Makale

ŞİŞMANLIK ve SAĞLIĞIMIZ

ŞİŞMANLIK ve SAĞLIĞIMIZ

İlkay Erdem
Arık. Üniv. Ilâhiyat Fakültesi

Vücut ağırlığımızın istenilenden fazla olması durumuna genel olarak şişmanlık diyoruz. Her bireyin boyuna ve cinsiyetine uygun bir ağırlık ölçüsü vardır. Bu ölçülerin normalin biraz üzerinde olması hafif şişmanlık, normalin oldukça üzerinde seyretmesi ise aşırı şişmanlık (obezite) olarak adlandırılmaktadır. Aşırı şişmanlık, insanın beden ve ruh sağlığını pek çok açıdan olumsuz etkilemekte ve tıp otoriteleri tarafından tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak kabul edilmektedir.
Şişmanlık, vücutta fazla miktarda yağ depolanması sonucu ortaya çıkar. Vücudun yağ depolamasının temel nedeni, alınan ve harcanan enerji miktarı arasındaki dengesizlik, başka bir deyişle aşırı beslenmedir. Biz enerjimizi, besinler vasıtası ile alır ve bedensel faaliyetler ile de harcarız. Besinlerden aldığımız enerji harcanmadığı zaman, hücrelerde yağ birikimi başlar. Bununla birlikte, şişmanlığın tek nedeni fazla yemek değildir. Fiziksel hareketlerin azlığı, psikolojik bozukluklar, genetik-hormonal ve metabolik bozukluklar, aşırı beslenme alışkanlığının yanı sıra şişmanlığa yol açan etkenler olarak bilinirler.
Toplum olarak beslenme tarzının özellikleri, şişmanlığın ortaya çıkmasında önemli bir rol oynar. Araştırmalar, hamburger, pizza, patates cipsi gibi hazır ve ayak üstü yenebilen yiyeceklerin çokça tüketildiği ve öğün geçiştirmenin yaygın olduğu toplumlarda, şişmanlığın daha fazla görüldüğünü ortaya koymaktadır. Yine şişmanlıkta genetik faktörler önemlidir. Anne babası normal ağırlıkta olan çocukların şişman olma olasılıkları çok düşükken (% 8-9), anne ya da babadan birinin şişman olduğu durumlarda bu olasılık birdenbire artmakta (% 40), her ikisi de şişman olan anne babaların çocukları ise büyük olasılıkla (% 80) şişman olmaktadırlar. Bu durumun genetik etkenler kadar, ailenin beslenme alışkanlığından da ileri geldiği sanılmaktadır. Hareketsizlik, bir başka şişmanlık nedenidir. Genellikle hareketsiz kimseler, hareketli olanlar kadar yemektedirler. Ağır işte çalışanlar arasında şişman kimselere çok az rastlanmasına karşılık, oturarak iş gören memurlar ve ev kadınlarında şişmanlığın sık görülmesi, fiziksel hareketlerin, vücut ağırlığı üzerine etkisini açık olarak göstermektedir. Bazı kişiler, üzüntü, sıkıntı ve güvensizliklerini örtmek için fazla yerler. Bunun tersi de olabilir. Psikolojik bozukluklar, bazan fazla yemeye, bazan da az yemeye neden olarak görülebilir. Hormonal ve metabolik nedenlere dayalı şişmanlık, diğer şişmanlık türlerine nispetle çok az görülür. Bazı hormonlar, insan vücudunun metabolizma hızını etkiler. Hormonal nedenlerle metabolizmanın yavaş oluşu, enerji harra- masını azaltarak alınan besin öğelerinin bir kısmının depolanmasına yol açabilir.
Bu kimseler hareketsiz olduklarında şişmanlık daha da artabilir.
Şişmanlık, insan sağlığını hem fiziksel hem de psikolojik yönden olumsuz etkilemekte ve pek çok hastalığın kaynağında yer almaktadır. Şişmanlığın getirdiği hastalıklardan en önemlisi, kalp-damar sistemi rahatsızlıkları ve hipertansiyondur. Kalp kasını besleme görevi olan kroner damarların çeperlerinde yağ birikimi, ileride tıkanıklıklara yol açmaktadır. Böbrek, pankreas gibi çeşitli organların faaliyetlerinde bozukluk ve bunun yol açtığı diyabet (şeker hastalığı) gibi bazı kronik rahatsızlıklar da, şişmanlıkla doğrudan ilgisi olan hastalıklar arasındadır.
Şişmanlık sonucu çeşitli organların bozukluğu, hayat süresinin kısalmasına neden olacaktır. Yine ağır bir vücudun taşınmasındaki güçlük, özellikle orta yaşlı ve yaşlılarda eklem ağrılarının artmasına yol açar. Aşırı yorgunluk, çarpıntı, uykusuzluk, verimli dinlenememe, şişmanlığın olumsuz etkilerinden sadece bir kaçıdır. Şişmanların bir kısmı ne kadar neşeli gözükse de, şişmanlığın açtığı psikolojik yaralar küçümsenemeyecek kadar çoktur. Özellikle gençlerde şişmanlık, kendilerinin herkes tarafından çirkin ve gülünç karşılandığı fikrine ve toplumdan uzaklaşmaya neden olabilir. Şişman kimseler giyinme konusunda problemler yaşarlar, kendilerine uygun elbise bulmada güçlük çekerler; kendilerine güvensizlik günlük hayatta ve iş hayatında da kendini gösterir, çoğu zaman istedikleri gibi doğal davranamazlar, bu da şişmanları başarısızlığa ve yalnızlığa iter.
İnsan sağlığı ve hayat kalitesi üzerindeki zararları dolayısıyla şişmanlığın, tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak kabul edildiğinden söz etmiştik. Genellikle şişmanlamak çok kolay, fakat alınan fazla kilolardan kurtulmak oldukça zordur. Bu nedenle şişmanlığın tedavisinden önce, ortaya çıkmasının önlenmesi daha doğrudur. Şişmanlığın önlenmesi için, kişilerin yeterli ve dengeli beslenme konusundaki bilgi ve bilinç düzeyleri artırılmalı; yemek yeme alışkanlıklarının düzenli ve dengeli hale getirilmesi, abur-cubur olarak nitelendirilen besinlerin tüketilmemesi gibi pek çok olumlu beslenme davranışı, doğumdan itibaren plânlı ve programlı bir şekilde onlara kazandırılmaya çalışılmalıdır. Şişmanlığın önlenmesinde en önemli kural, küçük yaşlardan itibaren enerji dengesine uygun bir beslenme alışkanlığının kazandırılmasıdır. Çocukluktan itibaren fazla yağlı, şekerli ve sadece kalori veren; vitamini, proteini düşük besinlerin tüketil- memesine dikkat edilmelidir. Dört besin grubundan her öğünde dengeli bir şekilde beslenme sağlanmalıdır. Çocuklukta alınan kiloları ileride vermek çok zordur ve şişmanlığın zararlı etkileri bu yaşlardan itibaren başlamaktadır. Bu nedenle halk arasında söylendiği gibi "şişman çocuk, sağlıklı çocuk" demek değildir.
Şişmanlık bir şekilde oluşmuşsa bunun tedavisine yönelik girişimler, şişmanlığın yol açacağı pek çok hastalığı önlemek açısından önemlidir. Şişmanlığın tedavisinde en çok kul lanılan yöntemler diyet, fiziksel egzersizleri artırma ve beslenme alışkanlığında davranış değişikliğine gitme olarak sıralanabilir. Gereğinden fazla yağ dokusu, kalori deposudur. Yiyecek ve içeceklerle alınan kaloriyi sınırlayarak bu depoyu kullanmak mümkündür. Bu nedenle zayıflamak isteyen kişinin harcadığından daha az kalori alacağı bir diyet uygulaması gerekir. Bununla birlikte uygulanan zayıflama diyeti, protein, vitamin ve y mineraller bakımından ye terli olmalı ve hem doyurucu hem de bireyin beslenme alışkanlığına uygun besinlerden oluşmalıdır. Diyetin yanı sıra fiziksel faaliyetler ile beden hareketleri arttırılmalıdır. Zayıflamak nispeten kolay, fakat ulaşılan vücut ağırlığını yeniden kilo almadan sürdürebilmek zordur. Bu nedenle diyetle ve fiziksel hareketlerle verilen kilolar, eski beslenme alışkanlıkları değiştirilerek korunmaya çalışılmalıdır. Şişmanlıktan kurtulmak her üç yöntemin birlikte ve uzun süreli uygulanmasıyla mümkündür. Bu nedenle zayıflamak isteyen kişiler kadar, bu kişilerin beraber yaşadığı kimselerin de bilinçli olmaları ve zayıflama programlarında onları destekleyici bir tavır geliştirmeleri önemlidir.
Zayıflamak isteyen kimseler kısa sürede çok kilo vermeye çalışmamalıdır. Çünkü hızlı zayıflayan kişi, verdiği kiloları çok kısa sürede geri alır. Bu nedenle haftada yarım ilâ bir kilo veya ayda dört kilo zayıflamak en uygunudur. Şişman olan kişinin yiyeceği besinler seçilirken öncelikle, şeker, tatlı, pilav, makarna, börek gibi yiyeceklerle, yemeklere eklenen yağlar azaltılmalıdır. Böylece diyetin protein, vitamin ve minerallerini değiştirmeden kalorisi azaltılmış olur. Doygunluk vermesi için kalori değeri düşük sebzeler ve meyveler sık kullanılabilir. Özellikle yemeklerden önce bir parça sebze ve meyve, açlığı biraz olsun gidererek fazla yemek yemeyi önler. Kepekli ekmek ve kurubaklagiller tokluk verdiklerinden şişman kişilere önerilmelidir. Etli yemeklere yağ konmamalı, yemekler yağda kızartılmamalıdır. Günde en az iki litre su içilmelidir, fakat su yemek sırasında içilmemelidir. Yemekleri acele etmeden yavaş yavaş yemek, kişiye doygunluk hissi sağlayacağından farkına varmadan çok yemeyi önlemeye yönelik bir tedbir olarak kullanılabilir.
Ülkemizde şişmanlık daha çok kadınların şikâyet ettiği konulardandır. Yapılan çalışmalarda ülkemiz yetişkin erkek nüfusunun % 26.4’ ü hafif, % 7.6’ sı aşırı derecede şişmandır. Kadınlarda hafif şişmanların oranı % 38.5, aşırı derecede şişmanların oranı ise % 25.6’dır. Kadınlarda şişmanlığın erkeklere oranla daha çok görülmesinin nedenleri arasında, toplumu- muzda kadınların çok doğum yapması, ev hanımlığı gibi fazla enerji harcamaya gerek olmayan işlerde çalışmaları, bilinçli beslenme yollarından haberdar olmayışları, hem evde pişirdikleri yemeklerin enerji değerinin yüksek olması, hem de sık sık katıldıkları arkadaş toplantılarında bol kalorili yiyecekler tüketmeleri olarak sayılabilir. Şişmanlık şikâyeti olan ve zayıflamak isteyen kimselerin özellikle de kadınların, etraftan duydukları veya ünlü birisinin uyguladığı söylenen ve kısa sürede çok kilo verdirmeyi vadeden diyetlerden uzak durmaları ve eğer imkânları varsa bir uzman gözetiminde, yavaş fakat kalıcı bir zayıflama rejimi uygulamaları daha doğrudur. Son yıllarda insanların en büyük problemlerinden birisi olan şişmanlıkla, ancak sistemli ve bilinçli bir yolla mücadele edilebileceği hatırdan çıkarılmamalıdır.

Kaynaklar:

1. Ayşe Baysal, Prof. Dr., Beslenme, Ankara,1996.
2. İsmail Peker, Figen Çiloğlu, Egzersiz Biyokimyası ve Obesite, İstanbul, 2000.