Makale

Hristiyanlık’ta Reform ve Protestanlık Tarihi

KİTAPLIK

Hristiyanlık’ta Reform ve Protestanlık Tarihi

Prof. Dr. Ali Erbaş

Dr. Zafer KOÇ
Din İşleri Yüksek Kurulu Uzmanı

DERGİMİZİN bu sayısında sizlere “Hris-tiyanlık’ta Reform ve Protestanlık Tarihi” isimli kitabı tanıtacağız. Prof. Dr. Ali Erbaş tarafından kaleme alınan eser, 2015 yılında Başkanlığımız yayınları arasında çıktı ve siz okurlarıyla buluştu.
Güncelliğini ve tazeliğini daima koruyan dinler tarihi alanıyla ilgili bir kitap. Kitabın adından sadece “Protestanlık Tarihi” gibi dar bir alanın incelendiği anlaşılmamalıdır. Okuyucu eserde, Hıristiyanlık tarihinin özetini de bulabilmektedir. Eseri okumaya değer kılan bir diğer ilginç yön de, son bölümde (Reform ve İslam) yer alan Batı’daki reformun İslam dünyasına yansımasına yer verilmiş olması ki bu esere farklı bir çeşni katmakta.
Kitabın yazılış amacına değinen yazar Ali Erbaş, Hristiyanlık tarihi içerisinde Reform’un ve Reform sonrası ortaya çıkan Protestanlık anlayışının bilinmesinin önemli olduğunu vurgulayarak; tarihinde büyük bölünmelere sahne olan Hristiyanlığın niçin böyle bir serüveni yaşadığını, bölünme sonrası hangi olaylarla karşı karşıya kaldığını, Batı’da ve Doğu’da ne gibi gelişmelerin ortaya çıkmasına sebep olduğunu bilmemiz gerektiğini belirtir.
Kitap, dört ana bölümden oluşmaktadır. Önsöz kısmında Hristiyanlığın, Protestanlık dönemine kadar süren yaklaşık on beş asırlık tarihine yer verilir. Protestanlığın hızla doğmasına sebep olan etkenler çarpıcı örneklerle sunulur. Hristiyanlığın ortaya çıkışından itibaren ilk üç asırda hem Yahudilerin hem de Roma İmparatorluğu’nun büyük baskı ve eziyetlerine maruz kaldığına değinilmiştir. 383 yılında devlet dinî hüviyetini kazanmasıyla beraber kurulan konsüller ile Hristiyanlıkta çok sert tartışmaların başladığı, kendi dışındakilerin hepsini sapkın görerek onları aforoz ettikleri örneklerle açıklanır. Müellif, aforoz edilenlerin çok şiddetli işkencelere uğradıklarını, pek çok Hristiyanın bu sebeple katledildiğini ve nihayet bu baskı ve katliamların ciddi bölünmelere yol açtığını tarihî veriler ışığında ortaya koyuyor. Bu bölünmelerin temelinde İsa’nın Tanrılığı, Kutsal Ruh Baba’dan mı, oğuldan mı, hem Baba’dan hem Oğul’dan mı çıktı? Sorusu üzerinde asırlarca süren tartışmalar çıkmış, nihayet aynı cevherden olduğu görüşü kabullenilmiş, bu görüşün dışında kalanlar ise aforoz edilmiştir. İlk ayrışmayı 1054 tarihinde Doğu-Batı (Katolik-Ortodoks) kilisesi şeklinde ikiye bölünmeyle yaşayan Hristiyanlık, bu dönemden asırlar sonra ortaya çıkan belirgin sima Martin Luther (1483-1546) ile büyük bir kırılma yaşamış ve temel ilkelerde birbirine zıt pek çok mezhep ortaya çıkmıştır.
Bu bölümde Luther’in hayatı ve Roma Kilisesiyle yaptığı mücadelelere yer verilmiştir. Luther’in 1517 yılında Wittenberg (Almanya) kilisesinin kapısına astığı 95 maddelik protesto metni, Katoliklerle Protestanlar arasında köklü bir parçalanmayı beraberinde getirmiştir. Ali Erbaş, Luther’in ana kiliseye karşı giriştiği bu protestonun ne anlama geldiği konusunu derinlemesine değerlendirmeye tabi tutmuştur.
Kitabın birinci bölümünde, Protestanlık ve Reform terimleri üzerinde durulmakta, Batı kilisesinden kopuşların nedenleri ve sonuçları dile getirilmektedir. Katolik Kilisesi, sadece dinî alanla yetinmeyip sosyal hayatın her alanına sızarak sırasıyla yargı, yasama ve nihayet yürütme gücünü elde etmiş böylece tam anlamıyla devletleşmiştir. Ne var ki Katolik kilisesinin bozulması, din adamlarının kilise imkânlarını kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaları, halkı ekonomik yönden sömürmeleri, evrensel kiliseye başkaldıran herkesi sapkın görerek onları aforoz etmesi, endüljans sorunu, matbaanın yaygınlaşması, İncil’in diğer dillere tercüme edilmesi, Rönesans’ın etkisiyle hür fikir ortamının oluşması, kilisenin artan mal varlığının halkın tepkisini çekmesi gibi nedenler üzerinde durulur.
Bu parçalanmalar, kiliseleri yeniden bir araya gelme arayışlarına kapı aralamış; II. Dünya savaşıyla başlayan ilk girişimler akamete uğramıştır. 1962-1965 yıllarındaki girişimler de sonuçsuz kalmıştır. Mezhebi farklılıkları gidererek tek bir çatı altında birleşme girişimlerinin sonuncusu ise 1980’den itibaren başlamışsa da, başta sakramentler ve kilise görevlileri gibi çetrefilli konularda bir türlü uzlaşmaya varamamışlardır.
İkinci bölümde Protestanlığın yayılması konusuna değinilmiş, tüm Hristiyan dünyayı içine alan karmaşa ve kaos dönemi değerlendirilmiştir. Misyonerlik faaliyetlerinin ortaya çıkışı, irili ufaklı birçok mezhebin teşekkülü ve birbirinden farklı on dört kilisenin Hristiyan dünyadaki varlığına ve faaliyetlerine işaret edilmiş, ülkelere ve kıtalara göre nüfus oranları sayısal değerlerle belirtilmiştir. Roma kilisesinden kopuşun bir sonucu olarak uzun yıllar sürecek olan mezhep savaşlarının Hristiyan dünyada büyük acı ve gözyaşlarını beraberinde getirdiğine işaret edilmiştir.
Kitabın üçüncü bölümünde, Protestanlığın ve reformun ortaya koyduğu evrimle Hristiyanlık inancındaki değişime ve başkalaşıma yer verilmiştir. Buna göre, günümüzde inanç bakımından birbirine taban tabana zıt pek çok Hristiyan mezhebi yine de tek çatı altında birleşme/barışma ve ortak hareket etme adına ciddi adımlar atmaktadırlar.
Avrupa’yı kan ve gözyaşına boğan yaklaşık dört asırlık bir mücadele sonucunda ortaya çıkan Rönesans, kapitalizm, rasyonalizm, özgürlük, insan hakları vb. birçok gelişmenin İslam dünyasını da derinden etkilemesi kaçınılmaz olmuştur. Nitekim 19. yüzyılın başlarında Osmanlı öncülüğünde İslam dünyasında ortaya çıkan düşünce farklılıklarında bunun etkilerini görmekteyiz. Müellif, bu çerçevede bazı Osmanlı dönemi aydınlarının, Batı’da yaşanan reformu, İslam dünyasına taşıma gayretlerine temas eder.
Cep kitabı hacminde yaklaşık iki yüz sayfadan oluşan eser, özellikle yurt dışı görevinde bulunacak Diyanet personeli için önemle tavsiye edilmesi ve dikkatle okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca Hristiyanlık hakkında kulaktan dolma pek çok malumatın gerçek yönünün ilmî bakış açısıyla ortaya konmuş olması, kitabın önemini ve ilginçliğini daha da artırmaktadır.