Makale

EDİTÖRDEN

EDİTÖRDEN

Dr. Yüksel Salman

BİR ay boyunca iftarın sevincini, sahurun bereketini ve teravihin coşkusunu yaşadığımız bir maneviyat iklimini geride bıraktık. Hayatımızı disipline eden, kardeşlik ve dayanışma bilincimizi güçlendiren ramazan ayı, bizi bir maneviyat eğitiminden geçirdi. Kendimizi, yaptıklarımızı muhasebe fırsatı verdi. Yaratılışımızı, kâinatı yeniden tefekkür etme, varlık sebebimizi tekrar hatırlama imkânı sağladı. Ramazanın bize kazandırdığı bütün güzelliklerin kalıcı bir davranış bilincine ve yaşantı tarzına dönüşmesi en büyük dileğimiz.
Ramazan Bayramı, bir maneviyat mevsimi sonrasında elde edilen manevi kazanımların, Rabbimizin emrine uymanın verdiği hazzın doyasıya yaşandığı sevinç ve huzur günleridir. Acıların, sevinçlerin, üzüntü ve mutlulukların beraberce yaşandığı paylaşım günleridir bayramlar. Bizim kültürümüzde fakirler zenginler birlikte sevinirse bayramlar bayram olur. Yetimi, öksüzü, hastası, yaşlısı hep birlikte mutlu olabilirse bayramlar bayram olur. Farklılıklara rağmen birbirine tahammül edebilenler ve saygı duyanlar varsa bayramlar bayram olur. Kardeşlik bilincimizi her şeye rağmen ayakta tutabilir, hayırda yarışır ve birbirimizi iyiye, güzele, doğruya yöneltebilirsek bayramlar bayram olur. Eğer “ben”, “biz” olursa bayramlar bayram olur. Müslümanlar olarak gerek ülkemiz gerek İslam dünyası üzerinde kurulmak istenen tuzaklara, huzur ve güvenliğimizi hedef alan saldırılara karşı akıl ve hikmetle yaklaşabilir, aklıselim ile davranabilir ve her şeye rağmen birlik ve dirlik şuurumuzu diri tutabilirsek bayramlar bayram olur.
Bu sayımızı bayram merkezli hazırladık. Ayrıca günümüzün manevi hastalıklarından biri olan ve aşırı öz sevgi, kendini beğenme, olduğundan büyük görünme, benmerkezcilik, bencillik, kendine hayran olma gibi anlamlara gelen narsisizm konusuna kapsamlı olarak yer verdik. Zira çağın hastalıklarından biri olarak da nitelendirebileceğimiz narsisizm, insanları birbirinden uzaklaştırıp aralarına aşılmaz duvarlar örmekte, başta ahlak, adalet ve merhamet olmak üzere ahlaki hasletleri değersizleştirmektedir. Her şeyin kendi etrafında dönmesi, kendi mutluluğunun esas alınması fikri paylaşımı, kardeşliği, ülfet ve saygıyı olumsuz yönde etkilemektedir.
Bu düşüncelerle hazırladığımız 307. sayıda; Prof. Dr. H. Kâmil Yılmaz “Gönül Seferberliği Bayramlar” yazısıyla bayramı şahsi ve içtimai boyutuyla ele aldı. Doç. Dr. Ülfet Görgülü “Yâr ile Bayram Edebilmek” başlıklı yazısında, ramazanda oruca sarılarak ruhunu, mana ve hikmetle besleyenlerin, nispet varlığından geçip vuslat-ı yâr ile iftar edenleri gönül telimizi titreterek anlattı bizlere. Doç. Dr. Abdurrahman Candan, bayram ümmet ve kardeş olmanın şuurunu hissettirmeli ki bayramın gözyaşları dinsin dedi “Bayramın Gözyaşları” yazısında. Muhammet Emin Gürdamur, modern zamanlarda bayram ve bayramlaşmanın önemini vurgulayarak gönülden gönle köprüler kurmanın zamanı olduğunu hatırlattı bizlere “Bayramda Gönül Almak” başlıklı yazısıyla. Süreyya Su, “Narsisizm: Psikolojik Bir Vakadan Sosyolojik Bir Fenomene” başlıklı yazısıyla, narsisizmin toplumsal bir hastalığa dönüşünü ortaya koydu ve çözüm önerilerini bizlerle paylaştı. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Narsisistik Kişilik veya Büyüklük Hastalığı” başlığı ile çağın hastalığı narsisizmi ve narsisistik kişiliği değerlendirdi. Gündem yazılarımızın yanı sıra, Prof. Dr. Kemal Sayar ile narsisizm üzerine gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi de ilgiyle okuyacağınızı düşünüyorum.
Birbirinden değerli kalemlerin yazılarını ilginize sunarken, ramazanın bizlere kazandırdığı tüm güzelliklerin bir ömür boyu devam etmesini diliyor, bayramın bütün Müslümanlara ve tüm insanlığa sağlık, afiyet, huzur ve mutluluk getirmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyorum.
Ağustos sayısında görüşmek dileğiyle…