Makale

Gönül Seferberliği Bayramlar

GÜNDEM

Gönül Seferberliği Bayramlar

Prof. Dr. H. Kâmil YILMAZ
Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı

Ramazan Bayramı, kulluk ve ibadet yoğun bir mevsimden sonra Rabbimizin ikramı olarak topluca kulluk sevincini paylaştığımız mübarek günlerdir. Bu bayramda ramazanda oruç ve ibadetle dolu huzurlu günlerin sonunda sevinçle kucaklaşıyoruz.
Dinî bayramların iki boyutu vardır: 1. Şahsi boyut, 2. İçtimai boyut.
I. Bayramın şahsi boyutu
Bayramlarımızın şahsi boyutunda nimete şükür ve takva özelliği vardır. Ramazan Bayramında, kullar kendilerine verilen sağlık nimetine ve oruca muvaffak olmaya mukabil fitre vererek bu nimet için Rablerine şükürlerini arz ederler.
“Mal canın yongasıdır.” İnsan canından bir parça demek olan malıyla verdiği zekât ve fıtır sadakası sayesinde manayı maddeye, ilahî sevgiyi paraya tercih ettiğini fiilen göstermektedir.
Ramazanda kulları takvaya erdirici bir özellik dikkat çekmektedir. Nitekim ramazan orucunun farziyetini bildiren ayette buna işaret vardır: “Ey inananlar, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de ramazan orucu farz kılındı. Umulur ki bu sayede takvaya erişirsiniz.” (Bakara, 2/183.)
Takva, genel anlamıyla sakınmak ve korunmak demektir. Dış organlarımızı Allah’ın istediği yerlerde kullanmamaktan, istemediği yerde kullanmaktan sakınarak kalbimizin ihlas ve iyi niyetle dolmasıdır. Kalbin iştirak etmediği bir amel makbul sayılmaz. Kalbin organlara uygun niyetlerle dolu olması gerekir. Bir bakıma takva, şu fırtınalı dünyada Allah’ın herhangi bir emrine toz kondurmamak için titremek demektir. Bir başka ifadeyle dikenli bir yolda ayaklarımıza diken batmaması için sakınarak yürümek, basacağımız yeri kontrol etmektir.
Ağaç; dalları, budakları, yaprakları ve meyveleri ile ağaçtır. İnsan da yaptıkları kazandıkları ve başkalarına sundukları ile insandır. Dalsız budaksız, yapraksız ve meyvesiz ağaca nasıl kütük denilirse ve ağacın ağaç olma özellikleri yaprakları ve meyveleri ile görülürse, insanın da insanlığı ibadet, ahlak ve insani ilişkilerdeki hüsnümuaşeret ile belli olur. Ramazan boyunca âdeta baharı yaprak ve çiçeklerle karşılayan, yazın meyve veren ağaçlar gibi ibadet ve ahlaki erdemler kazanan Müslüman, bayram sonrası bu güzelliklerini insanlığa sunmaya devam etmelidir. Bayram, bir bakıma ramazan hasadının devşirildiği ve paylaşıldığı güzellik demidir. Bütün müminler ramazanda kazandıkları diğerkâmlık ve feragat gibi güzel hasletleri bayram sonrası hayat vitrinlerinin bir parçası olarak korumaya; iç dinamiklerinin bir ateşleyicisi olarak geliştirmeye devam etmelidirler. İbadet, ahlak ve hüsnümuaşeret mevsimlik olgular değildir ki mevsim çıkınca değiştirilsin ve yeni libaslara tebdil edilsin.
II. Bayramın içtimai boyutu
İslam ferdiyetçi bir din değildir. Bu yüzden fert için toplumu feda etmediği gibi, toplum için de ferdi feda etmez. Bütün ibadetlerin bir ferdi boyutu olduğu gibi, bir de toplumsal boyutu vardır. Bayramlar da böyledir. Nitekim ramazan bayramında fitre ile fakirler, yoksullar yıkık gönüllü insanlar sevindirilir; ziyaretleşme ile akraba ve dostlar memnun edilir, gönüller yapılır. Dargınlık ve husumetler sona erdirilir.
Öyleyse içtimai olarak bayramda neler yapabiliriz?
1. Bayram, paylaşılan bir sevinç demek olduğuna göre, bugünlerde sevinçleri paylaşmalı; acıları ve yaraları birlikte sarmalı ve gönüller yapılmalıdır. Hz. Peygamber (s.a.s.) zaman zaman ashabına: “Bugün içinizden bir hasta ziyaret edeniniz, bir cenaze teşyiine katılanınız ve bir yetim başı okşayanınız var mı?” (Müslim, Fezailü’s-sahabe, 12.) diye sorarak yaralara merhem olmayı öğütlerdi. Belki her gün yapılması gereken bu görevi hiç olmazsa bayram vesilesiyle hatırlamalıyız.
Umumun sevinci demek olan bayramda vatanı, din ve namusu uğrunda zulme uğrayan, şehit edilen, tecavüz gören ve yurtlarından sürülen kardeşlerimiz ile terör mağduru şehitlerimiz ve yakınları ile terörden zarar gören kardeşlerimiz için ne yapıyoruz? Mağdurlar ve mazlumlar televizyonlarda ve gazetelerde boynu bükük ve yıkık hâlleriyle arzıendam ederken acaba bizim bayram yapmaya hakkımız var mı? Akif’in dediği gibi:
Hiç sıkılmaz mısınız Hazret-i Peygamberden?
Ki uzaklardaki bir mü’mini incitse diken,
Kalb-i pâkinde duyarmış o musibetten acı,
Sizden elbette olur rûh-ı Nebî dâvâcı.
Yardımına koşamadığımız kardeşlerimizin hiç olmazsa acılarını paylaşmaya çalışmalıyız. Şehit ailelerini bayram vesilesiyle ziyaret etmeliyiz. Acılarını paylaşmalıyız. Çünkü acılar paylaşıldıkça küçülür, sevinçler paylaşıldıkça büyür.
2. Bayram günleri şehrin gürültüsünden tatil ve turistik yerlere kaçış vesilesi değildir. Son zamanlarda yaygınlık emaresi gösteren bu anlayışın İslami ve insani olduğunu söylemek zordur. Aksine bayramlar eş, dost ve akraba ziyareti, fakir-fukaranın aranılıp sorulma fırsatlarıdır.
3. Bayramlar akraba, dost ve yakınların ziyaret edildiği mutlu günlerdir. Bu günlerde ebeveyn başta olmak üzere bütün akrabaları ziyaret etmek, bayram sevincini birlikte soluklamaktır. Fiziki olarak ziyaretine gidemediğimiz yakınlarımıza hiç olmazsa çeşitli yollarla tebrik mesajları göndererek bayramlaşma halkasını genişletmeliyiz.
4. Toplumda fakir, yaşlı ve yetim gibi sokakların insafına, milletin vicdanına terk edilmiş yıkık gönüllü insanları aramak ve onları da bayram sevincinden haberdar ederek yaşama mutluluğuna erdirmek, gönüllerini yapmak içtimai bir görevimizdir.
5. Bayram vesilesiyle kabir ziyaretinde bulunmalı, ruhlarına Kur’an okumalı ve dua etmeliyiz. Böylece dua ve Fatiha’dan mahrum ölülerimizin kalmamasına çalışmalıyız. Çünkü biz yerin üstündekiler kadar altındakilerle birlikte bir milletiz. Ölümü de unutmamalıyız.
6. Müminlerle hediyeleşmek, özellikle çocukları hediyelerle sevindirmek bayramı anlamlı kılan ve onların şuur altlarında bayram imajı bırakan en önemli âmillerden birisidir. Çocuklar bayramları, bayramlıklar ve hediyelerle tanır, sever ve sahiplenir.
7. Bayramlar, gönül imarına en güzel vesilelerdir. Kırılan kalpleri tamire, bozulan araları düzeltmeye en uygun zemin ve zamanlardır. Nitekim Allah Teala buyurur: “Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allah’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.” (Hucurat, 49/10.) Aslında İslam’da kardeşler arasını düzeltmek ve gönül imarı son derece önemli bir ibadet sayılmıştır. Çünkü insan gönlü en değerli hazinedir.
Bayramlar gönül yapma zamanlarıdır. Hayat geçiyor. Ramazan ayı geçti ve nihayet bayrama eriştik. Şu gök kubbede hoş seda bırakmak, gönül yapmaya bağlıdır. Toplumda her zaman yıkık gönüllü insanlar ve sahipsizler vardır. Bu yıkık gönüllü insanları ramazan ve bayram vesilesiyle aramak gönüller yapmanın adımlarıdır. Bu tür insanları görmek, onların farkında olup gönüllerini yapmak ne büyük bir erdemdir. Gönül imarına vesile olması niyazıyla Ramazan Bayramımız mübarek olsun.