Makale

BAKIR El İşlemeciliği

BAKIR
El İşlemeciliği
Rıfkı Kaymaz

Bakırın tarihi çok eskilere dayanır. İnsanlar yüzyıllar öncesinde bakır madenini bulmuş, onu ihtiyaçlarında kullanmıştır.

Yüzyıllar boyunca çekiçle dövülerek şekillendirilen bakır, kimi ustaların elinde bakır eşya, kimi ustaların elinde sanat eseri haline getirilmiştir.

Kazan, bakraç, tas, kâse, sini, hamam tası biçiminde eşyalar bakırın dayanıklı yapısıyla uzun yıllar insanoğlunun yararına kullanılagelmiştir. Yine bilezik, kolye gibi süs eşyası biçiminde şekillendirilen bakır, takı ve süs dünyasının vazgeçilemez ürünleri olmuştur.

Yapılan kazılarda bulunan bakır eşyalar, geçmiş yüzyılların en önemli maden ürünlerinden bakırın ne derece yaygın bir biçimde kullanıldığını da göstermektedir. Üzeri desenlerle işlenen bakır kazanlar, vazolar bugün müzelerimizi süslemektedir.

Bakır işleme teknikleri yüzyıllara, yörelere göre bir çeşitlilik göstermektedir.
Usta bakırcılar elinde çekiçlerle tek parça halinde ortaya konulan bakır eserler sanat tarihlerince, uzmanlarca hayranlıkla değerlendirilmektedir. Bakır ustası şekillendirdiği, bir sanat şaheseri halinde ortaya koyduğu eserinin uygun bir yerine imzasını da tarihle birlikte kaydeder.

Anadolu medeniyeti içinde bakırın tartışmasız önemli bir yeri vardır. Anadolu’nun en ücra köşesinde dahi, bir köy evinde, bir cami kubbesinde, şerefesinde çarpıcı güzelliğiyle karşımıza çıkan bakır, asil duruşuyla karşısındakini etkiler. Bakır kazanlarda; çamaşırlar kaynatılır, salçalar, reçeller, kavurmalar yapılır, bakraçlarda sütler yoğurda dönüştürülür, ocaklarda kalaylanmış bakır kâselerde binbir çeşit yemek pişirilir.

Bugün, bakır fabrikalarında üretilen plâka halindeki bakırlar, bakır atölyelerinde birbirinden güzel kullanım ya da süs eşyalarına dönüştürülüyor.
Gaziantep ve Erzincan, bakırcılık açısından en tanınmış illerimiz arasındadır.
Erzincan Bakır El İşlemeciliği

Geleneksel bakır el sanatlarımıza son yüzyılda bakır el işlemeciliği adıyla yeni bir el sanatı daha eklenmiştir. Özellikle Erzincan’da altmışlı yıllarda en canlı dönemini yaşayan bu sanat, yüzlerce atölyede, binlerce işleme sanatçısıyla eser verdi. O dönemler Erzincan’ın bakırcılık açısından altın yılları oldu. Erzincan’a gelen her misafir, her turist mutlaka bu el sanatıyla yapılan bakır eşyalarla memleketine döndü. Erzincan’dan getirilecek en güzel hediye bakır eşyalardı. Semaver, kahve, çay takımları, vazolar, tepsiler, duvar tabakları, aplikler, bu eşyaların önde gelenleriydi.

Bu bakır eşyalar öncelikle nikelajla kaplanırdı. Kırmızı bakır üzerine nikelaj kaplama, bu eşyaları gümüş görünümüne dönüştürürdü.
"Kalem"lere Özgün İşler

Bu eşyalar tornavidaya benzeyen ve adına kalem denilen aletlerle işlenir. Elin sağa sola hareketiyle yürüyen bu aletlerle motifler şekillendirilir. Bu aletler bakırda izler açarak yürür. Bu nedenle bakır eşyada işlenen yerlerde bakırın asli rengi ortaya çıkar. Bu kırmızılıklara gümüş suyu sürülerek beyazlatılır, her iki durumda da bakır verniklenir. Böylece bu bölümlerin oksitlenmesi önlenmiş olur.

Nikelajla kaplı bakır eşyaları işleme çalışmaları uzun bir dönem sürdü.
Bakır atölyelerinde şekillendirilen ve eşyaya dönüştürülen objeler, yüzlerce usta ve onların da yanında yetişen çıraklar tarafından işlendi, gümüşlendi, bakır mağazalarının vitrinlerine teşhir edilmek ve satılmak üzere konuldu. Her biri bir başka işlemeci tarafından elle işlenen bu eserler, yerli ve orijinal eserler halinde uzun yıllar ilgi çekti, alındı, hediye edildi.

Bakır işlemeciliği yerel, geleneksel bir el sanatı, Erzincan’dan tüm yurda, yurtdışına yayıldı.
Bir yandan nikel kaplı bakır eşya üretimi sürdürülürken, bir yandan da bakır üzerine atılan siyah boya üzerine işleme tekniğine geçildi. Siyah zemin üzerindeki işleme kendisini daha güzel gösterdi. İşlenen yerlerin gümüş suyuyla beyazlatılması, iki zıt rengin bir eşyada buluşması, güzel bir görünüm sağladı. Bu tarz işlemenin zamanla orijinal rengini kaybetmemesi için, işleme sonrasında işlenen bölümler verniklendi.

Bakır el işleme çoklukla doğaçlamayla yapılır. Ustanın zihninde şekillendirdiği özgün motifler bu nedenle orijinaldir. Makine ürünü ise, seri üretime geçişin sonucudur.

Stilize Motifler
Bakır el işlemeciliğinde tabiattan alınan motifler çoklukla stilize edilerek sunulur. Beğenilen motifler tekrar tekrar işlenir. Böylece bakır el işlemeciliğinin ortak motifleri, süsleme biçimleri ortaya çıkar. Bu ortak motiflerin işlenmesinde dahi her ustanın ve tarzın kendine özgü bir tarafı vardır. Çoğu kez işlenen motiflerde o motifleri işleyen ustaya varmak mümkündür.
Hat örnekleri, tuğralar, geleneksel süsleme sanatlarımızın motifleri, şemseler, münhaniler, geometrik motifler, geleneksel tarzda yeniden düzenlenen kompozisyonlarla bakır üzerine geleneksel motiflerden de yararlanılır.

Bakır işlemeciliği el işiyle altın dönemini yaşarken, bir yandan da seri üretimle, ticarî kaygılarla makine el işlemeciliğine geçildi. Bir elektrik motoruna bağlanan ve elle gerçekleştirilen bu el-makine işleme biçimi bir süre cazibesini sürdürdü. Böylece el ile üretilenden çok daha fazla üretim bu tarzı yaygınlaştırdı. Atölyeler bu tarz işçiliği öne çıkardılar. Birkaç yıl sonra el işleme yoğun talebe cevap veremediğinden, el-makine işçiliği karşısında olumsuz açıdan etkilendi. Ne var ki, makine işçiliğiyle el işinin güzelliği verilemedi. Motifler, kompozisyonlar kabalaştı. Eserin estetik yönü zayıfladı. Böylece el işlemeciliğiyle birlikte makine işçiliği de yara aldı. Bakır işleme üreten iş yerleri ticari anlamda zayıfladı, işlenen bakırlar zor alıcı bulmaya başladı.

Ustadan Çırağa
Geleneksel sanatlarımızda olduğu gibi, bakır el işlemeciliği de usta-çırak ilişkisiyle varlığını sürdürdü. Bakır işlemecilerin yanında işlemeciliği öğrenen, el becerilerini geliştiren, kendi motif ve tekniklerini üreten bu el sanatı giderek yaygınlaştı. Özellikle yaz tatillerinde çırak olarak ustaların yanında çalışmaya başlayan yüzlerce çocuk, bir süre sonra yetenekleri ölçüsünde kalfalığa, ustalığa geçtiler. Ara tatiller, boş zamanlar onlar için bir fırsat oldu. Aldıkları işleri evlerinde de tamamladılar. Bir yandan kendi harçlıklarını çıkardılar, okul masraflarını karşıladılar, aile bütçelerine katkıda bulundular. Elle işlenen belirli bir mekâna ve özel şartlara bağlı olmayan bu el sanatıyla becerilerini her yerde ve her zamanda değerlendirme imkânlarını kullandılar.

İlk Adım
Bakır işlemeci çırağı önce kalemi sağa sola hareket ettirerek el hareketini geliştirmeye başlar. Aynı ritimde kalemi kaydırmamak için belli bir açıda tutarak kullanma alışkanlığını kazanır. Ağzı geniş olan ve kalın kalem denilen aletle bu becerisini geliştirir. Kalem zaman zaman körlenme ya da güzel kullanamama nedeniyle kayabilir, eşyayı çizebilir, eli yaralayabilir. Kayma, eşya üzerinde istenmeyen çiziklere neden olabilir. Bu durumun tamiri zordur. Bu nedenle büyük bir dikkat ve özen şarttır. Kalın kaleme alışan el, ince kalemle işlemeciliği sürdürür. İnce kalemle motiflerin dış hatları işlenir, bu hatların içleri ise kalın kalemle doldurulur.

Bugün
Bakır el işlemeciliği bugün çok az bir usta tarafından sürdürülmekte, makine el işlemeciliğine ise daha yaygın olarak devam edilmektedir.
Bakır işleme sanatçıları, el sanatları uzmanları bakır işlemede altın yıllarına dönebilmesi için işlemede el’e geçirilmesini öneriyorlar. Yerel, geleneksel motiflerin el ile bakır objeleri işlenmesiyle özgün bakır el sanatları üretilebileceğini ve bu eserlerle yurtiçinde, özellikle de yurtdışında büyük ilgi görebileceğini vurguluyorlar.