet numaralarına birinci kademe işlemini uyguluyor ve “merkezi sayı” olarak “30”, “eksik sayı” olarak “10, 15 ve 32” buluyor ve “1 - 10 - 15 - 28 – 30 - 32 - 45 - 50 -59” simetrik sayı dizisini elde ediyor. “Merkezî sayı 30’u” almıyor, sadece bu sayının sağ ve solundaki bulduğu “eksik sayılara” ikinci kademe işlemi uygulayıp “052” sayısını buluyor. İkinci Dünya Savaşının, Almanya’nın Polonya’ya girmesi ile başladığından bu sayının hem Almanya hem de Polonya’yı ortadan ikiye bölen “52. Enlem”e hamlediyor. Ne ilgisi var diyeceksiniz? İlgisi yok, ama aradığı tarihleri bu surede bulabiliyor. Bu tamamen subjektif bir yorum değil mi?
7. Trabzon Pontus Rum Devletinin Yıkılış Tarihi
Yazar, Rum suresi’nde 9 defa tekrarlanan “O’nun varlığının delillerindendir” anlamındaki cümlenin geçtiği ayet numaralarını (20, 21, 22, 23, 24, 25, 28, 37, 46) kullanarak Trabzon Pontus Rum Devletinin yıkılış tarihi olan 1461’i bulduğunu ileri sürüyor (s. 146-148). Sure huruf-u mukatta’a ile başladığı için sayı dizisinin başına “1” rakamı ekliyor ve “1, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 28, 37, 46” sayı dizisini elde ediyor. Bu sayı dizisine birinci kademe işlemini uygulayıp “merkezî sayı” olarak “23”, “eksik sayı” olarak “9, 18, 26, 45” buluyor ve “0 - 1 - 9 - 18 - 20 - 21 - 22 - 23 - 24 - 25 - 26 - 28 - 37 - 45 - 46” simetrik sayı dizisini elde ediyor. “Merkezî sayı 23’ü” almıyor, sadece bunun sağ ve solunda bulunan “9, 18, 26, 45” sayılarını alıyor ve bu sayılara ikinci kademe işlemi uyguluyor. Kuralı gereği tek rakam olduğu için “9”u dahil etmiyor. “18, 26, 45” rakamlarının birinci basamaklarını alıp 865 rakamını elde ediyor. 865 rakamına daha önce uyguladığı hicrî tarihe çevirme işlemini uygulamıyor. Doğrudan bu rakamı hicrî tarih kabul edip bunu miladi tarihe çeviriyor ve böylece 1461 tarihini bulmuş oluyor. Ancak burada da işine yaramadığı için “merkezî sayıyı” kullanmıyor. Surede tekrarlanan âyetlerden çıkardığı bu tarih, niçin Bizans Devletinin yıkılış değil de Trabzon Pontus Rum Devletinin yıkılış tarihidir? Çünkü bulduğu rakamlar Bizansın yıkılışını göstermiyor. Halbuki Rum Suresinin başında Bizans’ın yenileceğinden söz ediliyor. Yazar da eserinin 45. sayfasında bunu beyan ediyor.
8. Otomobilin İcat Tarihi
Yazar, Fatır Suresinde 3 defa tekrarlanan “ey insanlar” anlamındaki cümlenin geçtiği âyet numaralarını (3, 5, 15) kullanarak otomobilin icat tarihi olan hicrî 1305 miladi 1887-1888 tarihini bulduğunu iddia ediyor (s.150-151). “3, 5, 15” sayılarına birinci kademe işlemini uygulayıp “merkezî sayı” olarak “9”, “eksik sayı” olarak “13” buluyor ve “3 - 5 - 9 - 13 - 15” simetrik sayı dizisini elde ediyor. Kuralı gereği ikinci kademe işlemini uygulaması ve merkezî sayı 9 ile 13’ün birinci basamak sayılarını alması gerektiği halde böyle yapmıyor “3, 5, 9, 13, 15” sayı dizisinden 13 ile 15’i alıp yan yana getiriyor ve 1315’ı bulduğunu ileri sürüyor. 1315 sayısına hicrî tarihe çevirme işlemini uygulayıp 1305 elde ediyor. Buna hicrî tarih diyor ve bu tarihi milâdiye çevirip 1887-1888 yıllarını bulduğunu iddia ediyor (s. 151).
Bu tarihin Sebe’ Suresinde de gizli olduğunu iddia ediyor. Bu tarihi, surede üç defa tekrarlanan “şüphesiz ki bunda ibret vardır … ibretler vardır” anlamındaki cümlenin geçtiği ayet numaralarını (9, 15, 19) kullanarak bulduğunu iddia ediyor. “9, 15, 19” sayılarına birinci kademe işlemini uygulayıp “merkezî sayı” olarak “14”, “eksik sayı” olarak “13” buluyor ve “9 - 13 - 14 -15 - 19” simetrik sayı dizisini elde ediyor. Birinci ve ikinci kademe işlemini uygulamıyor. Bulduğu eksik sayı 13 ile merkezi sayı14’ü yanyana getirip 1314 elde ediyor. 1314 sayısına hicrî tarihe çevirme işlemini uygulayıp “1305 rakamına ulaşıyor (s. 158-159). Halbuki Sebe’ Suresinin 15. ayeti ile 9 ve 19. âyetleri aynı lafızlarla geçmemektedir. 9. ve 19. âyetlerde “inne fî zâlike le âye” cümlesi geçerken 15. ayette “le kad kâne li sebein fî meskenihim âye” cümlesi geçmektedir. Olsun, önemli olan istediği sayıya ulaşabilmektir. Ayrıca “simetrik sayı dizisi”ndeki sayılar tek rakamlı ise “0” ile başlıyormuş gibi kabul edilir şeklindeki ilkesine burada uymadığı gibi ikinci kademe işlemi de uygulamıyor. Böylece Yazar her iki suredeki işlemlerde sübjektif davranıyor.
9. Mısır’ın Fetih Tarihi
Yazar, Yusuf Suresinde 2 defa tekrarlanan “Mısır” kelimesinin geçtiği âyet numaralarını (21, 99) kullanarak Mısır’ın Araplar tarafından fetih tarihi olan hicrî 19, miladi 641 tarihini bulduğunu iddia ediyor (s.160-163). Sure huruf-u mukatta’a ile başladığı için simetrik sayı dizisinin başına “1” getiriyor. Elde ettiği “1, 21, 99” sayı dizisine birinci kademe işlemini uyguluyor, “merkezî sayı” olarak “50”, “eksik sayı” olarak “79” buluyor ve “1- 21 - 50 - 79 - 99” simetrik sayı dizisini elde ediyor. Otomobilin icat tarihi bulmak için “merkezî sayı” ile bulduğu “eksik sayıyı” yan yana getirdiği halde burada sadece bulduğu “eksik sayı” olan “79”u alıp bu sayıya doğrudan ikinci kademe işlemini uyguluyor. Elde ettiği ”9”un başına sure huruf-u mukatta’a ile başladığı için “1” getiriyor ve böylece “19”u buluyor. “19” sayısını hicrî tarih olarak kabul ediyor (s. 162-163). Elde ettiği sayıya hicrî tarihe çevirme işlemini uygulamıyor. Çünkü istediği rakama zaten ulaşmış oluyor. Ayrıca hem simetrik sayı dizisinin hem de ikinci kademe işlemden sonra bulduğu sayının başına “1” getiriyor. Yine “merkezî sayı” ve diğer mevcut sayıları almıyor. Nasıl hesabına gelirse, önceden belli olan sayıya nasıl ulaşabilecekse o şekilde hareket ediyor.
ŞİFRELERDE GİZLENEN BİLİMSEL VE ASTRONOMİK BİLGİLER
Yazar, üçüncü bölümde Kur’an-ı Kerim’in şifrelerinde bilimsel ve astronomik bilgilerin gizlendiğini iddia ediyor. Bulduğunu iddia ettiği bilgiler şunlardır.
1. Altın Elementinin Kütle ve Atom Numaraları
Yazar, Zuhruf Suresinde 3 defa tekrarlanan “altın” kelimesinin geçtiği âyet numaralarını (35, 53, 71) kullanarak altın elementinin kütle numarası olan “197” rakamını bulduğunu iddia ediyor (s. 174-176). “35, 53, 71” sayı dizisinin başına sure, huruf-u mukatt’a ile başladığı için “1” getiriyor ve “ “1, 35, 53, 71” sayılarına birinci kademe işlemini uyguluyor. “Merkezî” sayı olarak “36”, “eksik sayı” olarak “19” ve “37” buluyor ve “ 1- 19 – 35 – 36 – 37 – 53 - 71” simetrik sayı dizisini elde ediyor. Bulduğu “eksik sayılara” ikinci kademe işlemini uyguluyor ve 97 rakamını buluyor. Sure huruf-u mukatta’a ile başladığı için bu sayının başına”1” rakamını getiriyor ve “197” sayısına ulaşıyor. Yazar, yine işine öyle geldiği için sadece bulduğu “eksik sayıları” alıp “merkezî” sayıyı almıyor.
Altın elementinin atom numarası olan “79” sayısını bulmak için yukarıdaki “simetrik sayı dizisi”ne değişik bir sistem uyguluyor. “35, 53, 71” simetrik sayı dizisinin “35+18=53; “53+18”=71 şeklinde “18”er arttığını beyan ediyor ve 35-18=17; 71-18=89 işlemini yaparak “eksik sayıları” “17” ve ”89” olarak tespit ediyor. Bu sayılara ikinci kademe işlemini uyguluyor ve “79” rakamını elde ediyor. Görüldüğü gibi Yazar aynı sayı dizisine altın elementinin kütle numarasını bulmak için bir işlem, atom numarasını bulmak için ayrı bir işlem uyguluyor. Çünkü istediği rakamlara bu şekilde ulaşabiliyor.
Altın elementinin atom numarası olan “79” rakamını “genel kuralları” uygulamak suretiyle de ulaşabildiğini belirtiyor. “35, 53, 71” sayı dizisine birinci kademe işlemini uyguluyor ve “merkezi sayı” olarak “53” “eksik sayı” olarak “17” ve “”89” buluyor ve “ “17 - 35 - 53 - 71 - 89” simetrik sayı dizisini elde ediyor. Bulduğu eksik sayılara ikinci kademe işlemini uyguluyor ve “79” sayısını elde ediyor. Ancak yukarıda altının kütle numarası olan “197” rakamını bulmak için uyguladığı ve ilkesi gereği sure huruf-u mukatta’a ile başladığı için sayı dizisinin başına “1” getirmesi gerekirken burada getirmiyor. Niçin? Çünkü yukarıda istediği rakama “1” ekleyerek ulaşabilirken burada “1” eklemeden ulaşabiliyor (s.174-176). Görüldüğü gibi altın elementinin kütle ve atom numarasını bulmak için üç ayrı sisteme kullanıyor. Ayrıca daha önce suredeki tekrarlanan cümleleri esas alıyordu. Burada ise aldığı üç âyetteki üç kelime de birbirinden farklıdır. Bu kelimeler; altın anlamındaki “zuhruf”, altın bilezik anlamındaki “esvire” ve yine altın anlamındaki “zeheb”dir.
2. Demirin Atom Numarası
Yazar, bundan önce bulduğunu iddia ettiği tarihler ve rakamlar için bir sure içerisinde tekrar eden âyet numaralarını kullanıyordu. Çünkü koyduğu genel prensip bu idi. Bu kuralını burada uygulamıyor, bunun yerine demirin atom numarası olan “26”yı bulmak için “demir” kelimesinin geçtiği sure numaralarını kullanıyor. Bu sureler, İsra, Kehf, Hac, Sebe’ ve Hadîd sureleridir. Bu surelerin Mushaf tertibindeki numaraları olan “17, 18, 22, 34, 57” sayılarına birinci kademe işlemini uygulayıp “merkezi sayı” olarak “37”, “eksik sayı” olarak “40, 52, 56” buluyor ve “17 - 18 - 22 - 34 - 37 - 40 - 52 - 56 - 57” simetrik sayı dizisini elde ediyor. Bulduğu eksik sayılara ikinci kademe işlemi uygulayıp “26” yı elde ettiğini bu sayının demirin atom numarası olduğunu söylüyor (s. 181-182). Bu işlemde “merkezî sayıyı” almıyor. Çünkü aldığı zaman istediği sayıyı bulamıyor.
3. Suyun Atom ve Kütle Numaraları
Yazar, demirin atom numarasını bulmak için “demir” kelimesinin geçtiği surelerin Mushaf tertibindeki numaralarını kullanmıştı. Suyun atom ve kütle numaralarını bulmak için yine sistemini değiştiriyor. Mümin suresinde âyet başlarında 3 defa tekrar edilen “ey kavmim” anlamındaki “yâ kavmi” kelimelerinin geçtiği âyet numaralarını (29, 32, 39, 41) kullanıyor. Bu sayılara birinci kademe işlemi uygulayıp “merkezî sayı” olarak 35, “eksik sayı” olarak “31, 38” buluyor ve “29 - 31 - 32 - 35 - 38 - 39 - 41” simetrik sayı dizisini elde ediyor. Bulduğu eksik sayılara ikinci kademe işlemi uyguluyor ve “18” rakamını elde ediyor (s. 191-193).
Suredeki âyet başlarında 3 defa tekrar edilen “yâ kavmi” kelimelerinin geçtiği âyet numaraları olan (29, 32, 39, 41) sayı dizisine aynı suredeki âyet içinde tekrarlanan “ey kavmim” kelimesinin geçtiği “38 ve 39” ayet numaralarını da ekliyor ve “29, 30, 32, 38, 39, 41” sayı dizisini elde ediyor. Bu sayılara birinci kademe işlemini uygulayıp “merkezi sayı” olarak “35”, “eksik sayı” olarak “31 ve 40” buluyor ve “29 - 30 - 31 - 32 - 35 - 38 - 39 - 40 - 41” simetrik sayı dizisi elde ediyor. Bulduğu eksik sayılara ikinci kademe işlemi uyguluyor ve “10” rakamını elde ediyor. “2 Hidrojen ve 1 oksijen’den oluşan suyun atom numaraları toplamının 10, kütle numaralarının toplamının 18 olduğunu, dolayısıyla bulduğu 10 ve 18 rakamlarının buna delalet ettiğini ifade ediyor. Ancak Yazar, koyduğu kurala yine uymuyor, Mümin suresi huruf-u mukatta’a ile başladığı için elde edilen sayıların başına “1” rakamı getirmesi gerektiği halde getirmiyor. Çünkü getirirse istediği rakama ulaşamıyor. Ayrıca simetrik sayı dizisinden bulduğu “merkezî sayı”yı da kullanmıyor. Kullansa yine istediği sayıya ulaşamıyor (s. 191-192).
4. Zaman Ölçüleri ve Saat Dilimleri
Yazar, Mushaf tertibinde 25. sure olan Fürkan suresinin âyet başlarında 3 defa tekrarlan “tebârekellezî” cümlesinin geçtiği ayet numaralarını (1, 10, 61) kullanarak zaman ölçülerini ve saat dilimlerini bulduğunu iddia ediyor. “1, 10, 61” sayı dizisine birinci kademe işlemini uygulayıp “merkezî sayı” olarak “31”, “eksik sayı” olarak “52” buluyor ve “1 - 10 - 31 - 52 - 61” simetrik sayı dizisini elde ediyor. Bulduğu merkezi sayı 31 ile eksik sayı 52’ye ikinci kademe işlemi uyguluyor ve “12” rakamını elde ediyor. “12” rakamını; 1 yılın 12 ay, 1 günün, 12 saat gündüz, 12 saat de gece olması ile yorumluyor (s. 2002-203). Burada hem merkezi sayıyı hem de bulunan eksik sayıyı kullanıyor. Çünkü istediği sayılara bu şekilde ulaşabiliyor.
Aynı surede 7 defa tekrarlanan “vellezîne” kelimesinin geçtiği âyet numaralarını (64, 65, 67, 72, 73, 74) alıp bunlara birinci kademe işlemini uyguluyor. “Merkezî sayı” olarak “69”, “eksik sayı” olarak “66, 70, 71” buluyor ve “64 - 65 - 66 - 69 - 70 - 71 - 72 - 73 - 74” simetrik sayı dizisini elde ediyor. Bir önceki işlemde “merkezî” sayıyı aldığı halde burada sadece bulduğu “eksik sayıları” alıyor ve bu sayılara ikinci kademe işlemini uygulayıp “601” sayısını elde ediyor. Bu 601 rakamının; “60 dakika, 1 saat - 60 saniye 1 dakika”ya karşılık geldiğini söylüyor (s. 203-204). “Merkezî sayı” olan 69’u da alsaydı 6901 bulacaktı ve bu sayı işine yaramayacak ve istediği yorumu yapamayacaktı. Görüldüğü gibi Yazar, bulmak istediği rakamı nasıl hesabına gelirse o şekilde işlem yaparak buluyor.
Ayrıca Yazar, surenin ilk âyetinde geçen “el-fürkân” kelimesine ölçü anlamını veriyor. Halbuki bu kelime “hakkı batıldan, helali haramdan ayıran” anlamında olan Kur’an-ı Kerim’in bir ismidir. Yazar “ölçü” anlamı verdiği bu kelimeye, 45. ve 46. âyetlerle irtibatlayarak zaman ölçüsü anlamı veriyor. Bu anlamı, 62. âyette geçen “es-saat” kelimesi ile iritibatlandırıyor (s. 200). Halbuki 62. âyette geçen “es-saat” kelimesi bu âyette “kıyamet” anlamındadır.
5. Güneşin Kendi Çevresinde ve Ay’ın Dünya Çevresindeki Dönüş Süreleri
Yazar, Ay’ın Dünya etrafındaki dolanım süresi olan 27 sayısını, Yasin suresinde 2 defa tekrarlanan “Allah” lafzının geçtiği ayet numaralarını (47, 74) kullanarak bulduğunu iddia ediyor. “47, 74” sayılarına birinci kademe işlemini uygulayıp “merkezî sayı” olarak 37, “eksik sayı” olarak 27 buluyor ve “0 - 27 - 37 - 47 - 74” simetrik sayı dizisini elde ediyor. İkinci kademe işlemi uygulamadan sadece bulduğu “eksik sayı ”27’iyi alıyor ve bu sayıyı, Ay’ın Dünya etrafındaki dolanım süresi olan 27’ye hamlediyor. “merkezî sayı” 37 ile bulduğu “eksik sayı” 27’ye ikinci kademe işlemini uygulasa elde edeceği sayı 77’dir. Amacına hizmet etmediği için bu işlemi yapmıyor. Ayrıca Yasin suresi huruf-u mukatta’a ile başladığı için bulduğu sayı dizisinin başına kuralı gereği “1” rakamını koyması gerekirken koymuyor. Çünkü koyduğu zaman istediği sayıyı elde edemiyor (s. 209).
27 rakamını bulmak için niçin Yasin suresindeki “Allah” lafzının geçtiği âyet numaralarını esas alıyor? Belli değil.
6. 23. Kromozom Çifti
23. kromozom çifti, kadını erkekten ayıran xx kromozomudur. Tüm dişilik ve cinsiyet özellikler bu kromozomdadır. Yazar, Nisa suresinde 3 defa tekrarlanan “kız” kelimesinin geçtiği ayet numaralarını (12, 23, 176) kullanarak 23 sayısını bulduğunu iddia ediyor. Daha önce simetrik sayı dizisine birinci ve ikinci kademe işlemini uygulayarak sonuç elde ettiği halde burada birinci kademe işlemi uygulamadan ikinci kademe işlemi uyguluyor, üstelik “12, 23, 176” sayı dizisinin sadece ilk iki rakamını esas alıyor ve “23” bulduğunu ifade ediyor (s.233). Niçin sistemini değiştiriyor? Sonra niçin 12 ile 23 rakamını alıp 23 ve 176, 12 ve 176 rakamlarını esas almıyor? Ayrıca “kız” kelimesinin karşılığı Arap dilinde “bint” kelimesidir. Yazar, simetrik sayı dizini aldığı 12 ve 176. âyetlerde “uht=kız kardeş”. 23. âyette ise “benât = kızlar” kelimesi geçiyor. Kadının kromozom sayısını bulabilmek için niçin “uht” ve “benat” kelimelerini alıp da aynı surede geçen “imrae = kadın”, “nisa = kadınlar”, “ümmehât = anneler”, “ammât = halalar”, hâlât = teyzeler”, “rabâib = üvey kızlar”, “halâil = gelinler”, “ahavât = kız kardeşler” kelimelerini almıyor? Çünkü istediği rama bu şekilde ulaşabiliyor.
7. Yunus Balığı’nın Genetik Kodu
Yazar, Yunus Balığının genetik kodunu, Enbiya Suresinde Yunus peygamberden söz eden 87-88. âyet numaralarını kullanarak bulduğunu iddia ediyor. 87-88 sayılarına birinci kademe işlemini uygulayıp “merkezî sayı” olarak 44’ü buluyor. Başka bir işlem yapmadan bu sayının Yunus Balığının genetik kodu olduğunu söylüyor.
“Ze’n-nûn” (balık sahibi) kelimesi Enbiya Suresinin sadece 87. âyetinde geçmektedir. Yazar, Yunus Peygamberden söz ediyor diye 88. âyet rakamını da alıyor. Halbuki Yunus Peygamberden bahseden başka ayetler de var.
8. Eşek ve Arının Kromozom Sayısı
Eşeğin kromozom sayısı 31 çifttir. Kur’an’da “eşek” kelimesi 31. Lokman suresi ile 62. Cuma suresinde geçmektedir. Yazar, 62 sayısının eşeğin kromozom sayısına, 31’in de kromozom çiftine; arının kromozom numarasına ise, “arı” anlamına gelen Nahl suresinin Mushaf tertibindeki numarası olan 16’nın işaret ettiğini iddia ediyor (s. 238-39). Nüzul sıra numarası veya Mushaf tertibi sıra numarasından hangisi ile istediği rakama ulaşırsa onu esas alıyor. Burada surelerin Mushaf tertibine göre surenin sıra numarasını esas aldı.
9. Sirius Yıldızının Yıldız Atlasındaki Yeri
Dünyadan bakıldığında gökyüzünde görülen en parlak yıldız olan Sirius yıldızının, yıldız atlasındaki kodu “M41” ve “M46”dır. Yazar bu kodları Necm Suresinde 9 defa tekrarlanan “ve enne” kelimesinin geçtiği âyet numaralarına (40, 42, 43, 44, 45, 47, 48, 49, 50) dayanarak bulduğunu iddia ediyor. Bu sayı dizisine birinci kademe işlemini uygulayıp “merkez”i sayı” olarak “45”, “eksik sayı” olarak “41 ve 46” sayılarını elde ediyor ve “40 - 41 - 42 - 43 - 44 - 45 - 46 - 47 - 48 - 49 - 50” simetrik sayı dizisini elde ediyor. Genel kuralı olan ikinci kademe işlemini uygulamadan bulduğu eksik sayıların Sirius yıldızının yıldız atlasındaki koduna işaret ettiğini söylüyor (s. 242-244). Yazar, niçin surede geçen “ve enne” kelimesini alıp da mesela aynı surede 4 defa tekrarlanan “hüve” kelimesinin geçtiği ayet numaralarını (42, 43, 48, 49) almıyor? Almıyor çünkü isteğine “ve enne” kelimesinin geçtiği âyet numaraları ile ulaşabiliyor.
10. Dünyanın güneş sistemindeki konumuna işaret eden “3” ile güneş sistemindeki gezegen ve uyduların toplam sayısı olan “70” rakamlarını Meâric suresinde 2 defa tekrarlanan “meşârik” (doğular) kelimesinin geçtiği âyet numaralarını (37, 70) kullanarak bulduğunu iddia ediyor. 37, 70 sayılarına birinci kademe işlemini uygulayıp “merkezî sayı” olarak “35”, “eksik sayı” olarak “33” buluyor ve “0 - 33 - 35 - 37 - 70” simetrik sayı dizisini elde ediyor. Sadece bulduğu merkezi sayı 33’e ikinci kademe işlemi uyguluyor ve “3” rakamını buluyor (s. 247).
Sure numaraları olan 37 ve 70 sayılarına birinci kademe işlemini yapmadan doğrudan ikinci kademe işlemini uyguluyor ve 37 ile 70’in birinci basamak sayılarını alıp “70” rakamını buluyor (s. 248) Görüldüğü gibi peş peşe iki defa sistemine uymuyor. Nasıl işine gelirse o şekilde hareket ediyor.
SURE NUMARALARDAN ÇIKAN SAYISAL MESAJLAR
Dördüncü bölümde yeni bir sistem koyuyor. Yeni sistem; “Sure numarası, surenin iniş sıra numarası, suredeki âyet sayısı ve anahtar ayet numarasını şifreye uygulanmasıdır” (s. 253). Bu şu şekilde uygulanıyor: a) Bulunan sayının başına “1” getiriliyor, b) bulunan sayı Hicrî tarihe denk düşüyorsa basamak değerleri toplanıp ana sayıdan çıkartılıyor (s. 253).
1. İsrail Devletinin Kuruluş Tarihi
Yazar, Hz. Ya’kub’un diğer adı olan “İsrail” kelimesinin geçtiği Meryem Suresinin Mushaf tertibindeki numarası olan 19’u, iniş sıra numarası olan 44’ü, surenin âyet sayısı olan 98’i alıp “19, 44, 98” sayı dizisini elde ediyor. Bu sayıların birinci basamaklarını alıyor ve 948 elde ediyor. Bu sayının başına “1” rakamını ilave ediyor ve 1948’i buluyor. Bu sayının İsrail Devletinin kuruluş tarihine işaret ettiğini ileri sürüyor (s. 254-256).
Yazar, önceki bölümlerde surelerin iniş sıra numaralarına hiç itibar etmediği halde burada surelerin iniş sıra numaralarını esas alıyor? Niçin? Çünkü istediği tarihe bu şekilde ulaşabiliyor. Ayrıca 1948 tarihini bulmak için neden Meryem Suresinde geçen “İsrail” kelimesini esas alıyor da Al-i İmran suresinin 93. âyetinde geçen “İsrail” kelimesini esas almıyor? Almıyor, çünkü bu sure kendisini istediği rakama ulaştırmıyor.
2. 2005-2006 Yıllarında Bir Göktaşının Dünyaya Çarpacağı
Yazar, bu iddiasını “Gökten bir parçanın düştüğünü görseler üst üste yığılmış bulutlar derler” anlamındaki Tur suresinin 44. âyetine dayandırıyor. Sure numarası 52, surenin iniş sıra numarası 76, esas aldığı ayet numarası 44. Oluşan sayı dizi; 44, 52, 76. Bu sayı dizisine ikinci kademe işlemi uygulayıp 426 rakamını buluyor ve bunun başına “1” getirip 1426 tarihini elde ettiğini ifade ediyor. Bu tarihin hicrî tarihe tekabül ettiğini kabul edip bunun miladî olarak 2005-2006 yılları olduğunu beyan ediyor (s 257-258).
Yazar, İsrail Devletinin kuruluş tarihini bulmak için, Meryem suresinin 58. âyetini almamış, bunun yerine surenin ayet sayısını esas almıştı. Burada ise surenin ayet sayısını esas almıyor, surenin ilgili ayet numarasını esas alıyor. Niçin? Çünkü istediği rakamlara bu şekilde ulaşabiliyor. İsrail Devletinin kuruluş tarihi ile ilgili olarak doğrudan miladî tarihi bulmuş iken burada hicrî tarih buluyor. Bunlar, tamamen sübjektif değerlendirmeden başka bir şey değildir.
3. Birinci Dünya Savaşının Bitiş Tarihi
Yazar, ikinci bölümde (s. 73-84) Enfal suresinin, “Ey iman edenler” diye başlayan ayet numaralarını kullanarak 1918 tarihi bulmuştu. Burada ise Ahzab suresini yeni sistemini uygulayarak 1918’i buluyor: Sure numarası 33, ayet sayısı 73, sure iniş sırsı 97. Bu rakamlardan 33, 73, 97 sayı dizisini elde ediyor ve bunlara ikinci kademe işlemini uygulayıp 337 elde ediyor ve bunun başına “1” rakamını getiriyor, böylece 1337 tarihini elde ediyor. Hicrî yıla tekabül eden bu tarihi, miladi tarihe çevirip 1918 tarihini buluyor (s. 259). Hicrî tarihi miladî çevirirken ikinci bölümde yaptığı işlemi yapmıyor.
İkinci bölümde niçin “Enfal” suresini, burada niçin “Ahzab” suresini esas alıyor? Esas alıyor. Çünkü “Ahzab”, kelimesine “toplumlar savaşı” anlamını veriyor. Halbuki bu kelime “gruplar” anlamına gelmektedir. Savaşla ilgi kurmak için kelimeye “toplumlar savaşı” anlamını verdiği anlaşılıyor.
4. Edison’un Lambayı Buluş Tarihi
Edison’un lambayı buluş tarihini bulmak için Nur suresinde “nur” ve “lamba” kelimesinin geçtiği” 35. âyeti anahtar ayet olarak alıyor. Sure numarası 24; surenin anahtar ayet numarası 35; surenin ayet sayısı, 64; surenin iniş sıra numarası 102. Bu rakamlardan, “24, 35, 64, 102” sayı dizisini elde ediyor. Bu sayı dizisinin başına “1” rakamını getiriyor. Elde ettiği, “1, 24, 35, 64, 102” sayı dizisine önceki bölümlerde uyguladığı sisteminin birinci kademe işlemini uyguluyor. Merkezi sayı olarak 51, “eksik sayı” olarak 1, 38, 67, 68, 101’i buluyor ve “0 - 1 - 24 - 35 - 38 - 51 - 64 - 67 - 78 - 101 - 102” simetrik sayı dizisini elde ediyor. “0, 1 ve 101” sayıları tek ve üç basamaklı olduğu için hesaplamaya dahil etmiyor. Geri kalan bulduğu eksik sayı olan 38, 67, 68’e ikinci kademe işlemi uyguluyor ve 878 elde ediyor. Bunun başına tekrar “1” rakamı getiriyor ve 1878 tarihini elde ediyor. Bunun Edison’un lambayı bulduğu tarih olduğunu söylüyor (s. 260-262).
Dikkat edilirse bu bölümün başında koyduğu kurala uymuyor. İlk bölümlerdeki kuralının birinci ve ikinci kademe işlemini uyguluyor. 1878 sayısı elde edebilmek için yeni sistemindeki “1” rakamını koyma kuralını alıyor. Çünkü böyle yaptığı zaman istediği rakama ulaşabiliyor.
YENİ BİR SİSTEM
Yazar, Müddessir Suresinin 30. âyetinde geçen “tis’ate aşere = 19” rakamını sure numaraları ile yan yana getirerek bazı olayların tarihlerini bulduğunu iddia ediyor. (s. 263-278).
1. Doly Adlı Koyunun Klonlanma Tarihi
19 rakamı ile döllenmiş/aşılanmış yumurta anlamına gelen “alak” kelimesinin geçtiği Alak suresinin Mushaf tertibindeki sure numarası olan 96’yı yan yana getirip 1996 elde ettiğini ve bu tarihin 5 temmuz 1996’da Doly adlı koyunun kopyalama ile üretildiği tarih olduğunu söylüyor (s. 267).
2. 1999 Marmara-Düzce Depremi
19 rakamı ile zelzele / deprem anlamına gelen “zilzal” kelimesinin geçtiği Zilzal suresinin Mushaf tertibindeki sure numarası olan 99’u yan yana getirip 1999 elde ettiğini, bu tarihin Marmara - Düzce’de meydana gelen depremin tarihi olduğunu; Surenin 8 ayet olmasını, depremin 8. âyda meydana gelmesine, surenin cüz numarası olan 30’un, depremin meydana geldiği bölgenin boylamını ifade ettiği söylüyor (s.268-269).
3. Halley Kuyruklu Yıldızının Dünya’ya Uğradığı En Son Tarih
19 rakamı ile Tarık suresinde “şiddetle vuran, çarpan, gece gelen ve yolcu” anlamlarına gelen “tarik” kelimesinin geçtiği Tarik suresinin sure numarası olan 86’yı yan yana getirip 1986 elde ettiğini ve bu tarihin, Halley Kuyruklu Yıldız’ın en son dünyaya uğradığı tarih olduğunu iddia ediyor. (s. 272). Yazar, bu yıldızın dünyaya uğrayış tarihlerinde meydana gelen olayları; Hz. İsa’nın doğumunu, Hz. Muhammed’e ilk vahyin gelmeye başlamasını, Osmanlı Devletinin kurulmaya başlamasını, İstanbul’un Fatih tarafından fethedilmesini zikrediyor.
4. Güneş Tutulması
19 rakamı ile güneş anlamına gelen “şems” kelimesinin geçtiği Şems suresinin Mushaf tertibindeki sure numarası olan 91’i yan yana getirip 1991 elde ettiğini, bu tarihin tam güneş tutulmasının meydana geldiği 11 Temmuz 1991 tarihi olduğunu söylüyor (s. 278).
Dikkat edilirse yazar, bir önceki bölümde surelerin nüzul sıra numaralarını esas aldığı halde burada Mushaf tertibindeki sıra numaralarını alıyor. Nüzul sıra numaralarını alsa istediği rakamlara ulaşamayacaktır. 1999 depreminin surenin ayet sayısı ve cüz numarasını kullanarak yıl, ay ve gününü bulduğunu iddia etmiş iken güneş tutulmasında ay ve günü bulmak için aynı yöntemi uygulamıyor. Çünkü uyguladığı zaman istediğini elde edemiyor. Niçin deprem tarihinin ay ve gününü bulmada ayet sayısı ve cüz numarası işe yarıyordu da diğerlerinde yaramıyor?
2000’Lİ YILLARLA İLGİLİ ŞİFRELİ MESAJLARI
Yazar, beşinci bölümde Kur’an-ı Kerîm’de 2000’li yıllarla ilgili şifreli mesajların bulunduğunu, 2002-2014 yılları arasında Dünya’da çeşitli fiziksel ve ruhsal değişimlerin olacağının tahmin edildiğini, 100’den sonra gelen surelerin 2000’li yılları temsil ettiğini, dolayısıyla 100. surenin 2001 yılını, 101. surenin 2002 yılını, 104. surenin 2005 yılını, 105. surenin 2006 yılını temsil ettiğini, ancak birer yıllık yanılma payı olabileceğini beyan etmektedir. 100. sureden sonraki surelerin isimlerinin özellikle seçildiğini ifade etmektedir (s. 292). Hıcr suresinin 87. âyetinde geçen “tekrarlanan yedi” ifadesindeki “tekrarlanan” kelimesi şifre bulmadaki temel prensibi ile ilgili olduğu gibi bu suredeki kelimelerin bazı durumlarda “anahtar” olarak kullanılabildiğini, tekrarlanan yedi ile Fatiha suresinin kastedildiğini, Fatiha suresindeki anahtar sözcüklerin bulunduğu beyan etmektedir (s. 292-294).
Yazar, vuku bulacak şu olayları zikretmektedir:
1. Atmosferde Hasar Meydana Gelecek
Yazar, Hicrî 1423 milâdî 2002-2003 yıllarında atmosferde hasar meydana gelebileceğini, bu tarihi; “gökyüzünün çatlaması” anlamına gelen İnfitar suresinde “yevmüddîn” kelimesinin geçtiği ve üç defa tekrarlanan ayetlerin numaraları olan “15,17, 18” sayı dizisinden çıkardığını iddia ediyor.
Hicrî 1423, milâdî 2000-2003 tarihlerini bulmak için yeni bir yöntem uyguluyor. “15,17, 18” sayı dizisinin başına “0” getirmekte ve İnfitar suresinin Mushaf tertibindeki numarasını da ekleyip “0, 15, 17, 18, 82” sayı dizisini elde ediyor. İlk bölümde uyguladığı yönteme dönmekte ve ilk kademe işlemini uygulayıp “merkezî” sayı olarak “41”, “eksik sayı” olarak “64, 65, 67” buluyor. Bulduğu eksik sayılardan sadece “64, 65, 67” rakamlarını esas alıp bu sayı dizisine ikinci kademe işlemi uygulayıp 467 elde ediyor. Bu rakamın başına “1” getiriyor ve 1467 elde ediyor, kendi yöntemine göre bu rakamı hicrî tarihe çeviriyor ve 1423’ü buluyor (s. 296-297).
Dikkat edilirse Yazar, 1423 tarihini bulmak için değişik bir yol izliyor. Sistemine uymadığı halde (s. 298) “64, 65, 67” sayı dizisinin başına “1” getiriyor. Çünkü getirmese bulamıyor. Ayrıca daha önce sadece surede tekrarlanan ayet numaralarını esas alıp sure numarasını sayı dizisine eklemiyordu. Burada surede tekrarlanan âyet numaraları (64, 65, 67)’ye sure numarası olan “82”yi de ekliyor. Çünkü eklemese istediği tarihi elde edemeyecek.
1423 tarihini İnşikak suresinde 2 defa tekrarlanan “ve ezinet li Rabbihâ ve hukkat” ayetinin numaralarını (2, 5) esas alarak da bulduğunu iddia ediyor. 2 ve 5 sayılarına sure numarası olan 84’ü ekliyor ve oluşan “2, 5, 84” sayı dizisine birinci kademe işlemini uygulayıp “merkezî sayı” olarak “43”, “eksik sayı” olarak da “81” buluyor. Daha önce “merkezî sayıyı” aldığı halde bu sefer bulduğu “eksik sayı” olan 81’i alıyor. 81 ile bir şey elde edemediği için surede yine 2 defa tekrarlanan “ve/fe emma men ûtiye kitâbehû” ayetinin numaralarını (7,10) alıyor ve bu numaralara sure numarasını ekleyip 7, 10, 84 sayı dizisi elde ediyor. Bu sayı dizisine birinci kademe işlemini uyguluyor ve “merkezî sayı” olarak “42”, “eksik sayı” olarak “74, 77” buluyor. Bununla da bir şey elde edemediği için surede 2 defa tekrarlanan “innehû” kelimesinin geçtiği ayet numaralarını (13, 14) alıp bunlara yine sure numarası olan “84”ü ekleyip “13, 14, 84” sayı dizisini elde ediyor. Bu sayı dizisine birinci kademe işlemi uygulayıp “merkezî sayı” olarak “42”, “eksik sayı” olarak “70, 71” buluyor. Üç aşamada bulduğu “70, 71, 74, 77, 81 sayı dizisine ikinci kademe işlemi uygulayıp “01471” rakamını elde ediyor. Bu rakamı, yöntemine göre Hicrî tarihe çeviriyor 1422 tarihini elde ediyor (s. 299-302). İnfitar suresine uyguladığı işlemden 1423 elde etmişti burada ise 1422 elde etti. Bir yıllık bir fark var ama olsun, istediği rakama böylece matematik eksersiz yaparak ulaşmış oluyor.
2. Büyük Bir Ateş Zuhur Edecek, İnsanlara ve Ormanlara Zarar Verecek
Yazar, hicrî 1425, milâdî 2004-2005 yıllarında büyük bir ateşin zuhur edeceğini ve bu ateşin insanlara ve ormanlara zarar vereceğini iddia ediyor. Bu tarihi, “sararmış çöp” anlamına gelen ve Hümeze, Vakı’a ve Hadîd surelerinde geçen “hutama” kelimesi; Hümeze ve Kalem Surelerinde geçen “kusur arayıp kınayan, laf getirip götüren” anlamlarına gelen “hümeze” ve “hemmâz” kelimeleri ile Kalem suresinin “bahçe” den söz eden 17, 20, 26 ve 34. âyetlerinden çıkardığını iddia ediyor. 17, 20, 26, 34 sayı dizisine birinci kademe işlemi uygulayıp “merkezî sayı” olarak “17”, “eksik sayı” olarak “8,14” buluyor. Böylece “8, 14, 17, 20, 26, 34” sayı dizisini elde ediyor. Sayı dizisi tek rakamlı sayı ile başladığı için kuralı gereği başına “0” getiriyor ve “0 - 8 - 14 - 17 – 20 – 26 - 34” simetrik sayı dizisini elde ediyor. Sayı dizisi tek basamaklı olduğu için “0”, “8” ve “merkezî sayı17”yi almıyor. Sadece bulduğu “eksik sayı 14 ile Kalem suresi “nun” harfi ile başladığı ve bu harf Arap Alfabesinin 25. harfi olduğu için 25’i alıyor. 14 ile 25’i yan yana getiriyor ve 1425 buluyor (s. 310-311). Görüldüğü gibi burada da daha önce hiç uygulamadığı yeni bir sistem uyguluyor. Halbuki bulduğu merkezi sayı 17 ile “eksik sayı”14’ ü alıp birinci ve ikinci kademe işlemi yapması ayrıca sure huruf-u mukatta’a ile başladığı için bulduğu sayı dizisinin başına “1” getirmesi gerekiyordu. Bu kurallarını uygulamıyor, çünkü uyguladığı zaman istediği rakama ulaşamıyor. Niçin “nun” harfinin alfabe sara numarası olan 25’i alıp 14’ün önüne getiriyor? Ölçü ne? Ölçü istediği rakama nasıl ulaşabilirsi o.


3. Büyük Bir Gök Taşı Dünyaya Çarpacak
Yazar, hicrî 1426 milâdî 2005-2006 yıllarında büyük bir göktaşının Dünya’ya çarpacağını iddia ediyor. Bu tarihi, Bakara, Nisa, Meryem, Taha, Müminun, Kasas ve Tur surelerinde geçen “dağ” anlamındaki “tur” kelimesini esas alarak bulduğunu iddia ediyor. Bu tarihi bulmak için yine farklı bir sistem uygulamaktadır. Tur kelimesinin geçtiği surelerin Mushaf tertibindeki numaraları olan “2, 4, 19, 20, 23, 28, 52” sayılarını esas alıyor. Bu sayı dizisine birinci kademe işlemini uygulayıp “merkezî sayı” olarak “27”, “eksik sayı” olarak, “26, 31, 34, 35, 50”iyi buluyor ve “2 - 4 - 19 - 20 - 23 - 26 - 27 - 28 - 31 - 34 - 35 - 50 - 52” simetrik sayı dizisini elde ediyor. Bu sayı dizisindeki merkezî sayının sağında bulduğu eksik sayalara (31, 34, 35, 50) ikinci kademe işlemi uyguluyor ve 1450 rakamını elde ediyor. Bu rakamı kendi yönetimi ile Hicrî tarihe çevirip 1426 tarihini bulduğunu iddia ediyor. Hicrî 1426 yılını temsil eden sure 105 numaralı Fil suresidir. Bu surede tahminimize paralel olarak “gökyüzünden taşlar atıldığı anlatılıyor” diyor (s. 315-317).
4. Kuyruklu Yıldız veya Büyük Bir Meteor Dünya İçin Tehlike Yaratacak
Yazar, hicrî, 1433, milâdî 2012 - 2013 yıllarında Kuyruklu Yıldızın veya büyük bir meteor’un dünya için tehlikeli olacağını, hatta çarpma ihtimalinin bulunduğunu ileri sürüyor. ABD’de üç ay içinde 500 milyon sattığını bildirdiği “Tevrat’ın şifresi” adlı kitapta da 2006 ile 2012 yıllarının böyle bir ihtimalden söz edildiğini belirtiyor. (s. 318-319) Bu beyan, yazar’ın anılan kitabı okuduğunu ortaya koyuyor.
Kuyruklu bir yıldızın dünya’ya büyük kıvılcımlar fırlatacağını İncil ve Kur’an’ın da işaret ettiğini söylüyor ve Mürselat suresinin 29-32. ayetleri ile İncil Bab, 8/10-11, Bab 9/1-2 pasajlarını aktarıyor (s. 319-320).
Hicrî 2012-2013 tarihlerini bulmak için yıldız anlamına gelen Necm suresinde 9 defa tekrarlanan “ve enne” kelimesinin geçtiği ayet numaralarını (40, 42, 43, 44, 45, 47, 48, 49, 50) kullanıyor. Bu sayı dizisinde “merkezî sayının” 45, eksik sayının 41 ve 46 olduğunu beyan ediyor. “5, 46, 47, 48, 49, 50”sayı dizisinde 49’un simetriğinin 41; 44’ün simetriğinin 46 olduğunu söylüyor. Bulduğu eksik sayıları simetrikleri ile birlikte alıp 41, 44, 46, 49 sayı dizisini elde ediyor ve bu sayı dizisine ikinci kademe işlemini uyguluyor. 1469 rakamını buluyor. Bu rakamı kendi yöntemini uygulayarak hicrî tarihe çeviriyor ve 1433 elde ediyor. Görüldüğü gibi burada dada şimdiye kadar hiç kullanmadığı bir sistem kullanıyor. Bulduğu eksik sayıların simetriklerini alıyor. Daha önce hiç böyle yapmamıştı. Sonra merkezî sayıyı bulmak için birinci kademe işlemini de yapmıyor (s. 321-323).
Sonuç olarak; Kur’an-ı Kerim’in Şifresi adlı eserinde Ömer ÇELAKIL, Kur’an’ın gönderilişi ile örtüşmeyen, tamamen sübjektif yorumlara dayalı, geçmişte vuku bulmuş ve gelecekte meydana gelecek bir takım olayların güya tarihlerini bulduğunu iddia ediyor. Bu tarihleri bulmak için bir sistem belirliyor, ancak bu sistemine aynen uymuyor ve istediği şekilde hareket edip ulaşmak istediği tarihi buluyor. Eserde ciddiye alınabilecek, Kur’an’a, İslam Dinine ve insanımıza yararı ve katkısı olabilecek hiçbir şey bulunmamaktadır.