Makale

Namaz ve Kur’an /Ahmet Hamdi Akseki/ Hazırlayan: Doç. Dr. Halil Altuntaş

Namaz ve Kur’an

Ahmet Hamdi Akseki
Hazırlayan: Doç. Dr. Halil Altuntaş

Muhammed Kâmil YAYKAN

Eser adından da anlaşılacağı üzere namaz ve Kur’an’ın birbirinden ayrılamayacağını kanıtlamak amacı ile neşredilmiştir.

Sen ki mi’râc eyleyûb etdin niyâz Ümmetin mîrâcını kıldım namâz Çünki her türlü ibâdet bundadır Hakk’a kurbiyyetle vuslat bundadır
Namaz… Kulun miracı, kulluğun zirvesi, Allah’a en yakın olunan ibadet…
Yüce diminiz İslam’ın beş temel şartından belki de en önemlisi, gözümüzün nuru olan bir ibadet.
Öyle bir ibadet ki namaz, insanı kötülüklerden alıkoyar; çünkü içinde dinî rükünlerin hepsi var.
Öyle bir ibadet ki namaz, onu kılanı hem dünyada hem de ahirette felaha ulaştırır. Zaten günde beş vakit dinlediğimiz ezanlar da bizi ulaşılması gereken felaha davet etmiyor mu?
Namaz… Kulluğun zirvesi, ümmetin miracı…
Kişinin abdiyetinin temellerinden biri olan namazın olmazsa olmazlarının başında kuşkusuz Kur’an-ı Kerim gelmektedir. Allah’a en yakın olduğumuz anda Allah’ın kelamını bildiğimizce okumak bizlere farz kılınmıştır. Rabbin huzuruna çıktığımız o müstesna anlarda Mushaf bize rehber olmaktadır.
Döneminin önde giden âlim-lerinden biri olan Ahmet Hamdi Akseki, Diyanet İşleri Başkanlığı Müşavere Heyeti üyesi iken bu eseri telif etmiştir. Eser adından da anlaşılacağı üzere namaz ve Kur’an’ın birbirinden ayrılamayacağını kanıtlamak amacı ile neşredilmiştir.
1926 Ramazanında, İstanbul Göztepe Camii İmamı Cemalettin Efendi’nin cuma namazını Türkçe kıraat ile eda etmesi toplumun pek çok kesiminde görüş ayrılıklarına ve tartışmalara yol açtı. Kimi gazeteler Cemalettin Efendi’yi bozgunculukla suçlarken bir başka görüş de dinde reform hareketlerinin başladığını ve bu hareketlerin artarak devam etmesi gerektiğini savundular. Bu tartışmalar sonucunda toplum, o zamanki adı ile Diyanet İşleri Reisliği’nden bir fetva, bir açıklama beklemeye başladı.
Dönemin Diyanet İşleri Reisi Rıfat Börekçi, yaşanan olaylar üzerine Ahmet Hamdi Efendi’yi bu konu hakkında dinî hükümler ile fakih ve müçtehitlerin görüşlerini inceleyerek bir sonuç ortaya koyması için görevlendirdi. Müellifimiz de bu eseri hazırlayarak konu hakkındaki görüşlerini bildirdi. Kısaca söylemek gerekirse elimizdeki bu eser mevzubahis edilen konunun aydınlatılması amacı ile telif edildi. Zaman içinde unutulmaya başlanan eser Doç. Dr. Halil Altuntaş hocamızın nüsha karşılaştırmalı titiz çalışması ile yeniden hazırlanarak okuyucuların hizmetine 2012 yılında tekrar sunuldu.
Eser, hazırlayanın önsözü isimli tanıtım yazısı ile başlamaktadır. Bu bölümde Doç. Dr. Halil Altuntaş kitabın hazırlanış sürecinden ve kitap hazırlanırken yaptığı edisyon kritik çalışmalarından bahsetmektedir. Bu yazının ardından Diyanet İşleri Başkanlığının üçüncü yöneticisi olan Ahmet Hamdi Akseki’nin kısa bir hayat hikâyesi yer almaktadır.
Bu iki yazının ardından kitabın asıl kısmı başlamaktadır. Bu kısım kendi içinde “İfade”, “Eser için Yazılan Sunuş Yazıları” ile “Namaz ve Kur’an” bölümlerine ayrılmaktadır.
İfade yazısında eserin müellifi Akseki’nin kitabı hangi amaçla yazdığına dair bir beyanat yer almaktadır.
Eser için Amasyalı Mustafa Tevfik Efendi, Beynamlı Hacı Mustafa Efendi, Taha Efendi, Mustafa Fehmi Efendi ve Ahmed Naim Bey’e ait beş adet sunuş yazısı bulunmaktadır. İsimlerini zikrettiğimiz yazarlar, dönemlerinin önde gelen âlimleri oldukları için bu sunuş yazılarını eseri için imza mahiyetinde kaleme almışlardır. Sunuş yazılarında ortak olarak bu eserin ne denli büyük bir öneme sahip olduğu, namaz esnasında Kur’an tilavetinin Arapça yapılması gerektiği ve Aksekili Ahmet Hamdi Efendi’nin alanında ön plana çıkan bir aksiyon adamı olduğu vurgulanmaktadır. Nitekim Mustafa Fehmi Efendi manzum olarak kaleme aldığı sunuş yazısında Ahmet Hamdi Akseki’yi şu dizelerle taltif etmiştir:
Bunu yazmış müellif Aksekili Mâ bihi’l-iftihârımız Hamdi Muhterem Hey’et-i Müşavere’den Biridir, çok değerlidir kendi
Sunuş yazılarının ardından kitabın yazılış amacı olan Namaz ve Kur’an metni gelmektedir. Namaz ve Kur’an isimli asıl eser de kendi içinde 16 alt başlıktan oluşmaktadır. Yazarımızın, eseri bu alt başlıklar altında yazmasının sebebi konu hakkında sunduğu görüşleri delillendirmek içindir. Nitekim bu bölümlerin çoğunda farklı mezheplerin ve müçtehitlerin konu ile ilgili görüşleri paylaşılarak namazda kıraatin Türkçe yapılması fikri çürütülmüştür.
Namaz ve Kur’an bahsinin ilk yazısı olan giriş metninde şu ifade yer almaktadır: “…namazda Kur’an yerine Kur’an’ın tercümesini okumanın caiz olmadığı da bütün fıkıh mezheplerinin ortak görüşü ile sabittir…” Bu ifade ile konunun asıl fikri özetlenmiş olup kitabın takip eden yazılarında bu fikir çeşitli delillerle güçlendirilmiştir.
Yazıların hemen hemen hepsinde özellikle Kur’an’ın Arapça olarak indirildiği ayeti (Yusuf, 12/2.) ve Efendimiz (s.a.s.)’in: “Benim nasıl namaz kıldığımı görüyorsanız öylece kılınız.” (Buhari, İsti’zan, 18.) hadisi temel alınarak fikirler beyan edilmiştir. Bu fikirler pek çok ayet ve hadisle de desteklenerek namazda kıraatin Kur’an’ın indirildiği asıl hâl olan Arapça yapılması sonucuna ulaşılmıştır.
Şunu da unutmamak gerekir ki, iki dil arasında tercüme yapılırken ifadenin bire bir aktarılması imkânsızdır. Nitekim asıl dildeki lafızların anlatım gücünü, metni başka bir dile çevirdiğimiz zaman göremeyeceğimiz bir gerçektir. Aksekili Ahmet Hamdi de bu husustan yola çıkmış ve vahiy yolu ile indirilmiş bir lafzı başka ibareler ile tercüme eden metnin asıl metin olmadığını dile getirmiştir. Hatta bu fikrini: “Kur’an’ın Arap dilinde bir tercümesi (şerhi) yapılsa dahi bu yeni metin indirilmiş vahiy yerine konabilir mi?” cümlesi ile bir adım öteye de taşımıştır. Bu noktadan sonra da mevzubahis edilen fikirler, İslam mezhepleri âlimlerinin de görüşlerinin aktarılması ile daha da güçlendirilmiştir.
Kitabın sonuç yazısında ise üç madde ile tüm fikirler özetlenmiştir. Bu maddelerde, kısaca namazda Kur’an dışında hangi dilden olursa olsun hiçbir metnin okunamayacağı belirtilmiştir.